'Pop'un Karadeniz Türkülerine Etkisi Tartışılıyor
Horon ve halaylar eşliğinde söylenen, davul, zurna, kemençe ve kaval ile desteklenen Karadeniz türkülerinin, geleneksel çizgisinden çıkarak ’popüler kültür’ anlayışına yenik düştüğü belirtildi.
Tanınan müzik adamlarının görüşlerini yansıtmasıyla bilinen www.sisdagi.com sitesinde Karadeniz’e özgü türkülerin giderek ’pop’laştığı ve tüketim kültürünün esiri olduğuna dikkat çekildi. Geçmişte yöreye özgü mani tarzındaki türkülerin horon ve halaylar eşliğinde söylendiği, davul, zurna, kemençe ve kaval ile desteklendiği belirtilen makalede, kayıt yapan müzik aletleri sebebiyle bu çalgıların ve türkülerin tını ve ezgilerinin yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttuğu vurgulandı. Yörede özellikle 1980’li yıllara kadar horon ve kemençe eşliğinde deniz, hamsi ve mısır ekmeğini anlatan mani tarzındaki türkülerin hiciv sanatıyla söylendiği, ayrılık ve hasret üzerine türküler yakıldığı ifade edilen makalede, günümüzde ise bu özelliklerin yerini "Karadeniz ’pop’una" bıraktığı kaydedildi.
’Pop, halk sanatını öldürüyor’
Makalede, ’pop’ sözcüğünün 16. yüzyılda Oxford sözcüğüne göre ’sıradanlık’, 17. ve 18. yüzyıllarda ’adi, terbiyesiz’ anlamında kullanıldığı, 19 yüzyılda ise pozitif bir anlam kazanarak ’güzellik’ anlamıyla değerlendirildiği, günümüzde ise ’yığın’ olarak vurgulandığı belirtilerek şöyle denildi:
"Pop müzik masada üretilir, her yerde tüketilir. Ayağa düşürür, bugün gelir yarın kaçar, bazen ilelebet payidar kalacağı tutar. 5. senfoni bile bir ara pop olmuştu. Reha Muhtar, jenerik müziği yaptığından beri Carmina Burana da pop olmuştu. Geleneksel Karadeniz müziği de bu tüketim kültüründen nasibini alıyor. Müzik sektörü eski geleneksel müziğimizi değiştirerek farklı şekillerde tekrar tekrar pişirerek önümüze yeni bir müzik tarzıymış gibi sunmaya çalışıyor. Seslerin banttan kayıt yapılması, kulaktan kulağa yayılan halk türkülerini büyük oranda öldürmüştür. Geleneksel türkülerin sahibi halktı, şimdi ise halk müziğine sahip bulunuyor ve pazarlanıyor. Türkiye’de sanat hala elite ait görülüyor oysa sanat sokağa ve halka aittir."
"Pop, Karadeniz müziğini yozlaştırdı"
Söz konusu pop kültürünün Karadeniz müziğindeki icra mükemmeliyetini de bozduğu, estetik anlayışını ortadan kaldırdığı, hiçbir değeri olmayan bu tarzın halka kötü zevkler aşıladığı, halk ezgilerini yozlaştırdığı kaydedilen makalede şu görüşlere yer verildi:
"Eskiden her evde bir müzisyen varken bugün çoğumuz pasif biraz izleyiciyiz. Elbetteki ürünü kitlelere beğendirmek içinde sanatçının kendini sınırlamaya ya da zorla basit ürünler vermeye de çalışmaması gerekir. Halk dünyanın hiçbir yerinde yüksek sanata alışkın olmamıştır. Ama yüksek sanat hep halk sayesinde var olabilmiştir. Ne yazık ki Karadeniz pop müziği toplumsal yapının bugünkü sonucudur. Ne olduğu belirsiz bu müzik türü özellikle gençlerde çürümeye yol açmaktadır. Geleneksel halk müziğinin sınırlarını gevşeterek yozlaştırmakta, sanat tekniğine ve estetiğe zarar vermektedir. Dikkat edilirse, popüler müzikte yozlaşmanın içinde bulunanlar genç nesillerdir ki yaşları 25 civarındadır; bu da geleceğimizde önemli ölçüde yozlaşma demektir. Bazı sanatçılar geliştirmekle değiştirmek arasındaki farkı henüz kavrayabilmiş değiller. Aşık Veysel, o günlerden sanki bu günü görmüş gibi türkülerimizin yozlaştırılması hakkında şunları söylemiş; ’Dağlarda bir çiçek olur, onu alır şehre getirirsin, güzel saksılarda güzel topraklar içinde yetiştirir geliştirsin, belki daha güzel bir çiçek olur ama o eski kokusunu bulamayız."
Kaynak: İHA
’Pop, halk sanatını öldürüyor’
Makalede, ’pop’ sözcüğünün 16. yüzyılda Oxford sözcüğüne göre ’sıradanlık’, 17. ve 18. yüzyıllarda ’adi, terbiyesiz’ anlamında kullanıldığı, 19 yüzyılda ise pozitif bir anlam kazanarak ’güzellik’ anlamıyla değerlendirildiği, günümüzde ise ’yığın’ olarak vurgulandığı belirtilerek şöyle denildi:
"Pop müzik masada üretilir, her yerde tüketilir. Ayağa düşürür, bugün gelir yarın kaçar, bazen ilelebet payidar kalacağı tutar. 5. senfoni bile bir ara pop olmuştu. Reha Muhtar, jenerik müziği yaptığından beri Carmina Burana da pop olmuştu. Geleneksel Karadeniz müziği de bu tüketim kültüründen nasibini alıyor. Müzik sektörü eski geleneksel müziğimizi değiştirerek farklı şekillerde tekrar tekrar pişirerek önümüze yeni bir müzik tarzıymış gibi sunmaya çalışıyor. Seslerin banttan kayıt yapılması, kulaktan kulağa yayılan halk türkülerini büyük oranda öldürmüştür. Geleneksel türkülerin sahibi halktı, şimdi ise halk müziğine sahip bulunuyor ve pazarlanıyor. Türkiye’de sanat hala elite ait görülüyor oysa sanat sokağa ve halka aittir."
"Pop, Karadeniz müziğini yozlaştırdı"
Söz konusu pop kültürünün Karadeniz müziğindeki icra mükemmeliyetini de bozduğu, estetik anlayışını ortadan kaldırdığı, hiçbir değeri olmayan bu tarzın halka kötü zevkler aşıladığı, halk ezgilerini yozlaştırdığı kaydedilen makalede şu görüşlere yer verildi:
"Eskiden her evde bir müzisyen varken bugün çoğumuz pasif biraz izleyiciyiz. Elbetteki ürünü kitlelere beğendirmek içinde sanatçının kendini sınırlamaya ya da zorla basit ürünler vermeye de çalışmaması gerekir. Halk dünyanın hiçbir yerinde yüksek sanata alışkın olmamıştır. Ama yüksek sanat hep halk sayesinde var olabilmiştir. Ne yazık ki Karadeniz pop müziği toplumsal yapının bugünkü sonucudur. Ne olduğu belirsiz bu müzik türü özellikle gençlerde çürümeye yol açmaktadır. Geleneksel halk müziğinin sınırlarını gevşeterek yozlaştırmakta, sanat tekniğine ve estetiğe zarar vermektedir. Dikkat edilirse, popüler müzikte yozlaşmanın içinde bulunanlar genç nesillerdir ki yaşları 25 civarındadır; bu da geleceğimizde önemli ölçüde yozlaşma demektir. Bazı sanatçılar geliştirmekle değiştirmek arasındaki farkı henüz kavrayabilmiş değiller. Aşık Veysel, o günlerden sanki bu günü görmüş gibi türkülerimizin yozlaştırılması hakkında şunları söylemiş; ’Dağlarda bir çiçek olur, onu alır şehre getirirsin, güzel saksılarda güzel topraklar içinde yetiştirir geliştirsin, belki daha güzel bir çiçek olur ama o eski kokusunu bulamayız."