Aydos Yaylası'nda Ramazan
Ankara'nın Çubuk ilçesinde Aydos Dağı'nın eteklerinde hayvancılıkla uğraşan yaylacılar, ramazan ayını serin ve doğayla iç içe bir ortamda geçiriyor.
Doğal güzellikleri, turşusu, eti, süt ve süt ürünleri, baklavası, ağat (akik) taşı ile adından söz ettiren Çubuk'ta, Aydos Dağı'nın eteklerine ilkbaharda göç eden yaylacılar, serin ve doğayla iç içe ancak elektrikten ve teknolojik imkanlardan yoksun olarak yaşamını sürdürüyor.
Yaylada günün ilk ışıklarıyla mesaiye başlayan erkekler, hayvanlarını akşama kadar otlattıktan sonra evlerinin yolunu tutuyor. Kadınlar ise hayvanlarının sütüyle peynir, kaymak ve yoğurt yapıyor. Sağım işleminin ardından yayla evlerinin temizliğini yapan kadınlar, daha sonra odun ateşinde iftar yemeklerini hazırlıyor.
Yılın yaklaşık 8 ayını yaylada geçiren vatandaşlar, odun ateşinde pişirilen yemeklerle, doğal ürünlerle iftar ve sahur yapıyor.
Yaylacılardan Alaattin Kılıç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tek geçim kaynaklarının hayvancılık olduğunu belirterek, "Sabah erkenden çıkıyoruz, akşam vaktine kadar hayvanları otlatıyoruz. Akşama kadar yaklaşık 40 kilometre yol katediyoruz. Özellikle ramazanda zor oluyor, yoruluyoruz" diye konuştu.
Kılıç, bu sene yazın serin ve yağışlı geçtiğini ifade ederek, "Yağış nedeniyle zor anlar yaşıyoruz. Sularımız soğuktan neredeyse donma derecesine geliyor. Yazın ortasında olmamıza rağmen henüz güneşi göremedik" ifadelerini kullandı.
İbrahim Eser ise zor şartlarda yaşamlarını sürdürdüklerini dile getirerek, şunları söyledi:
"Yayla kış günü gibi soğuk oluyor, elektrik olmadığı için hayvanları sağamıyoruz. Buzdolabımız olmadığı için de elde ettiğimiz ürünleri gününde tüketmek zorunda kalıyoruz, tüketemediğimizi de döküyoruz. Sahura kalkmak, iftar yapmak elektrik olmadığı için haliyle zor oluyor. Elektrik olsa televizyonumuz, buzdolabımız olur. En azından gündemden haberimiz olur. Ben astım hastasıyım, daraldığım zaman solunum cihazı takmam gerekiyor, elektrik olmadığı için onu da takamıyoruz."
Eşi, oğlu ve torunuyla yaylada yaşayan Habibe Eser de yaylada yaşamın zor olduğunu belirterek, "Yollar iyi olmadığı için araçlar zor geliyor. Bir hastamız olsa merkeplerle 2-3 saatte bu yolu nasıl gideceğiz. Köyü telefonla arasak, telefonları şarj edemiyoruz. Güneş paneli koyduk, güneş çıkmazsa işimiz daha zor oluyor. Gündüzleri serin, geceleri de çok soğuk oluyor" dedi.
Yukarı Çavundur Mahallesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Osman Şahbudak ise "Hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız her yıl bahardan itibaren yaylaya çıkar. Bu yaylada eskiden 30-40 bin arasında küçükbaş, 20 bine yakında büyükbaş hayvan bulunuyordu. Şu anda köylerden kente göç neticesinde bu rakam biraz daha azaldı. Şu anda yaylada 30 hanemiz ve 10 bin civarında hayvanımız bulunuyor" diye konuştu.
Şahbudak, "Bölgemizin en büyük problemlerinden biri elektriğin olmamasıdır. Bu sorun sadece vatandaşlarımız için değil, ülke ekonomisi için de çok büyük kayıptır" dedi.
Kaynak: AA
Yaylada günün ilk ışıklarıyla mesaiye başlayan erkekler, hayvanlarını akşama kadar otlattıktan sonra evlerinin yolunu tutuyor. Kadınlar ise hayvanlarının sütüyle peynir, kaymak ve yoğurt yapıyor. Sağım işleminin ardından yayla evlerinin temizliğini yapan kadınlar, daha sonra odun ateşinde iftar yemeklerini hazırlıyor.
Yılın yaklaşık 8 ayını yaylada geçiren vatandaşlar, odun ateşinde pişirilen yemeklerle, doğal ürünlerle iftar ve sahur yapıyor.
Yaylacılardan Alaattin Kılıç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tek geçim kaynaklarının hayvancılık olduğunu belirterek, "Sabah erkenden çıkıyoruz, akşam vaktine kadar hayvanları otlatıyoruz. Akşama kadar yaklaşık 40 kilometre yol katediyoruz. Özellikle ramazanda zor oluyor, yoruluyoruz" diye konuştu.
Kılıç, bu sene yazın serin ve yağışlı geçtiğini ifade ederek, "Yağış nedeniyle zor anlar yaşıyoruz. Sularımız soğuktan neredeyse donma derecesine geliyor. Yazın ortasında olmamıza rağmen henüz güneşi göremedik" ifadelerini kullandı.
İbrahim Eser ise zor şartlarda yaşamlarını sürdürdüklerini dile getirerek, şunları söyledi:
"Yayla kış günü gibi soğuk oluyor, elektrik olmadığı için hayvanları sağamıyoruz. Buzdolabımız olmadığı için de elde ettiğimiz ürünleri gününde tüketmek zorunda kalıyoruz, tüketemediğimizi de döküyoruz. Sahura kalkmak, iftar yapmak elektrik olmadığı için haliyle zor oluyor. Elektrik olsa televizyonumuz, buzdolabımız olur. En azından gündemden haberimiz olur. Ben astım hastasıyım, daraldığım zaman solunum cihazı takmam gerekiyor, elektrik olmadığı için onu da takamıyoruz."
Eşi, oğlu ve torunuyla yaylada yaşayan Habibe Eser de yaylada yaşamın zor olduğunu belirterek, "Yollar iyi olmadığı için araçlar zor geliyor. Bir hastamız olsa merkeplerle 2-3 saatte bu yolu nasıl gideceğiz. Köyü telefonla arasak, telefonları şarj edemiyoruz. Güneş paneli koyduk, güneş çıkmazsa işimiz daha zor oluyor. Gündüzleri serin, geceleri de çok soğuk oluyor" dedi.
Yukarı Çavundur Mahallesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Osman Şahbudak ise "Hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız her yıl bahardan itibaren yaylaya çıkar. Bu yaylada eskiden 30-40 bin arasında küçükbaş, 20 bine yakında büyükbaş hayvan bulunuyordu. Şu anda köylerden kente göç neticesinde bu rakam biraz daha azaldı. Şu anda yaylada 30 hanemiz ve 10 bin civarında hayvanımız bulunuyor" diye konuştu.
Şahbudak, "Bölgemizin en büyük problemlerinden biri elektriğin olmamasıdır. Bu sorun sadece vatandaşlarımız için değil, ülke ekonomisi için de çok büyük kayıptır" dedi.