Edebiyat Festivalinde, 'Sinemaya Ömür Verenler' Paneli
Bu yıl 9'uncusu düzenlenen 'İstanbul Edebiyat Festivali'nde, 'Sinemaya ömür verenler' paneli gerçekleştirildi Yönetmen Atadeniz: ''Sinemada her şeyi ağabeyimden öğrendim. Şu an mevcudiyetimin sebebi, ağabeyimin bana bu sanatı öğretmesinden geliyor' Senarist Önal: 'Benim bütün hedefimde ve amacımda, yaşamımda, bütün gelmişimde geçmişimde ve geleceğimde, arkamda kalanların hepsinde bir yazı yazma tutkusu vardır'
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı iş birliğiyle bu yıl 9'uncusu düzenlenen "İstanbul Edebiyat Festivali"nde, "Sinemaya ömür verenler" paneli gerçekleştirildi.
Sultanahmet'teki Kızlarağası Medresesi'nde Gülcan Tezcan'ın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde konuşan yönetmen Yılmaz Atadeniz, ağabeyi Orhan Atadeniz'in teşvikiyle sinemaya tekniker olarak başladığını anlattı.
Atadeniz, ağabeyi ile sinemaya atıldığı için mutlu olduğunu aktararak, "Sinemada her şeyi ağabeyimden öğrendim. Şu an mevcudiyetimin sebebi, ağabeyimin bana bu sanatı öğretmesinden geliyor. Ben stüdyoda yetişen, ilk önce kurgudan, senkrondan, montajdan, seslendirmeden ve her şeyin önemlisi bunların senkronundan, negatif montajı dahil işlem olayları vardır, yani işin mutfağında yetiştim." dedi.
1985'te, sinemada oynayan yabancı filmlerden yüzde 50 oranında vergi alındığını, Türk filmlerden ise vergi alınmadığını ve devlet koruması altında olduğunu vurgulayan Atadeniz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu durumu ABD Başkanı duyuyor. Türkiye'ye geliyor, o zaman hükümetin başındaki isim Turgut Özal'a öyle baskılar yaptı ki Özal, mecbur kaldı ve 'Sinemada yabancı filmleri, yüzde 50'den 25'e indireceksiniz, yerli sinemada sıfır olan rüsumu yüzde 25'e çıkaracaksınız' dedi. Ve bir kanun çıkardılar, o kanun hala yürürlükte. Kanunda, 'Türkiye Cumhuriyeti, Büyük Britanya Krallığı ile Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı arasında, 26.12.1985'te 18 bin 970 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan bilim ve sermayeye değer artısı kazançları üzerinden alınan vergiler de çifte vergilendirmeyi önleme...' diye devam eden ifadelerini içeren kanun çıktı ve bu kanun 01.01.1989'da yürürlüğe girdi."
Atadeniz, 1990'dan 2017'ye kadar çekilen filmlerin sayısına dikkati çekerek, "2002'de 9 yerli film çekmişiz, 160 tane yabancı film Türkiye'ye girmiş. 2016'da 134 yerli film çekmişiz, 232 yabancı film ise Türkiye'ye girmiş ve bu filmler dublajla yapılıyor. Yunanistan'da hiçbir yabancı film, dublajlı olmaz. Yunanistanlıların nüfusu 17 milyon, 10 milyonluk seyirci buluyorlar. Biz ise 80 milyonuz, 5 milyon seyirciyi bulduğumuz zaman göbek atıyoruz." diye konuştu.
Her şeye rağmen Türkiye'deki sinema izleyicisinin iyi filmi seçtiğini belirten Atadeniz, seyircinin Türk sinemasını tercih ettiğini ve yabancı filme ilgi göstermediğini dile getirdi.
- "Bütün yaşamımda, yazı yazma tutkusu vardır"
Senarist Safa Önal ise sinema dünyasına girdiği günlerden, geldiği noktaya kadar olan süreci aktararak, yaşamı boyunca sinema ve edebiyat dünyasında mutlu bir ömür geçirdiğini söyledi.
Edebiyatla olan ilişkisi konusunda, eksiklik duygusu yaşamadığını ifade eden Önal, "Benim bütün hedefimde ve amacımda, yaşamımda, bütün gelmişimde geçmişimde ve geleceğimde, arkamda kalanların hepsinde bir yazı yazma tutkusu vardır. Durum böyle olunca edebiyat alanında öykü veya roman yazmamış olmak bir eksiklik yaratmadı." değerlendirmesinde bulundu.
Önal, yazar Peyami Safa ile hatıralarını da aktararak, şunları kaydetti:
"Babıali günlerinde Peyami Safa ile bir dostluk kurduk. Onun, Türk Düşüncesi dergisinde yazı işleri müdürlüğünü yaptım, aylık bir dergi olduğu için çalışmalarımı engellemiyordu. O dergide öyküler yayınladım. Peyami Bey'in kader arkadaşı, evinin iyi bir misafiri oldum. Ayrıca Peyami Bey ile dostluğumuz sırasında, inanılmaz şair Cahit Sıtkı Tarancı, Peyami Bey için otobiyografi kitabı yazdı, demek ki aralarında böyle bir dostluk vardı."
Yahya Kemal Beyatlı'nın "Sonbahar" isimli şiirinden, "Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur. Teşrinlerin bu hüznü geçer taa iliklere. Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere... Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarümar olur... İnsan duyar yerin dile gelmiş sükutunu... bir başka musikiye geçiş farz eder bunu..." mısralarını okuyan Önal, bu şiirde geçen "Teşrin"in manasını herkesin bilmediğine işaret ederek, "Biz bir imparatorluğun varisleriyiz. Biz Arabi ve Farisiden sözcükler almışız, onları gramere alıp, çekim yapmışız. Siz, nasıl bilinmezsiniz 'teşrin' kelimesini." dedi.
Safa Önal, panelden sonra Profil Yayınları'ndan çıkan "Ne Kadar Gamlı Bu Akşam Vakti- Safa Önal Kitabı" adlı eseri imzaladı.
"9. İstanbul Edebiyat Festivali", 2 Aralık'ta düzenlenecek ödül töreniyle sona erecek.
Kaynak: AA
Sultanahmet'teki Kızlarağası Medresesi'nde Gülcan Tezcan'ın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde konuşan yönetmen Yılmaz Atadeniz, ağabeyi Orhan Atadeniz'in teşvikiyle sinemaya tekniker olarak başladığını anlattı.
Atadeniz, ağabeyi ile sinemaya atıldığı için mutlu olduğunu aktararak, "Sinemada her şeyi ağabeyimden öğrendim. Şu an mevcudiyetimin sebebi, ağabeyimin bana bu sanatı öğretmesinden geliyor. Ben stüdyoda yetişen, ilk önce kurgudan, senkrondan, montajdan, seslendirmeden ve her şeyin önemlisi bunların senkronundan, negatif montajı dahil işlem olayları vardır, yani işin mutfağında yetiştim." dedi.
1985'te, sinemada oynayan yabancı filmlerden yüzde 50 oranında vergi alındığını, Türk filmlerden ise vergi alınmadığını ve devlet koruması altında olduğunu vurgulayan Atadeniz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu durumu ABD Başkanı duyuyor. Türkiye'ye geliyor, o zaman hükümetin başındaki isim Turgut Özal'a öyle baskılar yaptı ki Özal, mecbur kaldı ve 'Sinemada yabancı filmleri, yüzde 50'den 25'e indireceksiniz, yerli sinemada sıfır olan rüsumu yüzde 25'e çıkaracaksınız' dedi. Ve bir kanun çıkardılar, o kanun hala yürürlükte. Kanunda, 'Türkiye Cumhuriyeti, Büyük Britanya Krallığı ile Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı arasında, 26.12.1985'te 18 bin 970 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan bilim ve sermayeye değer artısı kazançları üzerinden alınan vergiler de çifte vergilendirmeyi önleme...' diye devam eden ifadelerini içeren kanun çıktı ve bu kanun 01.01.1989'da yürürlüğe girdi."
Atadeniz, 1990'dan 2017'ye kadar çekilen filmlerin sayısına dikkati çekerek, "2002'de 9 yerli film çekmişiz, 160 tane yabancı film Türkiye'ye girmiş. 2016'da 134 yerli film çekmişiz, 232 yabancı film ise Türkiye'ye girmiş ve bu filmler dublajla yapılıyor. Yunanistan'da hiçbir yabancı film, dublajlı olmaz. Yunanistanlıların nüfusu 17 milyon, 10 milyonluk seyirci buluyorlar. Biz ise 80 milyonuz, 5 milyon seyirciyi bulduğumuz zaman göbek atıyoruz." diye konuştu.
Her şeye rağmen Türkiye'deki sinema izleyicisinin iyi filmi seçtiğini belirten Atadeniz, seyircinin Türk sinemasını tercih ettiğini ve yabancı filme ilgi göstermediğini dile getirdi.
- "Bütün yaşamımda, yazı yazma tutkusu vardır"
Senarist Safa Önal ise sinema dünyasına girdiği günlerden, geldiği noktaya kadar olan süreci aktararak, yaşamı boyunca sinema ve edebiyat dünyasında mutlu bir ömür geçirdiğini söyledi.
Edebiyatla olan ilişkisi konusunda, eksiklik duygusu yaşamadığını ifade eden Önal, "Benim bütün hedefimde ve amacımda, yaşamımda, bütün gelmişimde geçmişimde ve geleceğimde, arkamda kalanların hepsinde bir yazı yazma tutkusu vardır. Durum böyle olunca edebiyat alanında öykü veya roman yazmamış olmak bir eksiklik yaratmadı." değerlendirmesinde bulundu.
Önal, yazar Peyami Safa ile hatıralarını da aktararak, şunları kaydetti:
"Babıali günlerinde Peyami Safa ile bir dostluk kurduk. Onun, Türk Düşüncesi dergisinde yazı işleri müdürlüğünü yaptım, aylık bir dergi olduğu için çalışmalarımı engellemiyordu. O dergide öyküler yayınladım. Peyami Bey'in kader arkadaşı, evinin iyi bir misafiri oldum. Ayrıca Peyami Bey ile dostluğumuz sırasında, inanılmaz şair Cahit Sıtkı Tarancı, Peyami Bey için otobiyografi kitabı yazdı, demek ki aralarında böyle bir dostluk vardı."
Yahya Kemal Beyatlı'nın "Sonbahar" isimli şiirinden, "Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur. Teşrinlerin bu hüznü geçer taa iliklere. Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere... Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarümar olur... İnsan duyar yerin dile gelmiş sükutunu... bir başka musikiye geçiş farz eder bunu..." mısralarını okuyan Önal, bu şiirde geçen "Teşrin"in manasını herkesin bilmediğine işaret ederek, "Biz bir imparatorluğun varisleriyiz. Biz Arabi ve Farisiden sözcükler almışız, onları gramere alıp, çekim yapmışız. Siz, nasıl bilinmezsiniz 'teşrin' kelimesini." dedi.
Safa Önal, panelden sonra Profil Yayınları'ndan çıkan "Ne Kadar Gamlı Bu Akşam Vakti- Safa Önal Kitabı" adlı eseri imzaladı.
"9. İstanbul Edebiyat Festivali", 2 Aralık'ta düzenlenecek ödül töreniyle sona erecek.