GRAFİKLİ - İran Devriminin 39. Yıl Dönümü
İran, son günlerde yaşanan sokak gösterilerinin gölgesinde devrimin 39'uncu yıl dönümünü kutlamaya hazırlanıyor Devrimin üzerinden yaklaşık 40 yıl geçmesine rağmen ekonomik, sosyal ve siyasal kalkınmanın gerçekleşmemesi, ülkede reform ve değişim taleplerinin hız kesmemesine sebep oluyor.
MUSTAFA MELİH AHISHALI – İran, son günlerde yaşanan sokak gösterilerinin gölgesinde devrimin 39'uncu yıl dönümünü kutlamaya hazırlanıyor.
Ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların tetiklediği 1979 devriminin üzerinden yaklaşık 40 yıl geçmesine rağmen toplumsal ve ekonomik düzlemde halkın özlemini duyduğu kalkınmanın gerçekleşmemesi nedeniyle ülkede reform ve değişim talepleri hız kesmiyor.
Yeraltı zenginlikleri ve stratejik konumu sebebiyle her zaman Batılı ülkelerin ilgi alanı olan İran'ın son yüzyılda yaşadığı siyasal sorunların çıkış noktasını ülkedeki petrol kaynakları oluşturuyor.
- İran petrolünde İngiliz tahakkümü
Dünyanın en büyük petrol rezervine sahip ilk dört ülkesi arasında yer alan İran'da, ilk petrol arama ve çıkarma faaliyetleri 1901 yılında İngiliz iş adamı William D'Arcy tarafından gerçekleştirildi. "D'Arcy Sözleşmesi" adıyla bilinen anlaşmayla ilk petrol kuyusu ülkenin güneydoğusunda, Basra Körfezi kıyısındaki Huzistan eyaletine bağlı Mescid Süleyman kentinde açıldı. İngiltere'nin İran petrolleri üzerindeki çalışmaları uzun yıllar boyunca devam etti.
İran, 20'nci yüzyılın başında kuzeyde Rusya ve güneyde İngiltere'nin saldırılarının ardından, petrole iştahı kabaran ABD'nin de siyasi müdahalelerine maruz kaldı. Kaçar Türk Hanedanlığı sonrasında 1925'te iktidar olan Rıza Şah, 1932'de D'Arcy Sözleşmesi'ni ve Anglo-Persian petrol anlaşmasını tek taraflı olarak feshetti.
Bu dönem Almanya'da Adolf Hitler'in Aryan ırkının üstünlüğü iddiaları yanında Fars milliyetçiliğiyle öne çıkan Rıza Şah da İranlıların soyunun Aryanlara dayandığını savunarak İngilizlere rağmen Almanlarla yakınlaşıyordu. Şah’ın İngilizlerin petrol geliri payını düşürmesi ve Almanlara yakınlaşma çabaları kendi sonunu hazırladı.
Ruslar 1941'de kuzeybatıdan, İngilizler güneyden İran'a girdi. Rıza Şah'ın ordusu güçlü değildi. Aynı yıl Rusya'nın desteklediği Komünist Tudeh Partisi, Tahran'da kuruldu.
Şah'ın o yıllarda şeriat mahkemeleri yerine yeni yargı sistemini oluşturması, şapka ve kıyafet devrimi, geleneksel medreseler yerine yeni bir eğitim sistemini getirmesi gibi bazı reformlar ülkede din adamlarının muhalefetine yol açtı. Ülkede yaşanan kargaşanın daha fazla artmaması için Şah istifa etti.
- Babasının yerine oğlu
İngilizler Rıza Şah'ın yerine oğlu Muhammed Rıza Pehlevi'yi tahta çıkardılar. 22 yaşında tahta geçen Muhammed Rıza, iktidarının ilk yıllarında İngilizlerin imtiyazlarını artırarak koltuğunu sağlamlaştırdı.
Ancak Muhammed Rıza'nın Pers İmparatorluğu'nun 2 bin 500'üncü kuruluş yıl dönümü kutlamalarındaki müsrif harcamaları ülkede eleştirilere yol açtı. İkinci Dünya Savaşı sonrası petrol yataklarını yabancı şirketlere açma politikası da Muhammed Musaddık önderliğinde güçlü bir milliyetçi muhalefetin doğmasına neden oldu.
"Petrolün Millileştirilmesi" hareketinde başı çeken Musaddık, İran meclisinde hızla güç kazandı. Şah, Nisan 1951'de Muhammed Musaddık'ı başbakanlığa atamak zorunda kaldı. Muhammed Rıza, Ağustos 1953'te Musaddık'ı başbakanlıktan uzaklaştırma girişimi boşa çıktıktan sonra İran'dan kaçtı.
Musaddık, kısa bir süre sonra İngiltere ve ABD'nin desteklediği 3 gün arayla gerçekleşen Postal ve Ajax darbeleriyle alaşağı edildi. Bunun üzerine Şah, ülkeye dönerek yeniden iktidarı devraldı. Musaddık tutuklanarak millileştirme politikasına son verildi. Muhammed Rıza, Batı'yla ekonomik ve siyasi iş birliğini artırmaya özen gösterdi. 1957'de ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) destekli gizli polis örgütü SAVAK'ı kurdurdu.
- "Beyaz Devrim"
Batı dünyasından aldığı destekle konumunu pekiştiren Muhammed Rıza, 1963'te büyük toprak ağaları ve Şii din adamlarının tepkisine rağmen "Beyaz Devrim" ulusal kalkınma programını gerçekleştirdi. Böylece araziler bölünerek köylülere dağıtıldı.
Toprak reformunu kapsayan "Beyaz Devrim" kırsal kesimde mülkiyet yapısını değiştirse de tarımsal üretimde beklenen atılımı gerçekleştirmeye yetmedi.
Beyaz Devrim sonrası toprak sahibi olan köylüler arazilerini satarak kırsaldan şehirlere göç ettiler. Böylece şehirlerde işsizlik oranı arttı. Ekonomiyi iyileştirmeye yönelik alınan sert önlemler, toplumdaki genel hoşnutsuzluğu da arttırdı. Reformları yetersiz bulan liberaller başta olmak üzere aydınlar, tüccarlar, Marksist-Leninist Tudeh Partisi çevreleri, işçiler ve Batılılaşmanın İslam'a karşı olduğunu savunan dini çevrelerin Şah'a tepkileri arttı.
Petrol gelirlerinin dengesiz dağılımı ve siyasi polis örgütü SAVAK'ın uygulamaları gelişen toplumsal muhalefetin Şah'ı hedef almasına neden oldu.1960-1970 yılları arası daha bağımsız bir dış politikaya yönelen Şah'ın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmesi ABD'nin hoşuna gitmedi.
- Şah'a muhalefet
Modernleşme programını otoriter ve baskıcı bir yöntemle yürüten ve rejime karşı her türlü muhalefeti acımasızca bastırma yoluna giden Muhammed Rıza, kırsal kesimdeki hoşnutsuzlukları gideremediği gibi kentleşmenin yarattığı yeni sorunların da üstesinden gelemedi.
Şah yönetiminin 1977'de demokratik hakları genişletmesi politikasıyla başlayan protesto gösterileri, ertesi yıl yaygınlaşarak kitlesel bir hal aldı.
Şah'a karşı farklı platformlarda muhalefet yürüten sosyalist, liberal ve İslami gruplar, Şah'ı devirmek için iş birliğine koyuldu.
Şah'ın Beyaz Devrim'le bazı dini şahsiyet ve vakıfların mülkiyetlerine el koyması sonrasındaki muhalefetiyle ön plana çıkan ve 1964'te yurt dışına sürgün edilen Ayetullah Ruhullah Musevi Humeyni toplumsal muhalefetin etrafında toplandığı kişi oldu.
Ülkede sokak gösterileri artmış rejim güçleri olayları bastıramaz olmuştu. Muhammed Rıza Pehlevi, 16 Ocak 1979'da İran'ı terk etmek zorunda kaldı.
- Humeyni'nin İran'a dönüşü
Türkiye, Irak, Kuveyt ve Fransa'da geçen 15 yıllık sürgün hayatı sonrası Humeyni, 1 Şubat 1979'da Fransa'dan İran'a döndü. Mehdi Bazergan, 4 Şubat'ta geçici hükümetin başbakanı oldu.
İran'da 30-31 Mart 1979'da düzenlenen ve "sonrasında ne olacağı halka izah edilmeyen" referandum sonucuyla devletin yönetim şekli "İslam Cumhuriyeti" olarak ilan edildi.
Yönetim şeklinin söz konusu referandumda yüzde 98 evet oyuyla belirlendiği İran'da "İslam mı, Cumhuriyet mi?" tartışmaları o günden bu yana devam ediyor.
- Demokrasi ve özgürlük talepleri
Devrimin daha ilk yıllarında devrimde aktif rol alan liberal, sosyalist ve bazı İslami grupların Humeyni'nin etrafında şekillenen İslam Cumhuriyeti Partisi tarafından diskalifiye edilmeleri, "demokrasi ve ifade özgürlüğü" taleplerinin bugünlere kadar devam etmesine neden oldu.
Geçen ay ülkenin çeşitli kentlerinde ekonomik sorunlar nedeniyle başlayan ve yaklaşık 1 hafta süren gösteriler de özgürlük taleplerini içeren rejim karşıtı protestolara dönüşmüştü.
Humeyni'nin Fransa’dan dönüşünün 10'uncu gününe denk gelen 11 Şubat ülkede her yıl devrimin yıl dönümü olarak kutlanıyor.
Kaynak: AA
Ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların tetiklediği 1979 devriminin üzerinden yaklaşık 40 yıl geçmesine rağmen toplumsal ve ekonomik düzlemde halkın özlemini duyduğu kalkınmanın gerçekleşmemesi nedeniyle ülkede reform ve değişim talepleri hız kesmiyor.
Yeraltı zenginlikleri ve stratejik konumu sebebiyle her zaman Batılı ülkelerin ilgi alanı olan İran'ın son yüzyılda yaşadığı siyasal sorunların çıkış noktasını ülkedeki petrol kaynakları oluşturuyor.
- İran petrolünde İngiliz tahakkümü
Dünyanın en büyük petrol rezervine sahip ilk dört ülkesi arasında yer alan İran'da, ilk petrol arama ve çıkarma faaliyetleri 1901 yılında İngiliz iş adamı William D'Arcy tarafından gerçekleştirildi. "D'Arcy Sözleşmesi" adıyla bilinen anlaşmayla ilk petrol kuyusu ülkenin güneydoğusunda, Basra Körfezi kıyısındaki Huzistan eyaletine bağlı Mescid Süleyman kentinde açıldı. İngiltere'nin İran petrolleri üzerindeki çalışmaları uzun yıllar boyunca devam etti.
İran, 20'nci yüzyılın başında kuzeyde Rusya ve güneyde İngiltere'nin saldırılarının ardından, petrole iştahı kabaran ABD'nin de siyasi müdahalelerine maruz kaldı. Kaçar Türk Hanedanlığı sonrasında 1925'te iktidar olan Rıza Şah, 1932'de D'Arcy Sözleşmesi'ni ve Anglo-Persian petrol anlaşmasını tek taraflı olarak feshetti.
Bu dönem Almanya'da Adolf Hitler'in Aryan ırkının üstünlüğü iddiaları yanında Fars milliyetçiliğiyle öne çıkan Rıza Şah da İranlıların soyunun Aryanlara dayandığını savunarak İngilizlere rağmen Almanlarla yakınlaşıyordu. Şah’ın İngilizlerin petrol geliri payını düşürmesi ve Almanlara yakınlaşma çabaları kendi sonunu hazırladı.
Ruslar 1941'de kuzeybatıdan, İngilizler güneyden İran'a girdi. Rıza Şah'ın ordusu güçlü değildi. Aynı yıl Rusya'nın desteklediği Komünist Tudeh Partisi, Tahran'da kuruldu.
Şah'ın o yıllarda şeriat mahkemeleri yerine yeni yargı sistemini oluşturması, şapka ve kıyafet devrimi, geleneksel medreseler yerine yeni bir eğitim sistemini getirmesi gibi bazı reformlar ülkede din adamlarının muhalefetine yol açtı. Ülkede yaşanan kargaşanın daha fazla artmaması için Şah istifa etti.
- Babasının yerine oğlu
İngilizler Rıza Şah'ın yerine oğlu Muhammed Rıza Pehlevi'yi tahta çıkardılar. 22 yaşında tahta geçen Muhammed Rıza, iktidarının ilk yıllarında İngilizlerin imtiyazlarını artırarak koltuğunu sağlamlaştırdı.
Ancak Muhammed Rıza'nın Pers İmparatorluğu'nun 2 bin 500'üncü kuruluş yıl dönümü kutlamalarındaki müsrif harcamaları ülkede eleştirilere yol açtı. İkinci Dünya Savaşı sonrası petrol yataklarını yabancı şirketlere açma politikası da Muhammed Musaddık önderliğinde güçlü bir milliyetçi muhalefetin doğmasına neden oldu.
"Petrolün Millileştirilmesi" hareketinde başı çeken Musaddık, İran meclisinde hızla güç kazandı. Şah, Nisan 1951'de Muhammed Musaddık'ı başbakanlığa atamak zorunda kaldı. Muhammed Rıza, Ağustos 1953'te Musaddık'ı başbakanlıktan uzaklaştırma girişimi boşa çıktıktan sonra İran'dan kaçtı.
Musaddık, kısa bir süre sonra İngiltere ve ABD'nin desteklediği 3 gün arayla gerçekleşen Postal ve Ajax darbeleriyle alaşağı edildi. Bunun üzerine Şah, ülkeye dönerek yeniden iktidarı devraldı. Musaddık tutuklanarak millileştirme politikasına son verildi. Muhammed Rıza, Batı'yla ekonomik ve siyasi iş birliğini artırmaya özen gösterdi. 1957'de ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) destekli gizli polis örgütü SAVAK'ı kurdurdu.
- "Beyaz Devrim"
Batı dünyasından aldığı destekle konumunu pekiştiren Muhammed Rıza, 1963'te büyük toprak ağaları ve Şii din adamlarının tepkisine rağmen "Beyaz Devrim" ulusal kalkınma programını gerçekleştirdi. Böylece araziler bölünerek köylülere dağıtıldı.
Toprak reformunu kapsayan "Beyaz Devrim" kırsal kesimde mülkiyet yapısını değiştirse de tarımsal üretimde beklenen atılımı gerçekleştirmeye yetmedi.
Beyaz Devrim sonrası toprak sahibi olan köylüler arazilerini satarak kırsaldan şehirlere göç ettiler. Böylece şehirlerde işsizlik oranı arttı. Ekonomiyi iyileştirmeye yönelik alınan sert önlemler, toplumdaki genel hoşnutsuzluğu da arttırdı. Reformları yetersiz bulan liberaller başta olmak üzere aydınlar, tüccarlar, Marksist-Leninist Tudeh Partisi çevreleri, işçiler ve Batılılaşmanın İslam'a karşı olduğunu savunan dini çevrelerin Şah'a tepkileri arttı.
Petrol gelirlerinin dengesiz dağılımı ve siyasi polis örgütü SAVAK'ın uygulamaları gelişen toplumsal muhalefetin Şah'ı hedef almasına neden oldu.1960-1970 yılları arası daha bağımsız bir dış politikaya yönelen Şah'ın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmesi ABD'nin hoşuna gitmedi.
- Şah'a muhalefet
Modernleşme programını otoriter ve baskıcı bir yöntemle yürüten ve rejime karşı her türlü muhalefeti acımasızca bastırma yoluna giden Muhammed Rıza, kırsal kesimdeki hoşnutsuzlukları gideremediği gibi kentleşmenin yarattığı yeni sorunların da üstesinden gelemedi.
Şah yönetiminin 1977'de demokratik hakları genişletmesi politikasıyla başlayan protesto gösterileri, ertesi yıl yaygınlaşarak kitlesel bir hal aldı.
Şah'a karşı farklı platformlarda muhalefet yürüten sosyalist, liberal ve İslami gruplar, Şah'ı devirmek için iş birliğine koyuldu.
Şah'ın Beyaz Devrim'le bazı dini şahsiyet ve vakıfların mülkiyetlerine el koyması sonrasındaki muhalefetiyle ön plana çıkan ve 1964'te yurt dışına sürgün edilen Ayetullah Ruhullah Musevi Humeyni toplumsal muhalefetin etrafında toplandığı kişi oldu.
Ülkede sokak gösterileri artmış rejim güçleri olayları bastıramaz olmuştu. Muhammed Rıza Pehlevi, 16 Ocak 1979'da İran'ı terk etmek zorunda kaldı.
- Humeyni'nin İran'a dönüşü
Türkiye, Irak, Kuveyt ve Fransa'da geçen 15 yıllık sürgün hayatı sonrası Humeyni, 1 Şubat 1979'da Fransa'dan İran'a döndü. Mehdi Bazergan, 4 Şubat'ta geçici hükümetin başbakanı oldu.
İran'da 30-31 Mart 1979'da düzenlenen ve "sonrasında ne olacağı halka izah edilmeyen" referandum sonucuyla devletin yönetim şekli "İslam Cumhuriyeti" olarak ilan edildi.
Yönetim şeklinin söz konusu referandumda yüzde 98 evet oyuyla belirlendiği İran'da "İslam mı, Cumhuriyet mi?" tartışmaları o günden bu yana devam ediyor.
- Demokrasi ve özgürlük talepleri
Devrimin daha ilk yıllarında devrimde aktif rol alan liberal, sosyalist ve bazı İslami grupların Humeyni'nin etrafında şekillenen İslam Cumhuriyeti Partisi tarafından diskalifiye edilmeleri, "demokrasi ve ifade özgürlüğü" taleplerinin bugünlere kadar devam etmesine neden oldu.
Geçen ay ülkenin çeşitli kentlerinde ekonomik sorunlar nedeniyle başlayan ve yaklaşık 1 hafta süren gösteriler de özgürlük taleplerini içeren rejim karşıtı protestolara dönüşmüştü.
Humeyni'nin Fransa’dan dönüşünün 10'uncu gününe denk gelen 11 Şubat ülkede her yıl devrimin yıl dönümü olarak kutlanıyor.