Migren En Yaygın Beyin Hastalığı
Özel Hatem Hastanesi Nöroloji ve Klinik Nörofizyoloji Uzmanı Doç. Dr. Remzi Yiğiter, ‘22 Temmuz Dünya Beyin Günü’ nedeniyle yaptığı açıklamada, migrenin en yaygın beyin hastalığı olduğunu belirterek, uyarılarda bulundu.
Doç. Dr. Remzi Yiğiter, migren hastalığının tüm dünyada çok yaygın bir hastalık olduğunun belirterek, genetik yatkınlığı olan bireylerde görülme oranın yüksek olduğunu ifade etti.
Migrenin genetik yatkınlığı olan bireylerde uygun koşullar gerçekleştiğinde yaşanan bir dizi değişimi yansıtan özel bir baş ağrısı türü olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Yiğiter, "Tıpta tanımlanan 13 ana başlıkta toplamda 290’ı bulan baş ağrısı çeşidi içinde yer alan 27 farklı türü ile teşhis ve tedavisi özellik arz eder. Bunun yanı sıra Migren tüm dünyada en yaygın beyin hastalığıdır. Tüm dünyada ağrıya bağlı olarak oluşturduğu yaşam kalitesi düşüşü nedeniyle engellilik oluşturan ancak yaşamı tehdit etmeyen en önemli altıncı hastalık olarak kabul edilmektedir. Keza ağrı atakları sırasında sağlık kurumlarının meşguliyeti ve yapılan sağlık harcamalarına hasta bireylerin ağrıya bağlı iş ve güç mağduriyetleri eklendiğinde dolaylı sosyoekonomik yük açısından ise üçüncü sıradadır. Migrenin kronik yani müzmin şekli gelişmektedir ve bu durum Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre acil müdahale listesindeki ilk 10 hastalık içerisindedir. Hastaların dörtte birinde yaşam kalitesinin yüzde 90’ı aşan oranlarda bozulduğu rapor edilmiştir. Hastaların yüzde 65 ten fazlası migren atakları nedeniyle iş yerlerinde sorun yaşadıklarını bildirmişlerdir. Bu tür hastalar için Amerika’da yılda 40 milyon dolar, Avrupa da ise 50 milyon dolar harcanıyor. DALY (disability-adjusted life years) yani engellilik durumuna göre ayarlanmış hastalığa maruz kalınan yıllar hesabıyla migren felçten sonraki en önemli ikinci hastalıktır" dedi.
“Migren kadınlarda daha sık görülüyor”
Migrenin Türkiye’de kadınlarda daha çok görüldüğüne de dikkat çeken Yiğiter, "Ülkemizde 3 kez yapılan kapsamlı saha çalışmaları her 5 kadından biri ve her 10 erkekten birinde Migren türü baş ağrısı olduğu gösterilmiştir. Migrenli olguların özellikle 20-50 yaş aralığında tavan yaptığı dikkate alındığında toplumun üretken kesimine verdiği zarar ortadadır. Buna karşın bu olguların çoğunluğu sinüzit, psikolojik, gerilim ağrısı gibi uygun olmayan teşhislerle çoğunluğu nörolog veya ağrı olmayan hekimler, yetkin olmayan çeşitli meslekten uzmanlardan ve hatta komşuları tarafından tedavi edilmektedir" ifadelerine yer verdi.
Migrenin tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu kaydeden Doç. Dr. Remzi Yiğiter, "Migrende yaşanan baş ağrısı ve ilgili sağlık sorunlarına bağlı yaşam kalitesi düşmesi ve mutsuzluğa sebep olmaktadır. Oysa ki migren doğumdan mezara dek her yaşta görülen, ‘kür’ olmayan ancak tedavi edilebilen bir hastalıktır. Üretken yaştaki kadınlarımızı erkeklere oranla iki kat daha fazla etkilemektedir. Hastaların büyük kısmı uygun bir ağrı önleyici tedaviyle normal bir yaşam kalitesi sürdürebilirler. Migren tedavisinde sıkça dile getirilen migren ameliyatı, sülük, hacamat, fizyoterapi gibi ispatlanmamış tedavilerin yeri yoktur" şeklinde konuştu.
Migren konusunda farkındalığın artırılması gerektiğini vurgulayan Yiğiter, "Bu yıl 22 Temmuz Dünya Beyin Günü Dünya Nöroloji Federasyonu ve Dünya Baş ağrısı Cemiyeti tarafından migrene adanmıştır. Ülkemizde Türk Nöroloji Derneği ve Türk Algoloji Derneği tarafından ortak olarak ilk kez aynı mesajlarla yurdun dört bir yanında halka açık eğitim toplantılarında konuya ait farkındalığın artırılması hedeflenmektedir. Aynı zamanda toplumda migrenin olması gerekenden az tanı alıp tedavi edilen ve bir o kadar da küçümsenen bakış açısına da katkı sunması hedeflenmiştir" diye konuştu.
Kaynak: İHA
Migrenin genetik yatkınlığı olan bireylerde uygun koşullar gerçekleştiğinde yaşanan bir dizi değişimi yansıtan özel bir baş ağrısı türü olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Yiğiter, "Tıpta tanımlanan 13 ana başlıkta toplamda 290’ı bulan baş ağrısı çeşidi içinde yer alan 27 farklı türü ile teşhis ve tedavisi özellik arz eder. Bunun yanı sıra Migren tüm dünyada en yaygın beyin hastalığıdır. Tüm dünyada ağrıya bağlı olarak oluşturduğu yaşam kalitesi düşüşü nedeniyle engellilik oluşturan ancak yaşamı tehdit etmeyen en önemli altıncı hastalık olarak kabul edilmektedir. Keza ağrı atakları sırasında sağlık kurumlarının meşguliyeti ve yapılan sağlık harcamalarına hasta bireylerin ağrıya bağlı iş ve güç mağduriyetleri eklendiğinde dolaylı sosyoekonomik yük açısından ise üçüncü sıradadır. Migrenin kronik yani müzmin şekli gelişmektedir ve bu durum Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre acil müdahale listesindeki ilk 10 hastalık içerisindedir. Hastaların dörtte birinde yaşam kalitesinin yüzde 90’ı aşan oranlarda bozulduğu rapor edilmiştir. Hastaların yüzde 65 ten fazlası migren atakları nedeniyle iş yerlerinde sorun yaşadıklarını bildirmişlerdir. Bu tür hastalar için Amerika’da yılda 40 milyon dolar, Avrupa da ise 50 milyon dolar harcanıyor. DALY (disability-adjusted life years) yani engellilik durumuna göre ayarlanmış hastalığa maruz kalınan yıllar hesabıyla migren felçten sonraki en önemli ikinci hastalıktır" dedi.
“Migren kadınlarda daha sık görülüyor”
Migrenin Türkiye’de kadınlarda daha çok görüldüğüne de dikkat çeken Yiğiter, "Ülkemizde 3 kez yapılan kapsamlı saha çalışmaları her 5 kadından biri ve her 10 erkekten birinde Migren türü baş ağrısı olduğu gösterilmiştir. Migrenli olguların özellikle 20-50 yaş aralığında tavan yaptığı dikkate alındığında toplumun üretken kesimine verdiği zarar ortadadır. Buna karşın bu olguların çoğunluğu sinüzit, psikolojik, gerilim ağrısı gibi uygun olmayan teşhislerle çoğunluğu nörolog veya ağrı olmayan hekimler, yetkin olmayan çeşitli meslekten uzmanlardan ve hatta komşuları tarafından tedavi edilmektedir" ifadelerine yer verdi.
Migrenin tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu kaydeden Doç. Dr. Remzi Yiğiter, "Migrende yaşanan baş ağrısı ve ilgili sağlık sorunlarına bağlı yaşam kalitesi düşmesi ve mutsuzluğa sebep olmaktadır. Oysa ki migren doğumdan mezara dek her yaşta görülen, ‘kür’ olmayan ancak tedavi edilebilen bir hastalıktır. Üretken yaştaki kadınlarımızı erkeklere oranla iki kat daha fazla etkilemektedir. Hastaların büyük kısmı uygun bir ağrı önleyici tedaviyle normal bir yaşam kalitesi sürdürebilirler. Migren tedavisinde sıkça dile getirilen migren ameliyatı, sülük, hacamat, fizyoterapi gibi ispatlanmamış tedavilerin yeri yoktur" şeklinde konuştu.
Migren konusunda farkındalığın artırılması gerektiğini vurgulayan Yiğiter, "Bu yıl 22 Temmuz Dünya Beyin Günü Dünya Nöroloji Federasyonu ve Dünya Baş ağrısı Cemiyeti tarafından migrene adanmıştır. Ülkemizde Türk Nöroloji Derneği ve Türk Algoloji Derneği tarafından ortak olarak ilk kez aynı mesajlarla yurdun dört bir yanında halka açık eğitim toplantılarında konuya ait farkındalığın artırılması hedeflenmektedir. Aynı zamanda toplumda migrenin olması gerekenden az tanı alıp tedavi edilen ve bir o kadar da küçümsenen bakış açısına da katkı sunması hedeflenmiştir" diye konuştu.