Akyüz, geniş yelpazeli sanat dalı olan müziğin, evrensel dünyadaki tek ortak dil olduğunu belirterek, “Müzik ruhun arındırılması ve eğitilmesinde önemli rol oynar, insan ruhuna dinginlik vererek insanı sonsuz yolculuklara götürür. Şarkı söylemek, enstrüman çalmak, ritmle hareket etmek; kişinin, zamanla hafıza güçlendirme, bedensel koordinasyon ve dinleme becerilerini geliştirir. Dinledikçe her defasında kulağınızdaki duyum algınız, kulağınızdaki desibel kapasiteniz yükselir. Müzik dinledikçe insanların konuşma biçimi ve sesindeki nüanslar güzelleşir, doğru artikülasyon diksiyonumuza olumlu biçimde yansır. Öyle ki müzik tıp bilimine dahi katkıda bulunmuştur. Tarih boyunca yapılan müzikle terapi çalışmaları buna en güzel örnektir. Roma,
Bizans, Eski
Mısır, Eski Yunan, Ortaçağ Avrupa’sı, Eski
Çin, Eski
Türkler de müziği bir tedavi aracı olarak kullanmışlardır. Edirne’de ki Beyazıt Külliyesi Şifahanesi 2004 yılında
Avrupa Müze Ödülü kazanarak ülkemiz ve kültürümüz adına büyük bir başarı elde etmiştir. Örneğin, şifahanelerde o dönemlerde haftanın belli günlerinde hanende ve sazendeler meşk yapıp hastaların tedavi ve terapisinde faydalı oluyordu. 2011 yılında gezdiğim Edirne’deki Beyazıt Külliyesi Şifahanesinden çok etkilendim; herkes tarafından görülmeye değer tarihi güzelliklerimizden biri olduğunu belirtmek isterim” dedi.
Doğadaki tüm seslerin su sesinin, kuşların cıvıl cıvıl ötmesinin, ağaçların dallarının, yapraklarının rüzgarda çıkardığı seslerin, insanda yaşam sevinci oluşturduğunu ifade eden Fatma Güher Akyüz, “Günün bazı saatlerinde doğadaki sessizlik müzik notasındaki es gibi dinginlik ve dinlenme verir insanın zihnine. Üflemeli, telli veya ritmli enstrümanlar öğrenmek, insanlarda ki boşluk duygusunu azaltarak,
sigara gibi kötü alışkanlıklardan koruyarak en iyi arkadaş gibi eşlik eder” şeklinde konuştu.
