Gar Saldırısı Mağdurlarının Bireysel Başvurusu Reddedildi
Anayasa Mahkemesi, Ankara Garı terör saldırısında hayatını kaybeden bir kişinin yakınları ile bazı yaralananların, soruşturma sürecinde dosyaya erişimin kısıtlanması nedeniyle yaptıkları bireysel başvuruyu kabul edilemez buldu Kararda, başvurucuların, şüpheliler hakkında düzenlenen iddianamenin mahkemece kabul edilmesiyle soruşturma evrakına erişme olanağı bulduklarına işaret edildi.
Anayasa Mahkemesi, Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015'te yaşanan ve 100 kişinin yaşamını yitirdiği terör örgütü DEAŞ saldırısında hayatını kaybeden bir kişinin yakınları ile bazı yaralananların, soruşturma sürecinde dosyaya erişimin kısıtlanması nedeniyle yaptıkları bireysel başvuruları kabul edilemez buldu.
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, saldırının ardından başlatılan soruşturma kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebiyle Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği tarafından, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürme olasılığı bulunduğu gerekçesiyle dosyaya erişimin kısıtlanmasına karar verildi.
Saldırıda oğullarını kaybeden Erdoğan ve Zöhre Tedik ile yaralanan İbrahim Akgün ve Uğur Gümüşkaya bu karara itiraz etti. İtirazın reddedilmesi üzerine bu kişiler Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Başvuru dilekçelerinde, kısıtlama kararı kapsamında olmayan belgelere dahi erişilemediği, bu şekilde soruşturmanın genişletilmesinin engellendiği, dosya içeriğinin kamuoyundan gizlendiği savunularak, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiği ileri sürüldü.
Anayasa Mahkemesi, başvuruları açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez buldu.
Kararda, hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın kamu denetimine açık, meşru menfaatlerini korumaları amacıyla gerekli olduğu ölçüde ölenin yakınları için erişebilir olması gerektiği belirtildi.
Diğer yandan soruşturmaya katılımın etkililiğinin seviyesinin, soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişebileceğine işaret edilen kararda, her halükarda meşru menfaatlerini korumak için sanığın savunmasının alındığı, görgü tanıklarının dinlendiği, bilirkişi raporlarının tartışıldığı, şikayetlerin dile getirildiği ve diğer delillerin ileri sürülerek tartışmasının yapıldığı duruşmalara katılmak isteyen mağdurlara bu imkanın tanınması gerektiği kaydedildi.
Kararda, bunun aksinin, katılımın sadece teorik olarak kabul edilmesi, pratikte sağlanmaması ve hakkın özünün zedelenmesi anlamına gelebileceği ifade edildi.
Buna karşın, soruşturmanın başından sonuna kadar mutlaka kamuya açık şekilde yürütülmesi gerektiği ve soruşturma makamlarının ölenin yakınlarınca talep edilen her soruşturma tedbirini mutlaka almak zorunda olduğu gibi bir anlam çıkarılmaması gerektiği belirtilen kararda, üçüncü şahısların haklarını korumak, kamu menfaatini gözetmek veya adli makamların soruşturmada başvurdukları yöntemleri güvenceye almak gibi amaçlarla soruşturma aşamasında bazı delillere erişim yönünden kısıtlama getirilebileceği anlatıldı.
Kararda, soruşturmanın ilerleyen aşamalarında kısıtlama kararının kaldırılması veya olayda sorumluluğu tespit edilen kişiler hakkında düzenlenen iddianamenin mahkemece kabul edilmesi nedeniyle soruşturma evrakına erişim imkanının doğması halinde kısıtlama kararının ölenin yakınlarının soruşturmaya etkili katılımı yönünden herhangi bir sorun teşkil etmeyebileceği bildirildi.
Ancak soruşturmanın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya iddianamenin mahkemece kabul edilmesine rağmen kısıtlama kararı gerekçe gösterilerek soruşturma evrakının ölenin yakınlarının erişimine kapatılmasının etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlaline neden olabileceği belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Somut başvuruda, şüphelilerin ifadelerini içeren tutanaklar ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hariç olmak üzere dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmiş ise de olayda sorumluluğu bulunan bazı failler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianame Ceza Mahkemesince kabul edilmiş olup yargılama açık yürütülmektedir. Başvurucular, ceza mahkemesince yürütülen yargılamaya rağmen kısıtlama kararı gerekçe gösterilerek halen soruşturma evrakına erişemedikleri yönünde Anayasa Mahkemesine herhangi bir bilgi de vermemişlerdir.
Bu sebeple şüpheliler hakkında düzenlenen iddianamenin kabul edilmesiyle birlikte soruşturma evrakına erişme olanağı bulan başvurucuların verilen kısıtlama kararı nedeniyle meşru menfaatlerini korumak amacıyla soruşturma sürecine etkin katılım imkanı bulamadıklarına ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır."
Kaynak: AA
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, saldırının ardından başlatılan soruşturma kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talebiyle Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği tarafından, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürme olasılığı bulunduğu gerekçesiyle dosyaya erişimin kısıtlanmasına karar verildi.
Saldırıda oğullarını kaybeden Erdoğan ve Zöhre Tedik ile yaralanan İbrahim Akgün ve Uğur Gümüşkaya bu karara itiraz etti. İtirazın reddedilmesi üzerine bu kişiler Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Başvuru dilekçelerinde, kısıtlama kararı kapsamında olmayan belgelere dahi erişilemediği, bu şekilde soruşturmanın genişletilmesinin engellendiği, dosya içeriğinin kamuoyundan gizlendiği savunularak, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiği ileri sürüldü.
Anayasa Mahkemesi, başvuruları açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez buldu.
Kararda, hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın kamu denetimine açık, meşru menfaatlerini korumaları amacıyla gerekli olduğu ölçüde ölenin yakınları için erişebilir olması gerektiği belirtildi.
Diğer yandan soruşturmaya katılımın etkililiğinin seviyesinin, soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişebileceğine işaret edilen kararda, her halükarda meşru menfaatlerini korumak için sanığın savunmasının alındığı, görgü tanıklarının dinlendiği, bilirkişi raporlarının tartışıldığı, şikayetlerin dile getirildiği ve diğer delillerin ileri sürülerek tartışmasının yapıldığı duruşmalara katılmak isteyen mağdurlara bu imkanın tanınması gerektiği kaydedildi.
Kararda, bunun aksinin, katılımın sadece teorik olarak kabul edilmesi, pratikte sağlanmaması ve hakkın özünün zedelenmesi anlamına gelebileceği ifade edildi.
Buna karşın, soruşturmanın başından sonuna kadar mutlaka kamuya açık şekilde yürütülmesi gerektiği ve soruşturma makamlarının ölenin yakınlarınca talep edilen her soruşturma tedbirini mutlaka almak zorunda olduğu gibi bir anlam çıkarılmaması gerektiği belirtilen kararda, üçüncü şahısların haklarını korumak, kamu menfaatini gözetmek veya adli makamların soruşturmada başvurdukları yöntemleri güvenceye almak gibi amaçlarla soruşturma aşamasında bazı delillere erişim yönünden kısıtlama getirilebileceği anlatıldı.
Kararda, soruşturmanın ilerleyen aşamalarında kısıtlama kararının kaldırılması veya olayda sorumluluğu tespit edilen kişiler hakkında düzenlenen iddianamenin mahkemece kabul edilmesi nedeniyle soruşturma evrakına erişim imkanının doğması halinde kısıtlama kararının ölenin yakınlarının soruşturmaya etkili katılımı yönünden herhangi bir sorun teşkil etmeyebileceği bildirildi.
Ancak soruşturmanın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya iddianamenin mahkemece kabul edilmesine rağmen kısıtlama kararı gerekçe gösterilerek soruşturma evrakının ölenin yakınlarının erişimine kapatılmasının etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlaline neden olabileceği belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Somut başvuruda, şüphelilerin ifadelerini içeren tutanaklar ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hariç olmak üzere dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmiş ise de olayda sorumluluğu bulunan bazı failler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianame Ceza Mahkemesince kabul edilmiş olup yargılama açık yürütülmektedir. Başvurucular, ceza mahkemesince yürütülen yargılamaya rağmen kısıtlama kararı gerekçe gösterilerek halen soruşturma evrakına erişemedikleri yönünde Anayasa Mahkemesine herhangi bir bilgi de vermemişlerdir.
Bu sebeple şüpheliler hakkında düzenlenen iddianamenin kabul edilmesiyle birlikte soruşturma evrakına erişme olanağı bulan başvurucuların verilen kısıtlama kararı nedeniyle meşru menfaatlerini korumak amacıyla soruşturma sürecine etkin katılım imkanı bulamadıklarına ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır."