Türkiye'den Amerika'ya Dava Tepkisi
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, “Zafer Çağlayan’ın İran ambargosunun delinmesi davasına dahil edilmesi de siyasi amaçla yapılmış bir karardır. Çünkü ortada hukuki açıdan sorulması gereken çok önemli sorular var. Bu iddianameye konu olan güya deliller, telefon dinlemeleri, Amerikan savcısının eline nasıl geçti, bunları kim verdi?” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularına cevap verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki ABD ziyaretinde çıkan olaylarda Türk korumalar hakkında dava açılması ve dava açılan korumalar arasında olay yerinde olmayan, hatta Amerika’ya hiç gitmemiş kişiler olduğu ve eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan hakkında çıkartılan tutuklama kararına ilişkin sorulan sorular üzerine Kalın şu cevabı verdi:
“Sayın Trump ile Sayın Cumhurbaşkanımızın New York BM Genel Kurulu marjında bir görüşmesi olacak. Davalara gelince bunların siyasi saiklerle açılmış davalar olduğu çok açık ve net. Washington’da yaşanan hadiseyi biz bizzat yaşadık. Amerikan güvenlik güçlerinin sebep olduğu zafiyet dünyanın hiçbir yerinde kabul edilebilir bir zafiyet değildir. Konuk bir devlet başkanına ki, Amerikan kanunlarına göre de göstericilerin 30-35 mesafede uzakta tutulması gerekirken adeta 10 metre mesafeye kadar bu kişilerin gelebilmesi, Cumhurbaşkanımızın bulunduğu noktaya yaklaşması, oradan bırakın slogan atmayı ellerindeki su şişelerini fırlatmaları kabul edilebilir bir şey değil. Ortada çok açık bir güvenlik zaafı varken bizim korumalarımızın görevlerini yerine getirdiği için böyle bir dava konusu yapılması asla kabul edilebilir bir şey değildir. Bu davayı açan kişilerin öncelikle bunun hesabını vermesi gerekir. Türkiye’de böyle bir hadise olsa biz böyle bir şeye müsaade eder miyiz? Sorumluluk sahibi bir devlet olarak böyle bir şeyin yaşanmaması için elimizden gelen gayreti gösteririz. Hamdolsun bugüne kadar böyle bir hadise de yaşanmadı, birçok devlet başkanı bu ülkeye geliyor. Oradaki güvenlik zaafı bu neticeyi doğurmuştur. Şimdi hem suçlu hem güçlü bir şekilde bu dava ile kendi kusurlarını, zaaflarını, acziyetlerini örtbas etmeye çalışıyorlar. Skandal boyutundaki bir diğer hadise de orada fiziken bulunmayan 4 arkadaşımız hakkında, koruma ve protokol mensubu hakkında da dava açıldı. Onların isimleri de bu davaya dahil edildi. Bu akıl almaz bir şey. Bu kişiler fiziken orada dahi değildi. Bu açılan davanın ne kadar gayri ciddi ve ne kadar siyasi saiklerle yapıldığını da, hazırlandığını da ortaya koyuyor. Biz bu konunun takipçisi olacağız, bununla ilgili hukuki süreci hem Dışişleri Bakanlığımız hem Adalet Bakanlığımız hem de Washington Büyükelçiliğimiz üzerinden takip ediyoruz. Biz burada hiçbir koruma arkadaşımızın, hiçbir vatandaşımızın, hiçbir heyet üyemizin böyle bir haksız muameleye maruz kaldıktan sonra bir de suçlanmasını, dava konusu yapılmasını asla kabul etmiyoruz. Bununla ilgili bütün hukuki süreçleri en etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz. Zafer Çağlayan’ın İran ambargosunun delinmesi davasına dahil edilmesi de siyasi amaçla verilmiş bir karardır. Çünkü ortada hukuki açıdan sorulması gereken çok önemli sorular var. Bu iddianameye konu olan güya deliller, telefon dinlemeleri, Amerikan savcısının eline nasıl geçti, bunları kim verdi? İran ambargosunu delmek gibi aslında bütün Amerikan hukukçularının çok açıkça ortaya koyduğu başka bir ilke var, aslında bunun Amerikan hukuk sisteminin tasarruf hakkının dışında olduğu ile ilgili. Bunu da aşarak bir Türkiye Ekonomi Bakanı hakkında böyle bir davanın açılması bir hukuk skandalıdır. Daha sonra Amerika nükleer anlaşma çerçevesinde, İran ile yaptığı anlaşma neticesinde bu yaptırımların birçoğunu kaldırdı. Biz kendi ülkemizin menfaatleri çerçevesinde İran ile ticaretimizi devam ettirdiğimiz bir dönemden bahsediyoruz. Bütün bunları Türkiye’yi cezalandırmak, Türk hükümetine ve yetkilileri karalamak amacıyla birilerinin hukuk davası konusu yapması olayın ne kadar siyasi saiklerle yapıldığını ortaya koyuyor. Bu davayı yürüten savcı ki, görevden alındı. Yerine bıraktığı kişiler devam ettiriyor. Davaya bakan hakimin ve bu kişilerin yaptıkları açıklamalara baktığınız zamanda siyasi tavırlarının ne kadar net olduğunu görüyorsunuz. Ortada hukukun üstünlüğü, tarafsızlığı ilkesinden ziyade siyasi gündem ile yürütülen bir dava var. Burada Halkbank’ın konuya dahil edilmesi aynı şekilde bankamıza karşı ki bölgenin, dünyanın en önemli, güçlü ve başarılı bankalarından birisidir. Ona karşı da bir operasyon hedefi güttüğünü ortaya koymaktadır. Bu konularla ilgili ilgili birimlerimiz gerekli takibatı yapıyorlar. ”
Kaynak: İHA
“Sayın Trump ile Sayın Cumhurbaşkanımızın New York BM Genel Kurulu marjında bir görüşmesi olacak. Davalara gelince bunların siyasi saiklerle açılmış davalar olduğu çok açık ve net. Washington’da yaşanan hadiseyi biz bizzat yaşadık. Amerikan güvenlik güçlerinin sebep olduğu zafiyet dünyanın hiçbir yerinde kabul edilebilir bir zafiyet değildir. Konuk bir devlet başkanına ki, Amerikan kanunlarına göre de göstericilerin 30-35 mesafede uzakta tutulması gerekirken adeta 10 metre mesafeye kadar bu kişilerin gelebilmesi, Cumhurbaşkanımızın bulunduğu noktaya yaklaşması, oradan bırakın slogan atmayı ellerindeki su şişelerini fırlatmaları kabul edilebilir bir şey değil. Ortada çok açık bir güvenlik zaafı varken bizim korumalarımızın görevlerini yerine getirdiği için böyle bir dava konusu yapılması asla kabul edilebilir bir şey değildir. Bu davayı açan kişilerin öncelikle bunun hesabını vermesi gerekir. Türkiye’de böyle bir hadise olsa biz böyle bir şeye müsaade eder miyiz? Sorumluluk sahibi bir devlet olarak böyle bir şeyin yaşanmaması için elimizden gelen gayreti gösteririz. Hamdolsun bugüne kadar böyle bir hadise de yaşanmadı, birçok devlet başkanı bu ülkeye geliyor. Oradaki güvenlik zaafı bu neticeyi doğurmuştur. Şimdi hem suçlu hem güçlü bir şekilde bu dava ile kendi kusurlarını, zaaflarını, acziyetlerini örtbas etmeye çalışıyorlar. Skandal boyutundaki bir diğer hadise de orada fiziken bulunmayan 4 arkadaşımız hakkında, koruma ve protokol mensubu hakkında da dava açıldı. Onların isimleri de bu davaya dahil edildi. Bu akıl almaz bir şey. Bu kişiler fiziken orada dahi değildi. Bu açılan davanın ne kadar gayri ciddi ve ne kadar siyasi saiklerle yapıldığını da, hazırlandığını da ortaya koyuyor. Biz bu konunun takipçisi olacağız, bununla ilgili hukuki süreci hem Dışişleri Bakanlığımız hem Adalet Bakanlığımız hem de Washington Büyükelçiliğimiz üzerinden takip ediyoruz. Biz burada hiçbir koruma arkadaşımızın, hiçbir vatandaşımızın, hiçbir heyet üyemizin böyle bir haksız muameleye maruz kaldıktan sonra bir de suçlanmasını, dava konusu yapılmasını asla kabul etmiyoruz. Bununla ilgili bütün hukuki süreçleri en etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz. Zafer Çağlayan’ın İran ambargosunun delinmesi davasına dahil edilmesi de siyasi amaçla verilmiş bir karardır. Çünkü ortada hukuki açıdan sorulması gereken çok önemli sorular var. Bu iddianameye konu olan güya deliller, telefon dinlemeleri, Amerikan savcısının eline nasıl geçti, bunları kim verdi? İran ambargosunu delmek gibi aslında bütün Amerikan hukukçularının çok açıkça ortaya koyduğu başka bir ilke var, aslında bunun Amerikan hukuk sisteminin tasarruf hakkının dışında olduğu ile ilgili. Bunu da aşarak bir Türkiye Ekonomi Bakanı hakkında böyle bir davanın açılması bir hukuk skandalıdır. Daha sonra Amerika nükleer anlaşma çerçevesinde, İran ile yaptığı anlaşma neticesinde bu yaptırımların birçoğunu kaldırdı. Biz kendi ülkemizin menfaatleri çerçevesinde İran ile ticaretimizi devam ettirdiğimiz bir dönemden bahsediyoruz. Bütün bunları Türkiye’yi cezalandırmak, Türk hükümetine ve yetkilileri karalamak amacıyla birilerinin hukuk davası konusu yapması olayın ne kadar siyasi saiklerle yapıldığını ortaya koyuyor. Bu davayı yürüten savcı ki, görevden alındı. Yerine bıraktığı kişiler devam ettiriyor. Davaya bakan hakimin ve bu kişilerin yaptıkları açıklamalara baktığınız zamanda siyasi tavırlarının ne kadar net olduğunu görüyorsunuz. Ortada hukukun üstünlüğü, tarafsızlığı ilkesinden ziyade siyasi gündem ile yürütülen bir dava var. Burada Halkbank’ın konuya dahil edilmesi aynı şekilde bankamıza karşı ki bölgenin, dünyanın en önemli, güçlü ve başarılı bankalarından birisidir. Ona karşı da bir operasyon hedefi güttüğünü ortaya koymaktadır. Bu konularla ilgili ilgili birimlerimiz gerekli takibatı yapıyorlar. ”