Çözüm Sürecine Moro Örneği

Mardin’de düzenlenen “İslam coğrafyasında neler oluyor?” konulu panelde konuşan gazeteci-yazar Nevzat Çiçek, çözüm sürecinde yapılan yanlışlıkları anlatarak sürecin sağlıklı yürüyebilmesi için Filipinler ile Moro İslami Kurtuluş Cephesi arasında imzalanan barış anlaşmasından örnekler verdi.

Çözüm Sürecine Moro Örneği

Davet ve Kardeşlik Vakfı Mardin Temsilciliği “İslam coğrafyasında neler oluyor?” konulu bir panel düzenledi.

Panele konuşmacı olarak Said Havva’nın oğlu Ahmet Said Havva ve gazeteci-yazar Nevzat Çiçek katıldı.

Mardin İl Müftülüğü konferans salonunda yapılan panelde ilk olarak konuşan Said Havva’nın oğlu Ahmet Said Havva, insanların kurduğu şer tuzaklarının şeytanın kurduğu tuzaklardan farklı olmadığını ve bunların birer şeytani projeler olduğunu söyledi.

Müslüman ümmetinin önünde iki ayrı projenin olduğunu ileri süren Havva, bu projelerin hedefini “Müslüman ümmeti gayrı Müslimlerin hükmü altına almak ve onları paramparça edip güçlerini tamamen yok etmek” olarak açıkladı.

Daha sonra sözü alan gazeteci-yazar Nevzat Çiçek, “Halen İslam coğrafyasında hepimizin mutabakata varacağı, ortak bir eğitimden geçeceği bir uluslararası İslam üniversitesi yok" dedi

Çözüm sürecine değinen Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2012 yılında Abdullah Öcalan, Tayip Erdoğan’a bir mektup gönderdi. Mektupta, ‘Biz bu meseleyi çözmezsek seni de beni de götürürler.’ dedi.

Haklıydı çünkü Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Cumhuriyet mitingleri ve yargı kararları AK Parti’yi hiçbir tarafa götüremedi. Peki, AK Parti’yi neyle indirebilirsiniz? Ancak Kürt meselesini kaşıdığınızda, sokağa şiddeti indirdiğinizde, bir şekilde sokaktaki çatışmalar başladığında, güvensizlik unsuru oluştuğunda, milliyetçiliği yükselttiğinizde, orduya da gel gel yaptığınızda, siyasete müdahale başlar ve gerçekten de AK Parti’yi götürebilirsiniz. Tayyip Erdoğan, MGK Kararı ile birlikte ‘Gel bu meseleyi çözelim’ dedi.

"
Atılan adımların, söylenen sözlerin ve ortaya konulan iradenin tamamen hayırlı olduğunu fakat izlenilen yol ve yöntemin yanlış olduğunu savunan Çiçek, Filipinler yönetimi ve Moro İslami Kurtuluş Cephesi arasında imzalanan barış anlaşmasını örnek gösterdi. Çiçek, "Filipinler yönetimi ve Moro İslami Kurtuluş Cephesi arasında imzalanan barış taslağının ilk maddesinde tarafların birbirine güven duymak ve telkin etmek zorunluluğu vardı ve bu doğruydu. Yani siz tamam anlaşalım derseniz ve hemen arkasından evleri kurşunlarsanız, araçları ateşe verirseniz bu güven telkin eder mi? Hayır. İkinci madde ise güveni telkin ettikten sonra normalleşme sürecinin başlamasıydı. Yani konuşulabilir, herkesin kendi düşüncesini rahatlıkta ifade edebileceği bir ortamın sağlanmasıydı. Türkiye’de çözüm süreci ile ilgili ilk olarak yol haritası ortaya koyulduğunda ben itiraz etmiştim. Silah bırakma pazarlığı üzerine bir yol haritasıyla gidemezseniz. Çünkü buna gidilmesinin temel yolu güveni inşa etmekten geçer. Ayrıca PKK’nın talepleri bütün Kürtlerin talepleri gibi kabul edilmeye başlayınca bölgedeki İslami STK’lar ve birçok insan ‘Bir saniye’ dedi ve ‘Biz bu taleplerin dışında talepler ileri sürüyoruz.’ dedikçe orada farkında olunmadan bir çatışma alanının ilk meyveleri çıkmaya başladı ve bunun da yanlış olduğunu görmek gerekiyordu. Yapılması gereken bir şekilde yasal adımları atmak ve hakları vermekti. O yasal adımların dışında PKK ile oturmaktı. Bugün diyelim ki, PKK ve devlet anlaşmıyor, burada ben bir vatandaş olarak kendi anadilimi kullanmayı PKK’nın silah bırakma pazarına bırakamam ki. Başka bir sıkıntı da sürecin içine dahil edilecek aktörler tam olarak dahil edilemedi. Örneğin buradaki medreselere ‘Sen sürece nasıl katkı sunmak istiyorsun?’ sorusu sorulmalı ve onlar da sürece katkı verme noktasında ellerinden geleni aktarabilecekleri bir mekanizma oluşturulmalıydı. HDP dışındaki siyasiler için bir alan açılmalıydı, İslami STK’lar için bir alan açılmalıydı" ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA