Anadolu'daki İlk Türk Camisi Açıklaması Ebul Menuçehr
Kars Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, Kars’a 45 kilometre uzaklıkta Anı’da bulunan Ebul Menuçerh Camii’nin Anadolu’da bilinen ilk Türk camisi olduğunu belirtti.
Kop, minaresinde Kufi yazı stiyle ‘Bismillah’ yazan Anadolu’daki ilk Türk camisinin, 1064 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Anı kentini fethetmesinden sonra Anı Beyi olarak atadığı Menuçehr tarafından 1072 yılında dikdörtgen planlı iki katlı olarak yapıldığını, caminin tavanında Selçuklu dönemi yıldız motifleri bulunduğunu ve sekizgen köşeli minareye 99 basamaklı merdivenle çıkıldığını söyledi.
Ebul Menucerh Camii’nin Anadolu’da yapılan ilk Türk camisi olduğuna dikkat çeken KAÜ Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, "Ebul Menucerh Camii Anadolu’da bilinen ilk Türk camisidir. Buna giriş yapmadan önce şunu ifade etmekte fayda var. Evliya Çelebi Kars’a geldiğinde, 17. yüzyılın ikinci çeyreğinde, 45 tane tarihi camiden bahsediyor. Sonrasında bizim Kars’ın yetiştirdiği en büyük duayenlerden Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu, 75 tane hatta 77 tarihi camiden bahsediyor. Bunların içerisinde elbetteki her birinin anısı olmakla beraber, bugün toplam 7 tane cami ayakta. 2 tane de sonran onarıldıkları için isimleri eskidir diye dahil edilince 9 tane cami var. Fakat Ebul Menucerh özelliği başka. UNESCO’nun Türkiye’de neredeyse ilk ibadethane olarak koruma altına aldığı Sivas Divriği Ulu Cami’den, ya da Diyarbakır’daki Ulu Cami’den daha da eski, daha da geçmişe sahip olan bir camidir" dedi.
"Minare 99 basamak"
"Minare 99 basamak, niye 99 basamak? Çünkü Esma-ül Hüsna, Rabbimin 99 tane isminden dolayı. Her 33 merdivende bir küçücük de olsa bir havalandırma boşluğu var" diyen Kop, "Şimdi bu cami için söylenen şey şu; 1064 tarihinde Kars Anı alınıp, Malazgirt Savaşı’ndan 7 sene önce buraya dahil olunduğunda, girildiğinde Şeddadilere Ebul Evsar’ın oğlu olan Menuçerh’re burayı bırakıp gittiğinde birçok yatırımda bulunmaya başlamış, fakat kendisinin ilk yaptığı şey ibadethane. Kaynaklarda, ‘1086 yılında ilk kez kuruldu’ denilmiş olsa da ama eldeki belge ve bilgilere ışığında 1072 yılında bitirilen, Malazgirt’ten sonra Anadolu’nun Türklere açılan kapısından sonra bizim ibadethanemizin, kıblemizin olduğu yer açısından önemli. Fakat şöyle bir iddia var. Hemen sol tarafımızda bir İpek Yolu Köprüsü var. İpek Yolu Köprüsü ki iki katlı bir İpek Yolu Köprüsü. Anadolu’daki İpek Yolu’nun girişini tasdiklemesi bakımından muazzam. Deniliyor ki bu kadar muazzam bir konumda olması tam Arpaçay Nehri’ne konuşlandırılmış olması bakımından gümrük binası olarak kullanılmaktadır. Fakat bu sadece bir söylentidir. Elde bilgi yoktur. Yine Ermeni kaynaklarında, ‘Türkler asla bir yapı yapamaz. Baştan aşağıya, burası bir kiliseydi, bunlar kiliseyi yıktılar onu yaptılar’ deniliyor. Ama maalesef temelden itibaren bakıldığında bununda böyle olduğunu söylemek, ya da doğrulamak imkansız bir şey. Bu caminin farklı özelliklerinden birisi şu, biz Türkler gerçekten bir şey yaptığımızda dört dörtlük yapmaya gayret ediyoruz. Minare 99 basamak, niye 99 basamak? Çünkü Esma-ül Hüsna, Rabbimin 99 tane isminden dolayı. Her 33 merdiven de bir küçücük de olsa bir havalandırma boşluğu var. 1847 yılına gelinceye kadar fark edilmemiş ama o tarihte Khanikof isminde birisini, hatta Barthold, meşhur tarihçi Barthold’un da tespitlerinde var bu. Kufi yazıyla ‘Bismillah’ yazıyor. Bu da çok ilginçtir tam 66’ncı merdivene neredeyse hemen hemen tekabil ediyor. Yine Türklere ait olan, camiye kazandırılan bir sanat tarihi açısından yapı var şerefe ve maalesef şerefeden ötesi yok, kırılmış, yok olmuş, yıkılmış. Çünkü burası serhat. Serhat demek sadece sınır demek değil. Başşehir demek. Bundan dolayı baş sınır demek. Burada Huriler var, burada Persler var, burada İskitler var, burada Parklar var, burada Karakoyunlular, Timurlar, Moğollar, Selçuklular, aklınıza kim gelirse var. En son Osmanlı var. Ama burası çok fazla istilaya uğramış. Yakılıp, yıkılmış. Bir de tabi doğal afetler var. Neler var. Deprem var" diye konuştu.
"Farklı Türk devletlerinin özelliklerini barındırıyor"
Minarenin farklı Türk devletlerinin özelliğini barındırdığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, "Yıldızları kullanmış, Selçukluları barındırıyor. Ama sekizgen minaresinin Allah’ın 99 ismine atfen yapılan basamakların haricinde Gaznelilerin, Hindistan’da, Afganistan’da, Pakistan taraflarında İslamiyet’in yayılmasında vesile olan Türk Devleti, Gaznelilerin Zafer Anıtı’nın aynısı görünümünde olması bakımından bu da çok elzemdir. Bunu da söylemek lazım. 4 tane penceresi var. Buradaki Arpaçay’a bakan ki Aras’ın en büyük iki kolundan bir tanesi, 4 tane penceresinin olmuş olduğu ve nehre bakan kısım medrese olarak kullanılmış. Kapıları gittikçe alçalmaktadır. İşte gömülü durumda bulunan nehre bakan kısımda gömülü durumda olan yer medrese olarak kullanılmıştır. Bu arada hemen şunu da belirtmekte fayda var. Sultan Alparslan’ın Anı’yı fethinden sonra 1064 tarihinde geldiğinde ilk cuma namazının kılındığı yer olarak belirtildiği cami bu değildir. Çünkü burada Meryem Ana Katedral olarak bilinen büyük bir kilise var. Sonradan Fethiye Camisi olarak değiştirilmiştir. Herkesin de takdiridir. Birden fazla farklı dine mensup ibadethaneden en büyüğü camiye çevrilir. Fethedildiği için de buna Fethiye denir. Kars’ta iki tane vardır. Biri şehir merkezinde, biriside burada. Meryem Ana Katedrali olarak bilinen Fethiye Camii hemen bu Ebul Menuçehr Camisi’nin tam arkasına düşmektedir. Orada namaz kılınmıştır. İlk namaz kılınan yer burası değildir. Buranın özelliği tekrarlıyorum. Anadolu’daki ilk Türk camisidir. Gerek Sivas Divriği’deki Ulu Cami’den, gerek Diyarbakır’daki Ulu Cami’den daha önce olan bir Türk Camisidir. Yıl 1072 bunu belirtmekte fayda var" dedi.
Kars’a 45 kilometre uzaklıktaki Ani Antik Kenti’nde bulunan Ebul Menuçehr Camii, Orta Asya Türk Mimarisinin izlerini taşıyor. Kırmızı ve siyah renkli düzgün tüf taşlarıyla inşa edilen cami, UNESCO’nun Türkiye’de ilk ibadethane olarak koruma altına aldığı Sivas Divriği Ulu Cami’den, Diyarbakır’daki Ulu Cami’den daha da eski ve daha geçmişe sahip bulunuyor.
Kaynak: İHA
Ebul Menucerh Camii’nin Anadolu’da yapılan ilk Türk camisi olduğuna dikkat çeken KAÜ Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, "Ebul Menucerh Camii Anadolu’da bilinen ilk Türk camisidir. Buna giriş yapmadan önce şunu ifade etmekte fayda var. Evliya Çelebi Kars’a geldiğinde, 17. yüzyılın ikinci çeyreğinde, 45 tane tarihi camiden bahsediyor. Sonrasında bizim Kars’ın yetiştirdiği en büyük duayenlerden Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu, 75 tane hatta 77 tarihi camiden bahsediyor. Bunların içerisinde elbetteki her birinin anısı olmakla beraber, bugün toplam 7 tane cami ayakta. 2 tane de sonran onarıldıkları için isimleri eskidir diye dahil edilince 9 tane cami var. Fakat Ebul Menucerh özelliği başka. UNESCO’nun Türkiye’de neredeyse ilk ibadethane olarak koruma altına aldığı Sivas Divriği Ulu Cami’den, ya da Diyarbakır’daki Ulu Cami’den daha da eski, daha da geçmişe sahip olan bir camidir" dedi.
"Minare 99 basamak"
"Minare 99 basamak, niye 99 basamak? Çünkü Esma-ül Hüsna, Rabbimin 99 tane isminden dolayı. Her 33 merdivende bir küçücük de olsa bir havalandırma boşluğu var" diyen Kop, "Şimdi bu cami için söylenen şey şu; 1064 tarihinde Kars Anı alınıp, Malazgirt Savaşı’ndan 7 sene önce buraya dahil olunduğunda, girildiğinde Şeddadilere Ebul Evsar’ın oğlu olan Menuçerh’re burayı bırakıp gittiğinde birçok yatırımda bulunmaya başlamış, fakat kendisinin ilk yaptığı şey ibadethane. Kaynaklarda, ‘1086 yılında ilk kez kuruldu’ denilmiş olsa da ama eldeki belge ve bilgilere ışığında 1072 yılında bitirilen, Malazgirt’ten sonra Anadolu’nun Türklere açılan kapısından sonra bizim ibadethanemizin, kıblemizin olduğu yer açısından önemli. Fakat şöyle bir iddia var. Hemen sol tarafımızda bir İpek Yolu Köprüsü var. İpek Yolu Köprüsü ki iki katlı bir İpek Yolu Köprüsü. Anadolu’daki İpek Yolu’nun girişini tasdiklemesi bakımından muazzam. Deniliyor ki bu kadar muazzam bir konumda olması tam Arpaçay Nehri’ne konuşlandırılmış olması bakımından gümrük binası olarak kullanılmaktadır. Fakat bu sadece bir söylentidir. Elde bilgi yoktur. Yine Ermeni kaynaklarında, ‘Türkler asla bir yapı yapamaz. Baştan aşağıya, burası bir kiliseydi, bunlar kiliseyi yıktılar onu yaptılar’ deniliyor. Ama maalesef temelden itibaren bakıldığında bununda böyle olduğunu söylemek, ya da doğrulamak imkansız bir şey. Bu caminin farklı özelliklerinden birisi şu, biz Türkler gerçekten bir şey yaptığımızda dört dörtlük yapmaya gayret ediyoruz. Minare 99 basamak, niye 99 basamak? Çünkü Esma-ül Hüsna, Rabbimin 99 tane isminden dolayı. Her 33 merdiven de bir küçücük de olsa bir havalandırma boşluğu var. 1847 yılına gelinceye kadar fark edilmemiş ama o tarihte Khanikof isminde birisini, hatta Barthold, meşhur tarihçi Barthold’un da tespitlerinde var bu. Kufi yazıyla ‘Bismillah’ yazıyor. Bu da çok ilginçtir tam 66’ncı merdivene neredeyse hemen hemen tekabil ediyor. Yine Türklere ait olan, camiye kazandırılan bir sanat tarihi açısından yapı var şerefe ve maalesef şerefeden ötesi yok, kırılmış, yok olmuş, yıkılmış. Çünkü burası serhat. Serhat demek sadece sınır demek değil. Başşehir demek. Bundan dolayı baş sınır demek. Burada Huriler var, burada Persler var, burada İskitler var, burada Parklar var, burada Karakoyunlular, Timurlar, Moğollar, Selçuklular, aklınıza kim gelirse var. En son Osmanlı var. Ama burası çok fazla istilaya uğramış. Yakılıp, yıkılmış. Bir de tabi doğal afetler var. Neler var. Deprem var" diye konuştu.
"Farklı Türk devletlerinin özelliklerini barındırıyor"
Minarenin farklı Türk devletlerinin özelliğini barındırdığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, "Yıldızları kullanmış, Selçukluları barındırıyor. Ama sekizgen minaresinin Allah’ın 99 ismine atfen yapılan basamakların haricinde Gaznelilerin, Hindistan’da, Afganistan’da, Pakistan taraflarında İslamiyet’in yayılmasında vesile olan Türk Devleti, Gaznelilerin Zafer Anıtı’nın aynısı görünümünde olması bakımından bu da çok elzemdir. Bunu da söylemek lazım. 4 tane penceresi var. Buradaki Arpaçay’a bakan ki Aras’ın en büyük iki kolundan bir tanesi, 4 tane penceresinin olmuş olduğu ve nehre bakan kısım medrese olarak kullanılmış. Kapıları gittikçe alçalmaktadır. İşte gömülü durumda bulunan nehre bakan kısımda gömülü durumda olan yer medrese olarak kullanılmıştır. Bu arada hemen şunu da belirtmekte fayda var. Sultan Alparslan’ın Anı’yı fethinden sonra 1064 tarihinde geldiğinde ilk cuma namazının kılındığı yer olarak belirtildiği cami bu değildir. Çünkü burada Meryem Ana Katedral olarak bilinen büyük bir kilise var. Sonradan Fethiye Camisi olarak değiştirilmiştir. Herkesin de takdiridir. Birden fazla farklı dine mensup ibadethaneden en büyüğü camiye çevrilir. Fethedildiği için de buna Fethiye denir. Kars’ta iki tane vardır. Biri şehir merkezinde, biriside burada. Meryem Ana Katedrali olarak bilinen Fethiye Camii hemen bu Ebul Menuçehr Camisi’nin tam arkasına düşmektedir. Orada namaz kılınmıştır. İlk namaz kılınan yer burası değildir. Buranın özelliği tekrarlıyorum. Anadolu’daki ilk Türk camisidir. Gerek Sivas Divriği’deki Ulu Cami’den, gerek Diyarbakır’daki Ulu Cami’den daha önce olan bir Türk Camisidir. Yıl 1072 bunu belirtmekte fayda var" dedi.
Kars’a 45 kilometre uzaklıktaki Ani Antik Kenti’nde bulunan Ebul Menuçehr Camii, Orta Asya Türk Mimarisinin izlerini taşıyor. Kırmızı ve siyah renkli düzgün tüf taşlarıyla inşa edilen cami, UNESCO’nun Türkiye’de ilk ibadethane olarak koruma altına aldığı Sivas Divriği Ulu Cami’den, Diyarbakır’daki Ulu Cami’den daha da eski ve daha geçmişe sahip bulunuyor.