Saadet Partisi İstanbul İftarı
Genel Başkan Karamollaoğlu: 'Prensip itibarıyla problemlerimizi savaşarak değil, barış ortamında çözmemiz lazım. Çatışarak değil, konuşarak diyalogla çözmeliyiz' 'Problemlerimizi çözmek istiyorsak her ülke önce kendi içerisinde birliğini sağlayıp, güçlü bir ekonomi tesis etmelidir. Sonrasında da ezilen, yok edilmeye çalışılan, sömürülen diğer ülkelerle bir araya gelip müsebbiplerine karşı birlikte hareket etmelidir'
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, İslam ülkelerinin sorunlarını savaş ve çatışma yerine barış ve diyalogla çözmesi gerektiğini belirtti.
Saadet Partisi İstanbul Başkanlığının geleneksel iftarı, Grand Cevahir Otel'de düzenlendi.
İftar programına Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, İstanbul İl Başkanı Birol Aydın, Ali Müfit Gürtuna, CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, eski milletvekili Emin Şirin ve partililer katıldı.
Genel Başkan Karamollaoğlu, iftar sonrası yaptığı konuşmada, İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde kan ve gözyaşının hakim olduğunu ifade ederek, ramazana bu şekilde girmenin üzüntüsünü yaşadıklarını söyledi.
İslam ülkelerinde akan kan ve göz yaşından emperyalist emelleri olan ülkelerin sorumlu olduğunu aktaran Karamollaoğlu, şunları kaydetti:
'Bir türlü kendi dertlerimizi kendimiz çözemiyoruz. Prensip itibarıyla problemlerimizi savaşarak değil, barış ortamında çözmemiz lazım. Çatışarak değil, konuşarak diyalogla çözmeliyiz. Ne yazık ki sömürmeyi huy haline getiren, hakkı ve adaletin üstünlüğünü değil, kendi menfaatlerini önde tutan, demokrasiyi, insan haklarını sadece işlerine yaradığı zaman dile getiren ülkeler bizim yaralarımıza derman olamazlar. Problemlerimizi çözmek istiyorsak her ülke önce kendi içerisinde birliğini sağlayıp, güçlü bir ekonomi tesis etmelidir. Sonrasında da ezilen, yok edilmeye çalışılan, sömürülen diğer ülkelerle bir araya gelip müsebbiplerine karşı birlikte hareket etmelidir. Orta Doğu'da Amerika'nın, Rusya'nın ne işi var? Bu bölgeyi tanzim etmeye geliyorlar. Huzur olsun diye gelmiyorlar. Demokrasi umurlarında değil. İşte Mısır; bir zamanlar demokrasi vardı, o gitti diktatörlük geldi. Sadece İslam alemi değil, bütün mazlum ülkeleri bir araya getirip bu yanlış gidişe 'dur' diyecek Milli Görüş'tür. Bazılarına hayal gibi gelse de biz eğer bir yerde inanç varsa çare de vardır diye inanıyoruz.'
Kaynak: AA
Saadet Partisi İstanbul Başkanlığının geleneksel iftarı, Grand Cevahir Otel'de düzenlendi.
İftar programına Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, İstanbul İl Başkanı Birol Aydın, Ali Müfit Gürtuna, CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, eski milletvekili Emin Şirin ve partililer katıldı.
Genel Başkan Karamollaoğlu, iftar sonrası yaptığı konuşmada, İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde kan ve gözyaşının hakim olduğunu ifade ederek, ramazana bu şekilde girmenin üzüntüsünü yaşadıklarını söyledi.
İslam ülkelerinde akan kan ve göz yaşından emperyalist emelleri olan ülkelerin sorumlu olduğunu aktaran Karamollaoğlu, şunları kaydetti:
'Bir türlü kendi dertlerimizi kendimiz çözemiyoruz. Prensip itibarıyla problemlerimizi savaşarak değil, barış ortamında çözmemiz lazım. Çatışarak değil, konuşarak diyalogla çözmeliyiz. Ne yazık ki sömürmeyi huy haline getiren, hakkı ve adaletin üstünlüğünü değil, kendi menfaatlerini önde tutan, demokrasiyi, insan haklarını sadece işlerine yaradığı zaman dile getiren ülkeler bizim yaralarımıza derman olamazlar. Problemlerimizi çözmek istiyorsak her ülke önce kendi içerisinde birliğini sağlayıp, güçlü bir ekonomi tesis etmelidir. Sonrasında da ezilen, yok edilmeye çalışılan, sömürülen diğer ülkelerle bir araya gelip müsebbiplerine karşı birlikte hareket etmelidir. Orta Doğu'da Amerika'nın, Rusya'nın ne işi var? Bu bölgeyi tanzim etmeye geliyorlar. Huzur olsun diye gelmiyorlar. Demokrasi umurlarında değil. İşte Mısır; bir zamanlar demokrasi vardı, o gitti diktatörlük geldi. Sadece İslam alemi değil, bütün mazlum ülkeleri bir araya getirip bu yanlış gidişe 'dur' diyecek Milli Görüş'tür. Bazılarına hayal gibi gelse de biz eğer bir yerde inanç varsa çare de vardır diye inanıyoruz.'