Bakan Yılmaz'dan TEOG Değerlendirmesi

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "Mevcut sistemde öğrenci sadece testle ölçülmekte. Bunun dışında bir eğitim unsurlarıyla ölçülmemektedir çoğunlukla. Bu bir bilim uzmanının da görüşü, sınavın çoktan seçmeli test oluşu, kısa sürede çok soru çözmeyi gerektirmesi tüm eğitim sisteminin de buna göre yapılanmasına yol açtı. Bu durum ileride tek kelimeyle kendisini ifade edebilen bir nesil, sosyal etkinliklere katılmayan bir öğrenci profilinin ortaya çıkmasına yol açar mı diye biz kaygı duyuyoruz" dedi.

Bakan Yılmaz'dan TEOG Değerlendirmesi
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, AK Parti Genel Merkezi’nde Gençlik Kolları Başkanlığı tarafından düzenlenen “Gençlerin Gözünden Eğitimde Kademeler Arası Geçiş Çalıştayı”na katıldı.

Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Bakan Yılmaz, Türkiye’nin gündeminin eğitim olduğunu belirterek, “Eğitim sadece bugünü değil, yarını inşa eder. Nesilleri inşa eder. Eğitim hiçbir zaman bitmez bir konudur. Her dönem mutlaka konuşulur. Kimin eğitim üzerine ne söylemesi gerekiyorsa söylesin. Biz inşallah alır değerlendiririz. Türkiye’yi daha güzelleştirecek, daha zengin kılacak, gönül coğrafyamıza daha umutla bakılacak model ülke alınmasını sağlamak yine eğitimle mümkündür. Bizim değişmez iki hedefimiz var. Daha kaliteli eğitim vermek ve fırsat eşitliğini sağlamak” diye konuştu.

Eğitim üzerine itirazların, şikayetlerin konuşulmasının yeni bir olay olmadığını, eskiden beri devam ettiğini anlatan Yılmaz, “Herkes eğitim üzerine konuşuyor. Finlandiya eğitim sistemini değiştirse Finlandiya’da eğitim reformu oluyor ama biz değiştirdiğimizde ‘gördünüz mü her bakan döneminde bir değişiklik oldu’ diyorlar. Her bakan döneminde bir reform oldu ki, bugün Türkiye milli gelir bakımından dünyada 16-17’nci sırada. Bizim petrolümüz, doğalgazımız, elmasımız yok. Nasıl oldu da 200’den fazla ülke arasında 16’ya girdik. Bunu neyle başardık. Tek bir şeyimiz var beşeri sermayemiz. Beşeri sermayeyi elmastan daha değerli kılan şey eğitimdir” ifadelerini kullandı.

“Daha kaliteli eğitim için ne yapılması gerekiyorsa biz bizim dönemimizde yaptık” diyen Yılmaz, “Taş üstüne taş koyduk. Değişiklik gerekiyorsa da daha iyiye ulaşmak için yaptık. Bütçemizden en çok payı eğitime ayırıyoruz. Şu an bütçeden eğitime ayırdığımız miktar 122 milyar lira. Bütçenin yaklaşık yüzde 20’sine denk geliyor. Bizden önceki 2002 yılında bu miktar 11 milyar liraydı” açıklamasında bulundu.

“Eğer nitelikli bilgiye sahip değilseniz inanın ki tam bağımsız da değilsiniz”

Çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmak için nitelikli insanlara, bilim adamlarına, nitelikli bilgiye sahip olunması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Eğer nitelikli bilgiye sahip değilseniz inanın ki tam bağımsız da değilsiniz. O bilgiden nitelikli ürün elde edecek bilim adamınız da yoksa tam bağımsız ülke diyemezsiniz. Nitelikli bilgiye, nitelikli bilim adamlarına sahip olmak lazım. Bunun içinde eğitimin her kademesinin daha kaliteli hale getirilmesi lazım” dedi.

En büyük yatırımı öğretmene yaptıklarını bildiren Yılmaz, “Toplam öğretmenimiz 1 milyonun üzerinde. Ama kamuda bizim atadığımız öğretmen 580 bin öğretmen. Kalite eğitim vermek için bir başka kriter daha aranıyor. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı. Biz geldiğimizde 28 idi şimdi 17’ye düştü” şeklinde konuştu.

Kaliteli eğitim vermek için teknolojiyi eğitimle buluşturduklarını Fatih Projesini bunun için başlattıklarını anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:

“Akıllı tahtalarla sınıflarımızı donattık. Bundan sonraki süreci daha hızlı yürüteceğiz. Çünkü yasal eksiklerimiz, yönetmelik eksiklikleri vardı. Bir ara bir durma oldu. Şimdi onların hepsini tamamladık. Ücretsiz tablet dağıttık öğretmenlerimize, öğrencilerimize 1 milyonun üzerinde. Ama önümüzdeki dönemde liselerden başlamak üzere bütün öğrencilerimize inşallah tablet bilgisayar dağıtacağız.”

Yeni müfredata ilişkin Bakan Yılmaz, “Bugüne kadar yapılmış en demokratik, en bilimsel, en çağdaş müfredat. Belki 1 milyona yakın değişiklik yaptık itiraz ettikleri husus 2 veya 3 tane. İtirazlarında hiçbir bilimsel dayanağı yok” dedi.



“5 yaş için okul öncesi eğitimi yaygınlaştırıyoruz”

5 yaş için okul öncesi eğitimi yaygınlaştırdıklarını bildiren Yılmaz, şöyle konuştu:

“2002’de biz geldiğimizde okul öncesi eğitim oranı yüzde 10 gibi bir rakamdı. Başbakanımız, Milli Eğitim Bakanı olarak göreve geldikten sonra 3 tane özellikle üzerinde çalışmam gereken konu belirtmişti. Birisi bu okul öncesi eğitimdi. Okul öncesi eğitimi yaygınlaştırıyoruz. 2012-2013’te 5 yaş için brüt okullaşma oranı yüzde 55-35 net yüzde 39.72 idi. 2016-2017 eğitim öğretim yılında 5 yaş için okullaşma oranı brüt yüzde 73.94 neti yüzde 58.79. bu oranları daha da arttırmak istiyoruz. Nasıl arttıracağız? 37 tane pilot il seçtik. Okul öncesi eğitim için müfredatı, yeni eğitim materyallerini hazırladık. Okul öncesi eğitimin bu seçilmiş olan 37 ildeki bütün masraflarını Bakanlık olarak biz karşılayacağız. 2015 yılında Nabi Avcı döneminde yayınlandı MEB Stratejik Planı. 2019’da okul öncesi eğitimde 5 yaş için yüzde 90’ın üzerine çıkma hedefi var. Yakalar mıyız hiç şüpheniz olmasın. En genç nüfusa sahip Urfa’da okul öncesi eğitimde yüzde 50’yi yakaladık. Erzincan’da yüzde 80. Başbakanımız ikinci görev olarak vermişti. Dünyaya açılacağız. Bir yabancı dili evlatlarımıza kazandırmamız lazım. Bunun için de ilkokul 5’inci sınıflara ağırlıklı yabancı dil uygulaması başlattık. 81 ilde 620 tane ortaokul ve 185 tane imam hatip ortaokulu dahil olmak üzere 129 bin öğrencimize haftada 15 saat dil dersi uygulamasını pilot olarak seçilen okullarda başladık. Başarılı olduğunda Türkiye’nin her tarafına yaygınlaştıracağız. Özel yetenekli evlatlarımız için özel okul açtık ilk defa. Şimdi İstanbul’da açıldı. Bizim iddiamız şu; biz bizden öncekilerin eğitime verdiği önemden çok daha fazla önemi eğitime verdik, çok daha iyisini yaptık.”

Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlandığını söyleyen Yılmaz, Türkiye’nin her tarafındaki öğrencilerin tıp fakültesine girebildiğini, Türkiye’nin her tarafından öğrencilerin istediği bölüme girebilme imkanının sağlandığını kaydetti.



“TEOG kapsamında yapılan bir sınavdan Türkiye’nin her tarafındaki çocukların yaklaşık aynı neticeyi aldığını gördük”

Ortaokullar için fırsat eşitliğine ilişkin bilgi veren Bakan Yılmaz, “TEOG sınavı yapıldı. Öğretmen her yıl diyelim 3 sınav yapıyor. 3 sınavın 1 tanesinin sorularını biz gönderiyorduk. Kendi masasında sınıfında giriyor. Daha öncekilerden kesinlikle daha iyi. OKS yaptık, SBS yaptık ama şimdi bu sistem içerisinde yapılan soruların 1 tanesini biz gönderdik. Çocuk kendi sırasında giriyor. Eskisi gibi stres yok. Nerede sınava gireceğim diye kaygısı yok. Geçmişten çok daha iyi bir durumdaydı. TEOG kapsamında yapılan bir sınavdan Türkiye’nin her tarafındaki çocukların yaklaşık aynı neticeyi aldığını gördük” değerlendirmesinde bulundu.

“Sınavın çoktan seçmeli test oluşu, kısa sürede çok soru çözmeyi gerektirmesi tüm eğitim sisteminin de buna göre yapılanmasına yol açtı”

Bakan Yılmaz konuşmasına şöyle devam etti:

“Şimdi yeni daha iyiyi getirmek için bir gayretimiz, çalışmamız var. Bu doğrultuda herkesin teklifini istiyoruz. Niye bu yola girdik? Geçmişten yapılanları karalamak için söylemiyorum. Ulaştığımız başarı seviyesi ortada. Daha iyi olma doğrultusunda hedefimiz var. Bu hedefi yakalayabilmek lazım. Bunun için de daha kaliteli bir eğitimin, daha fırsat eşitliğini sağlayan bir eğitimi evlatlarımızın önüne koyabilmek lazım. Eğitimin her kademesinde öğrenciyi bir üst kademeye hazırlamak yerine, her kademede öğrenciye beceriler katmak, daha hızlı düşünerek analiz ve sentez yapabilme becerisi kazandırabilmek çağdaş eğitimin amacıdır. İlkokulu ortaokula hazırlık olarak değil, ortaokulu liseye hazırlık olarak değil, liseyi üniversiteye hazırlık olarak değil, ne yapılması lazım ilkokulda belli bilgi, beceri, değeri kazandırmak lazım. Ortaokulda belli bilgi, beceri, değeri kazandırmak lazım. Lisede bilgi, beceriyi kazandırabilmek lazım. Çağdaş eğitimin amacı budur. Ama test sistemi getirildiğinde beceri kazandırmadan ziyade bir sonrakine hazırlık diye. Mevcut sistemde öğrenci sadece testle ölçülmekte. Bunun dışında bir eğitim unsurlarıyla ölçülmemektedir çoğunlukla. Bu bir bilim uzmanının da görüşü, sınavın çoktan seçmeli test oluşu, kısa sürede çok soru çözmeyi gerektirmesi tüm eğitim sistemininde buna göre yapılanmasına yol açtı. Bu durum ileride tek kelimeyle kendisini ifade edebilen bir nesil, sosyal etkinliklere katılmayan bir öğrenci profilinin ortaya çıkmasına yol açar mı diye biz kaygı duyuyoruz. 8’inci sınıftaki bir sınav için 6., 7. sınıflardan itibaren de sadece bu sınav için hazırlık yapılmakta. En yüksek beceri kazanma dönemi olan 13-16 yaş arası gençler sadece bu sınavla uğraşmakta. Yaptığımız tespitler doğru. Bu dönem 13-16 yaş arası gençlerin fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan da gelişme dönemidir. Sınav stresi altında sınav sorusu çözme dışında bir şeyi yapmadan yaşamaya mecbur bırakılan gençler ne spor yapmakta, ne kitap okumakta ne de bir kültürel ve sosyal etkinliğe katılmaktadır. Soru çözme dışında tek uğraşısı internet ve oyun olmaktadır. Gençler TEOG, YGS, LYS, KPSS gibi bir engelden diğerine koşarken birey olarak kendilerini de unutmaktadırlar. Önümüzdeki dönemde öğrencilerin projelerin başarılarının becerilerinin öne çıkmasını istiyoruz. Spor, sanat, bilim ve sosyal sorumluluk projelerinin öne çıkmasını istiyoruz. Sınav öğrencilerin neyi bilmediğini değil, neyi bildiğini ölçmelidir. Ona göre yeteneklerin tespit edilip daha iyi bir yönlendirme yapılmalıdır diyoruz. Yeni modele herkes bir şey söylüyor. Niyetimiz halistir. Biz inşallah yoksulluk ve cehaletle olan savaşımızı kazandığımızda istiklal de istikbal de bizimdir."
Kaynak: İHA