Başbakan Davutoğlu'ndan Kılıçdaroğlu'na 'İki Maaş İkramiye' Cevabı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun emeklilere iki maaş ikramiye taahhüdüne yönelik, "Kılıçdaroğlu'nun dediği düzenlemeler hayata geçse 25 milyar TL'lik ek açık gündeme gelecek.
Nereden çıkacak bu 25 milyar TL. Birisi bize bağış vermeyecek, birisi gelip kaynak aktarmayacak, bütün bunlar bir sonraki neslin cebinden harcanmış olacak" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, TÜRK-İş Konfederasyonu'nu ziyaret etti. Kendisine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in eşlik ettiği ziyarette Başbakan Davutoğlu, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, TÜRK-İŞ Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak tarafından kapıda karşılandı. Başbakan Davutoğlu'na Manisa'nın Soma ilçesinde bulunan maden ocağındaki faciada hayatını kaybeden madencilerden Muhammed Aslancan'ın kızı Gizem Aslancan ve eşi Züleyha Aslancan çiçek buketi verdi. Minik Gizem'le ayaküstü sohbet eden Davutoğlu, "Bu da çiçek ama esas çiçek burada" dedi.
Daha sonra hatıra fotoğrafı çektiren Davutoğlu, TÜRK-İŞ Konfederasyonu yetkilileriyle görüştü.
Görüşme sonrası Başbakan Davutoğlu, Bakan Çelik ve TÜRK-İŞ Genel Başkanı Atalay ile kameraların karşısına geçti. Gazetecilere açıklama yapan Başbakan Davutoğlu, "Dünyada hiçbir şey alın teri ile kazanılmış kazançta daha değerli değildir. Bu açıdan modern toplumlarda da kadim gelenekler ahilik ve diğer sistemlerle de teminat altına alınmış sosyal dayanışma ve bir anlamda meyin hakkının korunması modern toplumlarda sendikalarımız tarafından gerçekleştiriliyor" dedi.
"KISA DÖNEMLİ POPÜLİST UYGULAMALARDAN KAÇINDIK"
Sendikaların sadece bir ortak çıkar alanını temsil etmediğini aynı zamanda sosyal adaletin gerçekleşmesini ve emek alanında çalışanların hukukunu gözetmek üzerinden toplam ekonomik verime de bir katkı sağlayan kuruluşlar olduğunu anlatan Davutoğlu, "Bizler sendikalarımızın toplumsal hayat içindeki bütün sorunlarını ele alınması bunların en iyi şekilde çözülmesini, sendikalarımızın temsil ettiği emekçi kesimin tüm taleplerini iletebilecek kanallara sahip olmasını ve en iyi şekilde örgütlenerek bu hakları temin edecek şekilde verimli çalışma içinde olmalarını sağlamak için gereken her türlü çalışmayı geçmişte yaptık. Bugün bir basın toplantısı çerçevesinde 12 yıllık iktidarımız döneminde bu alanda atılan adımları tek tek zikretmek istemiyorum ama çok geniş kapsamlı reformlar yaptığımız herkesin bilgisindedir. Türkiye'de çalışma hayatı 90'lı yıllarla karşılaştırıldığında hem işçilerimizin hayat standardı bağlamında asgari ücretten diğer birçok alana kadar hem de o hayat standardının hukuki ve yasal teminat altına alınması bağlamında büyük bir devrim gerçekleştirilmiştir. 90'lı yılları hatırlayanlar ve o yılların yönetimleri altında işçilerimizin emeklerinin nasıl eridiğini, bir takım çalışmalar yapılırken bu çalışmaların hiç gözetilmeden popülist tavırlarla nasıl emekçilerimize ilk önce avantaj gibi gelen uygulamaların daha sonra bedelini ödediklerini herkes bilir. Biz AK Parti iktidarları olarak 12 yılı aşkın sürede hep uzun dönemli istikrar içinde işçilerimizin haklarının, hukuklarının sağlam bir zeminde gerçekleşmesine öncelik verdik. Kısa dönemli popülist uygulamalardan kaçındık. Bunu özellikle zikrediyorum" ifadelerini kullandı.
"EMEĞİN AYAĞINA GİDİLİR, EMEĞE SAYGI GÖSTERİLİR"
TÜRK-İŞ ile ilk buluşması olmadığını, Başbakanlık görevine ilk geldiğinde TÜRK-İŞ'in bütün paydaşlarıyla bir araya gelerek, iş güvenliği ve genel olarak sendikal sorunlarını ele aldıklarını hatırlatan Davutoğlu, "Başbakan olarak bu ziyareti özellikle Ergün Bey bize gerçekleştirmek istediğinde 'hayır ben size gelmek istiyorum' dedim. Çünkü emeğin ayağına gidilir. Emeğe saygı gösterilir. Emekçiyle onun mekanında buluşulur. TÜRK-İŞ'i bizzat ziyaret etmek istedim" dedi.
Ziyarette konuşulan konuların içeriğine ilişkin bilgi veren Davutoğlu, "Bugün burada konuştuğumuz konular iki ana başlıkta toplanabilir. Birincisi, şu anda gündemde olan kamuoyunun da gündeminde olan, işçilerimizin de gündeminde olan ve noktasal müdahale gerektiren, noktasal çözüm arayışları gösteren hususlar, ikincisi ise daha yapısal Türkiye'de çalışma hayatının düzenlenmesi bağlamında reform gerektiren hususlar. Bu acil konularla diğer yapısal sorunları birlikte ele aldığımız son derece verimli bir çalışma yürüttük" şeklinde konuştu.
"KİMİN CEBİNDEN VERİYORSUN, NASIL VERİYORSUN"
Türkiye'de maalesef yapısal reform ve uzun dönemli istikrar çabası içinde sendikal hakların temin edilmesi konusunda sağlıklı düşünülmediği için 90'lı yıllarda büyük bir yıkım yaşandığını anımsatan Davutoğlu, "90'lı yılların başıyla sonu arasına bakıldığında birçok karşılığı olmayan vaatler gündeme getirilmiştir ve o vaatlerin gerçekleştirilmesi için yapı bütünüyle tahrip edilmiştir. Şu anda Türkiye'de sosyal güvenlik yapısının ödediğimiz bedelinin büyük kısmı 90'lı yıllarda takip edilen popülist politikalar yoluyladır. 20-25 sene sonra hala biz bu politikaların bedelini ödemeye devam ediyoruz. Biz benzer bir mirası gelecek nesillere bırakamayız. 90'lı yılların siyasetinin en önemli simgesel temsilcilerinden biri olan Kılıçdaroğlu, o günkü SSK Genel Müdürü olarak, o günkü politikaların mesulü olan birisi, bugün çok rahat bir şekilde halka dönüp 'size iki maaş vereceğim, bunu da noterlikten tasdik.' Verirsin de kimin cebinden veriyorsun, nasıl veriyorsun" ifadelerini kullandı.
"90'lı yılların başlarında da 'iki anahtar vereceğiz' diyorlardı, hatırlarsanız" diyen Başbakan Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na şu sözlerle eleştirdi:
"Sonra o iki anahtarların her biri geri alındığı gibi insanlar çalışacak yer bulamadılar, 2001'de yazar kasaları kırıldı, Türkiye ekonomik krize sürüklendi. Tabi Sayın Kılıçdaroğlu için çok kolay. O vereceği paraları, Hazine'de, Türkiye'nin rezervinde biriken paraları o biriktirmedi. Kendisi şimdiden miras yemeye hazır, bir mirasyedi şeyinde. Biz bu ülkenin kaygısıyla büyümüş, bu ülkenin her türlü kaynağını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan 12 yıllık iktidar sonrasında biriktirdiğimiz bütün rezervleri Kılıçdaroğlu gelip 4 ayda tüketmek istiyor. Aynı 90'lı yıllarda olduğu gibi karşılıksız popülist politikalar talep ediyor. Ama halkımız bilir, halkımızın hafızası o kadar kısa erimli değildir. 90'lı yılların başlarında sıfır açıkla aldığı SKK'yı nereye getirdiği belli, nasıl devrettiği belli ve hala bizim onları nasıl ele aldığımız hususunu herkesin dikkatlerine sunuyorum. Eğer yaptığımız ciddi reformlarla işçi haklarını genişletmek yanında, diğer taraftan da Türkiye'nin ekonomisini sağlam temellere oturtmamış olsaydık, Kılıçdaroğlu bugün bu sözü veremezdi. Kılıçdaroğlu'na eğer bir gün -gelemez ya iktidar, hiç iktidara gelemeyeceği için bu teklifleri yapıyor- hasbelkader böyle bir şansı 4 dakika versek de bu dediklerini yapsa ondan sonra bir başka yine bizim AK Parti iktidarının bütün o yaptıklarını düzeltmesi icap eder. Halkımıza buradan özellikle bugünlerde seçim sathı mahalline girmişken böyle popülist tavırlara prim vermemesini rica ederim. 90'lı yılları herkes hafızasında iyi tutmalı, bir mirasyediye ihtiyacı yok Türkiye'nin. Gelecek nesillere miras bırakacak, uzun erimli, sağlıklı düşünen politikalara, politikacılara ihtiyaç var. Kılıçdaroğlu şimdiden sahip olmadığı bir mirası, oluşmasında hiçbir katkısı olmayan bir mirası şimdiden yeme peşinde ama milletimiz ona hiçbir zaman bu imkanı vermedi. Bütçe görüşmelerinde de ben kendisine ifade etmiştim, bunu bugün bu kadar zikretmenizin sebebi, '12 yıllık AK Parti iktidarı döneminde biriken kaynakları tüketmek istiyorsunuz 4 sonra bırakıp gideceksiniz. Biz buna izin vermeyiz.' Ben bunu siyasi bir polemik için zikretmiyorum. İki farklı bir zihniyet var bu ülkede. Bir, kısa dönemli başarılar için ülkenin geleceğini heba etmekte hiçbir beis görmeyen zihniyet, kısa dönemli hesapsız popülist vaatlerle uzun dönemli fakirleşmenin önünü açan zihniyet. Bir de kendisini sanki Türkiye'nin on yıllara, yirmi yıllara, yüzyılların sorumluluğunu omuzun taşıdığını hissederek attığı adımları planlayan, 'yarın ben olmasam dahi acaba ne olur' diye düşünüp bunun gereğini yapan bir zihniyet. Biz bu zihniyetin temsilcisiyiz."
"210 BİN KAMU ÇALIŞANI İÇİN ÇALIŞMALARA HIZ VERECEĞİZ"
Toplu sözleşme sürecinin başladığına dikkat çeken Davutoğlu, "210 bin kamu çalışanı için yakın dönemde bunların tamamlanması için çalışmalara hız vereceğiz. Daha hükümeti kurar kurmaz el atmış olduğumuz iş güvenliği konusundaki çalışmalarımız, Meclis takvimi içinde de süreç tamamlandı. İnşallah önümüzdeki günlerde İş Güvenliği Yasası Meclisimizden çıkacak. Biraz önce Soma'da hayatını kaybeden bir işçimizin eşi ve güzel kızı Gizem'le bir aradaydık. Soma simgesel olduğu için diyorum ama Türkiye'nin neresinde hangi gerekçeyle iş kazasında hayatını kaybetmiş veya riskle karşılaşmış vatandaşımız varsa onların hamisi, koruyucusu ve öncelikli olarak kendisini o ailenin ferdi ihtiyaz eden devlettir, hükümetimizdir, bizleriz. O konuda bütün vatandaşlarımızın iş güvenliği alanında bütün adımları atmakta olduğumuzu bilmelerini istirham ederim. Zaten bu konuları çok paylaştık. Mesleki yeterlilik de dahil atılacak adımlar önümüzdeki dönemde iş güvenliğini sağlam bir zemine kavuşturacaktır" açıklamasında bulundu.
"KILIÇDAROĞLU'NIN DEDİĞİ DÜZENLEMELER HAYATA GEÇSE 25 MİLYAR TL'LİK EK AÇIK GÜNDEME GELECEK"
Emeklilerle ilgili yürütülen çalışmaları anlatan Davutoğlu, "Bu çerçevede yapılacak çalışmalar, düzenlemelerle ilgili kamuoyumuzu bilgilendireceğiz. Bütün bu alanlarda attığımız adımları Türkiye'nin genel dengelerini ve bütün çalışan kesimlerimizin ve emeklilerimizin hak ve adalet, eşitlik içinde bundan istifade etmelerini sağlayacak şekilde yapılması önemli. Bu çerçevede Kılıçdaroğlu'nun dediği düzenlemeler hayata geçse 25 milyar TL'lik ek açık gündeme gelecek. Nereden çıkacak bu 25 milyar TL. Birisi bize bağış vermeyecek, birisi gelip kaynak aktarmayacak, bütün bunlar bir sonraki neslin cebinden harcanmış olacak. Aynen 90'lı yıllarda bu popülist politikalarla üretilen açığın şu anda bizim tarafımızdan finanse edilmek zorunda kalınması gibi" ifadelerini kullandı.
KARAYOLLARI ÇALIŞANLARINA KADRO MÜJDESİ
Karayolları işçilerinin durumuyla ilgili önemli bir gelişmeyi paylaşan Başbakan Davutoğlu, "Karayolları'nda Ulaştırma Bakanlığımızla da yapılan çalışmalar neticesinde kamunun ihtiyaç hissettiği istihdam sağlanacak ve yasal bir süreç de tamamlanmış olduğu için Karayolları'ndaki Yol-İş bünyesinde çalışan işçilerimizle ilgili önemli bir mutabakata varıldı. İnşallah onlarla en kısa zamanda buluşup bu müjdeyi birlikte yaşayacağız. Bir mutabakata varılmış olduğunun bilinmesini rica ederim" dedi.
Başbakan Davutoğlu, TÜRK-İş yetkilileriyle görüşmesinde "daha çok kadın sendikacının üst düzeyde görevler yer alması yönündeki arzusunu dile getirdiğini" belirtti.
Sendika hayatında kadınların üst düzey görevlerde yer almasının kendisini memnun edeceğini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Özellikle kadın çalışanlarla ilgili son açıkladığımız paket konusunda destek rica ettim. Çünkü kadın çalışanlarımıza sağlanacak imkanlar, onların annelik göreviyle çalışan emekçi olma görevleri arasında bir denge kurulmasıyla mümkün olabilir. Biz bu düzenlemeleri yaparken kesinlikle kazanılmış sendikal haklardan feragat edilmesi gibi bir şey düşünmüyoruz aksine kadınlarımızın çalışma şartlarını kolaylaştırmayı ve özellikle belli dönemlerde daha önce açıkladığımız şekilde kısmi ve yarı zamanlı çalışma talep edildiğinde, kadın çalışanlarımız tarafından annelik görevini yerine getirirken, bu dönemler kendi çalışma imkanlarının ve işçinin işini kaybetmemesini temin edecek düzenlemelerdir bunlar. Alternatif bir istihdam düzenlemesi değil aksine yarı zamanlı zaten tümüyle ücreti ödeniyor, kadınlarımızın hamilelik, annelik izni sonrasında ilk çocuk için 2, ikinci çocuk için 4, üçüncü çocuk için 6 aylık yarı zamanlı, tam ödemeli dönemden sonra istemesi halinde çocukların eğitim yaşına göre, engelliyse çocuk ona göre daha fazla imkan tanıyoruz. İşini kaybetmeden çocuğuyla ilgilenebileceği bir dönemin tanımlanması kesinlikle alternatif bir istihdam oluşturma çabası değil tamamıyla münhasıran bu konuyla ilgili bir düzenlemedir. Bu konularda bütün çabamız kadın emekçilerimizin aile sorumluluklarıyla profesyonel iş sorumlulukları arasındaki gerilimi azaltma çabasıdır."
"KIDEM TAZMİNATI KONUSUNDA ÖZEL BİR DÜZENLEMEMİZ YOK"
Açıklamaları sırasında TÜRK-İş Genel Başkanı Ergün Atalay'ın kıdem tazminatını hatırlatması üzerine Başbakan Davutoğlu, "Kıdem tazminatı konusu herhalde nasıl olsa soru gelecektir diye beklediğim için soruda gündeme gelecekti ama gördüğünüz gibi Ergün Bey gerçek bir sendika lideri olarak soruyu beklemeden cevabı garanti almak istiyor, haklı olarak. Kıdem tazminatı konusunda özel bir düzenlememiz şu anda yok. Bunlar hep konuşulacak, kimseyi mağdur etmeden, işçilerimizin hukukunu hiçbir şekilde zedelemeden bu hususları hep beraber ele alacağız. Dediğim gibi ortada bir pasta varsa bu pastadan herkes pay alır. Ama eğer ortada bir pasta kalmazsa 90'lı yıllarda olduğu gibi millet birbirinin tabağına bakmaya başlar. İşte o zaman huzur, güven ortamı ortadan kalkar. Bugün isimlerini zikretmeyeyim ama ekonomik kriz yaşayan bazı komşu ülkelerde olduğu gibi. Bizim meselemiz pastayı büyütmek. Büyüyen pastadan herkesin alacağı pay biraz daha fazla olur. Ortadaki çorbayı, çorbanın tasını büyütmek... O tasa herkes kaşık çalacak, herkes hakkını alacak ama eğer ortada bir tas çorba yoksa eğer ortada sini dahi yoksa işte o zaman ülkeler büyük kaoslarla karşı karşıya kalırlar. Bir kere daha kıdem tazminatı da dahil bütün konularda sendikalarımızla emekçilerimizin temsilcileriyle birlikte Türkiye'nin imkanlarını da göz önüne alarak ve tamamıyla istişare içinde kararlar alacağız. Hiçbir zaman emekçilerimizin haklarını gözetmeyen bir uygulamada hükümetlerimiz bulunmaz, bulunmayacaktır. Bu bizim her zaman sürdüregeldiğimiz bir politikamızdır" açıklamasında bulundu
Kaynak: İHA
Başbakan Ahmet Davutoğlu, TÜRK-İş Konfederasyonu'nu ziyaret etti. Kendisine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in eşlik ettiği ziyarette Başbakan Davutoğlu, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, TÜRK-İŞ Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak tarafından kapıda karşılandı. Başbakan Davutoğlu'na Manisa'nın Soma ilçesinde bulunan maden ocağındaki faciada hayatını kaybeden madencilerden Muhammed Aslancan'ın kızı Gizem Aslancan ve eşi Züleyha Aslancan çiçek buketi verdi. Minik Gizem'le ayaküstü sohbet eden Davutoğlu, "Bu da çiçek ama esas çiçek burada" dedi.
Daha sonra hatıra fotoğrafı çektiren Davutoğlu, TÜRK-İŞ Konfederasyonu yetkilileriyle görüştü.
Görüşme sonrası Başbakan Davutoğlu, Bakan Çelik ve TÜRK-İŞ Genel Başkanı Atalay ile kameraların karşısına geçti. Gazetecilere açıklama yapan Başbakan Davutoğlu, "Dünyada hiçbir şey alın teri ile kazanılmış kazançta daha değerli değildir. Bu açıdan modern toplumlarda da kadim gelenekler ahilik ve diğer sistemlerle de teminat altına alınmış sosyal dayanışma ve bir anlamda meyin hakkının korunması modern toplumlarda sendikalarımız tarafından gerçekleştiriliyor" dedi.
"KISA DÖNEMLİ POPÜLİST UYGULAMALARDAN KAÇINDIK"
Sendikaların sadece bir ortak çıkar alanını temsil etmediğini aynı zamanda sosyal adaletin gerçekleşmesini ve emek alanında çalışanların hukukunu gözetmek üzerinden toplam ekonomik verime de bir katkı sağlayan kuruluşlar olduğunu anlatan Davutoğlu, "Bizler sendikalarımızın toplumsal hayat içindeki bütün sorunlarını ele alınması bunların en iyi şekilde çözülmesini, sendikalarımızın temsil ettiği emekçi kesimin tüm taleplerini iletebilecek kanallara sahip olmasını ve en iyi şekilde örgütlenerek bu hakları temin edecek şekilde verimli çalışma içinde olmalarını sağlamak için gereken her türlü çalışmayı geçmişte yaptık. Bugün bir basın toplantısı çerçevesinde 12 yıllık iktidarımız döneminde bu alanda atılan adımları tek tek zikretmek istemiyorum ama çok geniş kapsamlı reformlar yaptığımız herkesin bilgisindedir. Türkiye'de çalışma hayatı 90'lı yıllarla karşılaştırıldığında hem işçilerimizin hayat standardı bağlamında asgari ücretten diğer birçok alana kadar hem de o hayat standardının hukuki ve yasal teminat altına alınması bağlamında büyük bir devrim gerçekleştirilmiştir. 90'lı yılları hatırlayanlar ve o yılların yönetimleri altında işçilerimizin emeklerinin nasıl eridiğini, bir takım çalışmalar yapılırken bu çalışmaların hiç gözetilmeden popülist tavırlarla nasıl emekçilerimize ilk önce avantaj gibi gelen uygulamaların daha sonra bedelini ödediklerini herkes bilir. Biz AK Parti iktidarları olarak 12 yılı aşkın sürede hep uzun dönemli istikrar içinde işçilerimizin haklarının, hukuklarının sağlam bir zeminde gerçekleşmesine öncelik verdik. Kısa dönemli popülist uygulamalardan kaçındık. Bunu özellikle zikrediyorum" ifadelerini kullandı.
"EMEĞİN AYAĞINA GİDİLİR, EMEĞE SAYGI GÖSTERİLİR"
TÜRK-İŞ ile ilk buluşması olmadığını, Başbakanlık görevine ilk geldiğinde TÜRK-İŞ'in bütün paydaşlarıyla bir araya gelerek, iş güvenliği ve genel olarak sendikal sorunlarını ele aldıklarını hatırlatan Davutoğlu, "Başbakan olarak bu ziyareti özellikle Ergün Bey bize gerçekleştirmek istediğinde 'hayır ben size gelmek istiyorum' dedim. Çünkü emeğin ayağına gidilir. Emeğe saygı gösterilir. Emekçiyle onun mekanında buluşulur. TÜRK-İŞ'i bizzat ziyaret etmek istedim" dedi.
Ziyarette konuşulan konuların içeriğine ilişkin bilgi veren Davutoğlu, "Bugün burada konuştuğumuz konular iki ana başlıkta toplanabilir. Birincisi, şu anda gündemde olan kamuoyunun da gündeminde olan, işçilerimizin de gündeminde olan ve noktasal müdahale gerektiren, noktasal çözüm arayışları gösteren hususlar, ikincisi ise daha yapısal Türkiye'de çalışma hayatının düzenlenmesi bağlamında reform gerektiren hususlar. Bu acil konularla diğer yapısal sorunları birlikte ele aldığımız son derece verimli bir çalışma yürüttük" şeklinde konuştu.
"KİMİN CEBİNDEN VERİYORSUN, NASIL VERİYORSUN"
Türkiye'de maalesef yapısal reform ve uzun dönemli istikrar çabası içinde sendikal hakların temin edilmesi konusunda sağlıklı düşünülmediği için 90'lı yıllarda büyük bir yıkım yaşandığını anımsatan Davutoğlu, "90'lı yılların başıyla sonu arasına bakıldığında birçok karşılığı olmayan vaatler gündeme getirilmiştir ve o vaatlerin gerçekleştirilmesi için yapı bütünüyle tahrip edilmiştir. Şu anda Türkiye'de sosyal güvenlik yapısının ödediğimiz bedelinin büyük kısmı 90'lı yıllarda takip edilen popülist politikalar yoluyladır. 20-25 sene sonra hala biz bu politikaların bedelini ödemeye devam ediyoruz. Biz benzer bir mirası gelecek nesillere bırakamayız. 90'lı yılların siyasetinin en önemli simgesel temsilcilerinden biri olan Kılıçdaroğlu, o günkü SSK Genel Müdürü olarak, o günkü politikaların mesulü olan birisi, bugün çok rahat bir şekilde halka dönüp 'size iki maaş vereceğim, bunu da noterlikten tasdik.' Verirsin de kimin cebinden veriyorsun, nasıl veriyorsun" ifadelerini kullandı.
"90'lı yılların başlarında da 'iki anahtar vereceğiz' diyorlardı, hatırlarsanız" diyen Başbakan Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na şu sözlerle eleştirdi:
"Sonra o iki anahtarların her biri geri alındığı gibi insanlar çalışacak yer bulamadılar, 2001'de yazar kasaları kırıldı, Türkiye ekonomik krize sürüklendi. Tabi Sayın Kılıçdaroğlu için çok kolay. O vereceği paraları, Hazine'de, Türkiye'nin rezervinde biriken paraları o biriktirmedi. Kendisi şimdiden miras yemeye hazır, bir mirasyedi şeyinde. Biz bu ülkenin kaygısıyla büyümüş, bu ülkenin her türlü kaynağını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan 12 yıllık iktidar sonrasında biriktirdiğimiz bütün rezervleri Kılıçdaroğlu gelip 4 ayda tüketmek istiyor. Aynı 90'lı yıllarda olduğu gibi karşılıksız popülist politikalar talep ediyor. Ama halkımız bilir, halkımızın hafızası o kadar kısa erimli değildir. 90'lı yılların başlarında sıfır açıkla aldığı SKK'yı nereye getirdiği belli, nasıl devrettiği belli ve hala bizim onları nasıl ele aldığımız hususunu herkesin dikkatlerine sunuyorum. Eğer yaptığımız ciddi reformlarla işçi haklarını genişletmek yanında, diğer taraftan da Türkiye'nin ekonomisini sağlam temellere oturtmamış olsaydık, Kılıçdaroğlu bugün bu sözü veremezdi. Kılıçdaroğlu'na eğer bir gün -gelemez ya iktidar, hiç iktidara gelemeyeceği için bu teklifleri yapıyor- hasbelkader böyle bir şansı 4 dakika versek de bu dediklerini yapsa ondan sonra bir başka yine bizim AK Parti iktidarının bütün o yaptıklarını düzeltmesi icap eder. Halkımıza buradan özellikle bugünlerde seçim sathı mahalline girmişken böyle popülist tavırlara prim vermemesini rica ederim. 90'lı yılları herkes hafızasında iyi tutmalı, bir mirasyediye ihtiyacı yok Türkiye'nin. Gelecek nesillere miras bırakacak, uzun erimli, sağlıklı düşünen politikalara, politikacılara ihtiyaç var. Kılıçdaroğlu şimdiden sahip olmadığı bir mirası, oluşmasında hiçbir katkısı olmayan bir mirası şimdiden yeme peşinde ama milletimiz ona hiçbir zaman bu imkanı vermedi. Bütçe görüşmelerinde de ben kendisine ifade etmiştim, bunu bugün bu kadar zikretmenizin sebebi, '12 yıllık AK Parti iktidarı döneminde biriken kaynakları tüketmek istiyorsunuz 4 sonra bırakıp gideceksiniz. Biz buna izin vermeyiz.' Ben bunu siyasi bir polemik için zikretmiyorum. İki farklı bir zihniyet var bu ülkede. Bir, kısa dönemli başarılar için ülkenin geleceğini heba etmekte hiçbir beis görmeyen zihniyet, kısa dönemli hesapsız popülist vaatlerle uzun dönemli fakirleşmenin önünü açan zihniyet. Bir de kendisini sanki Türkiye'nin on yıllara, yirmi yıllara, yüzyılların sorumluluğunu omuzun taşıdığını hissederek attığı adımları planlayan, 'yarın ben olmasam dahi acaba ne olur' diye düşünüp bunun gereğini yapan bir zihniyet. Biz bu zihniyetin temsilcisiyiz."
"210 BİN KAMU ÇALIŞANI İÇİN ÇALIŞMALARA HIZ VERECEĞİZ"
Toplu sözleşme sürecinin başladığına dikkat çeken Davutoğlu, "210 bin kamu çalışanı için yakın dönemde bunların tamamlanması için çalışmalara hız vereceğiz. Daha hükümeti kurar kurmaz el atmış olduğumuz iş güvenliği konusundaki çalışmalarımız, Meclis takvimi içinde de süreç tamamlandı. İnşallah önümüzdeki günlerde İş Güvenliği Yasası Meclisimizden çıkacak. Biraz önce Soma'da hayatını kaybeden bir işçimizin eşi ve güzel kızı Gizem'le bir aradaydık. Soma simgesel olduğu için diyorum ama Türkiye'nin neresinde hangi gerekçeyle iş kazasında hayatını kaybetmiş veya riskle karşılaşmış vatandaşımız varsa onların hamisi, koruyucusu ve öncelikli olarak kendisini o ailenin ferdi ihtiyaz eden devlettir, hükümetimizdir, bizleriz. O konuda bütün vatandaşlarımızın iş güvenliği alanında bütün adımları atmakta olduğumuzu bilmelerini istirham ederim. Zaten bu konuları çok paylaştık. Mesleki yeterlilik de dahil atılacak adımlar önümüzdeki dönemde iş güvenliğini sağlam bir zemine kavuşturacaktır" açıklamasında bulundu.
"KILIÇDAROĞLU'NIN DEDİĞİ DÜZENLEMELER HAYATA GEÇSE 25 MİLYAR TL'LİK EK AÇIK GÜNDEME GELECEK"
Emeklilerle ilgili yürütülen çalışmaları anlatan Davutoğlu, "Bu çerçevede yapılacak çalışmalar, düzenlemelerle ilgili kamuoyumuzu bilgilendireceğiz. Bütün bu alanlarda attığımız adımları Türkiye'nin genel dengelerini ve bütün çalışan kesimlerimizin ve emeklilerimizin hak ve adalet, eşitlik içinde bundan istifade etmelerini sağlayacak şekilde yapılması önemli. Bu çerçevede Kılıçdaroğlu'nun dediği düzenlemeler hayata geçse 25 milyar TL'lik ek açık gündeme gelecek. Nereden çıkacak bu 25 milyar TL. Birisi bize bağış vermeyecek, birisi gelip kaynak aktarmayacak, bütün bunlar bir sonraki neslin cebinden harcanmış olacak. Aynen 90'lı yıllarda bu popülist politikalarla üretilen açığın şu anda bizim tarafımızdan finanse edilmek zorunda kalınması gibi" ifadelerini kullandı.
KARAYOLLARI ÇALIŞANLARINA KADRO MÜJDESİ
Karayolları işçilerinin durumuyla ilgili önemli bir gelişmeyi paylaşan Başbakan Davutoğlu, "Karayolları'nda Ulaştırma Bakanlığımızla da yapılan çalışmalar neticesinde kamunun ihtiyaç hissettiği istihdam sağlanacak ve yasal bir süreç de tamamlanmış olduğu için Karayolları'ndaki Yol-İş bünyesinde çalışan işçilerimizle ilgili önemli bir mutabakata varıldı. İnşallah onlarla en kısa zamanda buluşup bu müjdeyi birlikte yaşayacağız. Bir mutabakata varılmış olduğunun bilinmesini rica ederim" dedi.
Başbakan Davutoğlu, TÜRK-İş yetkilileriyle görüşmesinde "daha çok kadın sendikacının üst düzeyde görevler yer alması yönündeki arzusunu dile getirdiğini" belirtti.
Sendika hayatında kadınların üst düzey görevlerde yer almasının kendisini memnun edeceğini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Özellikle kadın çalışanlarla ilgili son açıkladığımız paket konusunda destek rica ettim. Çünkü kadın çalışanlarımıza sağlanacak imkanlar, onların annelik göreviyle çalışan emekçi olma görevleri arasında bir denge kurulmasıyla mümkün olabilir. Biz bu düzenlemeleri yaparken kesinlikle kazanılmış sendikal haklardan feragat edilmesi gibi bir şey düşünmüyoruz aksine kadınlarımızın çalışma şartlarını kolaylaştırmayı ve özellikle belli dönemlerde daha önce açıkladığımız şekilde kısmi ve yarı zamanlı çalışma talep edildiğinde, kadın çalışanlarımız tarafından annelik görevini yerine getirirken, bu dönemler kendi çalışma imkanlarının ve işçinin işini kaybetmemesini temin edecek düzenlemelerdir bunlar. Alternatif bir istihdam düzenlemesi değil aksine yarı zamanlı zaten tümüyle ücreti ödeniyor, kadınlarımızın hamilelik, annelik izni sonrasında ilk çocuk için 2, ikinci çocuk için 4, üçüncü çocuk için 6 aylık yarı zamanlı, tam ödemeli dönemden sonra istemesi halinde çocukların eğitim yaşına göre, engelliyse çocuk ona göre daha fazla imkan tanıyoruz. İşini kaybetmeden çocuğuyla ilgilenebileceği bir dönemin tanımlanması kesinlikle alternatif bir istihdam oluşturma çabası değil tamamıyla münhasıran bu konuyla ilgili bir düzenlemedir. Bu konularda bütün çabamız kadın emekçilerimizin aile sorumluluklarıyla profesyonel iş sorumlulukları arasındaki gerilimi azaltma çabasıdır."
"KIDEM TAZMİNATI KONUSUNDA ÖZEL BİR DÜZENLEMEMİZ YOK"
Açıklamaları sırasında TÜRK-İş Genel Başkanı Ergün Atalay'ın kıdem tazminatını hatırlatması üzerine Başbakan Davutoğlu, "Kıdem tazminatı konusu herhalde nasıl olsa soru gelecektir diye beklediğim için soruda gündeme gelecekti ama gördüğünüz gibi Ergün Bey gerçek bir sendika lideri olarak soruyu beklemeden cevabı garanti almak istiyor, haklı olarak. Kıdem tazminatı konusunda özel bir düzenlememiz şu anda yok. Bunlar hep konuşulacak, kimseyi mağdur etmeden, işçilerimizin hukukunu hiçbir şekilde zedelemeden bu hususları hep beraber ele alacağız. Dediğim gibi ortada bir pasta varsa bu pastadan herkes pay alır. Ama eğer ortada bir pasta kalmazsa 90'lı yıllarda olduğu gibi millet birbirinin tabağına bakmaya başlar. İşte o zaman huzur, güven ortamı ortadan kalkar. Bugün isimlerini zikretmeyeyim ama ekonomik kriz yaşayan bazı komşu ülkelerde olduğu gibi. Bizim meselemiz pastayı büyütmek. Büyüyen pastadan herkesin alacağı pay biraz daha fazla olur. Ortadaki çorbayı, çorbanın tasını büyütmek... O tasa herkes kaşık çalacak, herkes hakkını alacak ama eğer ortada bir tas çorba yoksa eğer ortada sini dahi yoksa işte o zaman ülkeler büyük kaoslarla karşı karşıya kalırlar. Bir kere daha kıdem tazminatı da dahil bütün konularda sendikalarımızla emekçilerimizin temsilcileriyle birlikte Türkiye'nin imkanlarını da göz önüne alarak ve tamamıyla istişare içinde kararlar alacağız. Hiçbir zaman emekçilerimizin haklarını gözetmeyen bir uygulamada hükümetlerimiz bulunmaz, bulunmayacaktır. Bu bizim her zaman sürdüregeldiğimiz bir politikamızdır" açıklamasında bulundu