'Suriyelilerin Suç İşleme Oranı Oldukça Düşük'
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Mülteci Alt Komisyonu Başkanı Uslu: 'İçinde bulunduğumuz toplumla yaptığımız kıyaslamada Suriyelilerin 2014 ile 2017 yılları arasında karıştıkları suçların yıllık ortalaması yüzde 1.32 oranında' 'Medeniyetin beşiği olarak kabul edilen Avrupa sığınmacılara yönelik uygulamalarla sınıfta kalmıştır. Bugün Kilis'te 100 bin Türk vatandaşı 100 bin de Suriyeli yaşamakta. Avrupa'yı bu noktada kınarken Kilis'e de Nobel Barış Ödülü verilmesi gerektiğini düşünüyoruz'
İSMAİL ÇİMEN - TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Göç ve Uyum Alt Komisyonu Başkanı Atay Uslu, "İçinde bulunduğumuz toplumla yaptığımız kıyaslamada Suriyelilerin 2014 ile 2017 yılları arasında karıştıkları suçların yıllık ortalaması yüzde 1.32 oranında." dedi.
Uslu, komisyon çalışmalarına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin, bugün 3.5 milyon Suriyeli'ye ev sahipliği yaptığını anımsattı.
Geçici koruma statüsünde yer alan Suriyelilerin, ülkelerindeki karışıklığın sona ermesi ile yeniden yurtlarına dönmek istediklerini belirten Uslu, Türkiye'nin ensar görevini layıkıyla yerine getirme gayretinde olduğunu söyledi.
Şu an Türkiye'de eğitim çağında 1 milyona yakın Suriyeli çocuğun bulunduğunu, bunlardan 700 bininin eğitime ulaştığının tespit edildiğini aktaran Uslu, "İlköğretim çağındaki çocukların eğitime ulaşma oranı yüzde 95 seviyesinde. Eğer bu insanlar Suriye'de kalsalardı bu orana ulaşma ihtimalleri yoktu. Bizim hedefimiz yüzde 100 oranına ulaşmaktır. Şu an ulaştığımız oran bile Suriye'de savaş öncesi durumdan çok daha yüksek. Bu da Türkiye'nin başarısıdır." şeklinde konuştu.
Uslu, Türkiye'deki eğitim müfredatında göç, uyum, sığınmacı ve mülteci konularının yer alması gerektiğine inandıklarını dile getirerek, gelen sığınmacının öncelikle içinde bulunduğu durumu bilmesi ve geldiği ülkeye uyum sağlamasının önemine işaret etti.
Türk çocuklarının ise sığınmacıların neden ülkelerini terk ettiğini bilmesi gerektiğini vurgulayan Uslu, bu sonuçlar ışığında çocukların empati yapmasının önemli olduğunu ve buna göre hareket etmesi gerektiğini söyledi.
- "İşgücü piyasasında etkinler"
Atay Uslu, yapılan incelemelerde Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin iş gücü piyasasında etkin rol aldığını, bu noktada 8 bin 100 Suriyeli şirketin Türkiye'de faaliyet gösterdiğinin tespit edildiğine işaret etti.
Yurdun çeşitli bölgelerinde Suriyeli işadamlarının istihdama ve ülke ekonomisine katkı sağladığını görmenin sevincini yaşadıklarını anlatan Uslu, "Odalar ve Borsalar Birliği verilerine göre Türkiye'de 8 bin 100 Suriyeli şirket bulunuyor. Bu şirketlerde de toplam 100 bin kişi istihdam ediliyor. Suriyelilerin bu şekilde Türkiye'nin istihdamına katkı sağladığını da gördük." ifadelerini kullandı.
- "Nefret dilinden uzaklaşmalıyız"
Uslu, komisyonun çalışmaları kapsamında Suriyelilere yönelik çeşitli çevrelerce nefret dilinin kullanıldığını, bunda da yanlış algıların ortaya çıktığını gördüklerine dikkati çekti.
Toplumda, "Suriyeliler suç işliyor" algısı üzerinden yaptıkları incelemelerde de bilinenin aksine sonuçlarla karşılaştıklarını vurgulayan Uslu, şöyle konuştu:
"Suriyelilerin suç işleme oranı oldukça düşük. İçinde bulunduğumuz toplumla yaptığımız kıyaslamada, Suriyelilerin 2014 ile 2017 yılları arasında karıştıkları suçların yıllık ortalaması yüzde 1.32 oranında. Daha somut ifadeyle Kilis halkının nüfusu ile kentteki Suriyelilerin sayısı eşit durumda. Kilis'te işlenen suçlara bakıldığında ancak yüzde 10'u Suriyeliler tarafından gerçekleştirilmiş. Göçmenlerin suç işleme oranları dünyanın her yerinde de düşük rakamlarda kalmaktadır. Bu insanları birer suç makinesiymiş gibi göstermek yanlış. Bu nefret dilinden uzaklaşmamız gerekiyor. Çünkü bu nefret dili toplumsal huzuru bozmaktadır. Avrupa'da bu net bir şekilde ortaya çıktı. '50-100 göçmen Avrupa'ya gitti' diye göçmenleri aşağılayan, ötekileştiren dil ciddi şekilde karşılık buldu. Maalesef radikal partilerde, ırkçı partilerde değil merkez sağ ve sol partilerde de bu karşılık buluyor. Bugün Avrupa bir kısır döngü içerisinde. Bu dil nefreti, nefrette bu dili besliyor ve sığınmacı evlerine saldırılar yapılıyor. Bugün 'sığınmacılar ölsün, Akdeniz'de boğulsun' diyen partilerin oyları yükselmiş durumda. Bu da Avrupa'nın kendi değerleri ile ters düşmesi anlamını doğuruyor."
- "Almanya'nın maliyet hesabına göre 200 milyar avro harcamış olmamız gerekiyor"
Atay Uslu, komisyonun çalışmaları kapsamında Suriyeliler için yapılan yardımların da irdelendiğini söyledi. Sığınmacılara yönelik yardımların Avrupa örnekleri ile değerlendirildiğini belirten Uslu, 3.5 milyon Suriyeli sığınmacıya yapılan 30 milyar dolarlık harcamanın bazı çevrelere göre fazla görülmesinin anlamsız olduğunu dile getirdi.
Köln Üniversitesinin bir mültecinin maliyeti ile ilgili yaptığı çalışmayı değerlendiren Uslu, "Almanya'nın ortaya koyduğu maliyet hesabına bakacak olursak bizim 200 milyar avro harcamış olmamız gerekiyor. Avrupa bize 'Siz daha fazla para harcadınız' diyor. Biz bu ortalama maliyetlerini minimum seviyeden hesapladığımız için bu rakama ulaşıyoruz. Bunu biz tarihi bir görev olarak görüyoruz." diye konuştu.
- "Kilis'e Nobel Barış Ödülü verilmesi gerekiyor"
Sığınmacılar konusunda Avrupa'nın külfet paylaşımında bulunacağını açıklamasına rağmen sözünü tutmadığına da değinen Uslu, onlar bu sözlerini yerine getirmesede Türkiye'nin özverili çalışmalarını devam ettirdiğini söyledi.
Avrupa'nın yalnız Türkiye'ye verdiği taahhütler değil, sığınmacılara yönelik uygulamalarda da sınıfta kaldığını belirten Uslu, bugün Avrupa'da sığınmacılara ciddi manada hak ihlalleri yapıldığını ifade etti.
Uslu, sığınmacıların, gittiği ülkede daha içeri girmeden değerli eşyalarına el konulduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Avrupa'nın sanki sığınmacının kolundaki bir bileziğe ihtiyacı var. Çok ilginç olaylar gördük. Mesela Almanya'daki partiler, sığınmacıların öldürülebileceği yönünde ifadeleri rahat bir şekilde kulanabiliyor. Yunanistan Göç Bakanı bir ifadesinde Belçika'nın İçişleri Bakanının, 'Sığınmacıları almayın, denize dökün. Onların ölüp ölmemeleri bizim umurumuzda bile değil' dediğini söylüyor. İngiltere'de bir gazetenin yazarı 'Botları kurtarmak mı? Kurtarmak yerine orada savaş helikopteri kullanın' diyor. Avrupa'da bir örgüt 10 bin çocuğun kaybolduğunu söylüyor. Biz de bunu komisyon olarak Almanya'ya gittiğimizde yerinde gördük.
Alman yetkililer de bunu kabul etti. Hatta, Berlin'deki bir mülteci yurdunda da kaçırılan ve istismar edilen çocukların, öldürülen çocukların olduğunu heyetimize ifade ettiler. Bunlar hakikaten vahim durumlar. Medeniyetin beşiği olarak kabul edilen Avrupa sığınmacılara yönelik uygulamalarla sınıfta kalmıştır. Bugün Kilis'te 100 bin Türk vatandaşı 100 bin de Suriyeli yaşamakta. Avrupa'yı bu noktada kınarken Kilis'e de Nobel Barış Ödülü verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'deki süreç çok başarılı bir şekilde yürütülüyor. Burada da öncelikle milletimize teşekkür ediyoruz. Başka bir ülkede bu kadar çok sığınmacının kabul edilmesi mümkün değil. Örneklerle bunu görüyoruz."
Kaynak: AA
Uslu, komisyon çalışmalarına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin, bugün 3.5 milyon Suriyeli'ye ev sahipliği yaptığını anımsattı.
Geçici koruma statüsünde yer alan Suriyelilerin, ülkelerindeki karışıklığın sona ermesi ile yeniden yurtlarına dönmek istediklerini belirten Uslu, Türkiye'nin ensar görevini layıkıyla yerine getirme gayretinde olduğunu söyledi.
Şu an Türkiye'de eğitim çağında 1 milyona yakın Suriyeli çocuğun bulunduğunu, bunlardan 700 bininin eğitime ulaştığının tespit edildiğini aktaran Uslu, "İlköğretim çağındaki çocukların eğitime ulaşma oranı yüzde 95 seviyesinde. Eğer bu insanlar Suriye'de kalsalardı bu orana ulaşma ihtimalleri yoktu. Bizim hedefimiz yüzde 100 oranına ulaşmaktır. Şu an ulaştığımız oran bile Suriye'de savaş öncesi durumdan çok daha yüksek. Bu da Türkiye'nin başarısıdır." şeklinde konuştu.
Uslu, Türkiye'deki eğitim müfredatında göç, uyum, sığınmacı ve mülteci konularının yer alması gerektiğine inandıklarını dile getirerek, gelen sığınmacının öncelikle içinde bulunduğu durumu bilmesi ve geldiği ülkeye uyum sağlamasının önemine işaret etti.
Türk çocuklarının ise sığınmacıların neden ülkelerini terk ettiğini bilmesi gerektiğini vurgulayan Uslu, bu sonuçlar ışığında çocukların empati yapmasının önemli olduğunu ve buna göre hareket etmesi gerektiğini söyledi.
- "İşgücü piyasasında etkinler"
Atay Uslu, yapılan incelemelerde Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin iş gücü piyasasında etkin rol aldığını, bu noktada 8 bin 100 Suriyeli şirketin Türkiye'de faaliyet gösterdiğinin tespit edildiğine işaret etti.
Yurdun çeşitli bölgelerinde Suriyeli işadamlarının istihdama ve ülke ekonomisine katkı sağladığını görmenin sevincini yaşadıklarını anlatan Uslu, "Odalar ve Borsalar Birliği verilerine göre Türkiye'de 8 bin 100 Suriyeli şirket bulunuyor. Bu şirketlerde de toplam 100 bin kişi istihdam ediliyor. Suriyelilerin bu şekilde Türkiye'nin istihdamına katkı sağladığını da gördük." ifadelerini kullandı.
- "Nefret dilinden uzaklaşmalıyız"
Uslu, komisyonun çalışmaları kapsamında Suriyelilere yönelik çeşitli çevrelerce nefret dilinin kullanıldığını, bunda da yanlış algıların ortaya çıktığını gördüklerine dikkati çekti.
Toplumda, "Suriyeliler suç işliyor" algısı üzerinden yaptıkları incelemelerde de bilinenin aksine sonuçlarla karşılaştıklarını vurgulayan Uslu, şöyle konuştu:
"Suriyelilerin suç işleme oranı oldukça düşük. İçinde bulunduğumuz toplumla yaptığımız kıyaslamada, Suriyelilerin 2014 ile 2017 yılları arasında karıştıkları suçların yıllık ortalaması yüzde 1.32 oranında. Daha somut ifadeyle Kilis halkının nüfusu ile kentteki Suriyelilerin sayısı eşit durumda. Kilis'te işlenen suçlara bakıldığında ancak yüzde 10'u Suriyeliler tarafından gerçekleştirilmiş. Göçmenlerin suç işleme oranları dünyanın her yerinde de düşük rakamlarda kalmaktadır. Bu insanları birer suç makinesiymiş gibi göstermek yanlış. Bu nefret dilinden uzaklaşmamız gerekiyor. Çünkü bu nefret dili toplumsal huzuru bozmaktadır. Avrupa'da bu net bir şekilde ortaya çıktı. '50-100 göçmen Avrupa'ya gitti' diye göçmenleri aşağılayan, ötekileştiren dil ciddi şekilde karşılık buldu. Maalesef radikal partilerde, ırkçı partilerde değil merkez sağ ve sol partilerde de bu karşılık buluyor. Bugün Avrupa bir kısır döngü içerisinde. Bu dil nefreti, nefrette bu dili besliyor ve sığınmacı evlerine saldırılar yapılıyor. Bugün 'sığınmacılar ölsün, Akdeniz'de boğulsun' diyen partilerin oyları yükselmiş durumda. Bu da Avrupa'nın kendi değerleri ile ters düşmesi anlamını doğuruyor."
- "Almanya'nın maliyet hesabına göre 200 milyar avro harcamış olmamız gerekiyor"
Atay Uslu, komisyonun çalışmaları kapsamında Suriyeliler için yapılan yardımların da irdelendiğini söyledi. Sığınmacılara yönelik yardımların Avrupa örnekleri ile değerlendirildiğini belirten Uslu, 3.5 milyon Suriyeli sığınmacıya yapılan 30 milyar dolarlık harcamanın bazı çevrelere göre fazla görülmesinin anlamsız olduğunu dile getirdi.
Köln Üniversitesinin bir mültecinin maliyeti ile ilgili yaptığı çalışmayı değerlendiren Uslu, "Almanya'nın ortaya koyduğu maliyet hesabına bakacak olursak bizim 200 milyar avro harcamış olmamız gerekiyor. Avrupa bize 'Siz daha fazla para harcadınız' diyor. Biz bu ortalama maliyetlerini minimum seviyeden hesapladığımız için bu rakama ulaşıyoruz. Bunu biz tarihi bir görev olarak görüyoruz." diye konuştu.
- "Kilis'e Nobel Barış Ödülü verilmesi gerekiyor"
Sığınmacılar konusunda Avrupa'nın külfet paylaşımında bulunacağını açıklamasına rağmen sözünü tutmadığına da değinen Uslu, onlar bu sözlerini yerine getirmesede Türkiye'nin özverili çalışmalarını devam ettirdiğini söyledi.
Avrupa'nın yalnız Türkiye'ye verdiği taahhütler değil, sığınmacılara yönelik uygulamalarda da sınıfta kaldığını belirten Uslu, bugün Avrupa'da sığınmacılara ciddi manada hak ihlalleri yapıldığını ifade etti.
Uslu, sığınmacıların, gittiği ülkede daha içeri girmeden değerli eşyalarına el konulduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Avrupa'nın sanki sığınmacının kolundaki bir bileziğe ihtiyacı var. Çok ilginç olaylar gördük. Mesela Almanya'daki partiler, sığınmacıların öldürülebileceği yönünde ifadeleri rahat bir şekilde kulanabiliyor. Yunanistan Göç Bakanı bir ifadesinde Belçika'nın İçişleri Bakanının, 'Sığınmacıları almayın, denize dökün. Onların ölüp ölmemeleri bizim umurumuzda bile değil' dediğini söylüyor. İngiltere'de bir gazetenin yazarı 'Botları kurtarmak mı? Kurtarmak yerine orada savaş helikopteri kullanın' diyor. Avrupa'da bir örgüt 10 bin çocuğun kaybolduğunu söylüyor. Biz de bunu komisyon olarak Almanya'ya gittiğimizde yerinde gördük.
Alman yetkililer de bunu kabul etti. Hatta, Berlin'deki bir mülteci yurdunda da kaçırılan ve istismar edilen çocukların, öldürülen çocukların olduğunu heyetimize ifade ettiler. Bunlar hakikaten vahim durumlar. Medeniyetin beşiği olarak kabul edilen Avrupa sığınmacılara yönelik uygulamalarla sınıfta kalmıştır. Bugün Kilis'te 100 bin Türk vatandaşı 100 bin de Suriyeli yaşamakta. Avrupa'yı bu noktada kınarken Kilis'e de Nobel Barış Ödülü verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'deki süreç çok başarılı bir şekilde yürütülüyor. Burada da öncelikle milletimize teşekkür ediyoruz. Başka bir ülkede bu kadar çok sığınmacının kabul edilmesi mümkün değil. Örneklerle bunu görüyoruz."