Hem Kan Veriyor, Hem Hayat Kurtarıyor
Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde özel bir hastanede Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olarak görev yapan Op. Dr. Ali Naci Çetin, hem doktor olarak hem de kan bağışıyla hayat kurtarıyor. Hayatı boyunca Türk Kızılay’ına 47 kez kan bağışlayan ve plaket alan Çetin, “Bu vatandaş olarak yapılması gereken bir vazife. İnsanlık görevidir. Ben haz almak meselesinde görmüyorum olayı” dedi.
Yılda en az 3 milyon ünite kan bağışı ihtiyacının olduğu Türkiye’de, kan bağışında henüz istenilen seviyelere gelinemezken, Lüleburgaz’da yaşayan Op. Dr. Naci Çetin, yaptığı kan bağışlarıyla örnek oldu. Çetin, yılar önce henüz 20 yaşında bir öğrenciyken başlayan kan bağışı yolculuğunu anlattı.
“Çifte hayat kurtarıyorum”
Kan bağışının insanlık görevi olduğunu söyleyen Çetin, “Evet. Hem doktor olarak hem de vatandaş olarak çifte hayat kurtarıyorum. Ama bunu çok fazla derinlemesine düşünmüyorum. Ben çok duygusal insan değilim. Daha çok matematiksel yönüm ağır basar. Kan bağışı vatandaş olarak yapılması gereken bir vazifedir. İnsanlık görevidir. Ben haz almak meselesinde görmüyorum olayı. Dürüst bir insan olarak, insanlık gereğini yerine getirmek için kan bağışlıyorum” dedi.
“Herkesin bunu vermesi gerekiyor”
Kanın acil değil sürekli bir ihtiyaç olduğunu söyleyen Çetin, “Herkesin bunu vermesi gerektiğine inanıyorum. Kızılay tamamen gönüllülük üzerine iş görüyor ama ben şöyle çalışması gerektiğine inanıyorum. Kişileri biraz zorlamak lazım. Çünkü Türk insanı dürtüklemeden iş yapmaz” diye konuştu.
Bu yıl itibariyle 47 kan bağışlayan Çetin, kan bağışlamaya başlamasının ise bir tesadüf eseri olduğunu söyledi.
Çetin, “İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken 2’nci sınıfta hematoloji dersinde birbirimizin kan gruplarına bakıyorduk. Benim kan grubum baktığımız şeye göre 0 negatif olacaktı. Tam da emin olamadık. Ardından Kızılay Kan Merkezi’ne gidip kan grubuma baktırmak istedim. Laboratuvarda öğrenciyken baktırdığım sonuca güvenememiştim. Sonra Kızılay Kan Merkezi’ne gittim. Orada kan bağışçılarını gördüm. Hazır gelmişken kan bağışlayım dedim. O zaman 20 yaşındaydım. Öyle kan vermeye başladım” dedi.
On yıldır yılda iki kez bağışlıyor
Kan bağışında bir hedefi olmadığını belirten Çetin, yılda iki kez kan bağışladığını söyledi.
Çetin, “Yaşım şu anda 53. Aslında çok daha fazla kan bağışlamam gerekirdi. Ama eğitim ve askerlik süreci olsun, Lüleburgaz’a geldiğimde burada kan merkezinin bulunmaması nedeniyle kan bağışlayamadım. Bu durum Lüleburgaz’da Kızılay Kan Merkezi açılıncaya kadar devam etti. Kızılay Kan Merkezi tahmini 10 yıl önce açıldı. Ben de 10 yıldır Kızılay Kan Merkezi’ne yılda 2 kez olmak üzere kan bağışında bulunuyorum” şeklinde konuştu.
65 yaşına kadar bağışlayacak
Çetin, kan bağışını insanlık vazifesi olduğu için yaptığını tekrarlayarak, “Bir insan yılda 3-4 ayda bir kan verebilir. Ben bu işi artık hedef için yapmıyorum. Sonuçta bunu insanlara karınca kararınca yardımcı olmak için yapıyorum. Kendime bir oran buldum. Biri yaz, biri kış mevsimi olmak üzere yılda 2 kez kan bağışında bulunuyorum. 65 yaşına kadar sağlığım izin verirse kan bağışlayacağım” dedi.
Çetin şöyle devam etti:,
"Kan bağışında eskiden 280 mililitre alınırdı. Şimde 450 mililitre oldu. İnsanı bazen etkileyebiliyor. Tamamen sağlıklı insanlardan alınması lazım. Kadınların çok fazla zorlanmaması gerektiğine inanıyorum. Ama bütün sağlıklı erkeklerden bir vesileyle bunun alınması şart. Herkes sorumluluk sahibi değil. Sorumluluğu devletin vatandaşa hissettirmesi gerekiyor. Bu da Kızılay’ın yaklaşımına uymuyor.”
Kaynak: İHA
“Çifte hayat kurtarıyorum”
Kan bağışının insanlık görevi olduğunu söyleyen Çetin, “Evet. Hem doktor olarak hem de vatandaş olarak çifte hayat kurtarıyorum. Ama bunu çok fazla derinlemesine düşünmüyorum. Ben çok duygusal insan değilim. Daha çok matematiksel yönüm ağır basar. Kan bağışı vatandaş olarak yapılması gereken bir vazifedir. İnsanlık görevidir. Ben haz almak meselesinde görmüyorum olayı. Dürüst bir insan olarak, insanlık gereğini yerine getirmek için kan bağışlıyorum” dedi.
“Herkesin bunu vermesi gerekiyor”
Kanın acil değil sürekli bir ihtiyaç olduğunu söyleyen Çetin, “Herkesin bunu vermesi gerektiğine inanıyorum. Kızılay tamamen gönüllülük üzerine iş görüyor ama ben şöyle çalışması gerektiğine inanıyorum. Kişileri biraz zorlamak lazım. Çünkü Türk insanı dürtüklemeden iş yapmaz” diye konuştu.
Bu yıl itibariyle 47 kan bağışlayan Çetin, kan bağışlamaya başlamasının ise bir tesadüf eseri olduğunu söyledi.
Çetin, “İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken 2’nci sınıfta hematoloji dersinde birbirimizin kan gruplarına bakıyorduk. Benim kan grubum baktığımız şeye göre 0 negatif olacaktı. Tam da emin olamadık. Ardından Kızılay Kan Merkezi’ne gidip kan grubuma baktırmak istedim. Laboratuvarda öğrenciyken baktırdığım sonuca güvenememiştim. Sonra Kızılay Kan Merkezi’ne gittim. Orada kan bağışçılarını gördüm. Hazır gelmişken kan bağışlayım dedim. O zaman 20 yaşındaydım. Öyle kan vermeye başladım” dedi.
On yıldır yılda iki kez bağışlıyor
Kan bağışında bir hedefi olmadığını belirten Çetin, yılda iki kez kan bağışladığını söyledi.
Çetin, “Yaşım şu anda 53. Aslında çok daha fazla kan bağışlamam gerekirdi. Ama eğitim ve askerlik süreci olsun, Lüleburgaz’a geldiğimde burada kan merkezinin bulunmaması nedeniyle kan bağışlayamadım. Bu durum Lüleburgaz’da Kızılay Kan Merkezi açılıncaya kadar devam etti. Kızılay Kan Merkezi tahmini 10 yıl önce açıldı. Ben de 10 yıldır Kızılay Kan Merkezi’ne yılda 2 kez olmak üzere kan bağışında bulunuyorum” şeklinde konuştu.
65 yaşına kadar bağışlayacak
Çetin, kan bağışını insanlık vazifesi olduğu için yaptığını tekrarlayarak, “Bir insan yılda 3-4 ayda bir kan verebilir. Ben bu işi artık hedef için yapmıyorum. Sonuçta bunu insanlara karınca kararınca yardımcı olmak için yapıyorum. Kendime bir oran buldum. Biri yaz, biri kış mevsimi olmak üzere yılda 2 kez kan bağışında bulunuyorum. 65 yaşına kadar sağlığım izin verirse kan bağışlayacağım” dedi.
Çetin şöyle devam etti:,
"Kan bağışında eskiden 280 mililitre alınırdı. Şimde 450 mililitre oldu. İnsanı bazen etkileyebiliyor. Tamamen sağlıklı insanlardan alınması lazım. Kadınların çok fazla zorlanmaması gerektiğine inanıyorum. Ama bütün sağlıklı erkeklerden bir vesileyle bunun alınması şart. Herkes sorumluluk sahibi değil. Sorumluluğu devletin vatandaşa hissettirmesi gerekiyor. Bu da Kızılay’ın yaklaşımına uymuyor.”