Bozkır Ve Şentop Yabancı Basınla Bir Araya Geldi (2)
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Türkiye'deki siyasi kişiliklerin de kendi görüşlerini ifade edebileceğini, gazetecileri de eleştirebileceğini belirterek, "Dolayısıyla Cumhurbaşkanı'nın herhangi birinizi eleştirmesinde yanlış bir yan yok. Siz de onu eleştirme hakkına sahipsiniz" dedi.
Bozkır, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop ile Türkiye'de görev yapan 40 kadar yabancı basın mensubuyla bir araya gelerek, gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Genel seçimde seçmenin öncelikle istikrarla devam edip etmeme yönünde karar vereceğini ifade eden Bozkır, Türkiye'nin istikrarla devam etmesinin dünya için fark yaratacağını söyledi.
Volkan Bozkır, "Sizler de dünyanın önemli basın kuruluşlarından geliyorsunuz. 13 komşumuz var. Dünyada, en çok komşusu olan ülkelerden biri Türkiye. Komşularımıza bakarsanız çoğunun zorluklar yaşadığını görürsünüz. Türkiye 10 yıldan uzun bir süredir ekonomik ve siyasi istikrar içinde. Komşularımız ise yangın içinde, ekonomik çalkantıda, gelecekle ilgili kaygılı" diye konuştu.
Vatandaşlara gerçekleştirilmesi mümkün olmayan ekonomik vaatler yerine istikrar teklif ettiklerini anlatan Bozkır, Türkiye'nin son 10 yılda ekonomik rakamlarını üçe katladığını, demokrasiye doğru önemli mesafe aldığını kaydetti.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, "Türkiye'de gazetecilerin casus olarak nitelendiğini ve AK Parti taraftarlarından ölüm tehdidi aldığını" öne süren bir gazetecinin "Bunlar da eleştiri sınırları içinde mi?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Bizde 'Birinin ağzına laf koymak' diye bir tabir vardır. Sizinle aynı fikirde değilim. Kimsenin böyle bir niyeti yok. Kimse kimseyi tehdit etmiş değil yazdıklarından veya söylediklerinden dolayı. Siyasetçi, başbakan, doktor veya gazeteci olabilirsiniz ama bir titrinizin olması sizin suç işlemeyeceğinizi göstermez. Gazetecilik dışında faaliyetleri olan gazetecileri soruşturmak hakkı vardır devletin ve yargının. Yazdıklarından dolayı değil, yaptıklarından dolayı. Sizlere bilgi notu dağıttık. Orada bir liste var. Hapisteki gazetecilerin listesi. O listeye bakarsanız, onların yazdıklarından dolayı hapiste olmadıklarını görürsünüz. Orada karakol bombalaması, banka soygunu, çocuk kaçırma gibi suçlar göreceksiniz.
Hepiniz bu ülkede yaşıyorsunuz ve tabiki fikirleriniz olacak. Bunlara gerçekten saygı duyuyor, istediğiniz her şeyi, kaygılarınızı, eleştirilerinizi yazmanızı önemsiyoruz. Ama şunu da anlamalısınız ki, bu ülkedeki siyasi kişilikler de kendi görüşlerini ifade edebilir, sizi eleştirebilir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı'nın herhangi birinizi eleştirmesinde yanlış bir yan yok. Siz de onu eleştirme hakkına sahipsiniz."
- HDP'nin barajı aşmasının Çözüm Süreci'ne etkisi
"HDP'nin yüzde 10'luk seçim barajını aşıp aşmaması, Çözüm Süreci'ni nasıl etkiler?" sorusu üzerine Bozkır, seçimde partilerin alacakları oy oranlarının seçime katılım oranıyla bağlantılı olacağını söyledi.
Seçime yüzde 85 oranında bir katılım olması durumunda, seçim barajını geçmek için partilerin 4,5 milyondan fazla oya ihtiyacı olacağını anlatan Bozkır, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş'ın aldığı oy sayısının 4 milyonun altında kaldığını hatırlattı.
Bakan Bozkır, "Cumhurbaşkanlığı seçimleri başka bir psikolojik ortamda yapıldı, yani HDP'nin o kadar da oyu olmayabilir. Bence bugünden hiçbir anket baraj sınırındaki partilerin barajı aşıp aşamayacağını söyleyemez, çünkü katılım oranını bilemiyoruz" diye konuştu.
Çözüm Süreci'nin AK Parti tarafından başlatıldığını anlatan Bozkır, "Türkiye'de hiçbir öteki kalmaması bizim 2023 için başlıca hedeflerimizdendir. Hiç kimse dini, etnik kökeni veya yaşam tarzı nedeniyle öteki olarak değerlendirilmemelidir. Çözüm Süreci büyük bir siyasi cesaretle AK Parti tarafından başlatılmıştır. Onu sürdürecek olan da HDP değil, AK Parti hükümetidir. HDP parlamentoda olsun olmasın, bu bizim görevimizdir" ifadelerini kullandı.
- "HDP barajı aştığı takdirde..."
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop da aynı soruyu yanıtlarken HDP'nin barajı aşıp aşmamasının kendilerini ilgilendirmediğini, bunun seçmenin tercihi olduğunu, her iki ihtimalde de Türkiye'de parlamentodaki tablonun çok önemli bir değişiklik göstermeyeceğini belirtti.
Şu anki parlamentoda 36 HDP'li milletvekili bulunduğunu hatırlatan Şentop, "HDP barajı aştığı takdirde bu kadar veya biraz fazlasını alacağına göre, parlamento kompozisyonunda önemli bir değişiklik olmaz" dedi.
Şentop, Çözüm Süreci'nin, hükümetin 14 Ağustos 2001'de ortaya koyduğu çerçeveyle yürüttüğü bir politika olduğunu anlattı.
HDP'nin bu sürecin paydaşlarından sadece biri olabileceğini, barajı geçip geçmemesinin Çözüm Süreci konusunda önemi olmadığını dile getiren Şentop, "HDP'nin bu konudaki irtibatlar, görüşmeleri yürütenleri arasında milletvekili olmayan parti yöneticileri de vardı. HDP'nin barajı aşması ve milletvekillerinin olması, bu sürecin paydaşlarından birisi olmasını etkileyecek bir durum değil'' değerlendirmesinde bulundu.
Çözüm Süreci'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu 2005'te Diyarbakır konuşmasıyla başladığını aktaran Şentop, 2002- 2007 dönemindeki parlamentoda HDP veya HDP'nin öncülleri olan siyasi partilerden hiç bir milletvekili bulunmadığını ifade etti.
- "Hükümetin haberi yok ama uluslararası basının haberi olmuş"
Bir gazetecinin "Uluslararası Gazetecileri Koruma Örgütü'nün, hapisteki gazetecilerle ilgili Türkiye'ye karşı yaptığı suçlamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Şentop, şu karşılığı verdi:
"Gazetecilik mesleğini icra ettiği için şu anda tutuklu veya mahkum olan kimse yok Türkiye'de. Ama bir gazeteci trafik kazasında birinin ölümüne sebebiyet verse, onunla ilgili yargılama yapılmamalı mı? Hapisteki gazetecilerin hangi suçu işlediğine, hangi suçtan dolayı mahkum olduğuna dair bilgiler var elimizde. Köşesinde yazdığı yazıdan dolayı tutuklanan, mahkum olan bir gazeteci yok. Böyle bir örnek yok. Örnek şu; bir örgüt kurulmuş, bu örgütün bir faaliyeti var. Gazeteci o örgüt faaliyeti içinde birtakım işler yapmış."
"Yabancı gazetecilere yönelik birtakım casusluk faaliyetleri içinde bulunma gibi baskı unsuru olabilecek şeyler de oluyor" denilmesi üzerine Şentop, "Berlin'deki olayları takip etmeyi yasaklayan Alman Hükümeti'ne ses çıkarmayıp da Taksim'de daha olaylar başlamadan önce canlı yayın araçlarıyla, cihazlarıyla... Hükümetin haberi yok olayların olacağından ama uluslararası basının haberi olmuş. CNN International gelmiş kamp kurmuş orada. Siz olsanız böyle düşünmez misiniz?" diye konuştu.
- Erdoğan'ın Newyork Times tepkisi
Genel Başkan Yardımcısı Şentop, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eleştirdiği Newyork Times'da Türkiye ilgili çıkan yazının son bölümünü yabancı basın mensuplarına okudu.
Gazetede, Erdoğan'ın da tepki gösterdiği "Sayın Erdoğan doğruyu söyleyenlere karşı giderek hasmahane bir tavır takınıyor gibi. ABD ve Türkiye'nin diğer NATO müttefikleri onu bu yıkıcı yoldan geri döndürmeye çalışmalı" ifadelerinin yer aldığını belirten Şentop, şunları kaydetti:
"Ne olacak yani? Türkiye'yi mi bombalayacaklar? Bir gazeteci bir devletin başka bir devlete müdahalesini niye isteyebilir ki? Onu ne ilgilendirir? Eleştirebilirsiniz, Tayyip Erdoğan'ı, hükümeti eleştirin. Kimse buna bir şey diyemez ama 'Türkiye'yi bu gittiği yoldan ABD, Almanya, İngiltere, NATO bir araya gelip döndürmelidir.' Bu tamamen bir provokasyon çağrısı. Gazeteci olarak bir ülkeye başka bir ülkenin müdahalesini istiyorsanız veya o ülke içinde CIA veya başka istihbarat örgütlerinin gerçekleştirmeye çalıştığı bir operasyona destek veriyorsanız, o zaman onu eleştirir o ülkenin siyasetçisi, devlet adamı."
(Sürecek)
Kaynak: AA
Genel seçimde seçmenin öncelikle istikrarla devam edip etmeme yönünde karar vereceğini ifade eden Bozkır, Türkiye'nin istikrarla devam etmesinin dünya için fark yaratacağını söyledi.
Volkan Bozkır, "Sizler de dünyanın önemli basın kuruluşlarından geliyorsunuz. 13 komşumuz var. Dünyada, en çok komşusu olan ülkelerden biri Türkiye. Komşularımıza bakarsanız çoğunun zorluklar yaşadığını görürsünüz. Türkiye 10 yıldan uzun bir süredir ekonomik ve siyasi istikrar içinde. Komşularımız ise yangın içinde, ekonomik çalkantıda, gelecekle ilgili kaygılı" diye konuştu.
Vatandaşlara gerçekleştirilmesi mümkün olmayan ekonomik vaatler yerine istikrar teklif ettiklerini anlatan Bozkır, Türkiye'nin son 10 yılda ekonomik rakamlarını üçe katladığını, demokrasiye doğru önemli mesafe aldığını kaydetti.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, "Türkiye'de gazetecilerin casus olarak nitelendiğini ve AK Parti taraftarlarından ölüm tehdidi aldığını" öne süren bir gazetecinin "Bunlar da eleştiri sınırları içinde mi?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Bizde 'Birinin ağzına laf koymak' diye bir tabir vardır. Sizinle aynı fikirde değilim. Kimsenin böyle bir niyeti yok. Kimse kimseyi tehdit etmiş değil yazdıklarından veya söylediklerinden dolayı. Siyasetçi, başbakan, doktor veya gazeteci olabilirsiniz ama bir titrinizin olması sizin suç işlemeyeceğinizi göstermez. Gazetecilik dışında faaliyetleri olan gazetecileri soruşturmak hakkı vardır devletin ve yargının. Yazdıklarından dolayı değil, yaptıklarından dolayı. Sizlere bilgi notu dağıttık. Orada bir liste var. Hapisteki gazetecilerin listesi. O listeye bakarsanız, onların yazdıklarından dolayı hapiste olmadıklarını görürsünüz. Orada karakol bombalaması, banka soygunu, çocuk kaçırma gibi suçlar göreceksiniz.
Hepiniz bu ülkede yaşıyorsunuz ve tabiki fikirleriniz olacak. Bunlara gerçekten saygı duyuyor, istediğiniz her şeyi, kaygılarınızı, eleştirilerinizi yazmanızı önemsiyoruz. Ama şunu da anlamalısınız ki, bu ülkedeki siyasi kişilikler de kendi görüşlerini ifade edebilir, sizi eleştirebilir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı'nın herhangi birinizi eleştirmesinde yanlış bir yan yok. Siz de onu eleştirme hakkına sahipsiniz."
- HDP'nin barajı aşmasının Çözüm Süreci'ne etkisi
"HDP'nin yüzde 10'luk seçim barajını aşıp aşmaması, Çözüm Süreci'ni nasıl etkiler?" sorusu üzerine Bozkır, seçimde partilerin alacakları oy oranlarının seçime katılım oranıyla bağlantılı olacağını söyledi.
Seçime yüzde 85 oranında bir katılım olması durumunda, seçim barajını geçmek için partilerin 4,5 milyondan fazla oya ihtiyacı olacağını anlatan Bozkır, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş'ın aldığı oy sayısının 4 milyonun altında kaldığını hatırlattı.
Bakan Bozkır, "Cumhurbaşkanlığı seçimleri başka bir psikolojik ortamda yapıldı, yani HDP'nin o kadar da oyu olmayabilir. Bence bugünden hiçbir anket baraj sınırındaki partilerin barajı aşıp aşamayacağını söyleyemez, çünkü katılım oranını bilemiyoruz" diye konuştu.
Çözüm Süreci'nin AK Parti tarafından başlatıldığını anlatan Bozkır, "Türkiye'de hiçbir öteki kalmaması bizim 2023 için başlıca hedeflerimizdendir. Hiç kimse dini, etnik kökeni veya yaşam tarzı nedeniyle öteki olarak değerlendirilmemelidir. Çözüm Süreci büyük bir siyasi cesaretle AK Parti tarafından başlatılmıştır. Onu sürdürecek olan da HDP değil, AK Parti hükümetidir. HDP parlamentoda olsun olmasın, bu bizim görevimizdir" ifadelerini kullandı.
- "HDP barajı aştığı takdirde..."
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop da aynı soruyu yanıtlarken HDP'nin barajı aşıp aşmamasının kendilerini ilgilendirmediğini, bunun seçmenin tercihi olduğunu, her iki ihtimalde de Türkiye'de parlamentodaki tablonun çok önemli bir değişiklik göstermeyeceğini belirtti.
Şu anki parlamentoda 36 HDP'li milletvekili bulunduğunu hatırlatan Şentop, "HDP barajı aştığı takdirde bu kadar veya biraz fazlasını alacağına göre, parlamento kompozisyonunda önemli bir değişiklik olmaz" dedi.
Şentop, Çözüm Süreci'nin, hükümetin 14 Ağustos 2001'de ortaya koyduğu çerçeveyle yürüttüğü bir politika olduğunu anlattı.
HDP'nin bu sürecin paydaşlarından sadece biri olabileceğini, barajı geçip geçmemesinin Çözüm Süreci konusunda önemi olmadığını dile getiren Şentop, "HDP'nin bu konudaki irtibatlar, görüşmeleri yürütenleri arasında milletvekili olmayan parti yöneticileri de vardı. HDP'nin barajı aşması ve milletvekillerinin olması, bu sürecin paydaşlarından birisi olmasını etkileyecek bir durum değil'' değerlendirmesinde bulundu.
Çözüm Süreci'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu 2005'te Diyarbakır konuşmasıyla başladığını aktaran Şentop, 2002- 2007 dönemindeki parlamentoda HDP veya HDP'nin öncülleri olan siyasi partilerden hiç bir milletvekili bulunmadığını ifade etti.
- "Hükümetin haberi yok ama uluslararası basının haberi olmuş"
Bir gazetecinin "Uluslararası Gazetecileri Koruma Örgütü'nün, hapisteki gazetecilerle ilgili Türkiye'ye karşı yaptığı suçlamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Şentop, şu karşılığı verdi:
"Gazetecilik mesleğini icra ettiği için şu anda tutuklu veya mahkum olan kimse yok Türkiye'de. Ama bir gazeteci trafik kazasında birinin ölümüne sebebiyet verse, onunla ilgili yargılama yapılmamalı mı? Hapisteki gazetecilerin hangi suçu işlediğine, hangi suçtan dolayı mahkum olduğuna dair bilgiler var elimizde. Köşesinde yazdığı yazıdan dolayı tutuklanan, mahkum olan bir gazeteci yok. Böyle bir örnek yok. Örnek şu; bir örgüt kurulmuş, bu örgütün bir faaliyeti var. Gazeteci o örgüt faaliyeti içinde birtakım işler yapmış."
"Yabancı gazetecilere yönelik birtakım casusluk faaliyetleri içinde bulunma gibi baskı unsuru olabilecek şeyler de oluyor" denilmesi üzerine Şentop, "Berlin'deki olayları takip etmeyi yasaklayan Alman Hükümeti'ne ses çıkarmayıp da Taksim'de daha olaylar başlamadan önce canlı yayın araçlarıyla, cihazlarıyla... Hükümetin haberi yok olayların olacağından ama uluslararası basının haberi olmuş. CNN International gelmiş kamp kurmuş orada. Siz olsanız böyle düşünmez misiniz?" diye konuştu.
- Erdoğan'ın Newyork Times tepkisi
Genel Başkan Yardımcısı Şentop, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eleştirdiği Newyork Times'da Türkiye ilgili çıkan yazının son bölümünü yabancı basın mensuplarına okudu.
Gazetede, Erdoğan'ın da tepki gösterdiği "Sayın Erdoğan doğruyu söyleyenlere karşı giderek hasmahane bir tavır takınıyor gibi. ABD ve Türkiye'nin diğer NATO müttefikleri onu bu yıkıcı yoldan geri döndürmeye çalışmalı" ifadelerinin yer aldığını belirten Şentop, şunları kaydetti:
"Ne olacak yani? Türkiye'yi mi bombalayacaklar? Bir gazeteci bir devletin başka bir devlete müdahalesini niye isteyebilir ki? Onu ne ilgilendirir? Eleştirebilirsiniz, Tayyip Erdoğan'ı, hükümeti eleştirin. Kimse buna bir şey diyemez ama 'Türkiye'yi bu gittiği yoldan ABD, Almanya, İngiltere, NATO bir araya gelip döndürmelidir.' Bu tamamen bir provokasyon çağrısı. Gazeteci olarak bir ülkeye başka bir ülkenin müdahalesini istiyorsanız veya o ülke içinde CIA veya başka istihbarat örgütlerinin gerçekleştirmeye çalıştığı bir operasyona destek veriyorsanız, o zaman onu eleştirir o ülkenin siyasetçisi, devlet adamı."
(Sürecek)