ABD'de Başkan Adaylarının İran Nükleer Anlaşmasına Yaklaşımı

WASHINGTON - ABD'de başkan adaylarının "İran nükleer anlaşmasına" ilişkin söylem ve yaklaşımları, kasım ayında yapılacak seçimler öncesinde Demokrat ve Cumhuriyetçi adaylar arasındaki temel farklılıklardan biri olarak dikkat çekiyor.

ABD'de 8 Kasım 2016'da yapılacak 58. başkanlık seçimleri yaklaşırken, başkan aday adaylarının "İran'la nükleer anlaşma" eksenindeki açıklama ve yaklaşımları, ülkedeki önemli dış politika tartışmalarından biri olarak bugüne kadar gündemdeki yerini korudu.

Başkanlık yarışında Demokrat adaylardan eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile eski Vermont Senatörü Bernie Sanders çekişirken, Cumhuriyetçi cephede ise iş adamı Donald Trump'ın anketlerdeki liderliği hala devam ediyor. TrumpTeksas Senatörü Ted Cruz ve Florida Senatörü Marco Rubio takip ediyor.

Mevcut ABD başkanı Barack Obama'nın da bir Demokrat olması sebebiyle Cumhuriyetçi adayların güçlü bir şekilde karşı çıktığı İran'la nükleer anlaşmasına ilişkin, önde gelen iki Demokrat adayın yaklaşımları ise birbirine benzemekle beraber belli bir noktada ayrıştığı görüldü.

Bu noktada, ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da İran'la nükleer anlaşmaya karşı çıkan ülkelerin başında gelen İsrail'in ABD'deki "siyasal etkisi" ve Amerikalı Yahudi seçmenlerin adayların söylemleri üzerindeki etkisi olarak değerlendiriliyor.

- Demokratlarda Sanders, nükleer anlaşmayı Clinton'dan daha fazla destekliyor

Demokratlar arasındaki anketlerde hala önde olan ve mevcut Obama yönetiminin dış politika yapım süreçlerinde 3 yıla yakın bakanlık düzeyinde görev yapmış olan Clinton, başkan adaylığı sürecinde İran'la nükleer anlaşmayı "belli kısıtlarla" desteklediğini ifade eden açıklamalar yaptı.

Eylül ayı başında Brookings Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada Clinton, bazı yaklaşım farklılıklarını da ifade ederek, Başkan Obama'nın İran'la nükleer anlaşmasının "arkasında durduğunu" kaydetti.

Clinton ayrıca, Tahran'a uygulanan yaptırımlar kalktığında "İran'ın bölgedeki gücünü sınırlandıracak daha geniş bir stratejiyle" hareket edeceğini açıkladı.

Clinton'ın, İran'la nükleer anlaşma hakkında sarf ettiği, "Eğer İran bir gün nükleer bomba yapmaya teşebbüs ederse askeri olarak gereken şeyleri yapmakta tereddüt etmem" ve "İran'a güvenmek için bir neden yok" şeklindeki sözleri, başkan olması halinde kendisinin İran'ı çok yakından takip edeceğinin güçlü bir sinyali olarak yorumlanabilir.

ABD Yahudilerinden de önemli ölçüde destek gören Clinton, Brookings'teki konuşmasında, İsrail'in karşı olduğunu birçok kez açıkladığı İran'la nükleer anlaşma konusunda bu kesime Obama'dan daha fazla "güvence" verdi.

Kendi başkanlık kampanyasını yürüttüğü internet sitesindeki ilgili bölümde Clinton'ın şu ifadeleri, bu konuyla ilgili düşüncelerinin özeti olarak yer alıyor:

"İran'ın nükleer silaha sahip olmasına asla izin vermeyeceğiz. Eğer güçlü bir şekilde bu nükleer anlaşmayı yerine getirir ve daha geniş bir stratejiyle İran'ın bölgedeki kötü eylemleriyle yüzleşirsek Amerika ve başta İsrail olmak üzere tüm müttefiklerimiz daha güvende olacaktır."

Diğer önemli Demokrat aday olan Sanders ise kampanyası boyunca Clinton'ın söyleminden daha güçlü bir şekilde İran'la nükleer anlaşmayı destekleyen açıklamalar yaptı.

"Savaş karşıtı" görüşleriyle bilinen Sanders, ağustos ayında CBS'teki bir canlı yayında, "İran'la müzakere etmeliyiz. Anlaşmanın alternatifi savaştır, İran'la bir savaş mı istiyoruz? Bu anlaşma elbette mükemmel değil, ama barışa bir şans veriyor"diye konuştu.

Aynı zamanda başkanlık kampanyasının resmi internet sitesindeki "İran anlaşmasını neden destekliyorum. Savaş, son seçenek olmalı" başlıklı bölümde Sanders, detaylı bir şekilde İran'la nükleer anlaşmayı bu denli güçlü bir şekilde savunmasının nedenlerini açıkladı.

İran'la yapılan anlaşmanın, bu ülkeyi nükleer silahtan uzaklaştırmak için halihazırda en iyi seçenek olduğunu savunan Sanders, "Aksi halde önce ekonomik yaptırımlar, eğer İran nükleer silaha ulaşmak isterse diğer tüm seçenekler masadadır" ifadelerini kullandı.

- Cumhuriyetçi adaylar nükleer anlaşmaya güçlü bir şekilde karşı

Öne çıkan tüm Cumhuriyetçi başkan adaylarında İran'la nükleer anlaşmanın "ABD'nin ulusal çıkarlarının aleyhine olduğu" görüşünün hakim olduğu görülüyor.

Cumhuriyetçiler arasındaki anketlerde önde giden Trump, Cruz ve Rubio'nun kampanya sürecindeki açıklamalarına bakılırsa, bu adaylardan birinin başkan seçilmesi halinde İran'la nükleer anlaşmanın yaşama şansı pek kalmayacak gibi yorumlanıyor.

Clinton'dan birkaç gün önce ABD Kongre binası Capitol Hill önünde, bir diğer Cumhuriyetçi başkan adayı Cruz ile mitin düzenleyen Trump, "Hayatımda, bizim İran'la yaptığımız anlaşma kadar beceriksizce yapılmış bir alışveriş görmedim" ifadelerini kullandı.

Kongre'de nükleer anlaşmayı durdurmak için adım atılabilecek son haftaya girilirken, Trump, Kongre'de anlaşmanın durdurulmaması halinde "2016 yılındaki en önemli dış politika önceliğinin İrannükleer silah temininden alıkoymak" olacağını vurguladı.

Cruz da kampanya sürecinde "İran'la nükleer anlaşma" konusunda en az Trump kadar sert bir tavır takındı.

9 Eylül'deki ortak mitingde anlaşmanın "tam bir felaket" olduğunu belirten Cruz, Obama yönetimini, İran'ın dini lideri Ayetullah Hamaney'e "nükleer programını devam ettirmesi için milyarlarca dolar para vermekle" suçladı.

Aralık ayında Kongre'de gündeme gelen "İran'ın balistik füze denemeleri nükleer anlaşmayı ihlal ediyor" iddiasından sonraki konuşmasında Cruz, bunun şaşılacak bir durum olmadığını ifade ederek, İran'ın nükleer anlaşma koşullarına uymaya niyetinin olmadığını savundu.

Geçtiğimiz günlerde Kuzey Kore'nin hidrojen bombası denemesi yaptığı iddiasından sonra Iowa'da yaptığı açıklamada ise Cruz, İran'ın Kuzey Kore'yi takip ettiğini savunarak, "Eğer Clinton seçilirse İran'ın bir süre sonra yapacağı şey de budur" dedi.

Bir diğer önemli Cumhuriyetçi başkan adayı olan Rubio da en az Trump ve Cruz kadar İran'la nükleer anlaşmaya karşı bir pozisyon sergiliyor. Geçtiğimiz günlerde ABD'de yayımlanan "National Review" adlı dergi için kaleme aldığı makalede Rubio, "Eğer başkan seçilirsem artık İranlı mollalar kabadayıık edecekleri bir başkan bulamayacaklar" ifadelerini kullandı.

Anlaşmanın imzalandığı temmuz ayında Rubio, Kongre'deki Dış İlişkiler Komitesi'ndeki bir oturumda İran nükleer anlaşmasının "Obama'nın görevden ayrılmasıyla son bulacağını" ifade etti.

Benzer şekilde Rubio, eylül ayında anlaşmanın Kongre'de reddedilme olasılığı kalmayınca, "Eğer başkan olursam anlaşmayı tanımayacağım" demiş ve Washington'da "ABD'nin uluslararası anlaşmaları yeni başkanı ne ölçüde bağlar" türünden bir tartışmaya kapı aralamıştı.

Bu ve benzeri açıklamaları sıkça yapan Rubio'nun, aşırı sağ kesimlerden sağladığı finansal kaynağı kaybetmemek için başta İran konusu olmak üzere belli hususlardaki "sert söylemini" devam ettirdiği değerlendirmesi yapılıyor.

Temmuz ayı ortasında İran ile P5+1 ülkeleri arasında varılan nükleer anlaşma, iki ay içinde (Cumhuriyetçilerin çabalarına rağmen) Kongre'de aksi yönde bir karar alınamadığı için 17 Eylül'de otomatik olarak yürürlüğe girmişti. İran Parlamentosu ise anlaşmayı 13 Ekim'de onaylamıştı.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de dün yaptığı açıklamada, "Her şey iyi giderse anlaşmanın uygulamaya girmesine günler kaldı" dedi.

Ancak balistik füze parçaları aldığı gerekçesiyle geçtiğimiz günlerde ABD Hazine Bakanlığı tarafından İran bağlantılı bazı kişi ve şirketlere yaptırım kararı alınmış, Tahran yönetimi ise bu kararın nükleer anlaşmaya zarar verdiğini iddia etmişti.

Kaynak: AA