'İslam Tasavvufu İnsanı Hayatı Tevhid Nazarıyla Okumaya Çağırmakta'
İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz: 'İslam tasavvufu ve ruhiyatı insanı, hayatı tevhid nazarıyla okumaya ve bu gözle yorumlamaya çağırmakta. Böylece de o iç çatışmalarından kurtulmasına vesile olacak bir imkan sunmaktadır. Hayatta her şeyin manevi ve ruhi kaynaklı olduğunu bilen insan, çözümü de çok kolay üretebilmektedir' İZÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut: 'İçinde bulunduğumuz çağın en önemli meselesi, kutsalın hayatın dışına itilmesidir. İnsan, kutsalı hayatın dışına itmenin, Allah'ı unutmanın ve gaflete düşmenin bedelini çok ağır ödüyor. Bunu sadece dinin dışında olan seküler alanda hayat yaşayanlar değil, dindar olanlar da yaşıyor'
İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, İslam tasavvufu ve ruhiyatının insanı, hayatı tevhid nazarıyla okumaya ve bu gözle yorumlamaya çağırdığını belirterek, "Böylece de o iç çatışmalarından kurtulmasına vesile olacak bir imkan sunmaktadır. Hayatta her şeyin manevi ve ruhi kaynaklı olduğunu bilen insan, çözümü de çok kolay üretebilmektedir." dedi.
İstanbul Müftülüğü, Erciyes Üniversitesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi ve İslam İşbirliği Gençlik Forumu (ICYF) iş birliğiyle "Kalp, nefs ve ruh" temasıyla düzenlenen 6. Uluslararası Maneviyat Psikolojisi Sempozyumu, Osmanlı Arşivleri Kongre Salonunda başladı.
Sempozyumun açılışında konuşan Yılmaz, insanlığın özellikle 16. yüzyıldan sonra Rönesans ve reform hareketlerinin akabinde felsefede ontolojik anlayışların geldiği noktanın Allahsız kainat, ruhsuz insan ve cevhersiz eşya algısı olduğunu belirtti.
Bu algıyla Batı'nın 20. yüzyılın başına geldiğinde kutsalı unuttuğunu ve insanın ruhunun olmadığına inandığını aktaran Yılmaz, 20. yüzyılın ikinci yarısından sonraki süreçte ruhun varlığı konusunun yeniden Batı dünyasında kabul görmeye ve bilim dünyasının eksik bıraktığı tarafların yavaş yavaş farkına varmaya başladığını vurguladı.
Yılmaz, şöyle devam etti:
"Özellikle modern psikolojinin kurucularının ürettikleri insanın kendini gerçekleştirmesi algısı ve olgusu, aslında bir bakıma insanın bütün varlıklara meydan okuması ve başarıya ulaştığı takdirde müthiş bir ego şişmesiyle kendini patlatması demekti. Dolayısıyla psikolojinin vaat ettiği ve gösterdiği kendini gerçekleştirme algısının karşısında bizim İslam psikolojisi diyebileceğimiz Kuran'dan, sünnetten ve tasavvuf geleneğinden beslenen algımızda aslonan kendini aşmaktır, müteal olana ulaşmaktır. Yani faili hakiki olarak bu algıya ve anlayışa ermektir. İslam tasavvufunun ve psikolojisinin insanları taşımak istediği nokta burasıdır ve bu noktaya ermiş bir insan hayata bakarken, başarıya ulaştığı zaman asla bunu egosundan, nefsinden değil, gayretleriyle birlikte Allah'ın lütfu olarak algılar, hamd eder. Başarısızlığa ulaştığı zaman ise 'bunda bir hikmet vardır' diyerek çözüm yolları üretmeye çalışır."
- "Her şeyin ruhi kaynaklı olduğunu bilen insanlar çözümü kolay üretebiliyor"
Modern psikolojinin sürekli insana kendini gerçekleştirmeyi telkin ettiğini ve her şeyi de oraya odakladığı için insanın kendisini aşması ve müteal olanla buluşması gibi bir derdinin bulunmadığını belirten Yılmaz, insanın sevgi, kaygı ve nefretlerinin bu konuda çok önemli bir yerinin olduğunu vurguladı.
Günümüzde narsizm, egoizm gibi bencillik ve insanları aldatma duygularının bir takım psikolojik rahatsızlıklara sebep verecek nitelikte olduğuna dikkati çeken Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yüzden insanın başkalarına yaptığı zulüm ruh dünyasını da psikolojisini de bozar. Dolayısıyla İslam tasavvufu ve ruhiyatı insanı, hayatı tevhid nazarıyla okumaya ve bu gözle yorumlamaya çağırmakta. Böylece de o iç çatışmalarından kurtulmasına vesile olacak bir imkan sunmaktadır. Hayatta her şeyin manevi ve ruhi kaynaklı olduğunu bilen insan, çözümü de çok kolay üretebilmektedir. Hayatın her şeyinin ruhi olduğu algısına ve anlayışına ulaştığı zaman insan, hayatı daha kolay okuyabiliyor. İnsanlara maneviyat rehberliği yapmak konumunda bulunan personelimiz KYK'larda, hastanelerde, sevgi evlerinde diğer alanlarda hizmet eden kardeşlerimizin yapacağı en önemli şey, insanlara bulundukları durumun üstesinden gelebileceklerine ve inandıkları takdirde buna muvaffak olabileceklerine onları ikna etmek ve her defasında en zor şartlarda bile bir çıkış yolunun bulunduğunu anlatmaktır. Bunlardan geri dönüşümlerimiz çok iyi seviyededir."
- "Çağın en önemli meselesi kutsalın hayatın dışına itilmesi"
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut da maneviyatın kutsalı arama çabası olduğunu belirterek, modern zamanların en önemli meselesinin kutsalın hayatın dışına itilmesi olduğunu söyledi.
Modern Avrupa medeniyetinin 16 ve 17. yüzyıldan itibaren şekillenmeye başlayan bilim paradigmasının aynı zamanda kutsalı hayatın dışına itme süreci olduğunu anlatan Bulut, şu değerlendirmede bulundu:
"Modernite, insanın her şeyi kontrol altına alabileceği ve her konuda tasarruf hakkı olabileceği bir süreçtir. Kadim geleneğimizde bunun alternatif paradigması, insan eşref mahlukattır, başta kendisine olmak üzere bütün varlıklara karşı sorumluluğu vardır. En önemli 2 sual hesap gününde, biri insanın yaratanı ile olan ilişkisinde tevhit üzere bir hayat yaşayıp huzuruna iman ile gitmektir. İkincisi de varlıklarla ilişkisinde hakka düşmemek, yani kul hakkına sebebiyet vermeyecek bir hayat yaşamak. Modernite, bu 2 alanı da unutturmaya dayalı bir süreçtir. İçinde bulunduğumuz çağın en önemli meselesi, kutsalın hayatın dışına itilmesidir. İnsan gaflete meyleden bir varlık. Gafleti doğuran insanın nefsine tabi olması. İnsan, kutsalı hayatın dışına itmenin, Allah'ı unutmanın ve gaflete düşmenin bedelini çok ağır ödüyor. Bunu sadece dinin dışında olan seküler alanda hayat yaşayanlar değil, dindar olanlar da yaşıyor. Yani bu köklü birikimimize dayalı mirası, epistemolojik ve ontolojik olarak yeniden ele almamız gerekiyor."
- "Maneviyat psikolojisi alanındaki çalışmalar önem kazanmaya başladı"
Erciyes Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Sıtkı İlkay da "Günümüzde insanlığın psikolojik ve ruhsal bunalımlarının çözümünde sadece fiziksel ve maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bilim anlayışı yetersiz kalmaktadır. Batı'da yeniçağ maneviyat arayışlarının sonucu olarak ortaya çıkan anlayışlar insanı anlama ve çözümlemede yeterli olamamıştır. Modern psikoloji bilimi de Batı'daki bu paradigmayı takip ederek, bireyin sadece aklına yönelmiş, Hz. Mevlana'nın deyimiyle cana hitap edememiş, gönlün feryadını dindirememiştir." ifadelerini kullandı.
Erciyes Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi (ERREM) Müdürü Öğretim Görevlisi Mustafa Atak ise sempozyum düzenleme ve bilim kurulu adına teşekkür konuşması yaptı.
"Psikolojik Kirlilik ve Algı Yönetimi", "İslam Geleneğinde Manevi Danışmanlık", "Sufilerde Ruh ve Nefs Terbiyesi", "Manevi Tekamül ve Şükür", "Kuran'da Kalp Kavramı", "Çok Katmanlı İnsan Ontolojisi ve Psikolojisi: Meratib'un Nefs" gibi konu başlıklarının ele alınacağı sempozyum, yarın sona erecek.
Kaynak: AA
İstanbul Müftülüğü, Erciyes Üniversitesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi ve İslam İşbirliği Gençlik Forumu (ICYF) iş birliğiyle "Kalp, nefs ve ruh" temasıyla düzenlenen 6. Uluslararası Maneviyat Psikolojisi Sempozyumu, Osmanlı Arşivleri Kongre Salonunda başladı.
Sempozyumun açılışında konuşan Yılmaz, insanlığın özellikle 16. yüzyıldan sonra Rönesans ve reform hareketlerinin akabinde felsefede ontolojik anlayışların geldiği noktanın Allahsız kainat, ruhsuz insan ve cevhersiz eşya algısı olduğunu belirtti.
Bu algıyla Batı'nın 20. yüzyılın başına geldiğinde kutsalı unuttuğunu ve insanın ruhunun olmadığına inandığını aktaran Yılmaz, 20. yüzyılın ikinci yarısından sonraki süreçte ruhun varlığı konusunun yeniden Batı dünyasında kabul görmeye ve bilim dünyasının eksik bıraktığı tarafların yavaş yavaş farkına varmaya başladığını vurguladı.
Yılmaz, şöyle devam etti:
"Özellikle modern psikolojinin kurucularının ürettikleri insanın kendini gerçekleştirmesi algısı ve olgusu, aslında bir bakıma insanın bütün varlıklara meydan okuması ve başarıya ulaştığı takdirde müthiş bir ego şişmesiyle kendini patlatması demekti. Dolayısıyla psikolojinin vaat ettiği ve gösterdiği kendini gerçekleştirme algısının karşısında bizim İslam psikolojisi diyebileceğimiz Kuran'dan, sünnetten ve tasavvuf geleneğinden beslenen algımızda aslonan kendini aşmaktır, müteal olana ulaşmaktır. Yani faili hakiki olarak bu algıya ve anlayışa ermektir. İslam tasavvufunun ve psikolojisinin insanları taşımak istediği nokta burasıdır ve bu noktaya ermiş bir insan hayata bakarken, başarıya ulaştığı zaman asla bunu egosundan, nefsinden değil, gayretleriyle birlikte Allah'ın lütfu olarak algılar, hamd eder. Başarısızlığa ulaştığı zaman ise 'bunda bir hikmet vardır' diyerek çözüm yolları üretmeye çalışır."
- "Her şeyin ruhi kaynaklı olduğunu bilen insanlar çözümü kolay üretebiliyor"
Modern psikolojinin sürekli insana kendini gerçekleştirmeyi telkin ettiğini ve her şeyi de oraya odakladığı için insanın kendisini aşması ve müteal olanla buluşması gibi bir derdinin bulunmadığını belirten Yılmaz, insanın sevgi, kaygı ve nefretlerinin bu konuda çok önemli bir yerinin olduğunu vurguladı.
Günümüzde narsizm, egoizm gibi bencillik ve insanları aldatma duygularının bir takım psikolojik rahatsızlıklara sebep verecek nitelikte olduğuna dikkati çeken Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yüzden insanın başkalarına yaptığı zulüm ruh dünyasını da psikolojisini de bozar. Dolayısıyla İslam tasavvufu ve ruhiyatı insanı, hayatı tevhid nazarıyla okumaya ve bu gözle yorumlamaya çağırmakta. Böylece de o iç çatışmalarından kurtulmasına vesile olacak bir imkan sunmaktadır. Hayatta her şeyin manevi ve ruhi kaynaklı olduğunu bilen insan, çözümü de çok kolay üretebilmektedir. Hayatın her şeyinin ruhi olduğu algısına ve anlayışına ulaştığı zaman insan, hayatı daha kolay okuyabiliyor. İnsanlara maneviyat rehberliği yapmak konumunda bulunan personelimiz KYK'larda, hastanelerde, sevgi evlerinde diğer alanlarda hizmet eden kardeşlerimizin yapacağı en önemli şey, insanlara bulundukları durumun üstesinden gelebileceklerine ve inandıkları takdirde buna muvaffak olabileceklerine onları ikna etmek ve her defasında en zor şartlarda bile bir çıkış yolunun bulunduğunu anlatmaktır. Bunlardan geri dönüşümlerimiz çok iyi seviyededir."
- "Çağın en önemli meselesi kutsalın hayatın dışına itilmesi"
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut da maneviyatın kutsalı arama çabası olduğunu belirterek, modern zamanların en önemli meselesinin kutsalın hayatın dışına itilmesi olduğunu söyledi.
Modern Avrupa medeniyetinin 16 ve 17. yüzyıldan itibaren şekillenmeye başlayan bilim paradigmasının aynı zamanda kutsalı hayatın dışına itme süreci olduğunu anlatan Bulut, şu değerlendirmede bulundu:
"Modernite, insanın her şeyi kontrol altına alabileceği ve her konuda tasarruf hakkı olabileceği bir süreçtir. Kadim geleneğimizde bunun alternatif paradigması, insan eşref mahlukattır, başta kendisine olmak üzere bütün varlıklara karşı sorumluluğu vardır. En önemli 2 sual hesap gününde, biri insanın yaratanı ile olan ilişkisinde tevhit üzere bir hayat yaşayıp huzuruna iman ile gitmektir. İkincisi de varlıklarla ilişkisinde hakka düşmemek, yani kul hakkına sebebiyet vermeyecek bir hayat yaşamak. Modernite, bu 2 alanı da unutturmaya dayalı bir süreçtir. İçinde bulunduğumuz çağın en önemli meselesi, kutsalın hayatın dışına itilmesidir. İnsan gaflete meyleden bir varlık. Gafleti doğuran insanın nefsine tabi olması. İnsan, kutsalı hayatın dışına itmenin, Allah'ı unutmanın ve gaflete düşmenin bedelini çok ağır ödüyor. Bunu sadece dinin dışında olan seküler alanda hayat yaşayanlar değil, dindar olanlar da yaşıyor. Yani bu köklü birikimimize dayalı mirası, epistemolojik ve ontolojik olarak yeniden ele almamız gerekiyor."
- "Maneviyat psikolojisi alanındaki çalışmalar önem kazanmaya başladı"
Erciyes Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Sıtkı İlkay da "Günümüzde insanlığın psikolojik ve ruhsal bunalımlarının çözümünde sadece fiziksel ve maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bilim anlayışı yetersiz kalmaktadır. Batı'da yeniçağ maneviyat arayışlarının sonucu olarak ortaya çıkan anlayışlar insanı anlama ve çözümlemede yeterli olamamıştır. Modern psikoloji bilimi de Batı'daki bu paradigmayı takip ederek, bireyin sadece aklına yönelmiş, Hz. Mevlana'nın deyimiyle cana hitap edememiş, gönlün feryadını dindirememiştir." ifadelerini kullandı.
Erciyes Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi (ERREM) Müdürü Öğretim Görevlisi Mustafa Atak ise sempozyum düzenleme ve bilim kurulu adına teşekkür konuşması yaptı.
"Psikolojik Kirlilik ve Algı Yönetimi", "İslam Geleneğinde Manevi Danışmanlık", "Sufilerde Ruh ve Nefs Terbiyesi", "Manevi Tekamül ve Şükür", "Kuran'da Kalp Kavramı", "Çok Katmanlı İnsan Ontolojisi ve Psikolojisi: Meratib'un Nefs" gibi konu başlıklarının ele alınacağı sempozyum, yarın sona erecek.