TİKA, 59 Ülkedeki 61 Ofisi İle Ankara'da Buluştu
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, “Suriye’de ya da Irak’ta terör saldırıları olduğunda, mezhepçilik bu ülkeleri gerdiğinde, iç savaş başladığında Türkiye sadece bir ulus devlet çıkarıyla hareket eden bir ülke değildir, aynı zamanda bu coğrafyada yaşayan insanların can, mal, namus güvenliğini garanti altına almak için bütün imkanlarını seferber eden bir ülkedir” dedi.
TİKA’nın her yıl düzenlediği 61 program koordinasyon ofisindeki koordinatörler ve yerel asistanlar ile bir araya geldiği TİKA Ankara Buluşması’nda 59 ülkeden gelen yerel asistanlar ile birlikte 150 TİKA çalışanı bir araya geldi.
TİKA Ankara Buluşması’nın açılış konuşmasını yapan Sözcü İbrahim Kalın, “Dünyanın giderek küçüldüğü, ilişkilerin daha karmaşık hale geldiği bir dönemde artık biz kartopu etkisi değil, kelebek etkisi döneminde yaşıyoruz. Dünya siyasetinde evrenin herhangi bir yerinde yaşanan bir hadisenin bir başka yerde ne tür neticeler doğuracağını kestirmek çok kolay değil. Kelebek etkisi dediğimiz bu perspektif ile bakıldığında dış politika da çok daha dinamik, karmaşık, çok yönlü hale gelmiş durumda” diye konuştu.
“Bizim Suriye’deki varlığımızın tek sebebi de budur”
Türkiye’yi dikkate almayan hiçbir bölgesel projenin, politikanın hayata geçmesinin ve başarılı olmasının mümkün olmadığını kaydeden Kalın, “Türkiye’nin dünyanın hiçbir bölgesinde bir gizli gündemi yoktur. Türkiye Ankara’da, İstanbul’da ne söylüyorsa, Balkanlar’da, Asya’da, Afrika’da aynısını söyleyen bir dış politika perspektifine sahip. Bu şeffaflık, bu açık ve net olma yaklaşımı Türk dış politikasına büyük bir güç ve meşruiyet kazandırıyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin ama özellikle bizim yakın coğrafyamızda Türkiye’yi hesaba katmayan bir bölge politikasının başarılı olma şansı yoktur. Türkiye bölgesinde ‘güvenlik’ dediği zaman sadece kendi güvenliğini değil, yakın coğrafyamızda, uzak coğrafyamızda, nerede olursa olsun bütün insanların güvenliğini düşünmektedir. Suriye’de ya da Irak’ta terör saldırıları olduğunda, mezhepçilik bu ülkeleri gerdiğinde, iç savaş başladığında Türkiye sadece bir ulus devlet çıkarıyla hareket eden bir ülke değildir, aynı zamanda bu coğrafyada yaşayan insanların can, mal, namus güvenliğini garanti altına almak için bütün imkanlarını seferber eden bir ülkedir. Bizim Suriye’deki varlığımızın tek sebebi de budur. Bir yandan kendi sınır güvenliğimizi sağlarken, öbür tarafta savaştan, varil bombalarından, kimyasal silahlardan kaçan milyonlarca insanı koruma güdüsüyle hareket ediyoruz. Türkiye bugün dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülkedir. 4 milyondan fazla mülteci var ülkemizde. Dünyada 50’den fazla ülkenin 4 milyon ve altında nüfusu varken, Türkiye bu kadar mülteciye ev sahipliği yapmaktadır” şeklinde konuştu.
“Avrupa’nın mülteci politikasının insani değerlerden ne kadar uzak olduğunu hepimiz gördük”
Türkiye’nin gönül kapılarını mültecilere açtığını belirten İbrahim Kalın, “4 milyona yakın mülteciye 4-5 yıldır biz onlarla birlikte ekmeğimizi paylaştık. Bunun ne kadar büyük bir zenginlik olduğunu Avrupa’nın izlediği göç politikalarına bakarak anlayabilirsiniz. ‘100 kişiyi alalım mı, almayalım mı?’ diye parlamentoda oylama yapacak kadar dar bir bakış açısına, gayri insani bir perspektife sahip olan Avrupa’nın zengin ülkeleri ile kıyasladığınızda Türkiye alnı açık şekilde dünyanın tüm mazlumlarına ve mağdurlarına sahip çıkan bir ülke olma gururunu haklı olarak yaşamaktadır. Bu bize paye olarak yeter. Avrupa’nın özellikle son 4-5 yılda Suriye ve Libya kaynaklı mülteci meselesinde izlediği politikanın insani değerlerden, demokratik değerlerden ne kadar uzak olduğunu hepimiz gördük. Mülteci meselesinin açtığı siyasi krizler bazı ülkelerde hükümetlerin gitmesine dahi sebep oldu. Konuştuğumuz rakamlar 3 bin, 5 bin, 10 bin, 15 bin gibi. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye 81 milyon nüfusu ile günde neredeyse bu kadar mülteciyi alırken, bundan çok daha fazlasına Türkiye’de ve Türkiye dışında yardım götürürken, dünyanın en zengin ülkelerinin giderek etraflarına birer duvar inşa etmeye çalıştıklarını görüyoruz. O duvarlar size daha fazla güvenlik getirmeyecek, sizi yalnızlaştıracak, dünyadan uzaklaştıracaktır. Önemli olan zihinlerdeki duvarları ortadan kaldırmak” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin güçlü, büyük ülkelerden talimat aldığı dönemler geride kaldı”
Türkiye’nin bazıları için hedef haline gelebileceğini kaydeden Kalın, “bazıları eski Türkiye özlemi ile yaşıyor hala. Türkiye’nin güçlü, büyük ülkelerden talimat aldığı dönemler geride kaldı. Türkiye artık iç ve dış politikasını kendi değerlerinden hareketle, kendi iradesi ile inşa eden ve hayata geçiren bir ülkedir. Kendi bekası, güvenliği söz konusu olduğunda, kendi politikalarını uygularken hiç kimseden izin almaz, hiç kimseden talimat asla almaz” dedi.
Kalın, Türkiye’nin kimsenin ayıbını, kusurunu araştırıp aleyhine propaganda yapan değil, bardağın hep dolu tarafına bakarak dünyayı daha yaşanabilir yer haline getirebilmek için çalıştığını kaydetti.
“Her sene çabalarımız giderek artıyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatlarıyla mağdur ve mazlumların yanında olmayı sürdürdüklerini belirten TİKA Başkanı Serdar Çam, “Ankara her dakika çok sayıda heyeti misafir etmekte. Birçok noktada mazlumların sorununun çözülmesi, dertlerine derman bulunması noktasında taleplerle karşı karşıya kalmakta. Bu manada Külliyenin yaptığı pek çok çalışmanın yanında bizler de elimizden geldiği kadar kendi alanlarımızda teknik kalkınma işbirliği faaliyetleri çerçevesinde katkı vermeye gayret gösteriyoruz. Her sene çabalarımız giderek artıyor. Bize verilen desteklerin, imkanların da miktarı artıyor” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA
TİKA Ankara Buluşması’nın açılış konuşmasını yapan Sözcü İbrahim Kalın, “Dünyanın giderek küçüldüğü, ilişkilerin daha karmaşık hale geldiği bir dönemde artık biz kartopu etkisi değil, kelebek etkisi döneminde yaşıyoruz. Dünya siyasetinde evrenin herhangi bir yerinde yaşanan bir hadisenin bir başka yerde ne tür neticeler doğuracağını kestirmek çok kolay değil. Kelebek etkisi dediğimiz bu perspektif ile bakıldığında dış politika da çok daha dinamik, karmaşık, çok yönlü hale gelmiş durumda” diye konuştu.
“Bizim Suriye’deki varlığımızın tek sebebi de budur”
Türkiye’yi dikkate almayan hiçbir bölgesel projenin, politikanın hayata geçmesinin ve başarılı olmasının mümkün olmadığını kaydeden Kalın, “Türkiye’nin dünyanın hiçbir bölgesinde bir gizli gündemi yoktur. Türkiye Ankara’da, İstanbul’da ne söylüyorsa, Balkanlar’da, Asya’da, Afrika’da aynısını söyleyen bir dış politika perspektifine sahip. Bu şeffaflık, bu açık ve net olma yaklaşımı Türk dış politikasına büyük bir güç ve meşruiyet kazandırıyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin ama özellikle bizim yakın coğrafyamızda Türkiye’yi hesaba katmayan bir bölge politikasının başarılı olma şansı yoktur. Türkiye bölgesinde ‘güvenlik’ dediği zaman sadece kendi güvenliğini değil, yakın coğrafyamızda, uzak coğrafyamızda, nerede olursa olsun bütün insanların güvenliğini düşünmektedir. Suriye’de ya da Irak’ta terör saldırıları olduğunda, mezhepçilik bu ülkeleri gerdiğinde, iç savaş başladığında Türkiye sadece bir ulus devlet çıkarıyla hareket eden bir ülke değildir, aynı zamanda bu coğrafyada yaşayan insanların can, mal, namus güvenliğini garanti altına almak için bütün imkanlarını seferber eden bir ülkedir. Bizim Suriye’deki varlığımızın tek sebebi de budur. Bir yandan kendi sınır güvenliğimizi sağlarken, öbür tarafta savaştan, varil bombalarından, kimyasal silahlardan kaçan milyonlarca insanı koruma güdüsüyle hareket ediyoruz. Türkiye bugün dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülkedir. 4 milyondan fazla mülteci var ülkemizde. Dünyada 50’den fazla ülkenin 4 milyon ve altında nüfusu varken, Türkiye bu kadar mülteciye ev sahipliği yapmaktadır” şeklinde konuştu.
“Avrupa’nın mülteci politikasının insani değerlerden ne kadar uzak olduğunu hepimiz gördük”
Türkiye’nin gönül kapılarını mültecilere açtığını belirten İbrahim Kalın, “4 milyona yakın mülteciye 4-5 yıldır biz onlarla birlikte ekmeğimizi paylaştık. Bunun ne kadar büyük bir zenginlik olduğunu Avrupa’nın izlediği göç politikalarına bakarak anlayabilirsiniz. ‘100 kişiyi alalım mı, almayalım mı?’ diye parlamentoda oylama yapacak kadar dar bir bakış açısına, gayri insani bir perspektife sahip olan Avrupa’nın zengin ülkeleri ile kıyasladığınızda Türkiye alnı açık şekilde dünyanın tüm mazlumlarına ve mağdurlarına sahip çıkan bir ülke olma gururunu haklı olarak yaşamaktadır. Bu bize paye olarak yeter. Avrupa’nın özellikle son 4-5 yılda Suriye ve Libya kaynaklı mülteci meselesinde izlediği politikanın insani değerlerden, demokratik değerlerden ne kadar uzak olduğunu hepimiz gördük. Mülteci meselesinin açtığı siyasi krizler bazı ülkelerde hükümetlerin gitmesine dahi sebep oldu. Konuştuğumuz rakamlar 3 bin, 5 bin, 10 bin, 15 bin gibi. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye 81 milyon nüfusu ile günde neredeyse bu kadar mülteciyi alırken, bundan çok daha fazlasına Türkiye’de ve Türkiye dışında yardım götürürken, dünyanın en zengin ülkelerinin giderek etraflarına birer duvar inşa etmeye çalıştıklarını görüyoruz. O duvarlar size daha fazla güvenlik getirmeyecek, sizi yalnızlaştıracak, dünyadan uzaklaştıracaktır. Önemli olan zihinlerdeki duvarları ortadan kaldırmak” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin güçlü, büyük ülkelerden talimat aldığı dönemler geride kaldı”
Türkiye’nin bazıları için hedef haline gelebileceğini kaydeden Kalın, “bazıları eski Türkiye özlemi ile yaşıyor hala. Türkiye’nin güçlü, büyük ülkelerden talimat aldığı dönemler geride kaldı. Türkiye artık iç ve dış politikasını kendi değerlerinden hareketle, kendi iradesi ile inşa eden ve hayata geçiren bir ülkedir. Kendi bekası, güvenliği söz konusu olduğunda, kendi politikalarını uygularken hiç kimseden izin almaz, hiç kimseden talimat asla almaz” dedi.
Kalın, Türkiye’nin kimsenin ayıbını, kusurunu araştırıp aleyhine propaganda yapan değil, bardağın hep dolu tarafına bakarak dünyayı daha yaşanabilir yer haline getirebilmek için çalıştığını kaydetti.
“Her sene çabalarımız giderek artıyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatlarıyla mağdur ve mazlumların yanında olmayı sürdürdüklerini belirten TİKA Başkanı Serdar Çam, “Ankara her dakika çok sayıda heyeti misafir etmekte. Birçok noktada mazlumların sorununun çözülmesi, dertlerine derman bulunması noktasında taleplerle karşı karşıya kalmakta. Bu manada Külliyenin yaptığı pek çok çalışmanın yanında bizler de elimizden geldiği kadar kendi alanlarımızda teknik kalkınma işbirliği faaliyetleri çerçevesinde katkı vermeye gayret gösteriyoruz. Her sene çabalarımız giderek artıyor. Bize verilen desteklerin, imkanların da miktarı artıyor” ifadelerini kullandı.