ANALİZ - Çin Ve ABD'nin Yapay Zekâ Savaşı
Dört, beş sene öncesine kadar dünyanın en büyük 20 teknoloji şirketi listesinde kendine yer bulamayan Çin’in bu listede artık dokuz şirketi bulunuyor. ABD şirketleri ise listedeki diğer 11’i oluşturuyor Derin öğrenmenin adeta yakıtı olan “data”nın Çinli teknoloji firmalarının elinde olması, Çin’i derin öğrenmeyi icat eden ülkelerin bile önüne geçirerek büyük bir güç haline gelmesini sağlıyor Çin’in elinde sadece ülkedeki değil, küresel ölçekte insanların nelerden hoşlandığı, boş zamanlarını nasıl değerlendirdiği, ne yiyip ne içtiğine dair çok büyük bir veri bulunuyor. Üstelik elde bulunan veriler sadece ticaret için değil, şehir planlamasından sağlığa kadar pek çok sektörde kullanıyor Çin’in yapay zekâ konusunda ihtiyacı olan verileri sağlayacak pek çok sistemi var. Bunların en önemlisi olarak “Sosyal Kredi Sistemi” öne çıkıyor. 2020 yılında Çin vatandaşlarının kullanmasının zorunlu hale getirileceği sistemle, vatandaşlar yapay zekâ tarafından “iyi veya kötü vatandaş” olarak listelenebilecek
Birçok teknoloji uzmanı, henüz yakın bir gelecekte Çin’in büyük bir güç olacağını öngörüyor. Google’ın çatı şirketi Alphabet’in eski başkanı Eric Schmidt, Çin’in yapay zekâ alanında en geç 2025’e kadar ABD’yi geçmiş olacağını savunuyor. AI Superpowers kitabının yazarı ve Google Çin’in eski başkanı Kai-Fu Lee’ye göre de durum şimdiden Çin’in lehine dönmüş durumda. Yapay zekâ “start-up” şirketlerinin yüzde 48’ini Çinli şirketlerin oluşturduğuna işaret eden Lee, Çin’in bu anlamda ABD’yi geride bıraktığını belirtiyor.
- Yapay zekâda büyük rekabet
“Designed by Apple in California. Assembled in China” (California’da tasarlandı; Çin’de monte edildi) ibaresinin şimdiye kadar işaret ettiği durum, artık hem tasarımının hem de montajının Çin’de yapıldığı ürünlere doğru evriliyor. Önceleri Silikon vadisinde üretilen teknoloji ürünlerinin kopyalarını üreten ve “Çin’in Facebook’u” ya da “Çin’in Twitter’ı” olarak damgalanan pek çok Çinli marka, günümüzde bunların üzerine çıkarak artık kendi orijinal ürünlerini dünya pazarına sokmaya başladı. Bundan dört, beş sene öncesine kadar dünyanın en büyük 20 teknoloji şirketi listesinde kendine yer bulamayan Çin’in (son açıklanan verilere göre) bu listede artık dokuz şirketi bulunuyor. ABD şirketleri ise listedeki diğer 11’i oluşturuyor. ABD şirketlerinin hâlâ zirvede olmasına karşın, Çinli şirketlerin kısa sürede hızlı yükselişi dikkat çekiyor. Çin 3,8 trilyon dolarlık dijital ekonomiye ulaştı. Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojilerindeki toplam sektör büyüklüğünün 2017’de 116,9 milyar lira (şu an yaklaşık 22 milyar dolar) olduğu düşünülürse, bu rakamın ne ifade ettiği daha iyi anlaşılabilir.
Çin’in dijital ekonomiye ayırdığı bu dev bütçenin en büyük payı yapay zekâ yatırımlarına aktarılıyor. Bugün yıldızı giderek parlayan AliBaba şirketi, aynı zamanda dünyanın en değerli yapay zekâ “start-up”ı SenseTime’ın da sahibi. Yapay zekâ konusunda sadece şirketler değil Çin hükümeti de büyük çaba sarf ediyor. Hükümet lise öğrencileri için bastırdığı yapay zekâ ders kitabında, yapay zekânın günlük hayatta kullanımına dair öğrencileri bilgilendirerek bu mecraya ilgi duymalarını amaçlıyor. Yapay zekâ teknolojisinde ABD’den neredeyse 5 kat daha fazla patent başvurusu yapan Çin, aynı zamanda bu konuda dünyanın en çok akademik makale üreten ülkesi konumunda. Üretilen makale ve patentli ürünlerin niteliğine dair açık bir araştırma olmasa da, salt rakamlara bakıldığında dahi, Çin’in yapay zekâ konusunda geldiği nokta görülüyor.
- Yapay zekânın temeli derin öğrenme
Çin ile ABD arasında yaşanan yapay zekâ rekabetinin detaylarına girmeden önce, yapay zekânın yapısına dair bazı bilgiler vermek doğru olabilir. Yapay zekâ, makine öğrenmesini de içeren geniş bir şemsiye kavram olarak ön plana çıkıyor. Günümüzde makine öğrenmesinin de en önemli unsuru derin öğrenme (deep learning). Derin öğrenme temelde, algoritmanın mevcut verilerle beslenmesi ve ardından insan müdahalesine ihtiyaç olmadan verileri tanıması anlamına geliyor. Örneğin, bir algoritma binlerce fotoğraf içinde kedileri tanımak üzerine eğitilir. Algoritma “kedi” olarak etiketlenmiş fotoğraflardan kedinin şeklini, duruşunu tanıyarak bir kalıp oluşturur ve daha sonra gördüğü fotoğraflarda bir kedinin olup olmadığını kendisi tespit edebilir.
Lee’ye göre, elektriğin icadı nasıl pek çok sektörün önünü açtıysa, “derin öğrenme” teknolojisi de dijital teknolojide pek çok devrim yaptı. Bugün robot üreten şirketlerden alışveriş sitelerine kadar pek çok firma, derin öğrenme teknolojisini kullanarak kârlarını büyük oranda artırmış durumda. Lee’ye göre ABD, Kanada ve İngiltere topraklarında temelleri atılan bu teknolojiden en çok faydalanacak ülke ise Çin. Derin öğrenmenin adeta yakıtı olan “data”nın Çinli teknoloji firmalarının elinde olması, Çin’i derin öğrenmeyi icat eden ülkelerin bile önüne geçirerek büyük bir güç haline gelmesini sağlıyor. Geçtiğimiz yıl yaşanan ve büyük fırtınalar koparan Cambridge Analytica skandalının ardından, veriye sahip olmanın ne kadar önemli olduğu bir kez daha kanıtlanmıştı. Şirketin Facebook üzerinden “elde ettiği” verilerle 2016 ABD seçimlerini manipüle ettiği, daha öncesinde de aynı yöntemle Brexit oylamasına müdahale ettiği iddia edilmişti.
- “Sosyal Kredi Sistemi”, Wechat ve gözetim toplumu
Genelde yapay zekâ, özelde derin öğrenme teknolojisinin olmazsa olması olan data konusunda da öne çıkan ülke yine Çin. Çin’in yapay zekâ konusunda ihtiyacı olan verileri sağlayacak pek çok sistemi bulunuyor. Bunlardan belki de en önemlisi olarak “Sosyal Kredi Sistemi” öne çıkıyor. Sistem (basit bir ifadeyle) bütün vatandaşların günlük hareketlerinin gözlenmesine bağlı olarak işliyor. Ne sıklıkta alışveriş yapıyorsunuz, nelerden hoşlanıyorsunuz, arkadaşlarınız kimler ve onlarla ilişkileriniz nasıl, vergilerinizi düzenli ödüyor musunuz gibi sorulardan yola çıkarak, bütün şahsi bilgilerinizden derlenmiş bir “vatandaşlık puanı” üzerinden işleyecek bir sistem bu. 2020 yılında Çin vatandaşlarının kullanmasının zorunlu hale getirileceği sistemle, vatandaşlar yapay zekâ tarafından “iyi veya kötü vatandaş” olarak listelenebilecek.
Data sağlayan bir diğer önemli kaynak ise bugün kullanıcı sayısı artık milyarları bulan AliBaba ve Wechat gibi küresel uygulamalar. Lee’ye göre şu anda bu uygulamalar sayesinde, Çin’in elinde sadece ülkedeki değil, küresel ölçekte insanların nelerden hoşlandığı, boş zamanlarını nasıl değerlendirdiği, ne yiyip ne içtiğine dair çok büyük bir veri bulunuyor. Üstelik elde bulunan veriler sadece ticaret için değil, şehir planlamasından sağlığa kadar pek çok sektörde kullanıyor.
- Huawei ve ajanlık tartışması
Amerikan gazetelerinde yer alan haberlere göre, Donald Trump’ın ABD’deki Çinli öğrencileri ülkede bir nevi ajanlık faaliyeti yürütmekle suçlamasının ardından, bu öğrencilerin de dâhil olduğu yeni bir teknoloji tartışması daha gündeme gelmişti. ABD İç Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, ülkedeki yabancı öğrencilerin yüzde 30’unu oluşturan Çinli öğrenciler daha çok teknoloji alanında eğitim alıyor. Çin hükümeti ilk zamanlarda öğrencilerin eğitimlerini tamamladıktan sonra ülkeye dönüşünü zorunlu tutarken, son zamanlarda pek çok Çinli öğrencinin ABD’de kalmaya devam ettiği, teknoloji şirketlerinde önemli konumlara geldiği görülüyor.
Washington Post’un 2018 Temmuz’unda geçtiği bir habere göre, Çin kökenli çalışanı Xiaolang Zhang’ın, Apple’ın üretmeyi planladığı ve bilgilerini gizli tuttuğu sürücüsüz araç projesiyle Çin’e kaçarken yakalanması, tartışmaları daha da alevlendirmişti. Çinli teknoloji şirketi Huawei’nin sahibinin kızı ve Mali İşler Direktörü (CFO) Meng Wanzhou’nun ABD’nin İran yaptırımlarını deldiği gerekçesiyle Kanada’da tutuklanmasının da sadece bahsi geçen gerekçeyle açıklanması pek mümkün görünmüyor. Zira ABD’li bazı Kongre üyeleri Huawei’yi veri hırsızlığı yapmakla itham etmiş ve bu şirkete çip satışının yasaklanmasını önermişti. Huawei yetkilileri ise ABD’nin her türlü aygıtını kullanarak yükselişlerini engellemek için saldırdığını söylemişti.
Donald Trump’ın ABD başkanlığına gelmesinin ardından ekonomi alanında artan Çin-ABD rekabetinin, özellikle önümüzdeki yıllarda teknoloji alanında daha da şiddetlenmesi bekleniyor. Çin’in sadece montaj yapmaktan vazgeçerek kendi ürünlerini pek çok ABD firmasından daha düşük fiyatlarla piyasaya sürmesi ve geleceğin teknolojisi olarak görülen yapay zekâ alanında büyük yatırımlar yapması, teknoloji alanında en geç 2030 yılında ABD’yi yakalayacağı, hatta geride bırakacağı yönündeki tahminleri kuvvetlendiriyor. Sosyal Kredi Sistemi, WeChat ve özellikle Doğu Türkistan’da kurulan yüz tanıma teknolojili kamera ağı ve daha pek çok teknolojik atılımla birlikte Çin, teknolojinin ekonomik yönünden etik yönüne kadar pek çok alanda, dünya kamuoyunun tartışmalarında kendisine yer bulacak.