Kadını Koruma Tedbirlerinin Gecikmesi Hak İhlali
Anayasa Mahkemesi, eş şiddetine karşı kadını koruma tedbirlerinin zamanında uygulanmamasını hak ihlali saydı Yüksek Mahkeme, eşinden şiddet gördüğü ve ölüm tehdidi aldığı için kendisi ve oğlunun kimlik bilgileri ve adresinin değiştirilmesini isteyen kadın hakkında gerekli tedbirlerin uygulanmasında ortaya çıkan aksaklık ve gecikmeler nedeniyle kadının maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine karar verdi Ortaya çıkan aksaklık ve gecikmeler nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı kapsamında devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirilmediği sonucuna varan Anayasa Mahkemesi, kadına 15 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti.
Anayasa Mahkemesi, kamuoyunun gündeminde yer alan şiddete uğrayan kadınlar hakkında uygulanan koruma tedbirlerinin zamanında uygulanmamasıyla ilgili önemli bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme, koruma tedbirlerinin zamanında uygulanmamasını hak ihlali sayarak, kadın hakkında alınacak tedbirlerin uygulanmasında ortaya çıkan aksaklık ve gecikmeler nedeniyle devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirilmediği sonucuna vardı.
Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, önceki evliliğinden beyin felci hastası 2 oğlu bulunan kadın, ikinci eşinden gördüğü şiddet nedeniyle bu evliliğinden olan diğer oğlunu da alarak Bursa'dan İstanbul'a taşındı.
Üç çocuğuyla bir süre kız kardeşinin yanında kalan kadın, eşinin kendisini bulması ve şiddet uygulayarak, tehdit etmesi üzerine yardım talebinde bulundu.
İstanbul Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, kadın ve çocuklarını kiralık bir eve taşıdı ve şikayetçinin burada bir işe yerleşmesi sağlandı.
Hayatına devam eden kadın, bu sırada eşi hakkında boşanma davası açtı. Yeni evi ve iş yerini bulan kocası, kadını iş çıkışında darp ve tehdit etti. Kadının şikayette bulunması üzerine 6 ay koruma kararı verildi.
Bu olayın ardından 2010'da adresi ve iş yeri İstanbul Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından değiştirilen kadının talebi üzerine ikamet bilgileri gizli tutuldu.
Açtığı dava nedeniyle yapılacak tebligat için emniyet tarafından yapılan adres araştırması sonucu kadının adres bilgileri dava dosyasına girince eşince adresi öğrenilen kadının evi 2012'de yeniden değiştirildi.
Boşanma davası kabul edilen kadın ve çocuklarının valilik tarafından koruma altına alındığı ve can güvenliklerinin bulunmadığı dikkate alınarak, müşterek çocuk ile baba arasında şahsi ilişki kurulmasına yer olmadığına karar verildi. Babanın süresi içinde temyiz etmemesi üzerine karar kesinleşti.
Bu tarihten sonraki adresi de eski eşi tarafından belirlenen kadın, yeniden ikamet değişikliği talep etti ancak reddedildi. Kadın, başvurusunda, adres değişikliği talebinin reddi üzerine yaşadığı korku nedeniyle işinden ayrıldığını, çocuklarıyla eve kapandığını, psikolojilerinin bozulduğunu, beyin felci hastası 1992 doğumlu büyük oğlunun girdiği depresyon sonucu intihar ettiğini bildirdi.
Başvurucu kadın, oğlunun ölümünden sonra valilik tarafından adresinin yeniden değiştirildiğini belirtti.
Şehir hatları vapurundan 17 Ocak 2013'te denize atlayarak intihar eden beyin felci hastası çocukla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
- Eski eş hakkında yürütülen hukuki süreç
Başvurucu kadının, işten eve dönerken eşi tarafından darp ve tehdit edildiği iddiasıyla 2010'da yaptığı şikayet üzerine, Tuzla Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı ve eşi hakkında basit yaralama, hakaret ve tehdit suçlarından dava açıldı. Dava devam ederken, kocası, kadını, "ölüm, müşterek çocuklarını kaçırma ve yüzüne kezzap atmakla tehdit etti. Ayrıca evi arayan koca, kadının büyük oğluna da "Sizi buldum. Annenizi öldüreceğim." dedi.
Bu olaylar nedeniyle de kadın kocası hakkında tekrar şikayetlerde bulundu. Şikayetlerle ilgili de 2 dava daha açıldı. Açılan 3 dava birleştirildi.
İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 22 Mayıs 2013 tarihli kararıyla koca, eşini yaraladığı sağlık raporuyla anlaşıldığından, basit yaralama suçundan adli para cezasına çarptırıldı. Kadını, "Seni öldüreceğim, camdan atacağım, ölümlerden ölüm beğen." sözleriyle tehdit ettiği tanık beyanlarıyla sabit olan kocaya tehdit suçundan da 6 ay hapis cezası, diğer suçlar yönünden ise beraat kararı verildi.
Koca hakkında ayrıca kadının açtığı boşanma davası devam ederken, kadına hakaret içerikli mesaj gönderdiği gerekçesiyle Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesiyle hakaret suçundan bir dava daha açıldı. Küçükçekmece 5. Sulh Ceza Mahkemesi ise 2013'te, "... kocanın kedisini aldattığını düşündüğü eşine telefonla mesaj göndermek ve yapılan görüşmelerde hakaret ettiği, sanığın atılı suçu kendisine yönelik haksız eyleme karşı işlediği anlaşıldığından hakkında ceza verilmesine yer olmadığı"na hükmetti.
- Kimlik bilgileri geç değiştirildi
Bu süreçler devam ederken kadın, 6 Temmuz 2012'de kendisi ve eski eşiyle müşterek çocuklarının kimlik bilgilerinin değiştirilmesi talebinde bulundu. Bakırköy 3. Aile Mahkemesi, 10 Ağustos 2012'de başvurucu ve oğlu hakkında 6 ay önleyici tedbir kararı verdi. Kimlik bilgilerinin değiştirilmesi talebi ise reddedildi. Ret kararına yapılan itiraz, Bakırköy 4. Aile Mahkemesi tarafından kabul edildi ve 5 Eylül 2012'de kadın ve oğlunun kimlik bilgilerinin değiştirilmesi tedbirinin uygulanması kararlaştırıldı.
Karar gereğinin yapılması için İl Müdürlüğüne, 13 Şubat 2013'te yeni yürürlüğe giren yönetmelik gereği de İçişleri Bakanlığına gönderildi. Bakanlık, tedbir kararının süresi bittiği gerekçesiyle uzatılması için mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasını istedi. Bakırköy 3. Aile Mahkemesi, tedbir karanının mahiyeti gereği süreye tabi olmadığını belirterek, yeniden İçişleri Bakanlığına gönderdi. Başvurucu ve oğlunun yeni kimlik bilgileri 25 Temmuz 2013'te kendilerine teslim edildi.
Kadının, 13 Aralık 2012'de, kendisi ve küçük oğlu için geçici maddi yardım yapılması talebi de mahkeme ve diğer süreçlerin ardından 4 Eylül 2013'te tamamlanarak, kadına ödeme yapıldı.
- Bireysel başvuruda bulundu
Kadın, kimlik bilgilerinin değiştirilmesi ve geçici maddi yardım yapılmasına ilişkin kararların uygulanmasında İstanbul Valiliği ile Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü bünyesinde görevli kamu görevlilerinin ihmali bulunduğu iddiasıyla şikayetçi oldu. İstanbul Valiliği, soruşturma izni vermedi. Yapılan itiraz da İstanbul Bölge İdare Mahkemesince reddedildi.
Kadın, itirazın reddine ilişkin kararın kendisine tebliğ edilmesinin ardından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Kimlik bilgilerinin değiştirilmesi kararının zamanında uygulanmaması nedeniyle çocuklarıyla şiddet ve korku içinde yaşamak zorunda kaldıklarını, geçici maddi yardım yapılmasına ilişkin kararın geç uygulanması, iş bulamaması gibi nedenlerle de ekonomik sıkıntı yaşadığını belirterek, haklarının ihlal edildiğini öne sürdü.
- Yüksek Mahkeme gecikmeyi hak ihlali saydı
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, kendisi ve oğlunun kimlik bilgileri ve adresinin değiştirilmesini isteyen kadın hakkında gerekli tedbirlerin uygulanmasında ortaya çıkan aksaklık ve gecikmeler nedeniyle kadının maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının, devlete pozitif ve negatif ödevler yüklediği, devletin sahip olduğu koruma yükümlülüğünün, hem hukuki hem de fiili tedbirler alınmasını gerektirdiği kaydedildi.
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi için etkili ve süratli yöntem izlenmesi, şiddete maruz kalan veya şiddete uğrama tehlikesi altındaki kişinin gecikmeksizin korunması amacıyla Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle belirlenen standartlara uygun Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un yürürlüğe konulduğu hatırlatıldı.
Gerekçede, ilgili yasa mevzuat gereğince devletin koruma yükümlülüğü çerçevesinde gerekli yasal altyapının oluşturulduğu ve şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunanların korunması yönünden kurulan hukuk sisteminin yetersiz olmadığı belirtildi.
Mevcut idari ve yasal mevzuat kapsamında somut olayın gerektirdiği ölçüde makul pratik tedbirler alınıp alınmadığının incelenmesi gerektiği ifade edilen gerekçede, başvurucu ve oğlunun kimlik bilgilerinin değiştirilmesi yönünde verilen kararın, karar tarihinden yaklaşık 10 ay sonra uygulandığına işaret edildi. Gecikmenin, karar tarihinde henüz yönetmeliğin yürürlüğe girmemesi ile adli ve idari makamlar arasındaki koordinasyon ve organizasyon eksikliğinden kaynaklandığı vurgulandı.
Başvurucuya ödenmesine karar verilen 6 aylık süreli geçici maddi yardımın ise karar tarihinden yaklaşık 9 ay sonra ödendiği belirtilen gerekçede, geçici maddi yardım kararının uygulanmasında ise mahkeme kararında tedbirin geçerlilik süresinin yer almaması ve ödenek beklenmesi nedenleriyle gecikme olduğu anlatıldı.
Kanun uyarınca, bu kapsamda verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında süratli bir usul izlenmesinin esas olduğu vurgulanan gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"Bu durumda, ilgili kanun kapsamında, alınması gereken tedbirlere ilişkin yetkili mercilerce karar alınmasının yanı sıra bu kararların makul süre içinde yerine getirilmesi de ayrıca önem taşımaktadır. Somut olayda, yetkili mercilerce alınan tedbir kararlarının yerine getirilmesinde meydana gelen sırasıyla 10 aylık ve 9 aylık gecikmenin adli ve idari süreçlerde aksaklıklardan meydana geldiği ve bu gecikmenin makul olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak başvurucu ve çocuklarının maddi ve manevi bütünlüklerinin korunması ile geçimlerinin sağlanması noktasında kamu makamları tarafından alınan tedbirlerin gerekli hız ve özende gerçekleştirilmediği, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı kapsamında devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır."
Gerekçede, yalnızca ihlal tespitiyle giderilmeyecek manevi zararları karşılığında başvurucuya net 15 bin lira tazminat ödenmesine karar verildi.
Kaynak: AA
Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, önceki evliliğinden beyin felci hastası 2 oğlu bulunan kadın, ikinci eşinden gördüğü şiddet nedeniyle bu evliliğinden olan diğer oğlunu da alarak Bursa'dan İstanbul'a taşındı.
Üç çocuğuyla bir süre kız kardeşinin yanında kalan kadın, eşinin kendisini bulması ve şiddet uygulayarak, tehdit etmesi üzerine yardım talebinde bulundu.
İstanbul Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, kadın ve çocuklarını kiralık bir eve taşıdı ve şikayetçinin burada bir işe yerleşmesi sağlandı.
Hayatına devam eden kadın, bu sırada eşi hakkında boşanma davası açtı. Yeni evi ve iş yerini bulan kocası, kadını iş çıkışında darp ve tehdit etti. Kadının şikayette bulunması üzerine 6 ay koruma kararı verildi.
Bu olayın ardından 2010'da adresi ve iş yeri İstanbul Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından değiştirilen kadının talebi üzerine ikamet bilgileri gizli tutuldu.
Açtığı dava nedeniyle yapılacak tebligat için emniyet tarafından yapılan adres araştırması sonucu kadının adres bilgileri dava dosyasına girince eşince adresi öğrenilen kadının evi 2012'de yeniden değiştirildi.
Boşanma davası kabul edilen kadın ve çocuklarının valilik tarafından koruma altına alındığı ve can güvenliklerinin bulunmadığı dikkate alınarak, müşterek çocuk ile baba arasında şahsi ilişki kurulmasına yer olmadığına karar verildi. Babanın süresi içinde temyiz etmemesi üzerine karar kesinleşti.
Bu tarihten sonraki adresi de eski eşi tarafından belirlenen kadın, yeniden ikamet değişikliği talep etti ancak reddedildi. Kadın, başvurusunda, adres değişikliği talebinin reddi üzerine yaşadığı korku nedeniyle işinden ayrıldığını, çocuklarıyla eve kapandığını, psikolojilerinin bozulduğunu, beyin felci hastası 1992 doğumlu büyük oğlunun girdiği depresyon sonucu intihar ettiğini bildirdi.
Başvurucu kadın, oğlunun ölümünden sonra valilik tarafından adresinin yeniden değiştirildiğini belirtti.
Şehir hatları vapurundan 17 Ocak 2013'te denize atlayarak intihar eden beyin felci hastası çocukla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
- Eski eş hakkında yürütülen hukuki süreç
Başvurucu kadının, işten eve dönerken eşi tarafından darp ve tehdit edildiği iddiasıyla 2010'da yaptığı şikayet üzerine, Tuzla Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı ve eşi hakkında basit yaralama, hakaret ve tehdit suçlarından dava açıldı. Dava devam ederken, kocası, kadını, "ölüm, müşterek çocuklarını kaçırma ve yüzüne kezzap atmakla tehdit etti. Ayrıca evi arayan koca, kadının büyük oğluna da "Sizi buldum. Annenizi öldüreceğim." dedi.
Bu olaylar nedeniyle de kadın kocası hakkında tekrar şikayetlerde bulundu. Şikayetlerle ilgili de 2 dava daha açıldı. Açılan 3 dava birleştirildi.
İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 22 Mayıs 2013 tarihli kararıyla koca, eşini yaraladığı sağlık raporuyla anlaşıldığından, basit yaralama suçundan adli para cezasına çarptırıldı. Kadını, "Seni öldüreceğim, camdan atacağım, ölümlerden ölüm beğen." sözleriyle tehdit ettiği tanık beyanlarıyla sabit olan kocaya tehdit suçundan da 6 ay hapis cezası, diğer suçlar yönünden ise beraat kararı verildi.
Koca hakkında ayrıca kadının açtığı boşanma davası devam ederken, kadına hakaret içerikli mesaj gönderdiği gerekçesiyle Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesiyle hakaret suçundan bir dava daha açıldı. Küçükçekmece 5. Sulh Ceza Mahkemesi ise 2013'te, "... kocanın kedisini aldattığını düşündüğü eşine telefonla mesaj göndermek ve yapılan görüşmelerde hakaret ettiği, sanığın atılı suçu kendisine yönelik haksız eyleme karşı işlediği anlaşıldığından hakkında ceza verilmesine yer olmadığı"na hükmetti.
- Kimlik bilgileri geç değiştirildi
Bu süreçler devam ederken kadın, 6 Temmuz 2012'de kendisi ve eski eşiyle müşterek çocuklarının kimlik bilgilerinin değiştirilmesi talebinde bulundu. Bakırköy 3. Aile Mahkemesi, 10 Ağustos 2012'de başvurucu ve oğlu hakkında 6 ay önleyici tedbir kararı verdi. Kimlik bilgilerinin değiştirilmesi talebi ise reddedildi. Ret kararına yapılan itiraz, Bakırköy 4. Aile Mahkemesi tarafından kabul edildi ve 5 Eylül 2012'de kadın ve oğlunun kimlik bilgilerinin değiştirilmesi tedbirinin uygulanması kararlaştırıldı.
Karar gereğinin yapılması için İl Müdürlüğüne, 13 Şubat 2013'te yeni yürürlüğe giren yönetmelik gereği de İçişleri Bakanlığına gönderildi. Bakanlık, tedbir kararının süresi bittiği gerekçesiyle uzatılması için mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasını istedi. Bakırköy 3. Aile Mahkemesi, tedbir karanının mahiyeti gereği süreye tabi olmadığını belirterek, yeniden İçişleri Bakanlığına gönderdi. Başvurucu ve oğlunun yeni kimlik bilgileri 25 Temmuz 2013'te kendilerine teslim edildi.
Kadının, 13 Aralık 2012'de, kendisi ve küçük oğlu için geçici maddi yardım yapılması talebi de mahkeme ve diğer süreçlerin ardından 4 Eylül 2013'te tamamlanarak, kadına ödeme yapıldı.
- Bireysel başvuruda bulundu
Kadın, kimlik bilgilerinin değiştirilmesi ve geçici maddi yardım yapılmasına ilişkin kararların uygulanmasında İstanbul Valiliği ile Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü bünyesinde görevli kamu görevlilerinin ihmali bulunduğu iddiasıyla şikayetçi oldu. İstanbul Valiliği, soruşturma izni vermedi. Yapılan itiraz da İstanbul Bölge İdare Mahkemesince reddedildi.
Kadın, itirazın reddine ilişkin kararın kendisine tebliğ edilmesinin ardından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Kimlik bilgilerinin değiştirilmesi kararının zamanında uygulanmaması nedeniyle çocuklarıyla şiddet ve korku içinde yaşamak zorunda kaldıklarını, geçici maddi yardım yapılmasına ilişkin kararın geç uygulanması, iş bulamaması gibi nedenlerle de ekonomik sıkıntı yaşadığını belirterek, haklarının ihlal edildiğini öne sürdü.
- Yüksek Mahkeme gecikmeyi hak ihlali saydı
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, kendisi ve oğlunun kimlik bilgileri ve adresinin değiştirilmesini isteyen kadın hakkında gerekli tedbirlerin uygulanmasında ortaya çıkan aksaklık ve gecikmeler nedeniyle kadının maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının, devlete pozitif ve negatif ödevler yüklediği, devletin sahip olduğu koruma yükümlülüğünün, hem hukuki hem de fiili tedbirler alınmasını gerektirdiği kaydedildi.
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi için etkili ve süratli yöntem izlenmesi, şiddete maruz kalan veya şiddete uğrama tehlikesi altındaki kişinin gecikmeksizin korunması amacıyla Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle belirlenen standartlara uygun Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un yürürlüğe konulduğu hatırlatıldı.
Gerekçede, ilgili yasa mevzuat gereğince devletin koruma yükümlülüğü çerçevesinde gerekli yasal altyapının oluşturulduğu ve şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunanların korunması yönünden kurulan hukuk sisteminin yetersiz olmadığı belirtildi.
Mevcut idari ve yasal mevzuat kapsamında somut olayın gerektirdiği ölçüde makul pratik tedbirler alınıp alınmadığının incelenmesi gerektiği ifade edilen gerekçede, başvurucu ve oğlunun kimlik bilgilerinin değiştirilmesi yönünde verilen kararın, karar tarihinden yaklaşık 10 ay sonra uygulandığına işaret edildi. Gecikmenin, karar tarihinde henüz yönetmeliğin yürürlüğe girmemesi ile adli ve idari makamlar arasındaki koordinasyon ve organizasyon eksikliğinden kaynaklandığı vurgulandı.
Başvurucuya ödenmesine karar verilen 6 aylık süreli geçici maddi yardımın ise karar tarihinden yaklaşık 9 ay sonra ödendiği belirtilen gerekçede, geçici maddi yardım kararının uygulanmasında ise mahkeme kararında tedbirin geçerlilik süresinin yer almaması ve ödenek beklenmesi nedenleriyle gecikme olduğu anlatıldı.
Kanun uyarınca, bu kapsamda verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında süratli bir usul izlenmesinin esas olduğu vurgulanan gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"Bu durumda, ilgili kanun kapsamında, alınması gereken tedbirlere ilişkin yetkili mercilerce karar alınmasının yanı sıra bu kararların makul süre içinde yerine getirilmesi de ayrıca önem taşımaktadır. Somut olayda, yetkili mercilerce alınan tedbir kararlarının yerine getirilmesinde meydana gelen sırasıyla 10 aylık ve 9 aylık gecikmenin adli ve idari süreçlerde aksaklıklardan meydana geldiği ve bu gecikmenin makul olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak başvurucu ve çocuklarının maddi ve manevi bütünlüklerinin korunması ile geçimlerinin sağlanması noktasında kamu makamları tarafından alınan tedbirlerin gerekli hız ve özende gerçekleştirilmediği, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı kapsamında devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır."
Gerekçede, yalnızca ihlal tespitiyle giderilmeyecek manevi zararları karşılığında başvurucuya net 15 bin lira tazminat ödenmesine karar verildi.