'Karadeniz'i Kirleten Avrupa'dan Gelen Nehirlerdir'
KTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Seyhan: 'Karadeniz'i kirleten Avrupa'dan gelen nehirlerdir. Bu nehirlerin taşıdığı atıkların daha çok Karadeniz'i kirlettiği bilinmektedir. Yoğun olarak insanların yaşadığı kıyı şehirlerinin de kirliliğe öyle ya da böyle, az ya da çok neden olduğu muhakkaktır ama Türkiye, Karadeniz'in kirliliğinden sorumlu olan bir ülke değil'
TUĞBA YARDIMCI - Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Seyhan, "Karadeniz'i kirleten Avrupa'dan gelen nehirlerdir." dedi.
Prof. Dr. Seyhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, özelikle Bulgaristan ile Romanya'nın Avrupa Birliği (AB) üyesi olduktan sonra Karadeniz'in "AB'nin denizi de olma" özelliği taşıdığını söyledi.
Karadeniz'deki çevresel sorunlar, kirlilik ve canlı kaynakların daha da önemsenmeye başlandığını belirten Seyhan, 31 Ekim'in her yıl Uluslararası Karadeniz Günü olarak kutlandığını ifade etti.
Seyhan, 31 Ekim Uluslararası Karadeniz Günü'nün gerek Türkiye'de gerekse Karadeniz'i çevreleyen diğer ülkelerde geniş katılımlı etkinliklerle kutlandığını anımsattı.
Karadeniz'le ilgili çok sayıda bilimsel çalışma yapıldığını ve yapılmaya da devam ettiğini vurgulayan Seyhan, şu değerlendirmede bulundu:
"Karadeniz'i kirletmemek lazım. Yoksa yapılan çalışmalar her zaman yüzde yüz kafi olmamakla birlikte, Karadeniz'in en ücra köşesinden, en sık kullanılan bölgesine kadar bütün alanlardaki kirliliğin her türlüsü hakkında malumat sahibiyiz. Sadece bizim değil, civardaki bütün ülkelerin hem akademik kurumları hem yerel yönetimleri hem sivil toplum örgütleri hem de çevreyle ilgili bakanlıkları bu izleme çalışmalarını yapıyorlar. O nedenle esas sorun çalışma yapılıp yapılmadığı değil, Karadeniz'in sürdürülebilir anlamda gelecek kuşaklara tertemiz, içinde canlıların yoğun bir şekilde yaşadığı, denizinden ve kumundan insanların istifade edebildiği bir yapıya kavuşması ve korunmasıdır."
Seyhan, AB'nin Karadeniz Sınır Ötesi İşbirliği kapsamındaki projeler için 31 Ocak 2019'a kadar yeni bir çağrı açtığının altını çizerek, bundan önceki dönemde Türkiye'nin de içinde bulunduğu konsorsiyumların yönettiği birçok projenin AB tarafından desteklendiğini aktardı.
Bu tür desteklerin, Karadeniz'e bağlı iç sularla ile kirliliğe ilişkin önemli çalışmalar için fırsat olduğunu dile getiren Seyhan, hem sivil toplum örgütleri hem yerel yönetimler hem de üniversitelerdeki bilim insanlarının konsorsiyumlar oluşturarak bu projelerde görev aldıklarını söyledi.
- "İnsanların bilinçli olması lazım"
Prof. Dr. Kadir Seyhan, bilimsel anlamda Karadeniz'in daha yaşanabilir bir deniz olması açısından çaba sarf edildiğini belirtti.
Bilimsel çalışmalar yapıldığına ancak esas problemin kirletmemek olduğuna dikkati çeken Seyhan, "Esas problem, denizde yaşayan canlıların yaşam alanlarını yaşanamaz hale getirmemek. Bu nedenle de insanların bilinçli olması lazım ve bu bilincin de gelecek kuşaklara sirayet ettirilmesi lazım. Bunun için de TÜBİTAK çok önemli bir çalışma yapıyor. 4004 başlığı altında ekoloji, ekosistemle ilgili genç insanların bilime yatkınlık kazanmaları ve heveslerinin artırılmasına yönelik çalışmaları yoğun şekilde destekliyor. Çevre örgütleri, çeşitli sivil toplum örgütleri, belediyeler, bilim insanları Karadeniz'le ilgili her zaman, her türlü dikkate değer düşüncelerini kamuoyu ile paylaşıyor. Bu, daha iyiyi, en iyiyi bulma adınadır." diye konuştu.
Karadeniz'in, yoğun yerleşim olan sahil kesimlerinde kanalizasyonun denize bağlanması durumunda lokal kirlilik yaşanabildiğini belirten Seyhan, "Münferit de olsa ufak tefek sıkıntıların olduğunu gözlemliyoruz." dedi.
Prof. Dr. Seyhan, şunları kaydetti:
"Karadeniz'i kirleten Avrupa'dan gelen nehirlerdir. Bu nehirlerin taşıdığı atıkların daha çok Karadeniz'i kirlettiği bilinmektedir. Yoğun olarak insanların yaşadığı kıyı şehirlerinin de kirliliğe öyle ya da böyle, az ya da çok neden olduğu muhakkaktır ama Türkiye, Karadeniz'in kirliliğinden sorumlu olan bir ülke değil. Bilakis, bizim Karadeniz'in civarındaki coğrafyamız öyle denize çok da girilecek kapsamda değil ama yine de insanların istifade edebileceği kalitede. Çok fazla kirliliğin olduğunu da söylersem yaptığım çalışmalarla bağdaşmamış olur."
Kaynak: AA
Prof. Dr. Seyhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, özelikle Bulgaristan ile Romanya'nın Avrupa Birliği (AB) üyesi olduktan sonra Karadeniz'in "AB'nin denizi de olma" özelliği taşıdığını söyledi.
Karadeniz'deki çevresel sorunlar, kirlilik ve canlı kaynakların daha da önemsenmeye başlandığını belirten Seyhan, 31 Ekim'in her yıl Uluslararası Karadeniz Günü olarak kutlandığını ifade etti.
Seyhan, 31 Ekim Uluslararası Karadeniz Günü'nün gerek Türkiye'de gerekse Karadeniz'i çevreleyen diğer ülkelerde geniş katılımlı etkinliklerle kutlandığını anımsattı.
Karadeniz'le ilgili çok sayıda bilimsel çalışma yapıldığını ve yapılmaya da devam ettiğini vurgulayan Seyhan, şu değerlendirmede bulundu:
"Karadeniz'i kirletmemek lazım. Yoksa yapılan çalışmalar her zaman yüzde yüz kafi olmamakla birlikte, Karadeniz'in en ücra köşesinden, en sık kullanılan bölgesine kadar bütün alanlardaki kirliliğin her türlüsü hakkında malumat sahibiyiz. Sadece bizim değil, civardaki bütün ülkelerin hem akademik kurumları hem yerel yönetimleri hem sivil toplum örgütleri hem de çevreyle ilgili bakanlıkları bu izleme çalışmalarını yapıyorlar. O nedenle esas sorun çalışma yapılıp yapılmadığı değil, Karadeniz'in sürdürülebilir anlamda gelecek kuşaklara tertemiz, içinde canlıların yoğun bir şekilde yaşadığı, denizinden ve kumundan insanların istifade edebildiği bir yapıya kavuşması ve korunmasıdır."
Seyhan, AB'nin Karadeniz Sınır Ötesi İşbirliği kapsamındaki projeler için 31 Ocak 2019'a kadar yeni bir çağrı açtığının altını çizerek, bundan önceki dönemde Türkiye'nin de içinde bulunduğu konsorsiyumların yönettiği birçok projenin AB tarafından desteklendiğini aktardı.
Bu tür desteklerin, Karadeniz'e bağlı iç sularla ile kirliliğe ilişkin önemli çalışmalar için fırsat olduğunu dile getiren Seyhan, hem sivil toplum örgütleri hem yerel yönetimler hem de üniversitelerdeki bilim insanlarının konsorsiyumlar oluşturarak bu projelerde görev aldıklarını söyledi.
- "İnsanların bilinçli olması lazım"
Prof. Dr. Kadir Seyhan, bilimsel anlamda Karadeniz'in daha yaşanabilir bir deniz olması açısından çaba sarf edildiğini belirtti.
Bilimsel çalışmalar yapıldığına ancak esas problemin kirletmemek olduğuna dikkati çeken Seyhan, "Esas problem, denizde yaşayan canlıların yaşam alanlarını yaşanamaz hale getirmemek. Bu nedenle de insanların bilinçli olması lazım ve bu bilincin de gelecek kuşaklara sirayet ettirilmesi lazım. Bunun için de TÜBİTAK çok önemli bir çalışma yapıyor. 4004 başlığı altında ekoloji, ekosistemle ilgili genç insanların bilime yatkınlık kazanmaları ve heveslerinin artırılmasına yönelik çalışmaları yoğun şekilde destekliyor. Çevre örgütleri, çeşitli sivil toplum örgütleri, belediyeler, bilim insanları Karadeniz'le ilgili her zaman, her türlü dikkate değer düşüncelerini kamuoyu ile paylaşıyor. Bu, daha iyiyi, en iyiyi bulma adınadır." diye konuştu.
Karadeniz'in, yoğun yerleşim olan sahil kesimlerinde kanalizasyonun denize bağlanması durumunda lokal kirlilik yaşanabildiğini belirten Seyhan, "Münferit de olsa ufak tefek sıkıntıların olduğunu gözlemliyoruz." dedi.
Prof. Dr. Seyhan, şunları kaydetti:
"Karadeniz'i kirleten Avrupa'dan gelen nehirlerdir. Bu nehirlerin taşıdığı atıkların daha çok Karadeniz'i kirlettiği bilinmektedir. Yoğun olarak insanların yaşadığı kıyı şehirlerinin de kirliliğe öyle ya da böyle, az ya da çok neden olduğu muhakkaktır ama Türkiye, Karadeniz'in kirliliğinden sorumlu olan bir ülke değil. Bilakis, bizim Karadeniz'in civarındaki coğrafyamız öyle denize çok da girilecek kapsamda değil ama yine de insanların istifade edebileceği kalitede. Çok fazla kirliliğin olduğunu da söylersem yaptığım çalışmalarla bağdaşmamış olur."