'Düzenli Kontrolle Dişinizden Ve Paranızdan Olmayın'
Hospitadent Diş Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Selvi: 'İhmal edilen ve önemsenmeyen bir çürük dişe dolgu yapılmadığında diş kaybedilebiliyor. Kaybedilen dişin yerine yeni bir diş (implant) yapmanın maliyeti dolgunun 23 katına denk geliyor' 'Sağlıklı diş ve diş etlerine sahip olmanın temel şartı ağız ve diş hijyenine önem vermektir. Düzenli kontrole giderseniz dişinizden de paranızda da olmazsınız' 'Türkiye'de ağız ve diş sağlığı yeterince önemsenmediği ve koruyucu önlemler alınmadığı için dişle ilgili maddi ve manevi olumsuzluklar ortaya çıkıyor'
Hospitadent Diş Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı diş hekimi Ahmet Selvi, ihmal edilen ve önemsenmeyen bir çürük dişin dolgu yapılmadığında kaybedildiğini, yerine yapılacak implantın dolgu maliyetinin 23 katına denk geldiğini belirterek, "Düzenli kontrole giderseniz dişinizden de paranızda da olmazsınız." dedi.
Selvi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de halkın ağız ve diş sağlığını yeterince önemsemediğini kaydederek, koruyucu önlemler alınmadığı için dişle ilgili maddi ve manevi olumsuzluklar ortaya çıktığını söyledi.
Diş sağlığı yeterince önemsenmediğinde ve hafife alındığında bir çürükten üreyen ve tüm vücuda hızlıca yayılan bakterilerin bağışıklık sistemini zayıflattığını ifade eden Selvi, sonrasında ülsere, romatizmaya, kalp-damar hastalıklarına, hatta kansere bile neden olabildiğini vurguladı.
İhmal edilen ve önemsenmeyen bir çürük dişe dolgu yapılmadığında onun kaybedilebildiğini dile getiren Selvi, kaybedilen dişin yerine yeni bir diş yani implant yapmanın maliyetinin dolgunun 23 katına denk geldiğini aktardı.
Selvi, sağlıklı diş ve diş etlerine sahip olmanın temel şartının ağız ve diş hijyenine önem vermek olduğunun altını çizerek, "Düzenli kontrole giderseniz dişinizden de paranızda da olmazsınız." diye konuştu.
Diş ve diş eti hastalıklarından korunmak için yapılabilecek en basit tedavi yönteminin "doğru fırçalama teknikleri, diş ipi ve arayüz fırçası kullanmak" olduğunu vurgulayan Selvi, ayrıca dişler sağlıklıyken 6 ayda bir düzenli olarak diş hekimine kontrole gidilmesi gerektiğini ifade etti.
Selvi, ağız ve diş sağlığının öneminin farkındalığında olan ülkelerde diş hekimine 6 ayda bir gitme zorunluluğunun bulunduğunu belirterek, Türkiye'de ortalama 2 yılda bir defa diş hekimi kontrolüne gidildiğini söyledi.
Ahmet Selvi, zorunlu kontrollerin diş problemlerini büyük oranda azalttığını bildirdi.
- "Her 2 evden birinde diş fırçası yok"
Selvi, Türkiye'de her iki evden birinde diş fırçası olmadığını belirterek, aynı zamanda Türkiye'de diş fırçası satın alma sıklığının Avrupa ülkelerine göre çok düşük olduğunu vurguladı.
Her 4 kişiden birisinin ağız kokusu problemi yaşadığını dile getiren Selvi, bireysel hijyen alışkanlıklarının yetersiz olduğunu aktardı.
Selvi, Türkiye'de her 10 kişiden 9'unda çürük ve diş eti problemi bulunduğunu kaydederek, "Diş ve diş eti hastalıkları dünyada olduğu gibi ülkemizde de en yaygın sağlık problemleri arasında gelmektedir." dedi.
Kontroller sayesinde problemlerin anında çözülebileceğini dile getiren Selvi, ayrıca ileride oluşabilecek sistematik rahatsızlıkların da önüne geçilebileceğini bildirdi.
- "65 yaş üstünden dişsizlik oranı yüzde 65"
Selvi, diş hekimini ziyaret etmemekteki önemli etkenlerden birisinin de "diş hekimi korkusu" olduğunu belirterek, genellikle çocuk yaşlarda edinilen olumsuz tecrübelerin yetişkinliğe kadar devam ettiğini ve bu durumun da ağız ve diş sağlığının ihmalinde önemli bir rol oynadığını bildirdi.
Ahmet Selvi, "Burada anne-babaların erken yaşta çocuklarını diş hekimi ile tanıştırması korkunun oluşmasını engeller, tedaviye gerek kalmadan koruyucu önlemlerle diş sağlığı hijyeninin çocuk yaşta kazandırılmasıyla gelecek nesillerin sağlıklı ağız ve diş sağlığına sahip olmalarını sağlar." diye konuştu.
Günde en az iki kez dişlerin fırçalanması gerektiğinin altını çizen Selvi, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yapılan araştırmalara göre ülkemizde 65 yaş üstü dişsizlik oranı yüzde 65'lerde. Bu durum yetişkinler ve yaşlılarda yaşam kalitesini düşürmekte, fonksiyonel kayıplara, estetik kaygılara, fonetik bozukluğuna, psikolojik etkilere kadar birçok olumsuzluğa sebebiyet vermektedir. Dişsizliğin, psikolojik ve sosyal huzura etkisi olduğu, tat almayı, iletişimi, sosyal ilişkileri ve diğer günlük aktiviteleri azalttığı görülmüştür.
Araştırmacılar yetişkinlerin diş kayıplarına olan reaksiyonlarını, öz-güven kaybı ve öz-imaj değişimi, yoksunluk, görünüşlerinden hoşnutsuzluk ve kendilerini daha ileri yaşlarda algılama şeklinde sıralamışlardır."
Kaynak: AA
Selvi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de halkın ağız ve diş sağlığını yeterince önemsemediğini kaydederek, koruyucu önlemler alınmadığı için dişle ilgili maddi ve manevi olumsuzluklar ortaya çıktığını söyledi.
Diş sağlığı yeterince önemsenmediğinde ve hafife alındığında bir çürükten üreyen ve tüm vücuda hızlıca yayılan bakterilerin bağışıklık sistemini zayıflattığını ifade eden Selvi, sonrasında ülsere, romatizmaya, kalp-damar hastalıklarına, hatta kansere bile neden olabildiğini vurguladı.
İhmal edilen ve önemsenmeyen bir çürük dişe dolgu yapılmadığında onun kaybedilebildiğini dile getiren Selvi, kaybedilen dişin yerine yeni bir diş yani implant yapmanın maliyetinin dolgunun 23 katına denk geldiğini aktardı.
Selvi, sağlıklı diş ve diş etlerine sahip olmanın temel şartının ağız ve diş hijyenine önem vermek olduğunun altını çizerek, "Düzenli kontrole giderseniz dişinizden de paranızda da olmazsınız." diye konuştu.
Diş ve diş eti hastalıklarından korunmak için yapılabilecek en basit tedavi yönteminin "doğru fırçalama teknikleri, diş ipi ve arayüz fırçası kullanmak" olduğunu vurgulayan Selvi, ayrıca dişler sağlıklıyken 6 ayda bir düzenli olarak diş hekimine kontrole gidilmesi gerektiğini ifade etti.
Selvi, ağız ve diş sağlığının öneminin farkındalığında olan ülkelerde diş hekimine 6 ayda bir gitme zorunluluğunun bulunduğunu belirterek, Türkiye'de ortalama 2 yılda bir defa diş hekimi kontrolüne gidildiğini söyledi.
Ahmet Selvi, zorunlu kontrollerin diş problemlerini büyük oranda azalttığını bildirdi.
- "Her 2 evden birinde diş fırçası yok"
Selvi, Türkiye'de her iki evden birinde diş fırçası olmadığını belirterek, aynı zamanda Türkiye'de diş fırçası satın alma sıklığının Avrupa ülkelerine göre çok düşük olduğunu vurguladı.
Her 4 kişiden birisinin ağız kokusu problemi yaşadığını dile getiren Selvi, bireysel hijyen alışkanlıklarının yetersiz olduğunu aktardı.
Selvi, Türkiye'de her 10 kişiden 9'unda çürük ve diş eti problemi bulunduğunu kaydederek, "Diş ve diş eti hastalıkları dünyada olduğu gibi ülkemizde de en yaygın sağlık problemleri arasında gelmektedir." dedi.
Kontroller sayesinde problemlerin anında çözülebileceğini dile getiren Selvi, ayrıca ileride oluşabilecek sistematik rahatsızlıkların da önüne geçilebileceğini bildirdi.
- "65 yaş üstünden dişsizlik oranı yüzde 65"
Selvi, diş hekimini ziyaret etmemekteki önemli etkenlerden birisinin de "diş hekimi korkusu" olduğunu belirterek, genellikle çocuk yaşlarda edinilen olumsuz tecrübelerin yetişkinliğe kadar devam ettiğini ve bu durumun da ağız ve diş sağlığının ihmalinde önemli bir rol oynadığını bildirdi.
Ahmet Selvi, "Burada anne-babaların erken yaşta çocuklarını diş hekimi ile tanıştırması korkunun oluşmasını engeller, tedaviye gerek kalmadan koruyucu önlemlerle diş sağlığı hijyeninin çocuk yaşta kazandırılmasıyla gelecek nesillerin sağlıklı ağız ve diş sağlığına sahip olmalarını sağlar." diye konuştu.
Günde en az iki kez dişlerin fırçalanması gerektiğinin altını çizen Selvi, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yapılan araştırmalara göre ülkemizde 65 yaş üstü dişsizlik oranı yüzde 65'lerde. Bu durum yetişkinler ve yaşlılarda yaşam kalitesini düşürmekte, fonksiyonel kayıplara, estetik kaygılara, fonetik bozukluğuna, psikolojik etkilere kadar birçok olumsuzluğa sebebiyet vermektedir. Dişsizliğin, psikolojik ve sosyal huzura etkisi olduğu, tat almayı, iletişimi, sosyal ilişkileri ve diğer günlük aktiviteleri azalttığı görülmüştür.
Araştırmacılar yetişkinlerin diş kayıplarına olan reaksiyonlarını, öz-güven kaybı ve öz-imaj değişimi, yoksunluk, görünüşlerinden hoşnutsuzluk ve kendilerini daha ileri yaşlarda algılama şeklinde sıralamışlardır."