Opr. Dr. Ahmet Acer Açıklaması
Özel Tekden Hastanesi doktorlarından Opr.
Dr. Ahmet Acer, "Neredeyse tüm kanserlerde olduğu gibi jinekolojik kanserlerde de erken teşhis ve tedavi, kadınların hayat kalitesi ve süresini ciddi manada etkilemekte, devlet ekonomisine de olumlu katkılarda bulunmaktadır" dedi.
Opr. Dr. Acer, "Vücudumuzdaki hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalmaya başlaması sonucu, başladığı organda genellikle kitle (yumru) oluşturan ve diğer organlara da atlayarak bu organların işlevlerini bozarak insanın ölümüne yol açan hastalık şeklinde kısaca tanımlayabileceğimiz kanser, dünya çapında kalp ve damar hastalıklarından sonra en sık ikinci ölüm sebebi olmaya halen devam etmektedir. Şehirleşme ve sosyokültürel düzey artışı, beslenme alışkanlıklarındaki değişmeler, çevre kirliliği gibi nedenlerle son yıllarda kanser oranlarında artış gözlenmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 1999’da kanserler tüm ölümlerin %12 sinden sorumlu iken, 2013’te bu oran %16’ya çıkmıştır" diyerek jinekolojik kanserler konusunda şu bilgileri verdi:
"Kadın üreme sistemi kanserleri, ülkemizde tüm kanserlerin yaklaşık %16’sını oluşturarak önemli bir ölüm nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Bundan dolayı kadınların bu konuda bilinçlendirilmesi ciddi manada önem arz etmektedir.
Kadın üreme sistemi kanserleri dendiğinde, dış genital organ kanseri, vajen kanseri, tüp kanseri, rahim ağzı kanseri, rahim kanseri ve yumurtalık kanseri kastediliyor olsa da, daha sık görülmeleri ve daha çok ölüme yol açmaları nedeniyle son üç kanserin diğerlerinden daha önemli bir yer tuttuğu söylenebilir.
Kadın üreme sistemi kanserlerinde bazı risk faktörlerinden bahsedilmektedir. Rahim ağzı kanseri için sigara kullanımı, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ki özellikle insan papillom virüs enfeksiyonu(HPV), erken yaşta cinsel ilişki, kocası çok eşli kadınlar, düşük sosyoekonomik durum risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Rahim kanseri için ise şişmanlık, şeker hastalığı öyküsü, geç menopoz yaşı, çocuk doğurmamış olmak riski artırmaktadır. Yumurtalık kanseri için de ailesinde yumurtalık kanser öyküsü olması oldukça önemli bir risk faktörüdür.
Söz konusu kanserlerin belirtileri tutulan organa göre farklılık gösterir. Rahim ağzı kanserinde cinsel ilişki sonrası lekelenme tarzında vajinal kanama, adet miktarında ya da süresinde artış ortaya çıkabilmektedir. Rahim kanseri erken bulgu veren bir kanser olup menopoz öncesi ya da menopoz dönemindeki anormal kanamalar en sık görülen belirtileridir. Yumurtalık kanseri ise ne yazık ki geç belirti verir ve bunlar karın şişliği, ağrı, hazımsızlık, karın çevresinde artış gibi müphem belirtilerdir.
Kadın üreme sistemi kanserlerinin ölüme yol açma oranları hastalığın evresine, mikroskoptaki tip ve derecesine, hastanın genel durumuna, yaşına ve uygulanabilen tedaviye bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Rahim ağzı kanserinde ilk evre yani evre 1’de hastaların yüzde 90’ı 5 yıl sonra hayatta iken, son evre yani evre 4’de ancak yüzde 15’i beş yılın sonunda hala yaşayabilmektedir. Rahim kanserinde ilk evrede 5 yıllık yaşam oranı % 90, son evrede teşhis konulur ise %30 civarındadır. Yumurtalık kanserlerine gelince; teşhis hasta evre 1 de iken konulmuşsa, 5 yıllık hayatta kalma oranı %80, son evrede teşhis konulabilmiş ise yaklaşık %10 dur. Bu oranlardan da anlaşılabileceği gibi hastalık ilerlemeden erken evrelerde teşhis konulup tedavi düzenlenebildiğinde kadın üreme kanserlerinde sonuçlar oldukça yüz güldürücüdür.
Rahim ağzı kanserinde jinekolojik muayene sırasında alınan sürüntü (smear) testi kanser oluşmadan önceki evrelerde teşhis konulabilmesini sağlamaktadır. Ağrısız ve kolay uygulanabilir olması nedeniyle üreme çağındaki tüm kadınların yılda bir kez smear testi yaptırması önerilmektedir. Rahim ağzı kanseri olan kadınların yaklaşık %50 si hayatında hiç smear testi yaptırmamış kadınlardır. Bu testte şüphelenilen durumlarda rahim ağzının büyütülmüş görüntülerle incelenmesi (kolposkopi) ve küçük parçalar (biyopsi) alınarak bu parçaların patolojik incelemesi de erken teşhiste uygulanabilecek yöntemlerdir. Ayrıca bu kanserin sebepleri arasında sayılan papilloma virusa ait taramalar günümüzde yaygınlaşmaktadır. Bu kapsamda Türkiye genelinde alınan numuneler Ankara ve İstanbul’da iki merkezde ücretsiz olarak tahlil edilmektedir.
Rahim kanseri erken evrede anormal kanama ile belirti verdiğinden tanı, diğer kanserlere göre daha kolay konulabilmektedir. Tarama için vajinal ultrasonografi uygulanabilir ve şüpheli durumlarda rahim içinden parça alınarak teşhise gidilebilir.
Tüm jinekolojik kanserler arasında en ölümcül olan yumurtalık kanseri için etkin bir tarama ve erken tanı yöntemi ne yazık ki geliştirilememiştir. Belli aralıklarla yapılan jinekolojik muayene erken tanı için pek yeterli olamamaktadır. Kan tahlili şeklinde bakılabilen Ca-125 gibi kanser belirteci maddeler yumurtalık kanserlerinin yaklaşık yüzde 80’inde yükselmiş olarak tespit edilebilmektedir. Ancak menopoz öncesi döneminde Ca-125 değerleri gebelik, rahim iç dokusunun rahim dışındaki bölgelerde bulunması olarak tarif edilen endometriozis ve iyi huylu yumurtalık kistleri gibi birçok nedene bağlı olarak da yükselebilmektedir. Ayrıca erken dönemdeki yumurtalık kanserlerinin yüzde 50’sinde bu belirteçlerin normal düzeylerde kalması da bir handikaptır.
Kadın üreme sistemi kanserlerinde ameliyatla kanserli organın kısmen veya tamamen çıkarılması halen tedavide ilk sıradaki yerini korumakla birlikte ilerlemiş rahim ağzı kanserlerinde olduğu gibi ışın tedavisi (radyoterapi) de uygulanabilmektedir. Ayrıca çevre organlara yayılmış yumurtalık kanserlerinde ilaçla tedavi (kemoterapi) oldukça etkin bir tedavi seçeneği olarak kullanılmaya devam etmekte olup, hastaların yaşam süresi ve kalitesini anlamlı derecede artırmaktadır.
Sonuç olarak, neredeyse tüm kanserlerde olduğu gibi jinekolojik kanserlerde de erken teşhis ve tedavi, kadınların hayat kalitesi ve süresini ciddi manada etkilemekte, devlet ekonomisine de olumlu katkılarda bulunmaktadır. Bu kapsamda kadınların bilinçlendirilmesi, smear testi ve HPV taramalarının yaygınlaştırılması, HPV aşısının rutin aşılar kapsamına alınması, riskli bireylerin belirlenip periyodik muayene ve tetkiklerinin yaptırılması gibi yaklaşımlar devlet ve sivil toplum kuruluşları tarafından atılması gerekli adımlardır.
Jinekolojik kanserlerin erken teşhisinde kadınlara düşen görevler ise şu şekilde sıralanabilir: Üreme çağındaki tüm kadınlar yılda en az bir kez jinekolojik muayenelerini ihmal etmemelidirler, her yıl smear testini mutlaka aldırmalıdırlar ve anormal kanaması olanlar ise hemen jinekoloğa başvurmalıdırlar."
Kaynak: İHA
Opr. Dr. Acer, "Vücudumuzdaki hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalmaya başlaması sonucu, başladığı organda genellikle kitle (yumru) oluşturan ve diğer organlara da atlayarak bu organların işlevlerini bozarak insanın ölümüne yol açan hastalık şeklinde kısaca tanımlayabileceğimiz kanser, dünya çapında kalp ve damar hastalıklarından sonra en sık ikinci ölüm sebebi olmaya halen devam etmektedir. Şehirleşme ve sosyokültürel düzey artışı, beslenme alışkanlıklarındaki değişmeler, çevre kirliliği gibi nedenlerle son yıllarda kanser oranlarında artış gözlenmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 1999’da kanserler tüm ölümlerin %12 sinden sorumlu iken, 2013’te bu oran %16’ya çıkmıştır" diyerek jinekolojik kanserler konusunda şu bilgileri verdi:
"Kadın üreme sistemi kanserleri, ülkemizde tüm kanserlerin yaklaşık %16’sını oluşturarak önemli bir ölüm nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Bundan dolayı kadınların bu konuda bilinçlendirilmesi ciddi manada önem arz etmektedir.
Kadın üreme sistemi kanserleri dendiğinde, dış genital organ kanseri, vajen kanseri, tüp kanseri, rahim ağzı kanseri, rahim kanseri ve yumurtalık kanseri kastediliyor olsa da, daha sık görülmeleri ve daha çok ölüme yol açmaları nedeniyle son üç kanserin diğerlerinden daha önemli bir yer tuttuğu söylenebilir.
Kadın üreme sistemi kanserlerinde bazı risk faktörlerinden bahsedilmektedir. Rahim ağzı kanseri için sigara kullanımı, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ki özellikle insan papillom virüs enfeksiyonu(HPV), erken yaşta cinsel ilişki, kocası çok eşli kadınlar, düşük sosyoekonomik durum risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Rahim kanseri için ise şişmanlık, şeker hastalığı öyküsü, geç menopoz yaşı, çocuk doğurmamış olmak riski artırmaktadır. Yumurtalık kanseri için de ailesinde yumurtalık kanser öyküsü olması oldukça önemli bir risk faktörüdür.
Söz konusu kanserlerin belirtileri tutulan organa göre farklılık gösterir. Rahim ağzı kanserinde cinsel ilişki sonrası lekelenme tarzında vajinal kanama, adet miktarında ya da süresinde artış ortaya çıkabilmektedir. Rahim kanseri erken bulgu veren bir kanser olup menopoz öncesi ya da menopoz dönemindeki anormal kanamalar en sık görülen belirtileridir. Yumurtalık kanseri ise ne yazık ki geç belirti verir ve bunlar karın şişliği, ağrı, hazımsızlık, karın çevresinde artış gibi müphem belirtilerdir.
Kadın üreme sistemi kanserlerinin ölüme yol açma oranları hastalığın evresine, mikroskoptaki tip ve derecesine, hastanın genel durumuna, yaşına ve uygulanabilen tedaviye bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Rahim ağzı kanserinde ilk evre yani evre 1’de hastaların yüzde 90’ı 5 yıl sonra hayatta iken, son evre yani evre 4’de ancak yüzde 15’i beş yılın sonunda hala yaşayabilmektedir. Rahim kanserinde ilk evrede 5 yıllık yaşam oranı % 90, son evrede teşhis konulur ise %30 civarındadır. Yumurtalık kanserlerine gelince; teşhis hasta evre 1 de iken konulmuşsa, 5 yıllık hayatta kalma oranı %80, son evrede teşhis konulabilmiş ise yaklaşık %10 dur. Bu oranlardan da anlaşılabileceği gibi hastalık ilerlemeden erken evrelerde teşhis konulup tedavi düzenlenebildiğinde kadın üreme kanserlerinde sonuçlar oldukça yüz güldürücüdür.
Rahim ağzı kanserinde jinekolojik muayene sırasında alınan sürüntü (smear) testi kanser oluşmadan önceki evrelerde teşhis konulabilmesini sağlamaktadır. Ağrısız ve kolay uygulanabilir olması nedeniyle üreme çağındaki tüm kadınların yılda bir kez smear testi yaptırması önerilmektedir. Rahim ağzı kanseri olan kadınların yaklaşık %50 si hayatında hiç smear testi yaptırmamış kadınlardır. Bu testte şüphelenilen durumlarda rahim ağzının büyütülmüş görüntülerle incelenmesi (kolposkopi) ve küçük parçalar (biyopsi) alınarak bu parçaların patolojik incelemesi de erken teşhiste uygulanabilecek yöntemlerdir. Ayrıca bu kanserin sebepleri arasında sayılan papilloma virusa ait taramalar günümüzde yaygınlaşmaktadır. Bu kapsamda Türkiye genelinde alınan numuneler Ankara ve İstanbul’da iki merkezde ücretsiz olarak tahlil edilmektedir.
Rahim kanseri erken evrede anormal kanama ile belirti verdiğinden tanı, diğer kanserlere göre daha kolay konulabilmektedir. Tarama için vajinal ultrasonografi uygulanabilir ve şüpheli durumlarda rahim içinden parça alınarak teşhise gidilebilir.
Tüm jinekolojik kanserler arasında en ölümcül olan yumurtalık kanseri için etkin bir tarama ve erken tanı yöntemi ne yazık ki geliştirilememiştir. Belli aralıklarla yapılan jinekolojik muayene erken tanı için pek yeterli olamamaktadır. Kan tahlili şeklinde bakılabilen Ca-125 gibi kanser belirteci maddeler yumurtalık kanserlerinin yaklaşık yüzde 80’inde yükselmiş olarak tespit edilebilmektedir. Ancak menopoz öncesi döneminde Ca-125 değerleri gebelik, rahim iç dokusunun rahim dışındaki bölgelerde bulunması olarak tarif edilen endometriozis ve iyi huylu yumurtalık kistleri gibi birçok nedene bağlı olarak da yükselebilmektedir. Ayrıca erken dönemdeki yumurtalık kanserlerinin yüzde 50’sinde bu belirteçlerin normal düzeylerde kalması da bir handikaptır.
Kadın üreme sistemi kanserlerinde ameliyatla kanserli organın kısmen veya tamamen çıkarılması halen tedavide ilk sıradaki yerini korumakla birlikte ilerlemiş rahim ağzı kanserlerinde olduğu gibi ışın tedavisi (radyoterapi) de uygulanabilmektedir. Ayrıca çevre organlara yayılmış yumurtalık kanserlerinde ilaçla tedavi (kemoterapi) oldukça etkin bir tedavi seçeneği olarak kullanılmaya devam etmekte olup, hastaların yaşam süresi ve kalitesini anlamlı derecede artırmaktadır.
Sonuç olarak, neredeyse tüm kanserlerde olduğu gibi jinekolojik kanserlerde de erken teşhis ve tedavi, kadınların hayat kalitesi ve süresini ciddi manada etkilemekte, devlet ekonomisine de olumlu katkılarda bulunmaktadır. Bu kapsamda kadınların bilinçlendirilmesi, smear testi ve HPV taramalarının yaygınlaştırılması, HPV aşısının rutin aşılar kapsamına alınması, riskli bireylerin belirlenip periyodik muayene ve tetkiklerinin yaptırılması gibi yaklaşımlar devlet ve sivil toplum kuruluşları tarafından atılması gerekli adımlardır.
Jinekolojik kanserlerin erken teşhisinde kadınlara düşen görevler ise şu şekilde sıralanabilir: Üreme çağındaki tüm kadınlar yılda en az bir kez jinekolojik muayenelerini ihmal etmemelidirler, her yıl smear testini mutlaka aldırmalıdırlar ve anormal kanaması olanlar ise hemen jinekoloğa başvurmalıdırlar."