CHP İzmir Milletvekili Sertel Açıklaması
'Eğer bunlar bilgisayar klavyelerini, kameraları, mikrofonları, gazetecilerin kalemini, düşünce suçu olabilecek suçları darbe suçu olarak görüyorlarsa pes doğrusu'.
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, "Eğer bunlar bilgisayar klavyelerini, kameraları, mikrofonları, gazetecilerin kalemini, düşünce suçu olabilecek suçları darbe suçu olarak görüyorlarsa pes doğrusu." dedi.
Sertel, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında 158 gazetecinin tutuklu bulunduğunu, uzun tutuklulukların cezaya dönüştüğünü, sadece kalem tutan, düşünce açıklayan gazetecilerin müebbetle yargılandığını ifade etti.
Bir yılı aşkın süredir tutkuklu bulunan, düşüncelerine katılmadıkları ve aralarında Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Mustafa Ünal, Oğuz Usluer, Murat Aksoy, Atilla Taş, Gökçe Bahadır, Şahin Alpay'ın bulunduğu 70'e yakın gazetecinin, 3 kez ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla yargılandığını belirten Sertel, Türk Ceza Kanunu'na göre bu cezayla yargılanılabilmesi için cebir ve şiddet teşebbüsü olması gerektiğini söyledi. Sertel, bu kişilerin cebirle ilgisi olmadığı halde üç kez müebbetle yargılanmasının, Türkiye'de hukukun ne derece ayaklar altında olduğunu ortaya koyduğunu iddia etti.
Sertel, Mehmet Altan'ın, örgüt üyeliği gerekçesiyle gözaltına alındığını, dava açılırken de "Bunlardan örgüt üyesi olmaz, FETÖ'ye yardım yataklıktan yargılayalım." denildiğini öne sürdü. Altan hakkındaki iddianamede iki yazı ve bir televizyon konuşmasının yer aldığını anlatan Sertel, bunların, üç kez ağırlaştırılmış müebbet istenmesine neden olduğunu söyledi.
Gazetecileri terör suçlusu, darbeci sanığı haline getirmenin, algı operasyonuyla müebbet ceza isteyerek uzun süre cezaevinde tutmanın, hukuksuzluk ve haksızlık olduğunu ifade eden Sertel, şöyle devam etti:
"Hiçbir gazetecinin silahı yok, hiçbir gazeteci cebir ve şiddet uygulamadı, darbe girişimi sırasında ne elinde silah var ne de fiilen darbe girişimi içindeler. Kanunda olmayan manevi cebire yüklenerek, gazetecinin kalemini silah sayarak, düşüncesini tehlikeli bularak, o arkadaşların üç kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmasını asla kabul etmeyiz. Bu arkadaşların içeride yatması hukuk suçudur. Darbe suçu için fiziki, maddi cebir ve şiddete ihtiyaç vardır. Bu, suçun olmazsa olmaz unsurudur. TBMM'yi uçaklar bombaladı, o pilotlar suçludur. Düşüncelerini yazan, söyleyen gazeteci, yazarın maddi olarak, fizik ve cebir, şiddet ugulaması, bunun silahı nedir? Eğer bunlar bilgisayar klavyelerini, kameraları, mikrofonları, gazetecilerin kalemini düşünce suçu olabilecek suçları darbe suçu olarak görüyorlarsa pes doğrusu diyorum. 3 kez ağırlaştırılmış müebbet neyin öfkesi?"
Kaynak: AA
Sertel, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında 158 gazetecinin tutuklu bulunduğunu, uzun tutuklulukların cezaya dönüştüğünü, sadece kalem tutan, düşünce açıklayan gazetecilerin müebbetle yargılandığını ifade etti.
Bir yılı aşkın süredir tutkuklu bulunan, düşüncelerine katılmadıkları ve aralarında Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Mustafa Ünal, Oğuz Usluer, Murat Aksoy, Atilla Taş, Gökçe Bahadır, Şahin Alpay'ın bulunduğu 70'e yakın gazetecinin, 3 kez ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla yargılandığını belirten Sertel, Türk Ceza Kanunu'na göre bu cezayla yargılanılabilmesi için cebir ve şiddet teşebbüsü olması gerektiğini söyledi. Sertel, bu kişilerin cebirle ilgisi olmadığı halde üç kez müebbetle yargılanmasının, Türkiye'de hukukun ne derece ayaklar altında olduğunu ortaya koyduğunu iddia etti.
Sertel, Mehmet Altan'ın, örgüt üyeliği gerekçesiyle gözaltına alındığını, dava açılırken de "Bunlardan örgüt üyesi olmaz, FETÖ'ye yardım yataklıktan yargılayalım." denildiğini öne sürdü. Altan hakkındaki iddianamede iki yazı ve bir televizyon konuşmasının yer aldığını anlatan Sertel, bunların, üç kez ağırlaştırılmış müebbet istenmesine neden olduğunu söyledi.
Gazetecileri terör suçlusu, darbeci sanığı haline getirmenin, algı operasyonuyla müebbet ceza isteyerek uzun süre cezaevinde tutmanın, hukuksuzluk ve haksızlık olduğunu ifade eden Sertel, şöyle devam etti:
"Hiçbir gazetecinin silahı yok, hiçbir gazeteci cebir ve şiddet uygulamadı, darbe girişimi sırasında ne elinde silah var ne de fiilen darbe girişimi içindeler. Kanunda olmayan manevi cebire yüklenerek, gazetecinin kalemini silah sayarak, düşüncesini tehlikeli bularak, o arkadaşların üç kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmasını asla kabul etmeyiz. Bu arkadaşların içeride yatması hukuk suçudur. Darbe suçu için fiziki, maddi cebir ve şiddete ihtiyaç vardır. Bu, suçun olmazsa olmaz unsurudur. TBMM'yi uçaklar bombaladı, o pilotlar suçludur. Düşüncelerini yazan, söyleyen gazeteci, yazarın maddi olarak, fizik ve cebir, şiddet ugulaması, bunun silahı nedir? Eğer bunlar bilgisayar klavyelerini, kameraları, mikrofonları, gazetecilerin kalemini düşünce suçu olabilecek suçları darbe suçu olarak görüyorlarsa pes doğrusu diyorum. 3 kez ağırlaştırılmış müebbet neyin öfkesi?"