Milli Eğitim Bakanı Avcı Açıklaması (2)
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "atanmayan öğretmen kalmayacak" vaadiyle ilgili, "Hani demiş ya, 'Allah'ım şu adamın aklını bana ver de bir gece rahat uyayım' diye. Nasıl atayacaksın?" dedi.
Bakan Avcı, Milli Eğitim Bakanlığı Tevfik İleri Salonu'nda gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldi.
Zorunlu din dersiyle ilgili bir soru üzerine Avcı, "Ona 7 Haziran'da milletimiz karar verecek. Çünkü bu bir anayasa konusu. Biz de diyoruz ki, '7 Haziran'da öyle çoğunluk verin ki anayasayı değiştirelim.' Anayasayı değiştirirken tartışacağımız konulardan biri de bu olacak. Görüyorsunuz 7 Haziran seçimi ne kadar tarihi ve kritik bir seçim" değerlendirmesinde bulundu.
Avcı, toplu sınavları yapan bakanlığın ilgili birimini genel müdürlük seviyesine çıkardıklarını belirterek, "Dolayısıyla tüm sınav tekniklerini, her alanda o alanın gerektirdiği en uygun sınav biçimini uygulayabilmek için altyapımızı hazırlıyoruz. Hem TEOG hem bir takım giriş sınavları için de geçerli. Tüm bunlar hem teknik altyapı hem ona uygun soru havuzlarının hazırlanmasını gerektiriyor. Bu da zaman içinde, birikimle oluşacak. Fakat her yıl bir öncekinden daha iyi, nitelikli sınav yapabilecek bir doğrultuda çalışıyoruz" diye konuştu.
Tablet bilgisayar dağıtılan sınıflarda, çocukların kaç kitap okuduğunu, evde kaç saat ders çalıştığını, hangi konularla daha ilgili olduğunu takip edebileceklerini kaydeden Avcı, öğrencileri değerlendirirken, gösterdikleri gayretin de göz önüne alınacağını ifade etti.
- Öğretmen atamaları
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "atanmayan öğretmen kalmayacak" vaadi hatırlatılan Bakan Avcı, şunları söyledi:
"Hani demiş ya, 'Allah'ım şu adamın aklını bana ver de, bir gece rahat uyayım' diye. Nasıl atayacaksın 300 bin, 500 bin öğretmeni? 200 bin eğitim fakültesinde okuyan öğrenci var. 300 bin bekleyen mezun var. Branşları biliyor musun? Hangi okulda kaç öğretmene ihtiyaç var? Hangi okulda hangi branşta boşluk var? Bunları biliyor musun da atayacaksın? Neden atıyorsun, bedava maaş ver. Hani veriyorsun ya herkese, onlara da ver."
Avcı, AK Partili belediyelerin açtığı bilgi evlerine işaret ederek, "CHP'nin elinde şu kadar belediye var. Atanamayan öğretmenlerden hiç olmazsa 50 bin tanesini, buyursunlar kurslar açarak değerlendirsinler, göreyim" dedi.
Okulların ihtiyaçlarına ilişkin soru üzerine Avcı, şöyle konuştu:
"Bu işin çözümlerinden biri, okulları yerel yönetimlerle ilişkilendirmek. Nitekim bazı belediyelerimiz bunu bir sosyal sorumluluk olarak görüp, okullarımıza çok ciddi katkılarda bulunuyor. Ankara Büyükşehir Belediyesiyle de anlaşmamız var. Peyzaj çalışmalarından içerideki fiziki yapının düzenlenmesine kadar, pek çok konuda desteklerini alıyoruz. Fakat yeterli değil. Bizim yaptıklarımız yeterli mi, değil.
Önümüzdeki dönemlerde yapacağımız önemli reformlardan biri de, her okulun kendi bütçesi olan tüzel kişilik haline gelmesi. Öğrenci başına oralara bütçe tahsis edilmesi ve o bütçeyle fiziki altyapılarını ve çevre düzenlemelerini de yürütebilir hale gelmesi. Fakat bu arada onların o tüzel kişilikle, yerel yönetimlerle de ilişki kurabilir hale gelmesi."
- Okulların isimlendirilmesi
Avcı, okullara isim verirken özenli davranılmadığını belirterek, "Pek çok sanatçımızın, bilim adamımızın isimleri unutulmuş ya da ihmal edilmiş. Çok da eğitim açısından gerekli olmayan asker, sivil bürokrat isimleri yaygın biçimde ve ulu orta kullanılmış. Buna bir çekidüzen verilmesi lazım. Her okula eğitime yaptığı katkılarla o ismi hak eden, öğrencilerde rol model hissi uyandıracak kişilerin isimleri verilmeli. Bu dönemde isimlendirme konusunda özenli ve sivil davranmaya çalışıyoruz" açıklamasını yaptı.
Bazı yerlerde özellikle yöre halkının hassasiyetlerine uymayan ve uymadığı için verilmiş isimler olduğunun altını çizen Avcı, "Sırf orada yaşayanlara inat verilmiş isimler var. Bunları düzeltmemiz lazım" dedi.
- Üniversiteye giriş sisteminde değişiklik
Üniversiteye giriş sisteminde değişiklik olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine Avcı, şunları söyledi:
"Biz MEB olarak üniversiteye girdi sağlayan kurumuz. Yani bizim mezun ettiğimiz öğrenciler üniversiteye giriyor. Sınav kadar, öğrencilerin niteliği de önemli. Üniversiteye ne kadar hazırlıklı şekilde olurlarsa, üniversitede yapılacak şeylerin niteliğini artırır. Üniversite hocalarının yakınmalarından biri, üniversiteye gelen çocuklarının lisede temel bilgileri almadan geldikleri yönünde. Doğru mu, doğru. Eğitim kalitemizi okul öncesinden başlayarak yükseltmemiz gerekiyor. Bunun için çalışmalarımız var. Bunlardan biri de TEOG. TEOG'lar devam ettiği sürece, onun üzerinden sağlayacağımız veri tabanı bize her öğretmeninizin performansı hakkında fikir veriyor. Sadece öğrencilerin değil."
Avcı, performans değerlendirmesine göre başarılı olanları ödüllendirirken, başarısızlara takviye eğitim verilebileceğini kaydetti.
Üniversiteye giriş sorularının dershane müfredatına endekslenmiş olması sorununa değinen Avcı, şöyle devam etti:
"TEOG'ta bunun sonuçlarını çok açık gördük. Müfredatı ön plana çıkarınca, soruları da ona dayalı sormaya başlayınca, hem öğretmenlerimiz müfredatı ciddiye almaya, hem çocuklarımız sınıf içindeki başarılarını sınavlara yansıtmaya başladılar. Benzer bir şeyi lise eğitimde de yapıyoruz. 'Ne kadar müfredatı öne çıkarırsak, sınavlarda ne kadar müfredata dayalı soru olursa, dershane türü illüzyonlara ihtiyaç o kadar azalmış olur' diye düşündüğümüz için, üniversiteye giriş sınavlarında sorulacak sorulara MEB olarak biz de öğretmenlerimizle katkıda bulunmak istiyoruz."
Avcı, üniversiteye giriş sisteminde radikal değişikliğin gündemde olmadığını söyleyerek, "Doğru da değil. Eğitimde çok fazla değişiklik yapmakla itham ediliyoruz. Fakat bir yandan da kimse yaptığımız değişikliklerin gereksiz olduğunu söylemiyor" ifadesini kullandı.
Bunların zamana dayalı hedefler olduğunu vurgulayan Avcı, eğitimde reform yapmaya arkasında büyük halk desteği olmayan hükümetlerin cesaret edemeyeceğini, AK Parti gibi önünü gören, arkasındaki halk desteğine güvenen, istikrara yaslananların göze alabileceklerini belirtti.
Avcı, seçim sonucuna ilişkin tahmininin sorulması üzerine, "Bize şu reformları sağlıklı şekilde yürütebileceğimiz, sonuçlandırabileceğimiz istikrarı vermesini istiyoruz. En çok MEB olarak bizim ihtiyacımız var. Bizim 2023'ü görmeye ihtiyacımız var" yanıtını verdi.
- Yabancı dil konusu
Türk eğitim sisteminin yabancı dil eğitiminde çok başarılı olmadığı için eleştirildiğini anımsatan Avcı, yabancı dil eğitiminde öncelikle gramer eğitiminin verilmesinin doğru olmadığını belirti.
Bakan Avcı, konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
"Tamam İngilizce konusunda çok başarısızız. Fakat yabancı dil eğitimi konusunda Türk maarifinin çok başarılı olduğu bir alan var. Biz bütün, Kürt çocuklarına Türkçeyi çok güzel öğretiyoruz. Şakır şakır bakın HDP milletvekillerinden yola çıkarak ölçün. Türkçeyi çok güzel öğretiyoruz. Nasıl öğretiyoruz? Öğretmeye kalkmadığımız için öğretiyoruz. Yani onları zorla bir Türkçe eğitimine alıp, onlara Türkçe gramer öğretmeye kalkmadığımız için onlar okullarda, teneffüste oynarken, güreşirken, şakalaşırken Türkçeyi de öğreniyorlar. Bir yabancı dil böyle öğrenilir."
5. sınıflarda öğrencilerin tek öğretmenden çok öğretmene geçme dönemini sağlıklı atlatabilmesi için, sadece anadile ek bir yabancı dil eğitimi verilme planına değinen Avcı, "ilkokulun tekrar 5 yıla çıkacağı" söylentisinin asılsız olduğunu belirtti.
Yabancı dil eğitimi için sınıf oturum sisteminin de yeniden düzenlenmesi gerektiğini ifade eden Avcı, dil eğitimi için çalışmaların yapıldığını ve pilot uygulamaya başladıklarını bildirdi.
(Bitti)
Kaynak: AA
Zorunlu din dersiyle ilgili bir soru üzerine Avcı, "Ona 7 Haziran'da milletimiz karar verecek. Çünkü bu bir anayasa konusu. Biz de diyoruz ki, '7 Haziran'da öyle çoğunluk verin ki anayasayı değiştirelim.' Anayasayı değiştirirken tartışacağımız konulardan biri de bu olacak. Görüyorsunuz 7 Haziran seçimi ne kadar tarihi ve kritik bir seçim" değerlendirmesinde bulundu.
Avcı, toplu sınavları yapan bakanlığın ilgili birimini genel müdürlük seviyesine çıkardıklarını belirterek, "Dolayısıyla tüm sınav tekniklerini, her alanda o alanın gerektirdiği en uygun sınav biçimini uygulayabilmek için altyapımızı hazırlıyoruz. Hem TEOG hem bir takım giriş sınavları için de geçerli. Tüm bunlar hem teknik altyapı hem ona uygun soru havuzlarının hazırlanmasını gerektiriyor. Bu da zaman içinde, birikimle oluşacak. Fakat her yıl bir öncekinden daha iyi, nitelikli sınav yapabilecek bir doğrultuda çalışıyoruz" diye konuştu.
Tablet bilgisayar dağıtılan sınıflarda, çocukların kaç kitap okuduğunu, evde kaç saat ders çalıştığını, hangi konularla daha ilgili olduğunu takip edebileceklerini kaydeden Avcı, öğrencileri değerlendirirken, gösterdikleri gayretin de göz önüne alınacağını ifade etti.
- Öğretmen atamaları
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "atanmayan öğretmen kalmayacak" vaadi hatırlatılan Bakan Avcı, şunları söyledi:
"Hani demiş ya, 'Allah'ım şu adamın aklını bana ver de, bir gece rahat uyayım' diye. Nasıl atayacaksın 300 bin, 500 bin öğretmeni? 200 bin eğitim fakültesinde okuyan öğrenci var. 300 bin bekleyen mezun var. Branşları biliyor musun? Hangi okulda kaç öğretmene ihtiyaç var? Hangi okulda hangi branşta boşluk var? Bunları biliyor musun da atayacaksın? Neden atıyorsun, bedava maaş ver. Hani veriyorsun ya herkese, onlara da ver."
Avcı, AK Partili belediyelerin açtığı bilgi evlerine işaret ederek, "CHP'nin elinde şu kadar belediye var. Atanamayan öğretmenlerden hiç olmazsa 50 bin tanesini, buyursunlar kurslar açarak değerlendirsinler, göreyim" dedi.
Okulların ihtiyaçlarına ilişkin soru üzerine Avcı, şöyle konuştu:
"Bu işin çözümlerinden biri, okulları yerel yönetimlerle ilişkilendirmek. Nitekim bazı belediyelerimiz bunu bir sosyal sorumluluk olarak görüp, okullarımıza çok ciddi katkılarda bulunuyor. Ankara Büyükşehir Belediyesiyle de anlaşmamız var. Peyzaj çalışmalarından içerideki fiziki yapının düzenlenmesine kadar, pek çok konuda desteklerini alıyoruz. Fakat yeterli değil. Bizim yaptıklarımız yeterli mi, değil.
Önümüzdeki dönemlerde yapacağımız önemli reformlardan biri de, her okulun kendi bütçesi olan tüzel kişilik haline gelmesi. Öğrenci başına oralara bütçe tahsis edilmesi ve o bütçeyle fiziki altyapılarını ve çevre düzenlemelerini de yürütebilir hale gelmesi. Fakat bu arada onların o tüzel kişilikle, yerel yönetimlerle de ilişki kurabilir hale gelmesi."
- Okulların isimlendirilmesi
Avcı, okullara isim verirken özenli davranılmadığını belirterek, "Pek çok sanatçımızın, bilim adamımızın isimleri unutulmuş ya da ihmal edilmiş. Çok da eğitim açısından gerekli olmayan asker, sivil bürokrat isimleri yaygın biçimde ve ulu orta kullanılmış. Buna bir çekidüzen verilmesi lazım. Her okula eğitime yaptığı katkılarla o ismi hak eden, öğrencilerde rol model hissi uyandıracak kişilerin isimleri verilmeli. Bu dönemde isimlendirme konusunda özenli ve sivil davranmaya çalışıyoruz" açıklamasını yaptı.
Bazı yerlerde özellikle yöre halkının hassasiyetlerine uymayan ve uymadığı için verilmiş isimler olduğunun altını çizen Avcı, "Sırf orada yaşayanlara inat verilmiş isimler var. Bunları düzeltmemiz lazım" dedi.
- Üniversiteye giriş sisteminde değişiklik
Üniversiteye giriş sisteminde değişiklik olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine Avcı, şunları söyledi:
"Biz MEB olarak üniversiteye girdi sağlayan kurumuz. Yani bizim mezun ettiğimiz öğrenciler üniversiteye giriyor. Sınav kadar, öğrencilerin niteliği de önemli. Üniversiteye ne kadar hazırlıklı şekilde olurlarsa, üniversitede yapılacak şeylerin niteliğini artırır. Üniversite hocalarının yakınmalarından biri, üniversiteye gelen çocuklarının lisede temel bilgileri almadan geldikleri yönünde. Doğru mu, doğru. Eğitim kalitemizi okul öncesinden başlayarak yükseltmemiz gerekiyor. Bunun için çalışmalarımız var. Bunlardan biri de TEOG. TEOG'lar devam ettiği sürece, onun üzerinden sağlayacağımız veri tabanı bize her öğretmeninizin performansı hakkında fikir veriyor. Sadece öğrencilerin değil."
Avcı, performans değerlendirmesine göre başarılı olanları ödüllendirirken, başarısızlara takviye eğitim verilebileceğini kaydetti.
Üniversiteye giriş sorularının dershane müfredatına endekslenmiş olması sorununa değinen Avcı, şöyle devam etti:
"TEOG'ta bunun sonuçlarını çok açık gördük. Müfredatı ön plana çıkarınca, soruları da ona dayalı sormaya başlayınca, hem öğretmenlerimiz müfredatı ciddiye almaya, hem çocuklarımız sınıf içindeki başarılarını sınavlara yansıtmaya başladılar. Benzer bir şeyi lise eğitimde de yapıyoruz. 'Ne kadar müfredatı öne çıkarırsak, sınavlarda ne kadar müfredata dayalı soru olursa, dershane türü illüzyonlara ihtiyaç o kadar azalmış olur' diye düşündüğümüz için, üniversiteye giriş sınavlarında sorulacak sorulara MEB olarak biz de öğretmenlerimizle katkıda bulunmak istiyoruz."
Avcı, üniversiteye giriş sisteminde radikal değişikliğin gündemde olmadığını söyleyerek, "Doğru da değil. Eğitimde çok fazla değişiklik yapmakla itham ediliyoruz. Fakat bir yandan da kimse yaptığımız değişikliklerin gereksiz olduğunu söylemiyor" ifadesini kullandı.
Bunların zamana dayalı hedefler olduğunu vurgulayan Avcı, eğitimde reform yapmaya arkasında büyük halk desteği olmayan hükümetlerin cesaret edemeyeceğini, AK Parti gibi önünü gören, arkasındaki halk desteğine güvenen, istikrara yaslananların göze alabileceklerini belirtti.
Avcı, seçim sonucuna ilişkin tahmininin sorulması üzerine, "Bize şu reformları sağlıklı şekilde yürütebileceğimiz, sonuçlandırabileceğimiz istikrarı vermesini istiyoruz. En çok MEB olarak bizim ihtiyacımız var. Bizim 2023'ü görmeye ihtiyacımız var" yanıtını verdi.
- Yabancı dil konusu
Türk eğitim sisteminin yabancı dil eğitiminde çok başarılı olmadığı için eleştirildiğini anımsatan Avcı, yabancı dil eğitiminde öncelikle gramer eğitiminin verilmesinin doğru olmadığını belirti.
Bakan Avcı, konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
"Tamam İngilizce konusunda çok başarısızız. Fakat yabancı dil eğitimi konusunda Türk maarifinin çok başarılı olduğu bir alan var. Biz bütün, Kürt çocuklarına Türkçeyi çok güzel öğretiyoruz. Şakır şakır bakın HDP milletvekillerinden yola çıkarak ölçün. Türkçeyi çok güzel öğretiyoruz. Nasıl öğretiyoruz? Öğretmeye kalkmadığımız için öğretiyoruz. Yani onları zorla bir Türkçe eğitimine alıp, onlara Türkçe gramer öğretmeye kalkmadığımız için onlar okullarda, teneffüste oynarken, güreşirken, şakalaşırken Türkçeyi de öğreniyorlar. Bir yabancı dil böyle öğrenilir."
5. sınıflarda öğrencilerin tek öğretmenden çok öğretmene geçme dönemini sağlıklı atlatabilmesi için, sadece anadile ek bir yabancı dil eğitimi verilme planına değinen Avcı, "ilkokulun tekrar 5 yıla çıkacağı" söylentisinin asılsız olduğunu belirtti.
Yabancı dil eğitimi için sınıf oturum sisteminin de yeniden düzenlenmesi gerektiğini ifade eden Avcı, dil eğitimi için çalışmaların yapıldığını ve pilot uygulamaya başladıklarını bildirdi.
(Bitti)