Gökçek, ilk olarak
Ağrı Valiliğindeki temsilci ve üyelerini ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Daha sonra kentteki okulları ziyaret eden Gökçek,
Milli Eğitim Bakanlığı Kurumlarına Yönetici Seçme Sınavına katılacak olan üyelere sınava hazırlık kitaplarını teslim etti. Burada gazetecilere açıklama yapan Gökçek,”Eğitimin merkezinde “insan” yer alır. Bu bakımdan öncelikle eğitimin öznesi olan insanı, yani öğretmeni konuşmaya ihtiyaç vardır. Eğitim sisteminde, eğitim politikaları başta olmak üzere müfredat, materyal,
teknoloji gibi alanlarda yapılan her türlü reform ve iyileştirme çabalarının başarısı, uygulamada büyük ölçüde öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin mesleki yeterliliklerine, algılarına ve adanmışlıklarına bağlıdır. Bu çerçevede eğitim mekanik değil insani bir sistemdir. Ürünü insan olan ve insanlık tarihinin en önemli mesleği olduğunu düşündüğümüz
öğretmenlik aslında ülkemizin geleceğidir. Ulusal kalkınmanın temeli eğitim ve öğretimden geçmektedir. Bu sebeple ülkemizin daha ileri gidebilmesi için eğitimin kaliteli ve bilimsel metotlar ile yapılması gerekmektedir. Bunun içindir ki; öğretmenlerimizin sorunları, eğitim sorunlarımız içinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu soruna ulusal sorun çerçevesinde çözüm aramak gerekir. Tüm memurlarda olduğu gibi öğretmenlerin de sorunları sadece ekonomik değildir. Ekonomik sorunların yanında mesleki sorunlar ile özlük ve sosyal sorunlar içinde boğuşan öğretmenlerimizin sorunlarına en kısa sürede çözüm üretilerek çağdaş demokrasilerde olduğu gibi öğretmenlerin örgütlenmeleri teşvik edilmelidir.
Grev hakkı olmayan
toplu sözleşme hakkının da hiçbir öneminin olmadığı bilimsel ve sosyal bir gerçektir. Bu bağlamda hem
özlük hakları hem saygınlık açısından bazı önemli sorunlarının ivedilikle çözüme kavuşturulması öğretmene verilen değerin
samimiyet göstergesi olacaktır. Öğretmen ve okul yöneticilerimizin atanmaları, çalışma şartları, görevde yükselmeleri,
özlük hakları ve benzeri diğer hususları dikkate alan “Öğretmenlik Meslek Kanunu” çıkarılmasına ilişkin çalışmalar ivedilikle sonuçlandırılmalıdır. Sözleşmeli ve mülakatla
öğretmen alımı 2016 yılında getirilmiş, o tarihten bugüne kadar hiç kadrolu atama yapılmamıştır. 2011 yılında kaldırılan
sözleşmeli öğretmenliğin yeniden üstelik bu kez mülakat ile birlikte getirilmesi
öğretmenlik mesleğinde derin yaralar açmıştır. Öğretmenlik uzmanlık mesleğidir. Dolayısıyla ücretli,
sözleşmeli ve kadrolu şeklinde kategorize edilmesi, öğretmenlerin
öğretmenler odasında bölük pörçük edilmeleri pedagojik açıdan son derece yanlıştır. Sözleşmeli öğretmenlerin 3 yıl
sözleşmeli, 1 yıl da kadrolu olmak üzere toplam 4 yıl çakılı çalıştırılması, tayin hakkı olmaması insani ve ahlaki değildir. Öğretmenliğin
sözleşmeli hale getirilmesi ile yaşanan sorunlar ortadadır. 2017 ve 2018 yıllarında atanan
sözleşmeli öğretmenlerin %90’ından fazlası
Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerine atanmışlardır. Genel olarak,
sözleşmeli öğretmen atamalarının
öğretmen ihtiyacının yüksek olduğu illere yapıldığı görülmektedir. Ancak,
öğretmenler arasında statü farkı oluşturan ve öğretmenlerin özlük haklarında sorunlara neden olan
sözleşmeli öğretmenlik uygulaması yerine, dezavantajlı bölgelerde çalışacak öğretmenleri teşvik edecek mekanizmalar geliştirilmelidir. Bu kapsamda
sözleşmeli öğretmen alımı kaldırılmalı, kadrolu atama sistemine geçilmelidir. Mülakatla
öğretmen alımı da tamamen hak gaspının yaşandığı, emek ve alın terinin hiçe sayıldığı bir atama yöntemidir. Mülakat komisyonlarında 5 dakika içerisinde öğretmenlere puan verilmektedir. Üstelik aynı KPSS puanına sahip olmasına rağmen her komisyonun puan takdiri farklı olduğundan adaylara farklı puanlar verilmektedir. Dolayısıyla tamamen sübjektif yaklaşımlara dayanan, alın terini yok sayan mülakat uygulaması kaldırılmalıdır. Sözleşmeli
öğretmen alımının iptal edilmesi, tüm öğretmenlerin kadrolu olarak ve sadece KPSS puan üstünlüğüne göre istihdam edilmesi ve
öğretmenlik mesleğinin rencide edilmesinin önüne geçilmelidir. Öğretmenlerin ülkemizin dezavantajlı bölgelerinde uzun süre kalmasını sağlamak istiyorsak, bunun yolu
sözleşmeli öğretmen istihdamı değildir; mahrumiyet derecesine göre değişen miktarlarda
zorunlu hizmet tazminatı ödemesi yapmak, kira giderlerine katkıda bulunmak ve
gelir vergisi oranlarını düşürmekten geçer. Aile bütünlüğü her vatandaşın olduğu gibi eğitimcilerin de en doğal hakkıdır. Aile bütünlüğünün korunamaması, aile kuramama, var olan ailelerin de dağılma eşiğine gelmiş olması öğretmenlerimizin moral ve motivasyonunu olumsuz etkiliyor. Eşler birleştirilmeli, aileler parçalanmamalıdır. Bilindiği gibi
Milli Eğitim Bakanlığı her ikisi de
sözleşmeli öğretmen olarak görev yapanlara eş durumuna bağlı atama başvurusu yapabilmelerine olanak tanımıştır. Bu, olumlu bir gelişme olmasına rağmen eşi
öğretmen olmayan sözleşmelilerin aileleri ne yazık ki birleşememiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nca
sözleşmeli öğretmenlere aile birliğine bağlı atanma hakkının verilmesi kamuoyunda olumlu karşılanmış; ancak, yeterli bulunmamıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
sözleşmeli öğretmenlere il içerisinde bu hakkın verilmemesi ile eşi farklı meslekte çalışan
sözleşmeli öğretmenlere bu hakkın verilmemesi bu
öğretmenler tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Unutulmamalıdır ki, yürürlükte bulunan yasal mevzuat ve
uluslararası sözleşmeler uyarınca toplumun temeli olan “aile” kavramının devlet organları tarafından korunması, aile birlikteliğinin muhafaza edilmesi ve herkesin aile hayatına saygı gösterilmesi devletin ve devlet kurumlarının asli görevleri arasındadır. İçinde bulunduğumuz 2018-2019 eğitim-öğretim yılında 1.130 TL olarak ödenmiştir. Bu ödeneğin sadece fiilen
öğretmenlik yapanlara ödenmesi, eğitim öğretime katkı sağlayan diğer eğitim çalışanlarına ise ödenmemesi hakkaniyete aykırı olup, çalışma barışını ve iş verimini de olumsuz yönde etkilemektedir. Eğitim ülkenin can damarlarından, önemi tartışılmaz bir yerdedir. Ayrıca eğitim-öğretim faaliyetleri içinde sadece
öğretmenler değil, milli eğitim müdürlüklerinde, okullarda, diğer eğitim kurumlarında
memur, hizmetli, şoför, teknisyen ve benzer kadrolarda görev yapan eğitim çalışanları bulunmaktadır. Öğretmenler kadar eğitim faaliyetlerine omuz vermektedirler. Yıllardır toplu sözleşmelerde atlanılan, yasa tasarılarında görmezden gelinen öğretim yılına hazırlık ödeneğinin
öğretmenler dışında tutulan Milli Eğitim Bakanlığına yazılı başvuru yapılmıştır. Başvurumuza henüz cevap verilmemiş olup, kurumun geri bildirimine göre hareket edilecektir. Öğretim yılına hazırlık ödeneğinin, öğretim yılının başladığı ay içinde sadece öğretmenlere verilmesine ilişkin sınırlamanın kaldırılarak, çalışma barışı da gözetilerek tüm eğitim çalışanları; hizmetli,
memur, şef, şube müdürü kısacası tüm personeli kapsayacak şekilde düzenleme yapılmalıdır”dedi.