SÜ'de Ekolojik Kapanla Doğal Denge Korunuyor
Selçuk Üniversitesi (SÜ), Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Arslan, geliştirdikleri kör fare kapanın patentini aldıklarını belirterek, doğadaki ekolojik dengeyi bozmadan araştırmalarını yaptıklarını söyledi
Selçuk Üniversitesi, Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Arslan, geliştirdikleri fare kapanın patentini aldıklarını belirterek, doğadaki ekolojik dengeyi bozmadan bu hayvanlar üzerine sitogenetik araştırmalar yaptıklarını söyledi.
Ağırlıklı olarak kemirici hayvanlar üzerinde çalıştıklarını belirten Dr. Atilla Arslan, “Kemirici hayvanlar içerisinde tarım zararlısı olarak nitelendirilen, ekolojik önemi çok büyük olan kör farelerin kromozom genetiği (sitogenetik) üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bu hayvan halk arasında gözsüz, körköstü veya köstebek olarak da adlandırılır. Kör fareyle ilgili proje çalışmalarımızı, öncelikle Orman ve Su İşleri Bakanlığı Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nden çeşitli izinler alarak yürütüyoruz. Bu hayvanlar üzerine sitogenetik çalışmalar yapabilmek için kör fareyi canlı yakalama tekniğiyle yakalayıp labarutuvara getirmek gerekiyor. Kör farelerin Türkiye’de üç türü var. Ancak tür içerisinde çok sayıda kromozomal varyasyon mevcut. Bu hayvanın kendine ait toprak altında bir galeri sistemi var. Bu tür daha çok step bölgelerde, tarım alanlarında veya sebze bahçelerinde yüzeye toprak çıkarttıklarında fark edilirler. Toprak kütlelerini belirli mesafelerde çıkartırlar. Bu hayvanı yakalamak için tüneli açılır eğer hayvan o bölgede tünelin içinde dolaşıyorsa açık olan kısmı hisseder. Çünkü toprak altındaki galeri sisteminin kendine özgü iklimi yani nemi, sıcaklığı vardır. Tünel açıldığında mikroiklim değişir ve ayrıca içeriye rüzgar ve çevre gürültüsü girer. Bundan dolayı hayvan bu durumu fark ettiği zaman açık olan tünel kısmını kapatmak için gelir. Kapatma esnasında bel ya da kürek yardımıyla canlı olarak yakalayabiliyoruz. Ancak bu hem çok uzun bir süreç hem de hayvana zarar vermeden yakalamak bazen zor. Dolayısıyla biz de daha iyi, hızlı ve sağlıklı bir şekilde hayvanı yakalayabilmek için bir kör fare kapanı geliştirdik” ifadelerini kullandı.
“Günde 5 ile 6 örnek yakalayabiliyoruz”
Kapanın kullanımını anlatan Prof. Dr. Arslan, “Bu kapanı hayvanın tünel sisteminin ucunu yerleştiriyoruz. Kapanın içerisinde hayvan tarafından itilecek bir mekanizma var. Hassas bir şekilde kapanı kuruyoruz ve üzerini toprakla örtüyoruz. Hayvan, kapanı kendi tüneli zannederek kapanın içini giriyor. Hayvanda göz bulunmuyor. Toprak altında yaşayan canlılarda ışık olmadığı için göz gelişmemiş olabiliyor. Genelde kör fare kesici dişleriyle kazdığı toprakları kafasıyla dışarıya atmaya çalışır. Bir miktar toprağı kafası ile iterek tünelin sonunu kapatmak için gelir. Kurulan kapanın içerisine girdiğinde mekanizmayı da iterek ilerlediği için kapanın kapak kısmı kapanır ve hayvan içeride hapis olur. Geliştirdiğimiz bu kapan sayesinde 5 ila 6 örneği gün içinde kolaylıkla yakalayabiliyoruz. Bu sistem zaman, personel ve maddi anlamda avantajlar sağlıyor. Çünkü diğer türlü bir gün içinde bir örnek çok zor yakalanıyor veya yakalanan örnekte yaralanmalar olabiliyor” dedi.
“İnsanlar ve hayvanlar için zarar verici bir etkisi yok”
Kapanın hem ekolojik dengeyi koruduğunun hem de insanlar için zararsız olduğunun altını çizen Prof. Dr. Arslan, “Kapan hayvana kesinlikle zarar vermiyor. Bu şekilde tarım alanlarındaki kör farelere zarar vermeden o ortamda uzaklaştırmakta mümkün oluyor. Hem insanlar için hem hayvanlar için zarar verici bir etkisi yok. Piyasada bu hayvanı etkisiz hale getiren tüfek fişeği kullanılarak kurulan gözsüz tabanca gibi aletlere insanlar yanlışla basıp elini ya da gözünü kaybedebiliyor ve hatta bunlar ölümlere neden olabiliyor. Ekolojik kapanın patentini aldık. Eğer Orman ve Su İşleri Bakanlığı Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün ve Tarım Bakanlığı’nın çiftçilere bu ürünü önerir ise oluşabilecek kazaların önüne geçilmiş olur. Ayrıca ekolojik açıdan hayvanların rastgele öldürülmesi kesinlikle yasaktır. Avrupa Birliği tehdit altında olan türler kategorisinde kırmızı liste olarak adlandırılan IUCN kriterlere göre Türkiye’de bazı türler artık yok olma statüsüne girmiştir. Her bir canlının ekolojide bir görevi var. Çeşitli kimyasallar kullanarak hayvanları ortamda uzaklaştırılması toprak ve su kirliliğine neden olmaktadır. Kemirici hayvanlar birçok etçil hayvanların besinini teşkil etmektedir. Ekolojik dengeyi bozacak şekilde besin piramidinde önemli bir yer teşkil eden bu hayvanların popülasyonlarının azalması, etçil hayvanların yerleşim yerlerine kadar inmesini sağlamaktadır. Çünkü bu şekilde onların besinlerini yok etmiş oluyorsunuz” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Ağırlıklı olarak kemirici hayvanlar üzerinde çalıştıklarını belirten Dr. Atilla Arslan, “Kemirici hayvanlar içerisinde tarım zararlısı olarak nitelendirilen, ekolojik önemi çok büyük olan kör farelerin kromozom genetiği (sitogenetik) üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bu hayvan halk arasında gözsüz, körköstü veya köstebek olarak da adlandırılır. Kör fareyle ilgili proje çalışmalarımızı, öncelikle Orman ve Su İşleri Bakanlığı Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nden çeşitli izinler alarak yürütüyoruz. Bu hayvanlar üzerine sitogenetik çalışmalar yapabilmek için kör fareyi canlı yakalama tekniğiyle yakalayıp labarutuvara getirmek gerekiyor. Kör farelerin Türkiye’de üç türü var. Ancak tür içerisinde çok sayıda kromozomal varyasyon mevcut. Bu hayvanın kendine ait toprak altında bir galeri sistemi var. Bu tür daha çok step bölgelerde, tarım alanlarında veya sebze bahçelerinde yüzeye toprak çıkarttıklarında fark edilirler. Toprak kütlelerini belirli mesafelerde çıkartırlar. Bu hayvanı yakalamak için tüneli açılır eğer hayvan o bölgede tünelin içinde dolaşıyorsa açık olan kısmı hisseder. Çünkü toprak altındaki galeri sisteminin kendine özgü iklimi yani nemi, sıcaklığı vardır. Tünel açıldığında mikroiklim değişir ve ayrıca içeriye rüzgar ve çevre gürültüsü girer. Bundan dolayı hayvan bu durumu fark ettiği zaman açık olan tünel kısmını kapatmak için gelir. Kapatma esnasında bel ya da kürek yardımıyla canlı olarak yakalayabiliyoruz. Ancak bu hem çok uzun bir süreç hem de hayvana zarar vermeden yakalamak bazen zor. Dolayısıyla biz de daha iyi, hızlı ve sağlıklı bir şekilde hayvanı yakalayabilmek için bir kör fare kapanı geliştirdik” ifadelerini kullandı.
“Günde 5 ile 6 örnek yakalayabiliyoruz”
Kapanın kullanımını anlatan Prof. Dr. Arslan, “Bu kapanı hayvanın tünel sisteminin ucunu yerleştiriyoruz. Kapanın içerisinde hayvan tarafından itilecek bir mekanizma var. Hassas bir şekilde kapanı kuruyoruz ve üzerini toprakla örtüyoruz. Hayvan, kapanı kendi tüneli zannederek kapanın içini giriyor. Hayvanda göz bulunmuyor. Toprak altında yaşayan canlılarda ışık olmadığı için göz gelişmemiş olabiliyor. Genelde kör fare kesici dişleriyle kazdığı toprakları kafasıyla dışarıya atmaya çalışır. Bir miktar toprağı kafası ile iterek tünelin sonunu kapatmak için gelir. Kurulan kapanın içerisine girdiğinde mekanizmayı da iterek ilerlediği için kapanın kapak kısmı kapanır ve hayvan içeride hapis olur. Geliştirdiğimiz bu kapan sayesinde 5 ila 6 örneği gün içinde kolaylıkla yakalayabiliyoruz. Bu sistem zaman, personel ve maddi anlamda avantajlar sağlıyor. Çünkü diğer türlü bir gün içinde bir örnek çok zor yakalanıyor veya yakalanan örnekte yaralanmalar olabiliyor” dedi.
“İnsanlar ve hayvanlar için zarar verici bir etkisi yok”
Kapanın hem ekolojik dengeyi koruduğunun hem de insanlar için zararsız olduğunun altını çizen Prof. Dr. Arslan, “Kapan hayvana kesinlikle zarar vermiyor. Bu şekilde tarım alanlarındaki kör farelere zarar vermeden o ortamda uzaklaştırmakta mümkün oluyor. Hem insanlar için hem hayvanlar için zarar verici bir etkisi yok. Piyasada bu hayvanı etkisiz hale getiren tüfek fişeği kullanılarak kurulan gözsüz tabanca gibi aletlere insanlar yanlışla basıp elini ya da gözünü kaybedebiliyor ve hatta bunlar ölümlere neden olabiliyor. Ekolojik kapanın patentini aldık. Eğer Orman ve Su İşleri Bakanlığı Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün ve Tarım Bakanlığı’nın çiftçilere bu ürünü önerir ise oluşabilecek kazaların önüne geçilmiş olur. Ayrıca ekolojik açıdan hayvanların rastgele öldürülmesi kesinlikle yasaktır. Avrupa Birliği tehdit altında olan türler kategorisinde kırmızı liste olarak adlandırılan IUCN kriterlere göre Türkiye’de bazı türler artık yok olma statüsüne girmiştir. Her bir canlının ekolojide bir görevi var. Çeşitli kimyasallar kullanarak hayvanları ortamda uzaklaştırılması toprak ve su kirliliğine neden olmaktadır. Kemirici hayvanlar birçok etçil hayvanların besinini teşkil etmektedir. Ekolojik dengeyi bozacak şekilde besin piramidinde önemli bir yer teşkil eden bu hayvanların popülasyonlarının azalması, etçil hayvanların yerleşim yerlerine kadar inmesini sağlamaktadır. Çünkü bu şekilde onların besinlerini yok etmiş oluyorsunuz” şeklinde konuştu.