Türkiye Petrollerinin Yapısal Değişime İhtiyacı Var
Adıyaman’da gerçekleştirilen “Türkiye’ de Petrol Keşfinin 70. Yılı” konulu sempozyumda konuşan Türkiye Petrolleri Genel Müdürü Besim Şişman, “Yeni yapılanma ile Türkiye’nin güçlü iki yeni şirketi oluşacak” dedi.
Türkiye’de petrolün 70 yıllık yolculuğunun mercek altına alındığı Türkiye Petrol ve Doğalgaz Zirvesi (TROGS) 2016 sempozyumunda “Türkiye’ de Petrol Keşfinin 70. Yılı” konulu sempozyum gerçekleştirildi.
Türkiye Petrol Jeologları Derneği (TPJD), Petrol Jeofizikçileri Derneği (PJFD) ve TMMOB Petrol Mühendisleri Odası (PMO) tarafından gerçekleştirilen sempozyuma Türkiye Petrolleri destek veriyor.
Sempozyumda Güneydoğu Anadolu ve yakın coğrafyasında petrolün jeopolitik ve jeostratejik önemi, bölgenin petrol potansiyeli, arama-üretim faaliyetleri ve geleceği ile petrolcülükte yeni ufuklar ile ilgili konuşmalar yer aldı.
“Stratejimizi değiştirmemiz gerekiyor”
Türkiye’nin enerji stratejisi ve Türkiye Petrollerinin genel yapısıyla ilgili açıklamada bulunan Türkiye Petrolleri Genel Müdürü Besim Şişman, “Ağırlıklı olarak derinden derine bir din kavgası var. Ama bunu yürütebilmek içinde enerjiye sahip olabilme kavgası var. Dolayısıyla enerji eksenli olan bu çatışmaların Türkiye Petrolleri, Türkiye ister istemez göbeğinde bulunuyor. O zaman bu perspektiften bakıldığında Türkiye Petrollerine düşen çok ciddi bir sorumluluk var.
1954 yılında profesyonel çalışma mantığı ile kurulmuş bir Türkiye Petrolleri var. Ama maalesef 80’li yıllarda ki dezenformasyon Türkiye Petrollerini gerçekten sıkıntılı bir noktaya getirdi. Buna rağmen, elimizin kolumuzun bağlı olmasına rağmen Türkiye Petrollerinin çalışanlarının özverisinden kaynaklı, cesaretinden kaynaklı sebeplerle açıklayabileceğimiz bir dinamizm ile yine yoluna devam ediyor.
Ama bunun sürdürülebilir olmadığını da herkes yakından biliyor. Türkiye Petrollerinin daha aktif bir hale gelmesi daha profesyonel bir hale gelmesi gerekiyor. Biz 4 yıldır çok yoğun bir şekilde Türkiye Petrollerini mevcut durumunun ötesinde nasıl getiririzin üzerinde çalıştık.
Türkiye Petrollerinin görevi Türkiye’nin 700-750 bin varil civarında olan günlük petrol ihtiyacını karşılamaya yönelik, yıllık 50 bin civarında olan doğalgazını karşılamaya yönelik olmalıdır. Petrolümüzün yüzde 92-93’ünü, doğalgazımızın neredeyse tamamını ithal ediyoruz. O zaman bizim burada bir stratejik sorunumuz var demektir. Peki bunu nasıl aşacağız? Bunu aşmak içinde bütün Dünyaya bir baktık, 100’den fazla şirketi detaylı olarak inceledik. Bunların içerisinde 23 tanesini kendimize uygun kabul ettik. Bunların içinde milli petrol şirketleri var. Bizim gibi olup uluslar arası olan şirketler var, birde bağımsız olan dev şirketler var.
Bu şirket bu anlamda bir transformasyona, bir değişime ihtiyacı var. Bunun üzerine çok ciddi bir çalışma yapıldı. Bu çalışmanın sonrasında yeni bir yapı ortaya kondu. Artık her işi kendi yapan şirket kalmadı. Belki Kuzey Kore’de varsa, vardır. Dolayısıyla Türkiye Petrolleri bu aşamada farklı bir yürüyüşe ihtiyacı vardır. Artık Türkiye Petrollerinin her işi kendi yapan bir şirket olmaması lazım. Türkiye Petrolleri arama ve üretim şirketi ise, öyle olması gerekiyor. Oraya konsantre olması lazım” dedi.
“Devletin güçlü iki şirketi olacak”
Genel Müdür Besim Şişman, aramaya konsantre olunması gerektiğini kaydederek, “Enerjimizin büyük bir kısmı operasyonlara gidiyor. Bizim oysa rezerv olarak aramacılığa konsantre olmamız lazım. Mühendislik yapan bir şirket olmamız lazım. Devletin Tpıc ve Türkiye Petrolleri diye iki tane kamu şirketi var. İkisinin de arama üretim lisansları var, ikisi de servis yapıyor. Burada MTA’yı da buna katabiliriz. MTA’da servis işleri yapıyor. Bizim teklifimiz, bunlardan birini servis şirketi olarak yapılandıralım, diğerini arama üretim şirketi olarak yapılandıralım. Doğrusu da budur. Eğer bunu başarı ile gerçekleştirebilirsek ve bundan hiç şüphe duymuyorum, sonunda çok güçlü iki tane devlet şirketi ortaya çıkacak. Biri servis şirketi, biri arama üretim şirketi olacak. Bu işin temeli bu kadar sade bu kadar basittir. Küçük sorunlar ile kendi kendimizi demolorize etmememiz lazım” diye konuştu.
Sempozyumda konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Erhan Yılmaz, Türkiye’de öne çıkan petrol arama ve üretim bölgesi olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesine yapacağı yatırımların ülkemizin bağımlılığını azaltmasına katkı sağlayacağını söyledi.
Türkiye Petrol Jeologları Derneği Başkanı Ahmet Çaptuğ ise konuşmasında, “Hidrokarbon aramacılığı açısından ülkemizin ekonomik anlamda potansiyeli mevcut verilerle en yüksek alanın Güneydoğu Anadolu kesimidir. Bu güne kadar keyfedilmiş petrol sahaları yanında mevcut veri paketleri ve aranmamış alanları da düşündüğümüzde küçük ve orta büyüklükteki şirketler için caziptir” dedi.
Türkiye Petrolleri Adıyaman Bölge Müdür Vekili Bedih Gümüş ise, 2016 yılı Eylül ayı itibariyle Adıyaman Bölgesinde bulunan 36 üretim sahasında 365 üretim kuyusuyla, 2 buçuk milyon varile yakın petrol üretildiğini kaydetti.
MTA Genel Müdür Vekili Cengiz Erdem ise, Türk Petrollerinin yurt içi ve yurt dışı çalışmalarının övgüye değer olduğunu ifade etti.
Adıyaman Valisi Abdullah Erin ise, Adıyaman’ın sosyal yapısından bahsederek, “Adıyaman Güneydoğunun ve ülkemizin barışın, hoşgörünün, kardeşliğin sevginin ve bütün farklılıkların bu kadar güzel bir şekilde bir arada yaşadığı ender şehirlerden, güzide şehirlerden bir tanesidir” ifadesini kullandı.
Açılış konuşmalarının ardından sempozyuma ara verildi.
Kaynak: İHA
Türkiye Petrol Jeologları Derneği (TPJD), Petrol Jeofizikçileri Derneği (PJFD) ve TMMOB Petrol Mühendisleri Odası (PMO) tarafından gerçekleştirilen sempozyuma Türkiye Petrolleri destek veriyor.
Sempozyumda Güneydoğu Anadolu ve yakın coğrafyasında petrolün jeopolitik ve jeostratejik önemi, bölgenin petrol potansiyeli, arama-üretim faaliyetleri ve geleceği ile petrolcülükte yeni ufuklar ile ilgili konuşmalar yer aldı.
“Stratejimizi değiştirmemiz gerekiyor”
Türkiye’nin enerji stratejisi ve Türkiye Petrollerinin genel yapısıyla ilgili açıklamada bulunan Türkiye Petrolleri Genel Müdürü Besim Şişman, “Ağırlıklı olarak derinden derine bir din kavgası var. Ama bunu yürütebilmek içinde enerjiye sahip olabilme kavgası var. Dolayısıyla enerji eksenli olan bu çatışmaların Türkiye Petrolleri, Türkiye ister istemez göbeğinde bulunuyor. O zaman bu perspektiften bakıldığında Türkiye Petrollerine düşen çok ciddi bir sorumluluk var.
1954 yılında profesyonel çalışma mantığı ile kurulmuş bir Türkiye Petrolleri var. Ama maalesef 80’li yıllarda ki dezenformasyon Türkiye Petrollerini gerçekten sıkıntılı bir noktaya getirdi. Buna rağmen, elimizin kolumuzun bağlı olmasına rağmen Türkiye Petrollerinin çalışanlarının özverisinden kaynaklı, cesaretinden kaynaklı sebeplerle açıklayabileceğimiz bir dinamizm ile yine yoluna devam ediyor.
Ama bunun sürdürülebilir olmadığını da herkes yakından biliyor. Türkiye Petrollerinin daha aktif bir hale gelmesi daha profesyonel bir hale gelmesi gerekiyor. Biz 4 yıldır çok yoğun bir şekilde Türkiye Petrollerini mevcut durumunun ötesinde nasıl getiririzin üzerinde çalıştık.
Türkiye Petrollerinin görevi Türkiye’nin 700-750 bin varil civarında olan günlük petrol ihtiyacını karşılamaya yönelik, yıllık 50 bin civarında olan doğalgazını karşılamaya yönelik olmalıdır. Petrolümüzün yüzde 92-93’ünü, doğalgazımızın neredeyse tamamını ithal ediyoruz. O zaman bizim burada bir stratejik sorunumuz var demektir. Peki bunu nasıl aşacağız? Bunu aşmak içinde bütün Dünyaya bir baktık, 100’den fazla şirketi detaylı olarak inceledik. Bunların içerisinde 23 tanesini kendimize uygun kabul ettik. Bunların içinde milli petrol şirketleri var. Bizim gibi olup uluslar arası olan şirketler var, birde bağımsız olan dev şirketler var.
Bu şirket bu anlamda bir transformasyona, bir değişime ihtiyacı var. Bunun üzerine çok ciddi bir çalışma yapıldı. Bu çalışmanın sonrasında yeni bir yapı ortaya kondu. Artık her işi kendi yapan şirket kalmadı. Belki Kuzey Kore’de varsa, vardır. Dolayısıyla Türkiye Petrolleri bu aşamada farklı bir yürüyüşe ihtiyacı vardır. Artık Türkiye Petrollerinin her işi kendi yapan bir şirket olmaması lazım. Türkiye Petrolleri arama ve üretim şirketi ise, öyle olması gerekiyor. Oraya konsantre olması lazım” dedi.
“Devletin güçlü iki şirketi olacak”
Genel Müdür Besim Şişman, aramaya konsantre olunması gerektiğini kaydederek, “Enerjimizin büyük bir kısmı operasyonlara gidiyor. Bizim oysa rezerv olarak aramacılığa konsantre olmamız lazım. Mühendislik yapan bir şirket olmamız lazım. Devletin Tpıc ve Türkiye Petrolleri diye iki tane kamu şirketi var. İkisinin de arama üretim lisansları var, ikisi de servis yapıyor. Burada MTA’yı da buna katabiliriz. MTA’da servis işleri yapıyor. Bizim teklifimiz, bunlardan birini servis şirketi olarak yapılandıralım, diğerini arama üretim şirketi olarak yapılandıralım. Doğrusu da budur. Eğer bunu başarı ile gerçekleştirebilirsek ve bundan hiç şüphe duymuyorum, sonunda çok güçlü iki tane devlet şirketi ortaya çıkacak. Biri servis şirketi, biri arama üretim şirketi olacak. Bu işin temeli bu kadar sade bu kadar basittir. Küçük sorunlar ile kendi kendimizi demolorize etmememiz lazım” diye konuştu.
Sempozyumda konuşan Düzenleme Kurulu Başkanı Erhan Yılmaz, Türkiye’de öne çıkan petrol arama ve üretim bölgesi olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesine yapacağı yatırımların ülkemizin bağımlılığını azaltmasına katkı sağlayacağını söyledi.
Türkiye Petrol Jeologları Derneği Başkanı Ahmet Çaptuğ ise konuşmasında, “Hidrokarbon aramacılığı açısından ülkemizin ekonomik anlamda potansiyeli mevcut verilerle en yüksek alanın Güneydoğu Anadolu kesimidir. Bu güne kadar keyfedilmiş petrol sahaları yanında mevcut veri paketleri ve aranmamış alanları da düşündüğümüzde küçük ve orta büyüklükteki şirketler için caziptir” dedi.
Türkiye Petrolleri Adıyaman Bölge Müdür Vekili Bedih Gümüş ise, 2016 yılı Eylül ayı itibariyle Adıyaman Bölgesinde bulunan 36 üretim sahasında 365 üretim kuyusuyla, 2 buçuk milyon varile yakın petrol üretildiğini kaydetti.
MTA Genel Müdür Vekili Cengiz Erdem ise, Türk Petrollerinin yurt içi ve yurt dışı çalışmalarının övgüye değer olduğunu ifade etti.
Adıyaman Valisi Abdullah Erin ise, Adıyaman’ın sosyal yapısından bahsederek, “Adıyaman Güneydoğunun ve ülkemizin barışın, hoşgörünün, kardeşliğin sevginin ve bütün farklılıkların bu kadar güzel bir şekilde bir arada yaşadığı ender şehirlerden, güzide şehirlerden bir tanesidir” ifadesini kullandı.
Açılış konuşmalarının ardından sempozyuma ara verildi.