Su Altında Medeniyet Arıyor
Urla'daki Liman Tepe kazıları için Ankara Üniversitesi tarafından hizmete alınan ilk arkeolojik araştırma teknesi, İzmir ve çevresindeki antik kalıntıların tespiti ve batıkların koruma altına alınması için kullanılıyor Liman Tepe Kazısı Başkanı Prof. Dr. Erkanal: 'Bu tekneyle artık batıkların koordinatlarını alarak Sahil Güvenlik ekiplerine bildireceğiz. Bu şekilde emniyet altına alınmasını sağlayacağız'
TOLGA ALBAY - Arkeolojik zenginliğiyle açık hava müzesi niteliğindeki Türkiye'nin su altındaki tarihi zenginliklerinin tespiti ve korunması için arkeolojik araştırma amaçlı ilk tekne İzmir'in Urla ilçesinde hizmete başladı.
Denizden çekilen hava fotoğraflarında görülen lekelerin Klazomenai Antik Kenti'nin denizde kalan bölümleri olduğunun anlaşılması sonrası Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi (ANKÜSAM) koordinatörlüğünde başlatılan su altı kazılarında önemli bir aşamaya geçildi.
Kentte inceleme yapmak için dalış eğitimi alan arkeologların 6-7 metre derinlikte nöbetleşe yürüttükleri kazılara su üzerinden tekneyle destek vermek amacıyla Ankara Üniversitesi tarafından arkeolojik araştırma teknesi yaptırıldı.
Deniz tabanının altındaki yapıları tarayacak cihazlarla donatılan tekne, Liman Tepe'de keşfedilen MÖ 7000'e ait iki limanla Roma dönemine ait limanlar ve batık kent üzerinde araştırmalara başladı.
Türkiye'de yetişmiş akademisyen olmaması nedeniyle Kanada'dan gelen akademisyenlerin başlattığı jeofizik ve jeomorfolojik araştırmayla teknedeki cihazların yardımıyla belirlenen noktalarda dalışlar yapılıyor. Yaklaşık 4 metrelik deney tüpü şeklindeki silindirlerin deniz tabanına çakılması sonrası toplanan örnekler, arkeolojik ön bulguların tespiti için Kanada'daki laboratuvarlara gönderiliyor. Buradan gelecek sonuçlara göre su altında hangi yerleşim ya da kültürlerin olduğuna ilişkin ön bilgilere ulaşılması hedefleniyor.
- 'Batık anlamında dünyanın en zengin noktalarından birindeyiz'
Liman Tepe Kazıları Başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal, araştırma teknesi sayesinde deniz yüzeyini görüntüleyebildiklerini, her tür ölçüm işini yapabildiklerini, karada yaptıkları yüzey araştırmasını denizde de yapma imkanına kavuştuklarını belirtti.
Teknenin deniz altında arkeolojik buluntuların tespitinin yanı sıra batıkların korunması anlamında da yarar getirdiğini dile getiren Erkanal, şu bilgileri verdi:
'Batık anlamında dünyanın en zengin noktalarından birindeyiz. Ancak bu batıklar korumasız durumda. Bu tekneyle sadece Urla'da değil önümüzdeki yıllarda çevrede de araştırmalar yapmak istiyoruz. Tehdit altında olan batıklar varsa kontrol altına almak istiyoruz. Sahil Güvenlik Komutanlığı ile iş birliği yapıyoruz. Batıkların yerlerini tespit ediyoruz. Bunların sit alanı ilan edilmesi için girişim yapıyoruz. Bu tekneyle artık batıkların koordinatlarını alarak sahil güvenliğe bildireceğiz. Bu şekilde emniyet altına alınmasını sağlayacağız.
Bunun ilk örneğini Osmanlı dönemine ait bir ticari tekne batığında yaptık. Hollanda tabağı yüklü olarak batıktaki tabakların bir bölümünün alındığını gördük. Vatandaş onları devamlı alıp götürüyordu. Halbuki tabakları çıkarması demek onların ölüme terkedilmesi demek. Çünkü laboratuvarda tuzdan ayrıştırılmayan eserler parçalanır. Biz buna karşı önlem aldık, oradaki tahribatı büyük çapta önledik.'
İzmir dışındaki bölgelerde de araştırma yapabileceklerini, özellikle bu zamana kadar sadece tahmin edilen bazı su altı arkeolojik kalıntıları kesin olarak tespit etme imkanına kavuştuklarını anlatan Erkanal, bir yandan da su altı kazısı yapabilecek ve laboratuvar çalışmalarını yürütebilecek insanları yetiştirmeye odaklandıklarını kaydetti.
MÖ 7000'li yıllardan itibaren yerleşimin olduğu tahmin edilen Klazomenai, MÖ binli yıllarda Roma egemenliği altındayken bir depremle çökene kadar deniz ticaretinin getirdiği zenginlikle dikkat çeken bir kent olarak biliniyor. Bölgede 2000 yılından bu yana devam eden su altı kazıları, dünyanın 10, Akdeniz'in ise 3 önemli kazısından biri olarak gösteriliyor.
Kaynak: AA
Denizden çekilen hava fotoğraflarında görülen lekelerin Klazomenai Antik Kenti'nin denizde kalan bölümleri olduğunun anlaşılması sonrası Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi (ANKÜSAM) koordinatörlüğünde başlatılan su altı kazılarında önemli bir aşamaya geçildi.
Kentte inceleme yapmak için dalış eğitimi alan arkeologların 6-7 metre derinlikte nöbetleşe yürüttükleri kazılara su üzerinden tekneyle destek vermek amacıyla Ankara Üniversitesi tarafından arkeolojik araştırma teknesi yaptırıldı.
Deniz tabanının altındaki yapıları tarayacak cihazlarla donatılan tekne, Liman Tepe'de keşfedilen MÖ 7000'e ait iki limanla Roma dönemine ait limanlar ve batık kent üzerinde araştırmalara başladı.
Türkiye'de yetişmiş akademisyen olmaması nedeniyle Kanada'dan gelen akademisyenlerin başlattığı jeofizik ve jeomorfolojik araştırmayla teknedeki cihazların yardımıyla belirlenen noktalarda dalışlar yapılıyor. Yaklaşık 4 metrelik deney tüpü şeklindeki silindirlerin deniz tabanına çakılması sonrası toplanan örnekler, arkeolojik ön bulguların tespiti için Kanada'daki laboratuvarlara gönderiliyor. Buradan gelecek sonuçlara göre su altında hangi yerleşim ya da kültürlerin olduğuna ilişkin ön bilgilere ulaşılması hedefleniyor.
- 'Batık anlamında dünyanın en zengin noktalarından birindeyiz'
Liman Tepe Kazıları Başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal, araştırma teknesi sayesinde deniz yüzeyini görüntüleyebildiklerini, her tür ölçüm işini yapabildiklerini, karada yaptıkları yüzey araştırmasını denizde de yapma imkanına kavuştuklarını belirtti.
Teknenin deniz altında arkeolojik buluntuların tespitinin yanı sıra batıkların korunması anlamında da yarar getirdiğini dile getiren Erkanal, şu bilgileri verdi:
'Batık anlamında dünyanın en zengin noktalarından birindeyiz. Ancak bu batıklar korumasız durumda. Bu tekneyle sadece Urla'da değil önümüzdeki yıllarda çevrede de araştırmalar yapmak istiyoruz. Tehdit altında olan batıklar varsa kontrol altına almak istiyoruz. Sahil Güvenlik Komutanlığı ile iş birliği yapıyoruz. Batıkların yerlerini tespit ediyoruz. Bunların sit alanı ilan edilmesi için girişim yapıyoruz. Bu tekneyle artık batıkların koordinatlarını alarak sahil güvenliğe bildireceğiz. Bu şekilde emniyet altına alınmasını sağlayacağız.
Bunun ilk örneğini Osmanlı dönemine ait bir ticari tekne batığında yaptık. Hollanda tabağı yüklü olarak batıktaki tabakların bir bölümünün alındığını gördük. Vatandaş onları devamlı alıp götürüyordu. Halbuki tabakları çıkarması demek onların ölüme terkedilmesi demek. Çünkü laboratuvarda tuzdan ayrıştırılmayan eserler parçalanır. Biz buna karşı önlem aldık, oradaki tahribatı büyük çapta önledik.'
İzmir dışındaki bölgelerde de araştırma yapabileceklerini, özellikle bu zamana kadar sadece tahmin edilen bazı su altı arkeolojik kalıntıları kesin olarak tespit etme imkanına kavuştuklarını anlatan Erkanal, bir yandan da su altı kazısı yapabilecek ve laboratuvar çalışmalarını yürütebilecek insanları yetiştirmeye odaklandıklarını kaydetti.
MÖ 7000'li yıllardan itibaren yerleşimin olduğu tahmin edilen Klazomenai, MÖ binli yıllarda Roma egemenliği altındayken bir depremle çökene kadar deniz ticaretinin getirdiği zenginlikle dikkat çeken bir kent olarak biliniyor. Bölgede 2000 yılından bu yana devam eden su altı kazıları, dünyanın 10, Akdeniz'in ise 3 önemli kazısından biri olarak gösteriliyor.