'Veren Eller Dünyanın Her Yerinde Alan Ellerden Üstündür'
Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan: 'Dünyanın hiçbir yerinde el açan insanların itibarı yok, tüketen insanların saygınlığı yok. Güç, itibar ve saygınlık kazanmak istiyorsanız mutlaka veren el olmanız lazımdır. Veren eller her zaman dünyanın her yerinde alan ellerden üstündür' 'Edebiyatsız medeniyet, medeniyetsiz de edebiyat olmaz. Bizim kültürümüz için bir edebiyat kültürü diyebiliriz. Son yüzyılımızda fikir dünyamızı şekillendiren isimlere baktığımızda Mehmet Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl ve Sezai Karakoç gibi usta edebiyatçıları görüyoruz'
"Babıali Enderun Sohbetleri"nin konuğu olan ilim ve fikir adamı Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan, "Dünyanın hiçbir yerinde el açan insanların itibarı yok, tüketen insanların saygınlığı yok. Güç, itibar ve saygınlık kazanmak istiyorsanız mutlaka veren el olmanız lazımdır. Veren eller her zaman dünyanın her yerinde alan ellerden üstündür." dedi.
Gürdoğan, Yeni Dünya Vakfında, Şehir ve Kültür Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Kamil Berse'nin moderatörlüğünde, "Dünyadaki Gelişmeler: Hem Yunus Hem Sinan Olmak" başlıklı bir konuşma yaptı.
Kültür dünyasında edebiyatın çok önemli bir yeri olduğunu belirten Gürdoğan,, "Edebiyatsız medeniyet, medeniyetsiz de edebiyat olmaz. Bizim kültürümüz için bir edebiyat kültürü diyebiliriz. Son yüzyılımızda fikir dünyamızı şekillendiren isimlere baktığımızda Mehmet Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl ve Sezai Karakoç gibi usta edebiyatçıları görüyoruz." ifadelerini kullandı.
Gürdoğan, Türk ve İslam kültüründe karamsarlığın olmadığına dikkati çekerek, "Karamsar ve kötümser insanların hiç kimseye verecek hiçbir fikri yoktur. O yüzden bizim kültürümüzün özünde kesinlikle karamsarlık yoktur. Allah'ın gücünün üzerinde güç yok, o yüzden hiçbir şairimizde bu bağlamda bir karamsarlık görülmez." dedi.
- "Veren eller her zaman dünyanın her yerinde alan ellerden üstündürler"
Gürdoğan, yeni dünyanın belirleyici unsurları arasında kalite, dürüstlük ve iyilikte yarışma gibi özelliklerin ön plana çıktığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim görevimiz güzellikte, iyilikte, kalitede ve dürüstlükte yarışmaktır. Şairler bunun öncülüğünü yapıyorlar ama bunun öncülüğünü hukukçular da, işletmeciler de, doktorlar da yapmalıdır. Çünkü yeni dünyada güç kazanmanın yolu artık silahlardan geçmiyor. Silahlarla ordularla dünyanın hiçbir yerine gitmek mümkün değil, gitseniz bile kalmanız mümkün değil. Orduların gittiği yere dehşet gidiyor, kan ve gözyaşı gidiyor.
Yeni dünya orduların savaştığı bir dünya değil, yazarların, şairlerin ve fikirlerin savaştığı bir dünya olarak karşımıza çıkıyor. Yeni dünyanın mimarı artık ordular olmayacak. Onun için Yahya Kemal'in ordu milletini girişimci millete dönüştürmemiz lazımdır. Türkiye'nin temel problemlerinden biri, bu ordu milleti nasıl girişimci bir topluma dönüştürebilirizdir. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde el açan insanların itibarı yok, tüketen insanların saygınlığı yok. Güç, itibar ve saygınlık kazanmak istiyorsanız mutlaka veren el olmanız lazımdır. Veren eller her zaman dünyanın her yerinde alan ellerden üstündür."
İslam toplumlarının 3 temel ilkeye sarılması gerektiğine işaret eden Gürdoğan, "Bu ilkeler, veren el olmak, kendimiz için istediğimizi başkası için de istemek ve iki günü birbirinden farklı kılmasını bilmek." dedi.
- "Takım oyunu edebiyatta da kültürde de önemlidir"
Gürdoğan, 1970 ve 1980'li yıllarda Mavera dergisinin diğer edebiyat ve kültür dergilerine nispeten daha uzun ömürlü ve etkili olduğunu ifade ederek, bu tespitini şu sözlerle açıkladı:
"Takım oyunu iktisatta ne kadar önemliyse, edebiyatta da kültürde de o kadar önemlidir. Büyük Doğu'ya baktığımız zaman orada Necip Fazıl vardır, yeri gelmiş on farklı imzayla yazılar yazmış, tek başına doldurduğu sayılar olmuş. Sabahattin Zaim'den Çetin Altan'a kadar herkes yazmıştır ama damgayı vuran Necip Fazıl'dır. Diriliş dergisine bakarsak, orada da Sezai Karakoç var, onun da en azından birkaç tane mahlası vardır, farklı isimlerde yazmıştır. Edebiyat dergisinde de hep Nuri Pakdil Üstad vardır ancak Mavera öyle değil, yedi tane kurucusu var ve hiçbiri bu derginin kurucusu benim, hikayecisi, şairi, denemecisi benim, son sözü ben sözlerim diye bir iddiası yok. Herkes ne söylüyorsa onunla katkıda bulunuyor. Mavera dergisinde Cahit Zarifoğlu'ndan Erdem Bayazıt'a, Rasim Özdenören'den Alaaddin Özdenören'e kadar herkes elinden geleni yapmıştır. Bugünlerin temellerini atan dergilerden birisi de Mavera dergisidir. Büyük Doğu, Edebiyat ve Diriliş dergileriyle gün yüzüne çıkan fikirleri daha geniş kitlelere ulaştırma işini de çoğu zaman Mavera dergisi yapmıştır. Gücünü de takım oyunundan almıştır diyebiliriz."
Yeni bir bakış ve anlayış ortaya koyabilecek insanlara ihtiyaç olduğunu ifade eden Gürdoğan, İslam dünyasında ve Türkiye'de hem Yunus Emre hem de Mimar Sinan mizaçlı karakterlerin yetiştirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Kaynak: AA
Gürdoğan, Yeni Dünya Vakfında, Şehir ve Kültür Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Kamil Berse'nin moderatörlüğünde, "Dünyadaki Gelişmeler: Hem Yunus Hem Sinan Olmak" başlıklı bir konuşma yaptı.
Kültür dünyasında edebiyatın çok önemli bir yeri olduğunu belirten Gürdoğan,, "Edebiyatsız medeniyet, medeniyetsiz de edebiyat olmaz. Bizim kültürümüz için bir edebiyat kültürü diyebiliriz. Son yüzyılımızda fikir dünyamızı şekillendiren isimlere baktığımızda Mehmet Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl ve Sezai Karakoç gibi usta edebiyatçıları görüyoruz." ifadelerini kullandı.
Gürdoğan, Türk ve İslam kültüründe karamsarlığın olmadığına dikkati çekerek, "Karamsar ve kötümser insanların hiç kimseye verecek hiçbir fikri yoktur. O yüzden bizim kültürümüzün özünde kesinlikle karamsarlık yoktur. Allah'ın gücünün üzerinde güç yok, o yüzden hiçbir şairimizde bu bağlamda bir karamsarlık görülmez." dedi.
- "Veren eller her zaman dünyanın her yerinde alan ellerden üstündürler"
Gürdoğan, yeni dünyanın belirleyici unsurları arasında kalite, dürüstlük ve iyilikte yarışma gibi özelliklerin ön plana çıktığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim görevimiz güzellikte, iyilikte, kalitede ve dürüstlükte yarışmaktır. Şairler bunun öncülüğünü yapıyorlar ama bunun öncülüğünü hukukçular da, işletmeciler de, doktorlar da yapmalıdır. Çünkü yeni dünyada güç kazanmanın yolu artık silahlardan geçmiyor. Silahlarla ordularla dünyanın hiçbir yerine gitmek mümkün değil, gitseniz bile kalmanız mümkün değil. Orduların gittiği yere dehşet gidiyor, kan ve gözyaşı gidiyor.
Yeni dünya orduların savaştığı bir dünya değil, yazarların, şairlerin ve fikirlerin savaştığı bir dünya olarak karşımıza çıkıyor. Yeni dünyanın mimarı artık ordular olmayacak. Onun için Yahya Kemal'in ordu milletini girişimci millete dönüştürmemiz lazımdır. Türkiye'nin temel problemlerinden biri, bu ordu milleti nasıl girişimci bir topluma dönüştürebilirizdir. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde el açan insanların itibarı yok, tüketen insanların saygınlığı yok. Güç, itibar ve saygınlık kazanmak istiyorsanız mutlaka veren el olmanız lazımdır. Veren eller her zaman dünyanın her yerinde alan ellerden üstündür."
İslam toplumlarının 3 temel ilkeye sarılması gerektiğine işaret eden Gürdoğan, "Bu ilkeler, veren el olmak, kendimiz için istediğimizi başkası için de istemek ve iki günü birbirinden farklı kılmasını bilmek." dedi.
- "Takım oyunu edebiyatta da kültürde de önemlidir"
Gürdoğan, 1970 ve 1980'li yıllarda Mavera dergisinin diğer edebiyat ve kültür dergilerine nispeten daha uzun ömürlü ve etkili olduğunu ifade ederek, bu tespitini şu sözlerle açıkladı:
"Takım oyunu iktisatta ne kadar önemliyse, edebiyatta da kültürde de o kadar önemlidir. Büyük Doğu'ya baktığımız zaman orada Necip Fazıl vardır, yeri gelmiş on farklı imzayla yazılar yazmış, tek başına doldurduğu sayılar olmuş. Sabahattin Zaim'den Çetin Altan'a kadar herkes yazmıştır ama damgayı vuran Necip Fazıl'dır. Diriliş dergisine bakarsak, orada da Sezai Karakoç var, onun da en azından birkaç tane mahlası vardır, farklı isimlerde yazmıştır. Edebiyat dergisinde de hep Nuri Pakdil Üstad vardır ancak Mavera öyle değil, yedi tane kurucusu var ve hiçbiri bu derginin kurucusu benim, hikayecisi, şairi, denemecisi benim, son sözü ben sözlerim diye bir iddiası yok. Herkes ne söylüyorsa onunla katkıda bulunuyor. Mavera dergisinde Cahit Zarifoğlu'ndan Erdem Bayazıt'a, Rasim Özdenören'den Alaaddin Özdenören'e kadar herkes elinden geleni yapmıştır. Bugünlerin temellerini atan dergilerden birisi de Mavera dergisidir. Büyük Doğu, Edebiyat ve Diriliş dergileriyle gün yüzüne çıkan fikirleri daha geniş kitlelere ulaştırma işini de çoğu zaman Mavera dergisi yapmıştır. Gücünü de takım oyunundan almıştır diyebiliriz."
Yeni bir bakış ve anlayış ortaya koyabilecek insanlara ihtiyaç olduğunu ifade eden Gürdoğan, İslam dünyasında ve Türkiye'de hem Yunus Emre hem de Mimar Sinan mizaçlı karakterlerin yetiştirilmesi gerektiğini dile getirdi.