Türkler Yezid İsmini Kullanmıyor
Hicri 1438’inci yıl dolayısıyla bir açıklama yapan Manisa Müftüsü Sinan Cihan Hicri yılın Muharrem ayıyla başladığını ve bu ayın değer verilen ve ortak acıların olduğu bir ay olduğunu belirtti. Muharrem’in 10’unda yaşanan Kerbela faciasına değinen Müftü Cihan Türk toplumunun bu olayda safını gayet net bir şekilde belirlediğini dile getirerek, “Türk toplumunda Yezid ismi bulamazsınız ama çok sayıda Ali, Ayşe, Fatma, Hasan, Hüseyin isimlerini görürsünüz. Bunlar Ehli Beyt isimleridir.” dedi.
Manisa İl Müftüsü Sinan Cihan, Muharrem ayı ve 1438’inci Hicri yeni yılı dolaysıyla açıklamada bulundu.
Muharrem ayı orucu
2 Ekim 2016 Pazar günüyle birlikte yeni bir Hicri yılı icra etmeye başladıklarını belirten Müftü Cihan, “1 Muharrem 1438 Hicri yılını da idrak etmeye başlamış olacağız. Kameri aylar içerisinde birincisi kabul edilen Muharrem’in değer verilen, saygın olan manası vardır. Aynı zamanda Peygamber Efendimizin (SAV) Ramazan orucundan sonra en faziletli orucun bu ayda tutulduğunu söylemiştir. Kitaplarımızda Muharrem ayında pek çok hadisenin vuku bulduğu ifade edilir ama bizler peşin hükümlerle bunları kabul etmek ya da reddettmek değil bu ayın bizim için ne ifade ettiğini değerlendirilmeli ve istifade etmeye çalışırız. Peygamber Efendimiz (SAV) Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde oradaki halkın Muharrem’in 10’unda oruç tuttuğunu görüp hikmetini sorduğunda çok farklı cevaplar gelir. Hz Adem’in doğduğu gün, Hz Adem’in cennetten yeryüzüne indirildiği gün, Musa’nın (AS) Firavun’un zulmünden kurtulduğu gün, Nuh’un (AS) gemisinin karaya oturduğu gün gibi pek çok açıklamaları var. Efendimiz bu açıklamalara herhangi bir tepki vermeyerek o da onlar gibi Muharrem’in 10’unda oruç tutmuş. Daha sonra, Ramazan orucu farz kılındığında ise ashabını serbest bırakarak sadece 10. gün değil, 9.,10.,11., 9.,10. veya 10., 11. günlerde oruç tutulmasını tavsiye etmiştir. Dolayısıyla biz yeni bir hicri yıla giriyoruz. 1438 Hicri yılımız hayırlı olsun. Peygamber Efendimizin (SAV) Mekke’de doğup büyüdüğü yeri terk etmek zorunda kaldığı bir yolculuğun başladığı yılın adıdır hicret. Müşriklerin baskısı ve yüce Allah’ın izni ile Medine’ye gelmiştir. Burada ders alınacak birçok yön vardır. Hicret bütün peygamberlerin ortak noktasıdır. İnsan olarak yatırılan değerli olan insanlar ne yazık ki uyarılmayı sevmiyor ve bütün peygamberlerde halkını uyardığı için hicrete mecbur kalmıştır. Efendimiz (SAV) miladi 622 yılında göç etmiştir. Görevinin kalan bölümünü orada tamamlamış ve orada metfun olmuştur. Bu nedenle her yıl giden hacılarımız Efendimizi ziyaret etmek üzere Medine’ye giderler. Bizler bugün ‘Hicretten nasıl bir ders almalıyız’ dersek eğer en kısa olarak şunu çıkarmalıyız. İnsanlığın geldiği noktada fikir dünyasının, düşünce dünyasının, hayat anlayışının, dindarlık anlayışının, ciddi tehditlere maruz kaldığını görüyoruz. Bu dünya gündeminde bu şartlarda kendimizi toparlayıp yeniden Kur’an-a hizmet etmemiz ve Yüce Allah’a iltica etmemiz ve Efendimiz sünnetine, düşünce dünyasına, sözlerine, yanlıştan doğruya, çirkinden güzele, kötüden iyiye, dalaletten hidayete gibi bir görevimizin olduğunu yeniden hatırlatmış olalım.” dedi.
“İslam Toplumunun ortak acısı”
Ayrıca Muharrem’in 10. gününde bütün İslam dünyasının ortak hüznü olan Kerbela Faciasının, Miladi 680, Hicri 61 yılında meydana geldiğine dikkat çeken Müftü Cihan, “Hz. Hüseyin Efendimiz ve 70 civarında yakın arkadaşları şehit edilmiştir. Bunu yapan zalimleri yüce Allah’a havale ediyoruz. Bu milletimiz ve İslam dünyasının ortak acısıdır.” diye konuştu.
“Bir tane Yezid ismi bulamazsınız”
Yaşanan Kerbela Faciasında Türk toplumunun safını gayet net bir şekilde ortaya koyduğunu kaydeden Müftü Cihan şunları söyledi:
“Bu vesileyle Hz Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere bütün Kerbela şehitlerini rahmetle anıyorum. Bizim milletimiz akabinde ve daha sonraki dönemlerde safını çok net olarak belirlemiştir. Toplumumuzu doğudan batıya araştırın başta Efendimiz olmak üzere Hz. Ali Efendimiz ve Hz. Aişe’nin, Hz. Fatma’nın, Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizin isimlerinin çokça kullanıldığını, benimsendiğini, rağbet edildiğini göreceksiniz. Bunlar ehlibeyt isimlerdir. Dolayısıyla bu toplum efendimizin işaret buyurduğu isimleri benimsemiş, sevmiş ve kullanmıştır. Ama yine aynı toplamda Bir tane Yezid ismi bulamazsınız. Bu nedenle toplumumuzun tarafı gayet Açık ve nettir. Birileri bu acı hadise, hüzün üzerinden bizleri ayrıştırmaya teşebbüslerine, bu tuzağa mahal vermemek lazım. Burada dikkatli olmak gerekir. Biz beraber oturur ağlar, beraber dertleşiriz ama başkalarının bizim gözyaşlarımızdan sevinmesine bizim birbirimizle olan iletişim bozukluğumuzu ayrıştırarak bizim üzerimizden yeni sevinç alanları, sömürü alanları oluşturmasına izin vermemeliyiz. Bu dert bizim bu derdi çekeriz ama kötülere fırsat vermemeliyiz. Tüm milletimiz uyanık olsun. Zalimlerin karşısında yek vücut durmamız gerektiğini de bu vesileyle ifade ediyorum. Yeni hicri yılımız hepimize hayırlı uğurlu olsun.”
Kaynak: İHA
Muharrem ayı orucu
2 Ekim 2016 Pazar günüyle birlikte yeni bir Hicri yılı icra etmeye başladıklarını belirten Müftü Cihan, “1 Muharrem 1438 Hicri yılını da idrak etmeye başlamış olacağız. Kameri aylar içerisinde birincisi kabul edilen Muharrem’in değer verilen, saygın olan manası vardır. Aynı zamanda Peygamber Efendimizin (SAV) Ramazan orucundan sonra en faziletli orucun bu ayda tutulduğunu söylemiştir. Kitaplarımızda Muharrem ayında pek çok hadisenin vuku bulduğu ifade edilir ama bizler peşin hükümlerle bunları kabul etmek ya da reddettmek değil bu ayın bizim için ne ifade ettiğini değerlendirilmeli ve istifade etmeye çalışırız. Peygamber Efendimiz (SAV) Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde oradaki halkın Muharrem’in 10’unda oruç tuttuğunu görüp hikmetini sorduğunda çok farklı cevaplar gelir. Hz Adem’in doğduğu gün, Hz Adem’in cennetten yeryüzüne indirildiği gün, Musa’nın (AS) Firavun’un zulmünden kurtulduğu gün, Nuh’un (AS) gemisinin karaya oturduğu gün gibi pek çok açıklamaları var. Efendimiz bu açıklamalara herhangi bir tepki vermeyerek o da onlar gibi Muharrem’in 10’unda oruç tutmuş. Daha sonra, Ramazan orucu farz kılındığında ise ashabını serbest bırakarak sadece 10. gün değil, 9.,10.,11., 9.,10. veya 10., 11. günlerde oruç tutulmasını tavsiye etmiştir. Dolayısıyla biz yeni bir hicri yıla giriyoruz. 1438 Hicri yılımız hayırlı olsun. Peygamber Efendimizin (SAV) Mekke’de doğup büyüdüğü yeri terk etmek zorunda kaldığı bir yolculuğun başladığı yılın adıdır hicret. Müşriklerin baskısı ve yüce Allah’ın izni ile Medine’ye gelmiştir. Burada ders alınacak birçok yön vardır. Hicret bütün peygamberlerin ortak noktasıdır. İnsan olarak yatırılan değerli olan insanlar ne yazık ki uyarılmayı sevmiyor ve bütün peygamberlerde halkını uyardığı için hicrete mecbur kalmıştır. Efendimiz (SAV) miladi 622 yılında göç etmiştir. Görevinin kalan bölümünü orada tamamlamış ve orada metfun olmuştur. Bu nedenle her yıl giden hacılarımız Efendimizi ziyaret etmek üzere Medine’ye giderler. Bizler bugün ‘Hicretten nasıl bir ders almalıyız’ dersek eğer en kısa olarak şunu çıkarmalıyız. İnsanlığın geldiği noktada fikir dünyasının, düşünce dünyasının, hayat anlayışının, dindarlık anlayışının, ciddi tehditlere maruz kaldığını görüyoruz. Bu dünya gündeminde bu şartlarda kendimizi toparlayıp yeniden Kur’an-a hizmet etmemiz ve Yüce Allah’a iltica etmemiz ve Efendimiz sünnetine, düşünce dünyasına, sözlerine, yanlıştan doğruya, çirkinden güzele, kötüden iyiye, dalaletten hidayete gibi bir görevimizin olduğunu yeniden hatırlatmış olalım.” dedi.
“İslam Toplumunun ortak acısı”
Ayrıca Muharrem’in 10. gününde bütün İslam dünyasının ortak hüznü olan Kerbela Faciasının, Miladi 680, Hicri 61 yılında meydana geldiğine dikkat çeken Müftü Cihan, “Hz. Hüseyin Efendimiz ve 70 civarında yakın arkadaşları şehit edilmiştir. Bunu yapan zalimleri yüce Allah’a havale ediyoruz. Bu milletimiz ve İslam dünyasının ortak acısıdır.” diye konuştu.
“Bir tane Yezid ismi bulamazsınız”
Yaşanan Kerbela Faciasında Türk toplumunun safını gayet net bir şekilde ortaya koyduğunu kaydeden Müftü Cihan şunları söyledi:
“Bu vesileyle Hz Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere bütün Kerbela şehitlerini rahmetle anıyorum. Bizim milletimiz akabinde ve daha sonraki dönemlerde safını çok net olarak belirlemiştir. Toplumumuzu doğudan batıya araştırın başta Efendimiz olmak üzere Hz. Ali Efendimiz ve Hz. Aişe’nin, Hz. Fatma’nın, Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizin isimlerinin çokça kullanıldığını, benimsendiğini, rağbet edildiğini göreceksiniz. Bunlar ehlibeyt isimlerdir. Dolayısıyla bu toplum efendimizin işaret buyurduğu isimleri benimsemiş, sevmiş ve kullanmıştır. Ama yine aynı toplamda Bir tane Yezid ismi bulamazsınız. Bu nedenle toplumumuzun tarafı gayet Açık ve nettir. Birileri bu acı hadise, hüzün üzerinden bizleri ayrıştırmaya teşebbüslerine, bu tuzağa mahal vermemek lazım. Burada dikkatli olmak gerekir. Biz beraber oturur ağlar, beraber dertleşiriz ama başkalarının bizim gözyaşlarımızdan sevinmesine bizim birbirimizle olan iletişim bozukluğumuzu ayrıştırarak bizim üzerimizden yeni sevinç alanları, sömürü alanları oluşturmasına izin vermemeliyiz. Bu dert bizim bu derdi çekeriz ama kötülere fırsat vermemeliyiz. Tüm milletimiz uyanık olsun. Zalimlerin karşısında yek vücut durmamız gerektiğini de bu vesileyle ifade ediyorum. Yeni hicri yılımız hepimize hayırlı uğurlu olsun.”