'Modern Öykü Okumaları' Etkinliği
Yazar Cemal Şakar, Mehmet Akif Ersoy Şiir Müzesi Yaz Programları kapsamında düzenlenen 'Modern Öykü Okumaları' etkinliğinde, Ömer Seyfettin ve öyküsünü anlattı Cemal Şakar: 'Ömer Seyfettin'in mekan ve tip tasvirleri çok kuvvetli, canlı tasvirlerdir, daha önce edebiyatımızda bu derece güçlü tasvirler yoktu. Öykülerinde toplumsal mesaj verme, toplumu düzeltme veya eleştiri yapma amacını diri tutar ve bunu çoğu zaman başarır'
Yazar Cemal Şakar, Ömer Seyfettin'in öykücülüğüne ilişkin, "Ömer Seyfettin'in mekan ve tip tasvirleri çok kuvvetli, canlı tasvirlerdir, daha önce edebiyatımızda bu derece güçlü tasvirler yoktu. Öykülerinde toplumsal mesaj verme, toplumu düzeltme veya eleştiri yapma amacını diri tutar ve bunu çoğu zaman başarır." dedi.
Yazar Cemal Şakar, Mehmet Akif Ersoy Şiir Müzesi Yaz Programları kapsamında düzenlenen "Modern Öykü Okumaları" etkinliğinde, Ömer Seyfettin ve öyküsünü anlattı.
Beykoz Merkez Mahallesi'nde bulunan müzenin bahçesinde gerçekleşen etkinliğe, edebiyatseverler yoğun ilgi gösterdi.
Şakar, Ömer Seyfettin'in modern Türk öykücülüğünün kurucularından olduğunu belirterek, "Dünyada öykü türünün en önemli temsilcilerinin başında Edgar Allan Poe geliyor. Maupassant ve Çehov da 19'uncu yüzyılda eserler vermişler. Bu kurucularla beraber öykücülükte iki ana damar belirleniyor, birisine olay öyküsü diğerine ise durum öyküsü diyoruz." ifadelerini kullandı.
Hikaye ve öykü kavramlarının genelde aynı amaç için kullanılsa bile farklı şeyleri kastettiğini vurgulayan Şakar, hikayenin bir biçim ya da form adı olmadığını ancak öykünün hikaye üst başlığı içinde bir edebi tür olduğunu söyledi.
Şakar, şiir gibi bazı edebi türlerin kalıcı olduğunu ancak roman ve öykünün sosyolojik ihtiyaca göre ortaya çıktığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Ben şiirin birtakım biçimsel değişimlere uğrasa bile kıyamete kadar cari kalacağını düşünüyorum ama tarihin belli dönemlerinde ortaya çıkmış bu roman ve öykü gibi formlar tarihsel bir türdür. Bunun sosyolojisi ortadan kalktığında da muhtemelen yok olacaklar. Bizim kültür tarihimiz açımızdan baktığımızda da mevlit, naat, mesnevi gibi türlerin artık olmadığını söyleyebiliriz."
- İlk yayınlanan öyküsü "Tenezzüh"
Şakar, Ömer Seyfettin'in ilk öyküsü "Tenezzüh"ün Sabah gazetesinde yayınlandığını belirterek, Seyfettin'in yazı hayatının ordudan ayrıldıktan sonra başladığını ve Balkan Savaşı sırasında Yunanistan'a esir düştüğünü dile getirdi.
Ömer Seyfettin öyküsünün 4-5 farklı kategoride incelenebileceğine işaret eden Şakar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kendi hayat hikayesini anlattığı öyküleri mevcut ki bunlar Kaşağı ve Ant gibi öyküleridir. Sosyal ve siyasal konuları işlediği, halk hikayelerinden beslendiği, milli bir edebiyat kurma hayaliyle yazılan öyküleri ve tarihe dayanan öyküler, bu kategoriler olarak söylenebilir.
Edebiyatımızda Anadolu'ya açılma, dilde sadeleşme, mekan tasvirlerinin zenginleşmesini roman ve hikayeye borçluyuz. Ömer Seyfettin'in mekan ve tip tasvirleri çok kuvvetli, canlı tasvirlerdir, daha önce edebiyatımızda bu derece güçlü tasvirler yoktu. Öykülerinde toplumsal mesaj verme, toplumu düzeltme veya eleştiri yapma amacını diri tutar ve bunu çoğu zaman başarır."
- "Edebiyatçılar, insanlara sıradanlıklara karşı nefreti öğreten mürşitlerdir"
"Batı'nın bilimini alalım ama tekniğini almayalım" anlayışının Ömer Seyfettin'in eserlerinde de hakim olduğunu aktaran Şakar, "Bugün bu yaşadığımız çağdan bakınca bunun pek mümkün olmadığını görebiliyoruz. Çünkü deneyimlerimiz sonunda gördük ki tekniğini alınca yaşama biçimlerini de kabulleniyoruz. Ancak o gün için makul ve milli bir çabaydı." dedi.
Şakar, Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının 1911'de Genç Kalemler dergisi çevresinde dilde sadeleşmeyi savunduğunu ve bunu başlattıklarını vurgulayarak, Ömer Seyfettin'in edebiyat anlayışını anlatan şu satırlarını paylaştı:
"Ben edebiyatta yalnız sanata kail olamam. Yalnız sanata kail olsam edebiyatı çok küçük görmüş olacağım. Halbuki o benim nazarımda o kadar büyüktür ki cehaletin, dünyalık duyguların alçalttığı beşer için bir muhafız addederim. Benim nazarımda edebiyatçılar, insanlara sıradanlıklara karşı nefreti öğreten mürşitlerdir.
Ben her şeyden en ehemmiyetsiz fıkralardan, bir cümleden, bir hikaye, koskocaman bir roman çıkarabilirim. Sanat bu hikayeyi ya da o romanı çıkardığım ehemmiyetsiz şey değil, benim o şey etrafında canlandırdığım hayattır."
Ömer Seyfettin'in öyküyü nasıl tanımladığını da aktaran Şakar, "Ömer Seyfettin 'Edebiyatsız edebiyat yapacağım' diyor. Sanatın halk için yapılacağını savundu ve eserlerinde halkın bilinçlenmesi ve eğitilmesi kaygısı gütmüştür." şeklinde konuştu.
Etkinlik kapsamında, yazar Cemal Şakar, 18 Temmuz Perşembe günü ise Sahabattin Ali üzerine konuşacak.
Kaynak: AA
Yazar Cemal Şakar, Mehmet Akif Ersoy Şiir Müzesi Yaz Programları kapsamında düzenlenen "Modern Öykü Okumaları" etkinliğinde, Ömer Seyfettin ve öyküsünü anlattı.
Beykoz Merkez Mahallesi'nde bulunan müzenin bahçesinde gerçekleşen etkinliğe, edebiyatseverler yoğun ilgi gösterdi.
Şakar, Ömer Seyfettin'in modern Türk öykücülüğünün kurucularından olduğunu belirterek, "Dünyada öykü türünün en önemli temsilcilerinin başında Edgar Allan Poe geliyor. Maupassant ve Çehov da 19'uncu yüzyılda eserler vermişler. Bu kurucularla beraber öykücülükte iki ana damar belirleniyor, birisine olay öyküsü diğerine ise durum öyküsü diyoruz." ifadelerini kullandı.
Hikaye ve öykü kavramlarının genelde aynı amaç için kullanılsa bile farklı şeyleri kastettiğini vurgulayan Şakar, hikayenin bir biçim ya da form adı olmadığını ancak öykünün hikaye üst başlığı içinde bir edebi tür olduğunu söyledi.
Şakar, şiir gibi bazı edebi türlerin kalıcı olduğunu ancak roman ve öykünün sosyolojik ihtiyaca göre ortaya çıktığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Ben şiirin birtakım biçimsel değişimlere uğrasa bile kıyamete kadar cari kalacağını düşünüyorum ama tarihin belli dönemlerinde ortaya çıkmış bu roman ve öykü gibi formlar tarihsel bir türdür. Bunun sosyolojisi ortadan kalktığında da muhtemelen yok olacaklar. Bizim kültür tarihimiz açımızdan baktığımızda da mevlit, naat, mesnevi gibi türlerin artık olmadığını söyleyebiliriz."
- İlk yayınlanan öyküsü "Tenezzüh"
Şakar, Ömer Seyfettin'in ilk öyküsü "Tenezzüh"ün Sabah gazetesinde yayınlandığını belirterek, Seyfettin'in yazı hayatının ordudan ayrıldıktan sonra başladığını ve Balkan Savaşı sırasında Yunanistan'a esir düştüğünü dile getirdi.
Ömer Seyfettin öyküsünün 4-5 farklı kategoride incelenebileceğine işaret eden Şakar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kendi hayat hikayesini anlattığı öyküleri mevcut ki bunlar Kaşağı ve Ant gibi öyküleridir. Sosyal ve siyasal konuları işlediği, halk hikayelerinden beslendiği, milli bir edebiyat kurma hayaliyle yazılan öyküleri ve tarihe dayanan öyküler, bu kategoriler olarak söylenebilir.
Edebiyatımızda Anadolu'ya açılma, dilde sadeleşme, mekan tasvirlerinin zenginleşmesini roman ve hikayeye borçluyuz. Ömer Seyfettin'in mekan ve tip tasvirleri çok kuvvetli, canlı tasvirlerdir, daha önce edebiyatımızda bu derece güçlü tasvirler yoktu. Öykülerinde toplumsal mesaj verme, toplumu düzeltme veya eleştiri yapma amacını diri tutar ve bunu çoğu zaman başarır."
- "Edebiyatçılar, insanlara sıradanlıklara karşı nefreti öğreten mürşitlerdir"
"Batı'nın bilimini alalım ama tekniğini almayalım" anlayışının Ömer Seyfettin'in eserlerinde de hakim olduğunu aktaran Şakar, "Bugün bu yaşadığımız çağdan bakınca bunun pek mümkün olmadığını görebiliyoruz. Çünkü deneyimlerimiz sonunda gördük ki tekniğini alınca yaşama biçimlerini de kabulleniyoruz. Ancak o gün için makul ve milli bir çabaydı." dedi.
Şakar, Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının 1911'de Genç Kalemler dergisi çevresinde dilde sadeleşmeyi savunduğunu ve bunu başlattıklarını vurgulayarak, Ömer Seyfettin'in edebiyat anlayışını anlatan şu satırlarını paylaştı:
"Ben edebiyatta yalnız sanata kail olamam. Yalnız sanata kail olsam edebiyatı çok küçük görmüş olacağım. Halbuki o benim nazarımda o kadar büyüktür ki cehaletin, dünyalık duyguların alçalttığı beşer için bir muhafız addederim. Benim nazarımda edebiyatçılar, insanlara sıradanlıklara karşı nefreti öğreten mürşitlerdir.
Ben her şeyden en ehemmiyetsiz fıkralardan, bir cümleden, bir hikaye, koskocaman bir roman çıkarabilirim. Sanat bu hikayeyi ya da o romanı çıkardığım ehemmiyetsiz şey değil, benim o şey etrafında canlandırdığım hayattır."
Ömer Seyfettin'in öyküyü nasıl tanımladığını da aktaran Şakar, "Ömer Seyfettin 'Edebiyatsız edebiyat yapacağım' diyor. Sanatın halk için yapılacağını savundu ve eserlerinde halkın bilinçlenmesi ve eğitilmesi kaygısı gütmüştür." şeklinde konuştu.
Etkinlik kapsamında, yazar Cemal Şakar, 18 Temmuz Perşembe günü ise Sahabattin Ali üzerine konuşacak.