Sabahattin Ali Vefatının 70. Yılında Anıldı
Gazeteci Nebil Özgentürk: 'İnşallah Sabahattin Ali'nin sadece eserlerini değil, hayat hikayesini de Filiz Hanım'ın yaşadığı bu 70 yıllık acıyı da genç kuşaklar öğrenir'.
Yazar ve şair Sabahattin Ali'nin vefatının 70. yılı nedeniyle, gazeteci Nebil Özgentürk'ün hazırladığı "Kayıp Kemiklerin İzinde" belgeseli izleyiciyle buluştu.
Şişli Belediyesi ile Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı tarafından Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi'nde gerçekleştirilen etkinliğe katılan yazarın kızı Filiz Ali, Nazım Hikmet Ran ile babasının 1940'lı yıllarda mektuplaşarak dostluklarını pekiştiren iki edebiyatçı olduklarını belirtti.
Kendisinin de Nazım Hikmet ile bir kez görüştüğünü dile getiren Filiz Ali, onun ismiyle anılan bir mekanda bulunmaktan dolayı memnuniyet duyduğunu söyledi.
Filiz Ali, uzun yıllar babasının isminin pek bilinmediğini ve kitaplarının da yayımlanmadığını aktararak, "Bu çok duygusal bir belgesel. Her seyrettiğimde çok fena ağlıyorum. Onun için bugün seyredemeyeceğim." dedi.
Belgeseli hazırlayan Nebil Özgentürk de Sabahattin Ali'nin öldürüldüğü bölgeye Filiz Ali ile ilk kez bir kamera eşliğinde gidildiğini ifade ederek, "Filiz Hanım'ın belgeseli de diyebiliriz. O bölgeye gidişin öyküsü de diyebiliriz. Doğrusu, oraya gittikten sonra böyle uzun bir hikayeye dönüştü bu. Açıkçası ben minik bir haber gibi düşündüm. Sonra bunu büyütelim dedik ve 58 dakikalık bir filme döndü. Bunu kent kent dolaştırmaya devam edeceğiz. İnşallah Sabahattin Ali'nin sadece eserlerini değil, hayat hikayesini de Filiz Hanım'ın yaşadığı bu 70 yıllık acıyı da genç kuşaklar öğrenir." diye konuştu.
- "Edebiyatçılar yaşadıkları çağa göre değerlendirilir"
Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Genel Sekreteri Turgay Fişekçi ise edebiyatçıların yaşadıkları çağa göre değerlendirildiklerini söyleyerek, "Sabahattin Ali, günümüzün çok sevilen bir yazarı olsa da aslında çağdaş edebiyatımızın, romanımızın, düz yazılarımızın ve öykülerimizin iki kurucusundan biridir Sait Faik (Abasıyanık) ile birlikte. Nasıl cumhuriyetle birlikte, geleneksel halk ve divan edebiyatı yolunda giden şiirimizi, bir devrimle çağdaş bir biçime kavuşturduysa, bunun düz yazıdaki karşılığı Sabahattin Ali ve Sait Faik'tir." değerlendirmesinde bulundu.
Sabahattin Ali'nin eserlerinde yalın bir dil seçtiğinin altını çizen Fişekçi, şöyle devam etti:
"Onun öyküleri, romanları gerçekten dümdüzdür. Hiç söz oyunları, süsler yoktur. Bize tanık olduğu gerçeği yazmıştır. Bu gerçek dediğimiz şey o kadar güçlüdür ki dünya tarihinde her zaman en büyük silah olabilmiştir. Bugün de aslında günlük hayatımızdaki televizyon, gazete, sosyal medya, insanların sanki gözüne bir perde çekmek ve onları hayatın gerçeğinden uzaklaştırmak için çalışıyor gibi. Sabahattin Ali, tüm bunlardan uzak, bize gerçeği sunarak edebiyatımıza büyük hizmet etmiştir."
Fişekçi, Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali gibi isimlerle övünmek gerektiğini anlatarak, "Bize hem yüzyıllar boyunca yaşayacak, Türkçe dünyada olduğu sürece okunacak, sevilecek eserler verdiler hem de hayatlarını hiçe sayarak onurlu bir geçmiş bıraktılar. Bir ülkenin hiçbir şeyi olmasa da Sabahattin Ali gibi bir yazarı, Nazım Hikmet gibi bir ozanı varsa, o ülkeye hiçbir şey olmaz." diye konuştu.
Ali Kocatepe ise Sabahattin Ali'nin şiir ve öykülerini ilk kez 1970'li yıllarda okuduğuna işaret ederek, "İnanılmaz bir tutkuyla öyküleri okumaya başladım. Şiirleri okuduğum andan itibaren, her şiirinde bir melodi hissettim. İlk bestelediğim şiiri, Melankoli'dir. Bana 'Altın Kelebek' ödülü getirmiştir. Nükhet Duru yorumlamıştı. Ona da 'Yılın En İyi Yorumcusu' ödülünü getirmişti." ifadelerini kullandı.
Kariyeri boyunca Sabahattin Ali'nin şiirlerine yaptığı bestelerin kendisine çok sayıda ödül getirdiğinin altını çizen Kocatepe, "Böyle büyük bir deryanın içinde olmaktan ve ufacık da olsa bir katkıda bulunmaktan da son derece mutluyum." dedi.
Belgesel gösterimi ve konuşmaların ardından Aysun ve Ali Kocatepe çifti "Dağlar", "Melankoli", "Çocuklar Gibi" ve "Ben Gene Sana Vurgunum" (Eskisi Gibi) adlı Sabahattin Ali şiirlerine yapılan besteleri yorumladı.
Etkinliğe yazar Orhan Kemal'in oğlu Işık Öğütçü de katıldı.
Kaynak: AA
Şişli Belediyesi ile Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı tarafından Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi'nde gerçekleştirilen etkinliğe katılan yazarın kızı Filiz Ali, Nazım Hikmet Ran ile babasının 1940'lı yıllarda mektuplaşarak dostluklarını pekiştiren iki edebiyatçı olduklarını belirtti.
Kendisinin de Nazım Hikmet ile bir kez görüştüğünü dile getiren Filiz Ali, onun ismiyle anılan bir mekanda bulunmaktan dolayı memnuniyet duyduğunu söyledi.
Filiz Ali, uzun yıllar babasının isminin pek bilinmediğini ve kitaplarının da yayımlanmadığını aktararak, "Bu çok duygusal bir belgesel. Her seyrettiğimde çok fena ağlıyorum. Onun için bugün seyredemeyeceğim." dedi.
Belgeseli hazırlayan Nebil Özgentürk de Sabahattin Ali'nin öldürüldüğü bölgeye Filiz Ali ile ilk kez bir kamera eşliğinde gidildiğini ifade ederek, "Filiz Hanım'ın belgeseli de diyebiliriz. O bölgeye gidişin öyküsü de diyebiliriz. Doğrusu, oraya gittikten sonra böyle uzun bir hikayeye dönüştü bu. Açıkçası ben minik bir haber gibi düşündüm. Sonra bunu büyütelim dedik ve 58 dakikalık bir filme döndü. Bunu kent kent dolaştırmaya devam edeceğiz. İnşallah Sabahattin Ali'nin sadece eserlerini değil, hayat hikayesini de Filiz Hanım'ın yaşadığı bu 70 yıllık acıyı da genç kuşaklar öğrenir." diye konuştu.
- "Edebiyatçılar yaşadıkları çağa göre değerlendirilir"
Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Genel Sekreteri Turgay Fişekçi ise edebiyatçıların yaşadıkları çağa göre değerlendirildiklerini söyleyerek, "Sabahattin Ali, günümüzün çok sevilen bir yazarı olsa da aslında çağdaş edebiyatımızın, romanımızın, düz yazılarımızın ve öykülerimizin iki kurucusundan biridir Sait Faik (Abasıyanık) ile birlikte. Nasıl cumhuriyetle birlikte, geleneksel halk ve divan edebiyatı yolunda giden şiirimizi, bir devrimle çağdaş bir biçime kavuşturduysa, bunun düz yazıdaki karşılığı Sabahattin Ali ve Sait Faik'tir." değerlendirmesinde bulundu.
Sabahattin Ali'nin eserlerinde yalın bir dil seçtiğinin altını çizen Fişekçi, şöyle devam etti:
"Onun öyküleri, romanları gerçekten dümdüzdür. Hiç söz oyunları, süsler yoktur. Bize tanık olduğu gerçeği yazmıştır. Bu gerçek dediğimiz şey o kadar güçlüdür ki dünya tarihinde her zaman en büyük silah olabilmiştir. Bugün de aslında günlük hayatımızdaki televizyon, gazete, sosyal medya, insanların sanki gözüne bir perde çekmek ve onları hayatın gerçeğinden uzaklaştırmak için çalışıyor gibi. Sabahattin Ali, tüm bunlardan uzak, bize gerçeği sunarak edebiyatımıza büyük hizmet etmiştir."
Fişekçi, Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali gibi isimlerle övünmek gerektiğini anlatarak, "Bize hem yüzyıllar boyunca yaşayacak, Türkçe dünyada olduğu sürece okunacak, sevilecek eserler verdiler hem de hayatlarını hiçe sayarak onurlu bir geçmiş bıraktılar. Bir ülkenin hiçbir şeyi olmasa da Sabahattin Ali gibi bir yazarı, Nazım Hikmet gibi bir ozanı varsa, o ülkeye hiçbir şey olmaz." diye konuştu.
Ali Kocatepe ise Sabahattin Ali'nin şiir ve öykülerini ilk kez 1970'li yıllarda okuduğuna işaret ederek, "İnanılmaz bir tutkuyla öyküleri okumaya başladım. Şiirleri okuduğum andan itibaren, her şiirinde bir melodi hissettim. İlk bestelediğim şiiri, Melankoli'dir. Bana 'Altın Kelebek' ödülü getirmiştir. Nükhet Duru yorumlamıştı. Ona da 'Yılın En İyi Yorumcusu' ödülünü getirmişti." ifadelerini kullandı.
Kariyeri boyunca Sabahattin Ali'nin şiirlerine yaptığı bestelerin kendisine çok sayıda ödül getirdiğinin altını çizen Kocatepe, "Böyle büyük bir deryanın içinde olmaktan ve ufacık da olsa bir katkıda bulunmaktan da son derece mutluyum." dedi.
Belgesel gösterimi ve konuşmaların ardından Aysun ve Ali Kocatepe çifti "Dağlar", "Melankoli", "Çocuklar Gibi" ve "Ben Gene Sana Vurgunum" (Eskisi Gibi) adlı Sabahattin Ali şiirlerine yapılan besteleri yorumladı.
Etkinliğe yazar Orhan Kemal'in oğlu Işık Öğütçü de katıldı.