28. Mekanize Tugayı Personeli Hakkındaki 'Darbe' Soruşturması (2)
İddianameden: 'Sivil halk, zırhlı araç ve tankları durdurdukları yerlerde şüphelileri darbeden vazgeçirmek için iknaya çalışmış, gerçekleştirdikleri olayın bir askeri darbe olduğunu, bu olaylara karışmamalarını söylemiş, saatlerce dil döküp yalvararak bu işten vazgeçirmeye çalışmışlardır' 'Şüpheliler, söylenenlere aldırış etmemiş, kurulan barikatlara rağmen zırhlı araç ve tanklarla kişilerin mallarına zarar verip, sivil halka ateş açarak yollarına devam etmiş, haşhaş almış gibi bilinçsiz ve robot gibi kurgulanmış şekilde hareket etmişlerdir'.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında, Mamak'taki 28. Mekanize Tugayı personelinin, Mesut Yağan isimli sivil vatandaşın öldürülmesinin de arasında bulunduğu eylemlere ilişkin 38 asker hakkında hazırladığı iddianamede, olay gecesi sivil halkın, zırhlı araç ve tankları durdurdukları yerlerde şüphelileri darbeden vazgeçirmek için iknaya çalıştıkları belirtilerek, 'Şüpheliler, söylenenlere aldırış etmemiş, kurulan barikatlara rağmen zırhlı araç ve tanklarla kişilerin mallarına zarar verip, sivil halka ateş açarak yollarına devam etmiş, haşhaş almış gibi bilinçsiz ve robot gibi kurgulanmış şekilde hareket etmişlerdir.' ifadeleri kullanıldı.
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin değerlendirmeye başladığı iddianamedeki 'olayların hukuki incelemesi' başlığı altında, darbe girişimi sırasında, şüphelilerin zırhlı araç ve tanklarla geçişini engellemek için sivil halkın yollarda toplandığı, yolu kapatıp barikatlar kurdukları, kendilerini zırhlı araç ve tanklara siper etmeye çalıştıkları ifade edildi.
İddianamede, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
'Bütün bu engelleme gayretini şüphelilerin gördükleri, sivil halkın, zırhlı araç ve tankları durdurdukları yerlerde şüphelileri darbeden vazgeçirmek için iknaya çalıştığı, gerçekleştirdikleri olayın bir askeri darbe olduğunu, bu olaylara karışmamalarını söyledikleri, saatlerce dil döküp yalvararak bu işten vazgeçirmeye çalıştıkları, şüphelilerin söylenenlere aldırış etmediği, kurulan barikatlara rağmen zırhlı araç ve tanklarla kişilerin mallarına zarar verip, sivil halka ateş açarak yollarına devam ettikleri, haşhaş almış gibi bilinçsiz ve robot gibi kurgulanmış şekilde hareket ettikleri, kendilerine engel olmaya çalışan masum sivil insanları katlettikleri, kamera görüntülerinde şüphelilerin ellerindeki silahları sivil halka karşı gözleri dönmüş şekilde vahşice acımadan kullandıkları anlaşılmıştır.'
İddianamede, şüphelilerin tamamında cep telefonu bulunduğu, aile ve arkadaşlarıyla görüştükleri, sosyal medyaya ulaştıkları bildirildi. Şüphelilerin askeri bir darbe olduğunu ve olağanüstülüğün bundan kaynaklandığını bildikleri ifade edilen iddianamede, buna rağmen kasten darbenin içinde yer aldıkları kaydedildi.
- Yağan'ın yakınlarının beyanları
İddianamede, darbe girişimine karşı çıktığı sırada, şüphelilerce şehit edilen sivil vatandaş Mesut Yağan'ın babası Metin Yağan ve eşi Tuğçe Vildan Yağan'ın soruşturma aşamasında alınan beyanları aktarıldı.
Buna göre, şikayetçi Metin Yağan, iki oğlu ve geliniyle birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısına uyarak askeri darbeyi önlemek için geldikleri Genelkurmay Başkanlığı ile TBMM arasında, tank ve zırhlı personel taşıyıcılara engel olmak istediklerini belirtti.
Tank sürücüsünün namluyu sağa sola çevirerek yaklaşmalarına engel olduğunu ifade eden Yağan, zırhlı personel taşıyıcılardan birinin üzerine oğluyla çıktıklarını, araç içerisindeki askerlere teslim olmalarını, askeri darbeye karşı Cumhurbaşkanının halkı sokağa çağırdığını defalarca anlattıklarını, yaptıklarından vazgeçirmek için yalvardıklarını, ancak askerlerin vazgeçmediğini anlattı.
Yağan, zırhlı personel taşıyıcı (ZPT) içerisinden dışarı çıkardıkları bir askerin tekrar araca girdiğini söyleyerek, helikopterden ve ZPT üzerinden makineli tüfekle ateş açıldığını, halkın korunmak için dağıldığını ifade etti.
Ateşin kesilmesi üzerine tekrar ZPT üzerine çıktıklarını, araçtaki askerlerin makineli tüfekle ateş açmaya başladığını kaydeden Yağan, bu sırada oğlunun vurulduğunu, gelini ve diğer oğlunun onu hastaneye götürdüklerini, kendisinin ise olay yerinde kaldığını söyledi.
ZPT'nin üzerine çıkıp uğraşmaya devam ettiğini, askerlere yumrukla saldırdığını ifade eden Yağan, motor kapağı vatandaşlarca açılan aracın radyatör hortumunun koparıldığını ve aracın hareket edemez hale geldiğini aktardı.
Yağan, hastaneye gittiğinde oğlunun öldüğünü öğrendiğini söyledi ve ZPT'deki askerlerden şikayetçi oldu.
Şikayetçi Tuğçe Vildan Yağan da Cumhurbaşkanının çağrısı üzerine eşiyle Kızılay'a gittiğini anlatarak, Genelkurmay Başkanlığı önünde tanklar gördüklerini anlattı.
Eşinin tankın üzerine çıktığını, bir askeri omuzlarından tutup kaldırdığını, askerin elindeki tüfekle eşinin göğsüne vurarak ittiğini kaydeden Tuğçe Vildan Yağan, eşinin yere, ayaklarının yanına düştüğünü bildirdi.
Yağan, eşinin ölümüne sebep olanlardan şikayetçi oldu.
İddianamede, incelenen görüntülere göre, maktul Mesut Yağan'ı vuran kişinin bulunduğu ZPT'nin 092278 plakalı olduğu kaydedildi. ZPT'yi şüphelilerden piyade er Emrah Ersever'in kullandığı, şüphelilerden Abdurrahman Koçoğlu'nun ise araç komutanı olarak araca bindiğinin belirlendiği aktarılan iddianamede, şüphelilerin beyanlarına göre, bu zırhlı araçtaki şüphelilerden Muhammed Mete dışındakilerin dönüşümlü olarak piyade tüfeği ile havaya ve siviller üzerine ateş açtıklarına, bu sırada hedef alınan maktul Yağan'ın öldüğüne dikkat çekildi.
Olayların seri şekilde gelişmesi nedeniyle Yağan'ı kimin vurduğunun kesin olarak belli olmadığının altı çizilerek, Yağan'ın ölümünden, sivillere ateş eden şüphelilerin hepsinin sorumlu olduğu anlatıldı.
- İstenen cezalar
İddianamede, Genelkurmay Başkanlığı karargahı çevresine toplanan sivil kimseleri korkutup uzaklaştırmak maksadıyla şüphelilerin makineli tüfeklerle ateş açarak, genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak suçunu oluşturduğu ifade edildi. Suçun askeri darbeye teşebbüs sırasında, terör amaçlı olarak işlendiğine dikkat çekilen iddianamede, şüphelilerin bu suç için 9'ar aydan 4 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası talep edildi.
Maktul Mesut Yağan'ı anayasayı ihlal suçunu işleyebilmek için kasten ateşli silahla, birlikte öldüren şüpheliler Abdurrahman Koçoğlu, Oğuz Coşkun, Mahsun Sakat, Fatih Yıldırım, Muhammet Mete, Emrah Ersever hakkında da bu suç için de ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyor. İddianamede, anayasayı ihlale teşebbüs suçundan bütün şüpheliler için ise yine ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılmaları isteminde bulunuldu.
(Bitti)
Kaynak: AA
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin değerlendirmeye başladığı iddianamedeki 'olayların hukuki incelemesi' başlığı altında, darbe girişimi sırasında, şüphelilerin zırhlı araç ve tanklarla geçişini engellemek için sivil halkın yollarda toplandığı, yolu kapatıp barikatlar kurdukları, kendilerini zırhlı araç ve tanklara siper etmeye çalıştıkları ifade edildi.
İddianamede, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
'Bütün bu engelleme gayretini şüphelilerin gördükleri, sivil halkın, zırhlı araç ve tankları durdurdukları yerlerde şüphelileri darbeden vazgeçirmek için iknaya çalıştığı, gerçekleştirdikleri olayın bir askeri darbe olduğunu, bu olaylara karışmamalarını söyledikleri, saatlerce dil döküp yalvararak bu işten vazgeçirmeye çalıştıkları, şüphelilerin söylenenlere aldırış etmediği, kurulan barikatlara rağmen zırhlı araç ve tanklarla kişilerin mallarına zarar verip, sivil halka ateş açarak yollarına devam ettikleri, haşhaş almış gibi bilinçsiz ve robot gibi kurgulanmış şekilde hareket ettikleri, kendilerine engel olmaya çalışan masum sivil insanları katlettikleri, kamera görüntülerinde şüphelilerin ellerindeki silahları sivil halka karşı gözleri dönmüş şekilde vahşice acımadan kullandıkları anlaşılmıştır.'
İddianamede, şüphelilerin tamamında cep telefonu bulunduğu, aile ve arkadaşlarıyla görüştükleri, sosyal medyaya ulaştıkları bildirildi. Şüphelilerin askeri bir darbe olduğunu ve olağanüstülüğün bundan kaynaklandığını bildikleri ifade edilen iddianamede, buna rağmen kasten darbenin içinde yer aldıkları kaydedildi.
- Yağan'ın yakınlarının beyanları
İddianamede, darbe girişimine karşı çıktığı sırada, şüphelilerce şehit edilen sivil vatandaş Mesut Yağan'ın babası Metin Yağan ve eşi Tuğçe Vildan Yağan'ın soruşturma aşamasında alınan beyanları aktarıldı.
Buna göre, şikayetçi Metin Yağan, iki oğlu ve geliniyle birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısına uyarak askeri darbeyi önlemek için geldikleri Genelkurmay Başkanlığı ile TBMM arasında, tank ve zırhlı personel taşıyıcılara engel olmak istediklerini belirtti.
Tank sürücüsünün namluyu sağa sola çevirerek yaklaşmalarına engel olduğunu ifade eden Yağan, zırhlı personel taşıyıcılardan birinin üzerine oğluyla çıktıklarını, araç içerisindeki askerlere teslim olmalarını, askeri darbeye karşı Cumhurbaşkanının halkı sokağa çağırdığını defalarca anlattıklarını, yaptıklarından vazgeçirmek için yalvardıklarını, ancak askerlerin vazgeçmediğini anlattı.
Yağan, zırhlı personel taşıyıcı (ZPT) içerisinden dışarı çıkardıkları bir askerin tekrar araca girdiğini söyleyerek, helikopterden ve ZPT üzerinden makineli tüfekle ateş açıldığını, halkın korunmak için dağıldığını ifade etti.
Ateşin kesilmesi üzerine tekrar ZPT üzerine çıktıklarını, araçtaki askerlerin makineli tüfekle ateş açmaya başladığını kaydeden Yağan, bu sırada oğlunun vurulduğunu, gelini ve diğer oğlunun onu hastaneye götürdüklerini, kendisinin ise olay yerinde kaldığını söyledi.
ZPT'nin üzerine çıkıp uğraşmaya devam ettiğini, askerlere yumrukla saldırdığını ifade eden Yağan, motor kapağı vatandaşlarca açılan aracın radyatör hortumunun koparıldığını ve aracın hareket edemez hale geldiğini aktardı.
Yağan, hastaneye gittiğinde oğlunun öldüğünü öğrendiğini söyledi ve ZPT'deki askerlerden şikayetçi oldu.
Şikayetçi Tuğçe Vildan Yağan da Cumhurbaşkanının çağrısı üzerine eşiyle Kızılay'a gittiğini anlatarak, Genelkurmay Başkanlığı önünde tanklar gördüklerini anlattı.
Eşinin tankın üzerine çıktığını, bir askeri omuzlarından tutup kaldırdığını, askerin elindeki tüfekle eşinin göğsüne vurarak ittiğini kaydeden Tuğçe Vildan Yağan, eşinin yere, ayaklarının yanına düştüğünü bildirdi.
Yağan, eşinin ölümüne sebep olanlardan şikayetçi oldu.
İddianamede, incelenen görüntülere göre, maktul Mesut Yağan'ı vuran kişinin bulunduğu ZPT'nin 092278 plakalı olduğu kaydedildi. ZPT'yi şüphelilerden piyade er Emrah Ersever'in kullandığı, şüphelilerden Abdurrahman Koçoğlu'nun ise araç komutanı olarak araca bindiğinin belirlendiği aktarılan iddianamede, şüphelilerin beyanlarına göre, bu zırhlı araçtaki şüphelilerden Muhammed Mete dışındakilerin dönüşümlü olarak piyade tüfeği ile havaya ve siviller üzerine ateş açtıklarına, bu sırada hedef alınan maktul Yağan'ın öldüğüne dikkat çekildi.
Olayların seri şekilde gelişmesi nedeniyle Yağan'ı kimin vurduğunun kesin olarak belli olmadığının altı çizilerek, Yağan'ın ölümünden, sivillere ateş eden şüphelilerin hepsinin sorumlu olduğu anlatıldı.
- İstenen cezalar
İddianamede, Genelkurmay Başkanlığı karargahı çevresine toplanan sivil kimseleri korkutup uzaklaştırmak maksadıyla şüphelilerin makineli tüfeklerle ateş açarak, genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak suçunu oluşturduğu ifade edildi. Suçun askeri darbeye teşebbüs sırasında, terör amaçlı olarak işlendiğine dikkat çekilen iddianamede, şüphelilerin bu suç için 9'ar aydan 4 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası talep edildi.
Maktul Mesut Yağan'ı anayasayı ihlal suçunu işleyebilmek için kasten ateşli silahla, birlikte öldüren şüpheliler Abdurrahman Koçoğlu, Oğuz Coşkun, Mahsun Sakat, Fatih Yıldırım, Muhammet Mete, Emrah Ersever hakkında da bu suç için de ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyor. İddianamede, anayasayı ihlale teşebbüs suçundan bütün şüpheliler için ise yine ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılmaları isteminde bulunuldu.
(Bitti)