Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi Sona Erdi
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Erbaş: 'Temel insan haklarından, inançlarına, düşüncelerine, mezheplerine bakılmadan insan olarak herkesin yararlanması, istifade etmesi önemlidir' 'Çeşitli ülkelerde azınlık durumunda olan Müslümanlara her zaman farklı davranılmış, her zaman asimile ve izole edilmeye çalışılmış. İşte bizim itirazımız bunlaradır' Sonuç bildirgesinden: 'Bütün Müslümanlar için Kudüs Filistin’in başkentidir ve ilelebet öyle kalacaktır' 'Elebaşılığını Fetullah Gülen’in yaptığı karanlık örgüt, küresel şer odaklarının desteğiyle, din hizmeti kisvesine bürünerek hain faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadır. FETÖ terör örgütüne karşı dikkatli ve duyarlı olunmalı, propagandalarına asla itibar edilmemelidir'
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, ''Temel insan haklarından, inançlarına, düşüncelerine, mezheplerine bakılmadan insan olarak herkesin yararlanması, istifade etmesi önemlidir." dedi.
Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi.
Sonuç bildirgesinin okunmasından önce konuşan Erbaş, Müslümanların, yaşadıkları kentlerde, ülkelerde her zaman farklı inançtan, farklı ırktan, farklı mezhep ve düşünceden insanlarla bir arada huzur içinde yaşamayı başardığını ve medeniyetlerin oluşmasına çok büyük katkı sağladığını anlattı.
Müslümanların, 1400 yıllık süreç içinde hakim olduğu beldelerde farklı inanç, ırk ve mezhepten olan insanlardan hiçbir şikayet duymadığını anlatan Erbaş, şöyle konuştu:
''Emevilerden Abbasilere, Endülüs, Selçuklular, aynı zamanda Osmanlı hakim olduğu Afrika ülkelerinde, Hindistan'dan Pakistan'a ne zaman Müslümanlar hakim olmuşsa herkes huzur içerisinde olmuştur. Çünkü bizim inancımızda insanlar, ya yaratılışta, hilkatte eş olarak görülmüş ya da dinde kardeş olarak görülmüş. 'Öteki'nin inancına her zaman saygı gösterilmiş. Tebliğ yapılmış ama tebliğ farklı inançta insanlar bu tebliği kabul etmişlerse başımızın üzerinde yerleri olmuştur ama etmemişseler de 'La ikrahe fid'din' hükmünce kendi inancını rahat bir şekilde yaşamanın tecrübesini en iyi şekilde göstermişlerdir. Çeşitli ülkelerde azınlık durumunda olan Müslümanlar maalesef aynı muameleyle karşılaşmamışlar. Her zaman farklı davranılmış, her zaman asimile ve izole edilmeye çalışılmış. Entegrasyon düşünceleriyle, modelleriyle başlanılmış ama netice itibariyle asimilasyon gerçekleştirilmeye çalışılmış. İşte bizim itirazımız bunlaradır.''
"Biz sizi kavimlere ayırdık" ayetinden örnek veren Erbaş, herkesin insan hakların yararlanması gerektiğini vurguladı.
Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Müslümanlar olarak azınlık olarak yaşadığımız yerlere itirazımız bunadır. Herkes insan haklarından istifade etsin.Temel insan haklarından, inançlarına, düşüncelerine, mezheplerine bakılmadan insan olarak herkesin yararlanması, istifade etmesi önemlidir diyoruz. Eğer bu sağlanırsa dünyada kavgalar biter huzursuzluklar biter, barış her bölgede her belde de yaşanmış olur. Irkçılık olmaz. Bizim için en önemli düstur en önemli ilke Kur'an-ı Kerim'de bildirilen 'Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi şubelere, kabilelere ayırdık. Allah indinde en makbulunuz, en üstününüz takva sahibi olanlarınızdır' ayetidir. Demek bizden takva isteniyor, inanç isteniyor. Bu prensiplere uyduğumuz müddetçe dünyada barış da olur huzur da olur. Herkes birlik ve beraberlik içinde dünya hayatını tamamlar.''
Son iki asırdır hızlı ve köklü değişimlere sahne olan yeryüzünde, emperyalizmin işgal ve sömürge politikalarının dünya nüfusunun büyük bir kısmını açlık, yoksulluk ve sefalete mahkum ettiğini, bu vahim tabloyu besleyen ırkçılık, sosyal dışlama, ötekileştirme, yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, İslamofobi gibi söylem ve uygulamaların, insan hayatını ve onurunu hiçe saydığını, insanlığın ortak ahlaki ve vicdani değerlerini tahrip ettiğini belirten Erbaş, bu vahim tablonun insanlığın, iyiliğe ve geleceğe dair ümitlerini de azalttığına vurgu yaptı.
Bilhassa Müslümanların azınlık olarak yaşadığı coğrafyalarda, ırkçılık ve etnisite üzerine kurgulanan kirli ve çıkarcı siyasi projelerin artmasının, Müslümanların hareket ve özgürlük alanlarını giderek daralttığını dile getiren Erbaş, bunun düzeltilmesi adına bireysel, kurumsal ve toplumsal anlamda herkese büyük sorumluluklar düştüğünü söyledi.
Ali Erbaş, "Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı, bu bilinçle hem Müslüman toplumların hem de bütün insanlığın temel sorunlarına ışık tutacak çözümler üretecek, daha güzel bir dünyanın inşasına katkı sunacak ve ortak eylem planlarının temeli olacak.'' dedi.
- "Kudüs Filistin'in başkentidir''
Ardından Erbaş tarafından okunan zirvenin sonuç bildirgesinde din, dil, ırk, renk, cinsiyet ve coğrafya ayrımı yapılmaksızın kendilerini koruma, kültürlerini, inançlarını, dillerini muhafaza etme, sosyal ve geleneksel yapılarını geliştirme, genç nesillerini bu bilinçle eğitip yetiştirmenin bütün azınlıkların en tabii hakkı olduğu, etnik ve dini azınlıkların, eğitim, sağlık, çalışma gibi alanlarda devletçe sağlanan her türlü sosyal hak ve imkanlardan adalet ve eşitlik temelinde yararlanma hakları olduğu vurgulandı.
İslamofobi ile mücadele ve mülteci sorunlarına da değinilen sonuç bildirisinde, şu ifadeler yer aldı:
''Sömürge ve istila politikalarından ve sonrasında ortaya çıkan küresel ölçekli sorunlardan en fazla İslam coğrafyasının etkilendiği açıktır. Arakan, Filistin, Irak, Suriye, Afganistan, Somali, Libya, Yemen gibi ülkelerde süregelen terör ve savaş, milyonlarca Müslüman’ın hayatına kastetmiş, yurtlarını terk etmelerine, açlık ve sefaletin pençesine düşmelerine sebep olmuştur. Bu acı ve utanç verici tablonun en büyük mağdurları ne yazık ki masum çocuklar, kadınlar ve yaşlılardır. Yeryüzünü yaşanmaz kılan her türlü işgal, saldırı, terör ve savaşı sona erdirmek, insanlık onuru ve haysiyeti adına bütün kişi, kurum, kuruluş, toplum, devlet ve uluslararası örgütler için acil bir görev ve sorumluluktur.
Başta Batı'da olmak üzere dünyanın muhtelif yerlerindeki göçmen ve mülteci topluluklarına, etnik ve dini azınlıklara yönelik ötekileştirici, nefret uyandırıcı, ayrıştırıcı söylemlerin yanında, bütün bu toplulukların evlerini, ibadet mekanlarını ve iş yerlerini hedef alan ırkçı saldırı ve tecavüzlerde de ciddi bir artış gözlenmektedir. Söz konusu suçların faillerinin bulunarak adaletin uygulanmasında gösterilen ihmal ırkçı tecavüzleri ve suç potansiyeli taşıyanları cesaretlendirdiği gibi hukuka güveni zedelemekte ve söz konusu ülkelerde ayrımcı ve çifte standarda dair politikaların varlığı algısını güçlendirmektedir. Bu ikiyüzlü, çelişkili ve gayri hukuki tavrın toplumların barış ve huzurunda tamir edilemez yaralar açması kaçınılmazdır.''
''Kudüs Filistin'in başkentidir'' ifadesine yer verilen bildiride, aksi yönde alınacak her tür kararın reddedileceği belirtilerek, "Uluslararası hukuku hiçe sayan, barışı engelleyip kavgayı körüklemekten başka bir işe yaramayacak bu pervasız yaklaşımı kınıyoruz. Bütün Müslümanlar için Kudüs Filistin’in başkentidir ve ilelebet öyle kalacaktır. Müslümanlar tarih boyunca işgal ve zulmün karşısında ve bütün mazlumların yanında olduğu gibi Mescid-i Aksa’nın ve Filistin’in de her zaman yanındadır.'' denildi.
Terör örgütü FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine de dikkat çekilen bildirgede, zirveye katılan tüm ülkelerden FETÖ'nün dünya yapılanması konusunda dikkatli olunması istendi.
FETÖ'nün hain darbe girişimiyle ifşa olduğu hatırlatılan bildirgede, şu ifadelere yer verildi.
''Müslüman varlığı için küresel bir tehdit ve musibettir. Elebaşılığını Fetullah Gülen’in yaptığı bu karanlık örgüt, küresel şer odaklarının desteğiyle, din hizmeti kisvesine bürünerek hain faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadır. Bugün özellikle Müslüman azınlıkları hedef kitle olarak seçen FETÖ terör örgütüne karşı dikkatli ve duyarlı olunmalı, propagandalarına asla itibar edilmemelidir. Bu konuda, bütün Müslümanların da bilinçli ve özverili biçimde işbirliği yapmaları ve mücadeleye devam etmeleri önemlidir.''
Kaynak: AA
Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi.
Sonuç bildirgesinin okunmasından önce konuşan Erbaş, Müslümanların, yaşadıkları kentlerde, ülkelerde her zaman farklı inançtan, farklı ırktan, farklı mezhep ve düşünceden insanlarla bir arada huzur içinde yaşamayı başardığını ve medeniyetlerin oluşmasına çok büyük katkı sağladığını anlattı.
Müslümanların, 1400 yıllık süreç içinde hakim olduğu beldelerde farklı inanç, ırk ve mezhepten olan insanlardan hiçbir şikayet duymadığını anlatan Erbaş, şöyle konuştu:
''Emevilerden Abbasilere, Endülüs, Selçuklular, aynı zamanda Osmanlı hakim olduğu Afrika ülkelerinde, Hindistan'dan Pakistan'a ne zaman Müslümanlar hakim olmuşsa herkes huzur içerisinde olmuştur. Çünkü bizim inancımızda insanlar, ya yaratılışta, hilkatte eş olarak görülmüş ya da dinde kardeş olarak görülmüş. 'Öteki'nin inancına her zaman saygı gösterilmiş. Tebliğ yapılmış ama tebliğ farklı inançta insanlar bu tebliği kabul etmişlerse başımızın üzerinde yerleri olmuştur ama etmemişseler de 'La ikrahe fid'din' hükmünce kendi inancını rahat bir şekilde yaşamanın tecrübesini en iyi şekilde göstermişlerdir. Çeşitli ülkelerde azınlık durumunda olan Müslümanlar maalesef aynı muameleyle karşılaşmamışlar. Her zaman farklı davranılmış, her zaman asimile ve izole edilmeye çalışılmış. Entegrasyon düşünceleriyle, modelleriyle başlanılmış ama netice itibariyle asimilasyon gerçekleştirilmeye çalışılmış. İşte bizim itirazımız bunlaradır.''
"Biz sizi kavimlere ayırdık" ayetinden örnek veren Erbaş, herkesin insan hakların yararlanması gerektiğini vurguladı.
Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Müslümanlar olarak azınlık olarak yaşadığımız yerlere itirazımız bunadır. Herkes insan haklarından istifade etsin.Temel insan haklarından, inançlarına, düşüncelerine, mezheplerine bakılmadan insan olarak herkesin yararlanması, istifade etmesi önemlidir diyoruz. Eğer bu sağlanırsa dünyada kavgalar biter huzursuzluklar biter, barış her bölgede her belde de yaşanmış olur. Irkçılık olmaz. Bizim için en önemli düstur en önemli ilke Kur'an-ı Kerim'de bildirilen 'Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi şubelere, kabilelere ayırdık. Allah indinde en makbulunuz, en üstününüz takva sahibi olanlarınızdır' ayetidir. Demek bizden takva isteniyor, inanç isteniyor. Bu prensiplere uyduğumuz müddetçe dünyada barış da olur huzur da olur. Herkes birlik ve beraberlik içinde dünya hayatını tamamlar.''
Son iki asırdır hızlı ve köklü değişimlere sahne olan yeryüzünde, emperyalizmin işgal ve sömürge politikalarının dünya nüfusunun büyük bir kısmını açlık, yoksulluk ve sefalete mahkum ettiğini, bu vahim tabloyu besleyen ırkçılık, sosyal dışlama, ötekileştirme, yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, İslamofobi gibi söylem ve uygulamaların, insan hayatını ve onurunu hiçe saydığını, insanlığın ortak ahlaki ve vicdani değerlerini tahrip ettiğini belirten Erbaş, bu vahim tablonun insanlığın, iyiliğe ve geleceğe dair ümitlerini de azalttığına vurgu yaptı.
Bilhassa Müslümanların azınlık olarak yaşadığı coğrafyalarda, ırkçılık ve etnisite üzerine kurgulanan kirli ve çıkarcı siyasi projelerin artmasının, Müslümanların hareket ve özgürlük alanlarını giderek daralttığını dile getiren Erbaş, bunun düzeltilmesi adına bireysel, kurumsal ve toplumsal anlamda herkese büyük sorumluluklar düştüğünü söyledi.
Ali Erbaş, "Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı, bu bilinçle hem Müslüman toplumların hem de bütün insanlığın temel sorunlarına ışık tutacak çözümler üretecek, daha güzel bir dünyanın inşasına katkı sunacak ve ortak eylem planlarının temeli olacak.'' dedi.
- "Kudüs Filistin'in başkentidir''
Ardından Erbaş tarafından okunan zirvenin sonuç bildirgesinde din, dil, ırk, renk, cinsiyet ve coğrafya ayrımı yapılmaksızın kendilerini koruma, kültürlerini, inançlarını, dillerini muhafaza etme, sosyal ve geleneksel yapılarını geliştirme, genç nesillerini bu bilinçle eğitip yetiştirmenin bütün azınlıkların en tabii hakkı olduğu, etnik ve dini azınlıkların, eğitim, sağlık, çalışma gibi alanlarda devletçe sağlanan her türlü sosyal hak ve imkanlardan adalet ve eşitlik temelinde yararlanma hakları olduğu vurgulandı.
İslamofobi ile mücadele ve mülteci sorunlarına da değinilen sonuç bildirisinde, şu ifadeler yer aldı:
''Sömürge ve istila politikalarından ve sonrasında ortaya çıkan küresel ölçekli sorunlardan en fazla İslam coğrafyasının etkilendiği açıktır. Arakan, Filistin, Irak, Suriye, Afganistan, Somali, Libya, Yemen gibi ülkelerde süregelen terör ve savaş, milyonlarca Müslüman’ın hayatına kastetmiş, yurtlarını terk etmelerine, açlık ve sefaletin pençesine düşmelerine sebep olmuştur. Bu acı ve utanç verici tablonun en büyük mağdurları ne yazık ki masum çocuklar, kadınlar ve yaşlılardır. Yeryüzünü yaşanmaz kılan her türlü işgal, saldırı, terör ve savaşı sona erdirmek, insanlık onuru ve haysiyeti adına bütün kişi, kurum, kuruluş, toplum, devlet ve uluslararası örgütler için acil bir görev ve sorumluluktur.
Başta Batı'da olmak üzere dünyanın muhtelif yerlerindeki göçmen ve mülteci topluluklarına, etnik ve dini azınlıklara yönelik ötekileştirici, nefret uyandırıcı, ayrıştırıcı söylemlerin yanında, bütün bu toplulukların evlerini, ibadet mekanlarını ve iş yerlerini hedef alan ırkçı saldırı ve tecavüzlerde de ciddi bir artış gözlenmektedir. Söz konusu suçların faillerinin bulunarak adaletin uygulanmasında gösterilen ihmal ırkçı tecavüzleri ve suç potansiyeli taşıyanları cesaretlendirdiği gibi hukuka güveni zedelemekte ve söz konusu ülkelerde ayrımcı ve çifte standarda dair politikaların varlığı algısını güçlendirmektedir. Bu ikiyüzlü, çelişkili ve gayri hukuki tavrın toplumların barış ve huzurunda tamir edilemez yaralar açması kaçınılmazdır.''
''Kudüs Filistin'in başkentidir'' ifadesine yer verilen bildiride, aksi yönde alınacak her tür kararın reddedileceği belirtilerek, "Uluslararası hukuku hiçe sayan, barışı engelleyip kavgayı körüklemekten başka bir işe yaramayacak bu pervasız yaklaşımı kınıyoruz. Bütün Müslümanlar için Kudüs Filistin’in başkentidir ve ilelebet öyle kalacaktır. Müslümanlar tarih boyunca işgal ve zulmün karşısında ve bütün mazlumların yanında olduğu gibi Mescid-i Aksa’nın ve Filistin’in de her zaman yanındadır.'' denildi.
Terör örgütü FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine de dikkat çekilen bildirgede, zirveye katılan tüm ülkelerden FETÖ'nün dünya yapılanması konusunda dikkatli olunması istendi.
FETÖ'nün hain darbe girişimiyle ifşa olduğu hatırlatılan bildirgede, şu ifadelere yer verildi.
''Müslüman varlığı için küresel bir tehdit ve musibettir. Elebaşılığını Fetullah Gülen’in yaptığı bu karanlık örgüt, küresel şer odaklarının desteğiyle, din hizmeti kisvesine bürünerek hain faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadır. Bugün özellikle Müslüman azınlıkları hedef kitle olarak seçen FETÖ terör örgütüne karşı dikkatli ve duyarlı olunmalı, propagandalarına asla itibar edilmemelidir. Bu konuda, bütün Müslümanların da bilinçli ve özverili biçimde işbirliği yapmaları ve mücadeleye devam etmeleri önemlidir.''