Kılıçdaroğlu Meclis'te Konuştu

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ulusal egemenliğin çoğulcu bir rejim, temsilde adalet ve hukukun üstünlüğü meselesi olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu Meclis'te Konuştu
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, Başkan İsmail Kahraman’ın başkanlığında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için özel gündemle toplandı. Özel oturumda konuşan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasına, “Cumhuriyet Halk Partisi adına 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor ve bu büyük günün ülkemiz için aydınlık ve huzurlu günlerin müjdecisi olmasını diliyorum” diyerek başladı.



“TBMM GAZİ ÜNVANINA SAHİP TEK PARLAMENTO”

TBMM’nin dünyanın en eski 10 parlamentosundan biri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, TBMM’nin, Kurtuluş Savaşını zafere ulaştırması nedeniyle ‘Gazi Meclis’ unvanını taşıdığını ve bu özelliğiyle de dünyanın ‘Gazi’ unvanına sahip tek parlamento olduğunu söyledi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün dünyaya bir bayrak hediye edecek kadar da ufku geniş, ulusal egemenliği baş tacı yapacak kadar halkına güvenen ve saygı duyulan devrimci kadroların ve ruhun eseri olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:

“Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, Misakı Milli sınırları içinde, çağdaş anlamda ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlamak, uluslararası anlamda da “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkeleri çerçevesinde kurulmuştur. Bundan amaç, maceradan uzak duran, herkesin mutluluğu için çalışmayı amaç edinmiş, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti oluşturmaktır.”

“Cumhuriyeti kuran devrimci kadroların ulusal egemenlik kavramıyla neyi ifade ettiklerini iyi anlamak gerekiyor” diyen Kılıçdaroğlu, “Günümüzde bu kavramı çarpıtarak bir dikta rejimi kurmaya kalkışanların, öncelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün, 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir’de yaptığı konuşmayı iyi öğrenmeleri gerekiyor. Şöyle der Mustafa Kemal, ‘Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir.’ Bir halkın var olma mücadelesini bağımsızlıkla taçlandırmış bu yüce Meclisin fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür üyeleri bugün de zorlu bir mücadele içine girmişlerdir. Bu zorlu mücadelenin halkın egemenliğini yansıtan gerçek bir demokrasi ve özgürlüklerle taçlanacağından eminim” değerlendirmesinde bulundu.

“ULUSAL EGEMENLİK, SANDIKTAN ÇIKAN OY SAYISINA BAĞLI BİR KAVRAM DEĞİLDİR”

Kılıçdaroğlu, ulusal egemenliğin çoğulcu bir rejim, temsilde adalet ve hukukun üstünlüğü meselesi olduğunu kaydetti.

“Çoğunluğun güçlü, güçlünün de haklı olduğu; yurttaşların baskı, korku, yasaklar, kin, yoksulluk ve istikrarsızlık tehditleriyle yönlendirildikleri bir sistem çoğulcu değildir” ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu konuşmasına şöyle devam etti:

“Sandıktan çıktım ne istersem yaparım” anlayışı, Ulusal egemenlik kavramıyla bağdaşmaz. Çünkü ulusal egemenlik, sandıktan çıkan oy sayısına bağlı bir kavram değildir. Egemenlik, en son ferdine kadar bütün ulusundur; kayıtsız şartsız milletindir. Hiçbir güç, kaynağını nereden aldığını iddia ederse etsin, milletin üzerinde vesayet kuramaz; kurmaya çalıştığı vesayetin kaynağı olarak da bizzat milletin kendisini gösteremez. Böyle bir yönetim tarzına, demokrasi ve cumhuriyet kelimeleri de yakışmamaktadır. Demokrasi, özgür yurttaşların, özgür medyanın, bağımsız yargının olduğu ve iktidarların, egemenliğin kaynağı olan halka her gün hesap verdikleri bir rejimin adıdır. Kayıtsız şartsız, millete ait olan egemenlik, milletin iradesini gasp etmek ve toplumun belirli unsurlarını dışlamak için bir silah gibi kullanılamaz.”

“ÜSTÜNLERİN HUKUKUNUN EGEMEN OLUDĞU BİR YERDE MİLLETİN EGEMENLİĞİ OLMAZ”

Üstünlerin hukukunun egemen olduğu bir yerde milletin egemenliğinin olmadığının altını çizen Kılıçdaroğlu, “halkımız ulusal egemenliği yasama, yürütme ve yargı organları aracılığıyla kullanır. Yürütme organına ‘bu yetkiyi tek başına kullan’ demez” dedi.

“Tarafsız ve bağımsız yargının olmadığı; yasama organının etkisizleştirildiği bir düzeni sürdürmek, ulusal egemenliğin kaynağı olan milletimizi hiçe saymak demektir” eleştirisinde bulunan Kılıçdaroğlu, “Toplumu ve sözde hasımlarını sindirmek için özel mahkemeler oluşturanlar, gazetecilerin, akademisyenlerin, aydınların tutuklanmalarını isteyenler, tahliyelerine tepki gösterenler, kararlarını beğenmedikleri zaman Anayasa Mahkemesine bile meydan okuyanlar, hukuku dinamitleyerek yolsuzluk soruşturmalarından kaçanlar ya da dokunulmazlık ve sorumsuzluk zırhının arkasına saklananlar, sadece Anayasa’yı değil ulusal egemenliği de çiğnemektedirler” diye konuştu.



“23 NİSAN DÜNYA ÇOCUKLARINA ARMAĞAN EDİLMİŞ İLK VE TEK BAYRAM”

23 Nisanın aynı zamanda, dünya çocuklarına armağan edilmiş ilk ve tek bayram olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, özgürlüğe, eşitliğe ve bilime bağlı olan toplumların Mustafa Kemal’in işaret ettiği gibi fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirebileceğini söyledi.

Çocukların ufkunu kin ve nefretle değil sevgi ve dürüstlükle çizdiğimiz takdirde ülkenin kalkınacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Biz çocuklarımızı bilime dayalı; sevgiyle dolu, nefretten uzak; yüzünü geleceğe dönmüş, korkulardan uzak bir eğitim sistemiyle yetiştirmek istiyoruz. Biz çocuklarımızı küreselleşen dünyayla uyumlu, haberleşme ve iletişim olanaklarını etkin bir şekilde kullanan ve yaşadıkları dünyayı sorgulayan bireyler olarak yetiştirmek istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki özgür ve eşit bir gelecek, özgürce yetişen nesillerle mümkündür. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Kimsesizlerin Kimsesi’ olarak tanımladığı cumhuriyetimizin en önemli özelliklerinden biri olarak ‘sosyal devlet’ yaklaşımının hızla terk edilmesinin en büyük acısını sancısını da maalesef çocuklar çekiyor” şeklinde konuştu.

Çocuklara ilişkin TÜİK verilerini de açıklayan Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle bitirdi:

“Yardıma muhtaç çocuk sayısı yüz bini geçti. Türkiye’de 2015 yılı itibariyle TÜİK verilerine göre 31 bin 337 çocuk gelin var. Sadece 2014 yılında bir nedenle güvenlik birimlerine gelmiş ya da getirilmiş çocuk sayısı 290 bin 414. Çocuklar suça sürükleniyor. Son 5 yılda çocuk hükümlü sayısı 5 kat arttı. Uluslararası Uyuşturucu Raporlarına göre uyuşturucu kullanma yaşı 10’a kadar düştü. Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de çocuğa karşı işlenen suçlar hızla artıyor. Türkiye çocuklar arasında fırsat eşitliği sıralamasında maalesef son sıralarda bulunuyor. Bugün Türkiye’de yaklaşık 1 milyon çocuk işçi var. Bu çocukların yarısı hem çalışıyor hem okuyor. Çalışan çocukların yüzde 34’ü aşırı çalıştırılıyor, üçte birine işyerinde yemek verilmiyor. Sadece 2015 yılında 63 çocuk işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Anayasamızın 41’inci maddesine göre her çocuk “Korunma ve bakımdan yararlanma hakkına sahiptir.” Ve devlet her tür istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri almakla görevlidir. Bu görev devlet dışındaki başka kurum ve kuruluşlara dernek ve vakıflara devredilemez. Sözlerime son verirken, bu yıl, grubumla birlikte ülkemizin dört bir yanından gelen çocuklarımıza ev sahipliği yapacak olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, bu güzel ülkenin çocuklarına adanmış bir devlet kurdular. Biz de bu bayrağın taşıyıcıları olarak çocuklarımızla birlikte 23 Nisan’ı Gazi Meclisimizin çatısı altında kutlayacağımızı, övünçle kutlayacağımızı belirtmek istiyorum.”

Kaynak: İHA