'Postmodern Darbe' Ekonomiyi De Vurdu
Türkiye yakın tarihinin en önemli olaylarından olan ve üzerinden 21 yıl geçen 28 Şubat süreci, siyasi hayatı olduğu kadar ülke ekonomisini de olumsuz etkiledi Kimi değerlendirmelere göre sürecin ekonomiye maliyeti 300 milyar doları bulurken, 19972000 döneminde sermaye kesimine 34 milyar dolarlık fazladan faiz ödemesi yapıldı Söz konusu dönemde dolar/Türk lirası paritesi 5,5 kat artış gösterirken, bu durum hem özel sektörün dış borcuna hem de cari açığa önemli ölçüde yük getirdi Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ertem: '28 Şubat süreci, 2001 krizine giden yolu açtı. 28 Şubat yanlılarının iktisadi politikaları, IMF, FETÖ ile ABD'nin sömürgeci politikalarıyla aynı' Sermaye Piyasaları Uzmanı Ünver: '28 Şubat, piyasaları olumsuz etkiledi, sermaye piyasalarının gelişimini tıkadı ve borsada batan birçok insan oldu'
AA muhabirinin yaptığı derlemelere göre, "postmodern darbe" olarak nitelendirilen 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının üzerinden 21 yıl geçti. Ülke ekonomisini de olumsuz etkileyen, kimi değerlendirmelere göre ekonomiye maliyetinin 300 milyar doları bulduğu belirtilen 28 Şubat dönemi, 2001 krizine giden süreci de başlattı.
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun 2012'de açıkladığı rapora göre, süreci kapsayan 1997-2000 döneminde sermaye kesimine 34 milyar dolarlık fazladan faiz ödemesi yapıldı. 1997-1999 döneminde faiz giderleri 5 kat, 2000 yılı dahil edildiğinde ise 9,4 kat arttı.
1997'den 2001 krizine kadar geçen sürede TMSF'ye devredilen banka sayısı 20'yi aştı. Faiz harcamalarının GSYH'ye oranı 1997'de yüzde 5 iken 2001 yılına gelindiğinde bu oran yüzde 17 düzeyine çıktı.
Merkez Bankası verileri dikkate alındığında ise anılan dönemde dolar karşısında Türk lirası ciddi oranda değer kaybetti. Bu çerçevede 28 Şubat 1997'de 122,1 lira olan dolar/Türk lirası paritesi 26 Aralık 2000 itibarıyla 5,5 kat artarak 675 liraya yükseldi.
Döviz kurundaki artış başta ara malı olmak üzere ithalatın maliyetini önemli oranda artırırken, buna paralel olarak özel sektörün dış borcuna önemli bir yük getirdi.
- Ekonomi daraldı, enflasyon canavarı hortladı
28 Şubat sürecinin ardından yatırımlarda durgunluk ve piyasalarda belirsizlik baş gösterirken, bu durum büyüme rakamlarına olumsuz yansıdı.
Türkiye ekonomisi 1997'de yüzde 7,5 büyürken, 1998'de büyüme hızı yavaşladı ve yılı yüzde 3,1 büyümeyle kapattı. Ekonomi, sürecin olumsuz etkileriyle 1999'da yüzde 3,4 daraldı. 2000 yılındaki yüzde 6,6'lık büyüme, bir önceki yılın kayıplarını bir parça gidermesine karşın, Türkiye, 2001'deki ekonomik krizinin etkisiyle yüzde 6 küçüldü.
Enflasyon verileri açısından değerlendirildiğinde ise 1995'te yüzde 125,9 seviyelerini gören enflasyon, Şubat 1997 itibarıyla yüzde 77,7'ye kadar geriledi. Buna karşın sürecin ekonomiye olumsuz etkisi nedeniyle enflasyon, Aralık 1997'de yüzde 99,1'e ulaştı. Enflasyon 1999-2001 döneminde en düşük yüzde 39, en yüksek yüzde 69,7 olarak hesaplanırken, ancak 2004'te tek haneli rakamlara indi. Ayrıca 1997 yılında 1 milyon 551 bin olarak hesaplanan işsiz sayısı, 1999 itibarıyla 278 bin kişi artarak 1 milyon 829 bine çıktı. Bu işsizlerin yüzde 48,6'sını 15-24 yaş grubundaki gençler oluşturdu.
- "28 Şubatçıların iktisadi anlayışı IMF ve FETÖ'cülerle aynı"
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem, konuyla ilgili değerlendirmesinde, 28 Şubat sürecinin 2001 krizine giden yolu açtığını söyledi. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın ağır sanayi hamlesi, milli savunma sanayisi, Merkez Bankasının bağımsız olması, yurt dışı işçi dövizlerinin ekonomiye kazandırılması, KİT'lerin faiz baskısından kurtulması, Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Ekonomik İşbirliği Örgütü kurulması gibi düşünceleri olduğunu anlatan Ertem, "Bütün bunlar Sayın Cumhurbaşkanımızın başından beri söylediği şeyler. Erbakan Hoca'nın yapılmasını istediği şeyleri bugün aslında biz yapıyoruz." dedi.
Yurt dışı operasyonlarda çoğunluğu yerli savunma ürünlerinin kullanıldığına dikkati çeken Ertem, 28 Şubat süreci yaşanmasaydı bu kazanımların daha önce elde edileceğini, dolayısıyla sürecin Türkiye'yi 15-20 yıl geriye götürdüğünü ifade etti.
28 Şubat yanlılarının iktisadi politikalarının IMF, FETÖ ile ABD'nin sömürgeci politikalarıyla aynı olduğunu vurgulayan Ertem, "Türkiye, IMF ile ilişkisini 2008'de kesti. Bu da 28 Şubatçıların iktisadi anlayışını yerle bir etti. Bu anlayış IMF, FETÖ ve ABD'nin iktisadi anlayışıdır ve piyasa dışı, neoliberal tezleri savunmaktadır. Bu tezler artık iflas etti. Dolayısıyla kimse artık bunları savunmasın." diye konuştu.
- "Sermaye piyasalarının gelişimini tıkadı"
Sermaye Piyasaları Uzmanı Arif Ünver de 28 Şubat sürecinin sermaye piyasalarına çok olumsuz etkilerinin olduğunu belirterek, "1986 yılında faaliyetlerine başlayan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 1990'lara gelindiğinde henüz büyüme aşamasındaydı. Dolayısıyla piyasa sığ ve dalga boyları çok yüksekti. Yaşanan gelişmeler ve istikrarsızlık ortamı piyasaları olumsuz etkiledi, sermaye piyasalarının gelişimini tıkadı ve borsada batan birçok insan oldu. Bu nedenle yaşı 50'nin üzerinde olan ve bir şekilde yolu borsayla kesişen birçok kişinin sermaye piyasalarıyla ilgili kötü anıları vardır." dedi.
Türkiye'nin bugün faiz baskısı altında olmasının en önemli nedenlerinden birinin piyasayı sermaye piyasaları kanalıyla yeterince fonlayamaması olduğunun altını çizen Ünver, 28 Şubat sürecinin sermaye piyasalarının gelişimini engellemesinin bunda önemli rol oynadığını kaydetti.
Toplumun bir kesiminin bugün borsayı "kumar" olarak değerlendirmesinin temelinde 28 Şubat sürecinin sermaye piyasalarına olumsuz etkisinin yattığını dile getiren Ünver, söz konusu dönemde birçok aracı kurumun da battığını ifade etti.
Ünver, o dönemdeki borsada yaşanan hareketliliğe örnek olarak Türk lirası bazında 28 Ocak 1997'de gün içinde borsa endeksinin 1.685'i gördüğünü, 4 Mart 1997'de ise gün içinde 28 Ocak'a göre yüzde 24,2 kayıpla 1.277 seviyelerine indiğini anlattı.