'Öcalan'ın PKK'ya Silah Bırakma Çağrısı Yapması...'

HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, “İzleme heyeti ile birlikte İmralı’ya gitseydik, Öcalan bu Öcalan bu çağrıyı yapacaktı. Yarın bu mekanizmalara işlevlik kazandırılırsa yarın bunu yine yapacağını düşünüyoruz” dedi.

'Öcalan'ın PKK'ya Silah Bırakma Çağrısı Yapması...'
HDP’nin İmralı heyetinde bulunan milletvekilleri Pervin Buldan, İdris Baluken ve Sırrı Süreyya Önder, TBMM’de HDP Grup Yönetim Salonunda düzenledikleri basın toplantısında, çözüm süreci ve PKK’nin silah bırakmasına yönelik açıklamalarda bulundu. Sırrı Süreyya Önder, izleme heyetinin İmralı’ya gitmesi durumunda Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma çağrısında bulunacağını düşündüklerini söyledi.



“HALK TÜRKİYE SİYASETİNE AYAR ÇEKTİ”

Çözüm sürecinin yaklaşık 2 aydır dondurulmuş durumda olduğunu ve ilan edilmemiş bir İmralı tecridinin konduğunu ifade eden Önder, “Hükümetin kendi emeğine bile saygı göstermeyerek devrilmesine sessiz kaldığı bu masa halk tarafından dört ayağı üzerine oturtulmuşken, süreç kaldığı yerden kendisini yenileyerek, hayata geçirilmelidir. Dolmabahçe deklarasyonu ile dile getirilenlerin içinde demokratikleşme normlarının dışında bir tek cümle yoktur. Bu seçimin kazanının Dolmabahçe deklarasyonudur aslında. Halk uzlaşma ve demokratikleşmeye dönük kuyumcu terazisinde tartılabilecek bir ayar çekmiştir Türkiye siyasetine” şeklinde konuştu.



“ULUSAL BİR KOALİSYON GERÇEKLEŞTİRİLMELİ”

“Öcalan bütün gücü ile bu barışı tesis etmeye çalışırken devletin ve siyasal iktidarın sıkça yaptığı yanlışlıktan korumak için bir izleme komitesinin iradesinde sürmesini istemişti” açıklamasında bulunan Önder, bu konuda hükümetle de daha önceden mutabık kaldıklarını hatırlatarak, “Cumhurbaşkanının ‘onu da doğru bulmuyorum, bunu da güzel bulmadım, şu olmamalıydı, Kürt meselesi diye bir mesele de yoktur’ diye ülke gerçekliğinden uzak, zarar verici yaklaşımına, hükümet kendi emeğine bile sahip çıkamama basiretsizliği gösterdiği için, Bülent Arınç’ın bir çıkışını hariç tutarsak, onun dışında hükümetten bu konuda barışı koruma anlamında hiçbir yaklaşım görmemiştik. Kaldığımız yer orasıydı, orası bu ülkenin barışına saplanmış bir diken gibiydi. Bütün siyaset kurumu olarak, devletin organları, hükümet ve tüm siyasal partiler bu gerçeklikle, bilerek zaman kaybetmeden, önümüze sıkıntılar oluşturabilecek alanları çoğaltmadan, halkın bu arzusunu köreltmeden, barış konunda top yekûn bir ulusal koalisyon gerçekleştirmeliyiz. Kurulacak olan hükümet koalisyonundan daha elzem olacaktır. Biz İmralı heyeti olarak gerek hükümete, gerek devlet kurumlarına, bütün siyasal partilere bu gerçekliğin kıymetinin bilinmesi, üzerine titrenmesi, böyle yapılması durumunda çok kısa bir sürede savaş olgusunu bu ülkenin gündeminden çıkartabileceğimiz gerçeğini hatırlatma gereğini bir borç biliyoruz. Adalet Bakanlığına müracaatımızı yaptık, sürecin bugüne kadar nasıl yürüdüyse aynı şekilde, kimsenin mutlak iktidar tutkusuna kurban edilmeden bırakıldığı yerden büyük bir ciddiyetle ele alınmasını istiyoruz” dedi.



“ONU DAHA FAZLA UTANDIRMAMAK İÇİN CEVAP VERMİYORUM”

Yalçın Akdoğan’ın çözüm sürecine yönelik HDP’ye yaptığı eleştirinin sorulması üzerine Önder, “Sinemacı geçmişime atıf ile bunu söyledi sanırım, ben cevap bile vermedim. Birazcık şuur olsa, biraz nezaket olsa bu sanatı küçümseme ucuzluğundan kendilerini uzak tutarlar. ‘Burada bir tiyatro oynanıyor’ denir mesela, tiyatro çok ciddi bir iştir arkadaşlar. Bu ülkede Yalçın Akdoğan olmanın önünde hiçbir engel yoktur. Bir sinemacı olmak için bir çok şey gereklidir. Onu daha fazla utandırmamak için ben cevap vermemeyi seçtim. Kemse sanatı kimse ucuz bir şey gibi göremez” dedi.



“HÜKÜMET VE DEVLET SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRSEYDİ SİLAH BIRAKTIRMANIN EŞİĞİNDEYDİK”

“Bu ülkede barış meselesinde herkesin ittifak etmesi bir hükümet koalisyonundan çok daha hayati bir önemdedir. Bu ülkede barışın gerçekleşmesi hepimizin milli meselesidir. Bundan daha kıymetli hiçbir hedefimiz yok. Bundan daha büyük hiçbir sorunumuz da yok” açıklamasında bulunan Önder, PKK’ya silah bıraktırma yönünde bir çağrı yapılıp yapılmayacağı konusundaki soruya şu ifadelerle cevap verdi; “Hükümet ve devlet sorumluluklarını yerine getirirse biz zaten bunun eşiğindeydik.”

Öcalan’ın silahsızlanma konusundaki görüşlerini açıklamasının ardından hükümetin çözüm masasını devirdiğini kaydeden Önder, “Tutanakları devletin elinde var. İzleme heyeti için Cumhurbaşkanı tarafından ‘bu ne’ denmeseydi, o insanlarla beraber biz İmralı’ya gitseydik Öcalan bu çağrıyı yapacaktı, bunu deklare etmişti. Yarın bu mekanizmalara işlevlik kazandırılırsa yarın bunu yine yapacağını düşünüyoruz. Mesele hükümetin demagoji kalesine sığınmak yerine kendi emeğine sahip çıkmasıdır. Emekleri var, emeklerini çarçur ettirdiler. Hükümet konuştuğumuz her şeyi, mutabakatlarımızı, Dolmabahçe deklarasyonunun yadsıyan bir tutum içine girdi. Bir izleme heyeti gelir, olana bitene hakemlik eder. Biz kendimize güveniyoruz. Barışa dönük irademizde kararlıyız, ısrarla hükümetle zamanında mutabık kaldığımız izleme heyetinin devreye girmesini istiyoruz. Çağrıyı yapacak olan İmralı. Biz kendimiz bu çağrının vücut bulmuş haliyiz. 3 yıldır hiçbir evladımızın ölüm haberini almıyoruz, bunu sağlayan HDP’dir” dedi.



“AK PARTİ BU ÜLKEYİ YENİDEN SEÇİME GÖTÜRMEYE MUKTEDİR DEĞİL”

“Hepimiz milletvekili yeminini içtüzüğe uygun olarak yapacağız” ifadelerini kullanarak milletvekili yemin töreninde bir kaotik ortamın yaşanmayacağına dikkat çeken Önder, bir erken seçim olması halinde HDP’nin barajı aşıp aşamayacağının sorulması üzerine, “Bu ülkede çok şey değişti. 6 Haziran kafası artık geçersizdir. Bu kendilerini iktidar sanmalarının verdiği sahte bir kibirdir. Bizim üzüldüğümüz ülke zaman kaybediyor. Bu halk ortaya bir irade koydu, ‘bu iradeni beğenmedim, yeniden bir iradede bulun’ demek halka saygısızlıktır. AK Parti bu ülkeyi yeniden seçime götürmeye muktedir değil. Yenilen pehlivan seçime doymazmış, bir daha sırtı çimenleri görür, gökyüzündeki yıldızları sayar” cevabını verdi.

“SEÇİM SONUÇLARI ÖĞRETİCİ OLDU”

7 Haziran seçimlerine yönelik açıklamalarda bulunan ve bir siyasal partinin en doğal hakkı olan parti olarak seçime girmesi sürecinde, ‘sürece provokasyon’ gibi değerlendirmelere maruz kaldıklarının altını çizen Sırrı Süreyya Önder, “Bütün kamuoyu araştırma şirketleri bir algı mekanizması gibi işlev gördüler. Bazı şuursuzları sonuçların ilk açıklanmaya başladığı anda bile bu tutumunu gösterdi. ‘Manşetlerle çarpışarak bu günlere geldik’ diyorlardı ya, bizde bu seçimlerde anket şirketlerinin yarattığı kasti kirlilikle uğraşarak bugünlere geldik” açıklamasında bulundu.

“Savaş olmayınca heybesinde hiçbir turp kalmayanların çapları ortaya çıktı. Bu seçim sonuçları çok öğretici oldu” ifadelerini kullanan Sırrı Süreyya Önder, “Bu 2.5 yıllık çözüm sürecinde Öcalan’ın büyük bir demokratik ve irade koyarak geliştirdiği bir demokratikleşme perspektifi ile bu günlere geldik. Bu hafızayı biz yok saymıyoruz, kimsenin sıfırlamasına da izin vermeyeceğiz” dedi.



“DÜŞMANLIK DİLİ SAVAŞ VE KAOTİK ORTAM DOĞURUR”

Hükümeti kuracak kombinasyon nasıl olursa olsun özgürlüklere, eşitliğe, adalete ve barışa düşmanlık üzerinden tesis edilemeyeceğinin altını çizen Sırrı Süreyya Önder, “Herkesin bu dili bırakması gerekiyor. Düşmanlık dilinin doğuracağı doğal sonuç Allah korusun yeniden bir savaş ve kaotik ortam demektir. Biz bu ülkede an itibariyle kim hangi boyutta saçmalarla saçmalasın, bu parti artık bu ülkede barışında teminatıdır ve güvencesidir. İnsanların savaş çığırtkanlarını ciddiye almasına gerek yoktur. Halk bunlara sandıkta gereken cevabı verdi. Diğer muhalefet partileri bir düşünsünler, biz barajı geçemeseydik, bu gün muhtemelen hepsi kendi odalarından da dışarıya çıkamamışlardı. Biz Türkiye’nin önünü açtık. Biz Türkiye’ye geleceği için umutlanma şansı olduk, bizatihi ümidin adı olduk. Biz artık insanların uzunca bir süredir unuttuğu derin bir nefes alma, ‘oh’ çekme imkanını verdik” diye konuştu.

Kaynak: İHA