Kök Boyanın İnceliklerini Gelecek Nesillere Aktarıyor
Bitki ve hayvanlardan elde edilen doğal malzemeler kullanılarak üretilen kök boya konusunda en eski ustalar arasında gösterilen Yaşar Günay, geleneksel zanaatin inceliklerini öğrencilere öğretiyor.
Uşak Karma Organize Sanayi Bölgesindeki (UKOSB) firmasında geleneksel yöntemlerle halı üretimi yapan Yaşar Günay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 19. yüzyılda sentetik boyaların ortaya çıkmasıyla kullanımı azalan doğal boyaların sağlıklı ve dayanıklı olması nedeniyle yaşatılması gerektiğini söyledi.
Günay, 40 yıl önce Osmanlı saraylarında kullanılan Uşak halılarını incelerken bu renklerin nasıl tutturulduğunu merak ederek araştırma yaptığını, o dönemden bu yana da kök boyaya gönül verdiğini anlattı. Günay, binlerce yıldır kullanılan geleneksel boyama tekniğinin heyecan veren sırlarını çözmeye çaba gösterdiğini ifade etti.
Günay, kök boya ustası olmasının yılların deneyimiyle oluştuğuna değinerek, şöyle konuştu:
"Mesleğe yeni başladığım dönemlerde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinden profesörlerin yazdığı kök boya metinlerini okudum. Bu bilgileri kendi çabamla uygulamaya başladım. Doğadan bitkileri toplayıp deneme yanılma yoluyla renkler elde etmeye çalıştım. Zaman içinde hangi bitkinin hangi rengi vereceğini ve ipi ne kadar süre kaynatırsak hangi renk tonunu alabileceğimizi öğrendim. Yıllarca bu işi yaparak ustalaştım. Geleneksel boyama tekniğiyle boyadığım yünleri yeni eski yöntemlerle dokuduğumuz Türk halılarında kullanmaya başladım. Böylelikle Osmanlı saraylarını süsleyen 15. ve 16. yüzyıl Uşak halılarının benzerlerini üretmeye başladım."
Bu konudaki bilgi ve deneyimin kaybolmasından endişe ettiğini, bildiği her şeyi çocuklarına öğretmeye çalıştığını vurgulayan Günay, üniversite öğrencilerini de ağırlayarak uygulamalı dersler verdiğini dile getirdi.
Günay, "Artık kök boyasında kullanılan ham maddeleri bulmakta zorlanıyoruz. Çoğu maddeyi kendi olanaklarımla yapmaya gayret ediyorum. Endüstriyel ürünler daha ucuz olduğu için tüm üreticiler ona yöneldi. Ben kök boya geleneğini gelecek nesillere taşımak istiyorum. Ancak çok zorlanıyorum. Kök boya hem sağlıklı hem daha dayanıklı. Öğrencilerimize bu kültürü aktararak sürmesini istiyoruz. Onların da geleneksel yöntemle yakından ilgilenmesi beni memnun ediyor" dedi.
Son olarak Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü'nde okuyan 32 öğrenciye kök boyanın inceliklerini öğrettiğini anlatan Günay, bu inceliklerin her birinin tecrübeyle ortaya çıktığına dikkati çekti.
- "Kırmızı ve yeşili tutturmak zordur"
Kök boyaların bitkisel ve hayvansal minerallerden elde edildiğini söyleyen Günay, şöyle konuştu:
"Uşak ve çevresinde daha çok papatya, tavşanak, safran, kekik, soğan kabuğu, ayva yaprağı, zerdeçal, çitlembik, dil kanatan otu, palamut kozalağı, cevizlibağ, pıynar, hindiba, sütleğen, nar kabuğu, ceviz gibi ürünler kullanılır. Bitkileri mevsiminde toplar, kurutur ve saklarız. Bu bitkiler, rutubetin, nemin ve gün ışığının olmadığı yerlerde saklanırsa yıllar sonra bile işlevlerini kaybetmezler. Ancak bitkilerin taze olması önemli, çünkü mevsiminde taze olarak toplanmış bitki daha iyi bir renk verir.
Genellikle sarı, kırmızı, siyah, mavi, turuncu, kahverengi ve yeşil gibi renkler elde edilmeye çalışılır. Sarı renk elde etmek için örneğin dil kanatan otu, papatya ve tavşanak, siyah ve kahverengi için palamut kozalağı ceviz, mavi için hindiba, yeşil için palamut şapkası ve ceviz kabuğu kullanılır. Kaynatılan suya atılan doğal boya ham maddesi ile ip yumağı sürekli karıştırılır. Çünkü boyanın ipin tamamına eşit işlemesi için karıştırma işlemi sürekli yapılmalıdır. İp ne kadar fazla suyun içinde kalır ise renk o kadar koyulaşır. Ben genellikle yeşil ve kırmızı renkleri elde ederken zorlanıyorum çünkü renk tonlarını tutturmak zordur."
Süleyman Demirel Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Öğretim Görevlisi Makbule Sibel Oda ise öğrencilerin teorikte anlatılan kök boyanın uygulamada çok faklı olduğunu gördüğünü, Anadolu kültürlerinden doğal boyacılığın yaşatılması gerektiğinin altını çizdi.
Kaynak: AA
Günay, 40 yıl önce Osmanlı saraylarında kullanılan Uşak halılarını incelerken bu renklerin nasıl tutturulduğunu merak ederek araştırma yaptığını, o dönemden bu yana da kök boyaya gönül verdiğini anlattı. Günay, binlerce yıldır kullanılan geleneksel boyama tekniğinin heyecan veren sırlarını çözmeye çaba gösterdiğini ifade etti.
Günay, kök boya ustası olmasının yılların deneyimiyle oluştuğuna değinerek, şöyle konuştu:
"Mesleğe yeni başladığım dönemlerde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinden profesörlerin yazdığı kök boya metinlerini okudum. Bu bilgileri kendi çabamla uygulamaya başladım. Doğadan bitkileri toplayıp deneme yanılma yoluyla renkler elde etmeye çalıştım. Zaman içinde hangi bitkinin hangi rengi vereceğini ve ipi ne kadar süre kaynatırsak hangi renk tonunu alabileceğimizi öğrendim. Yıllarca bu işi yaparak ustalaştım. Geleneksel boyama tekniğiyle boyadığım yünleri yeni eski yöntemlerle dokuduğumuz Türk halılarında kullanmaya başladım. Böylelikle Osmanlı saraylarını süsleyen 15. ve 16. yüzyıl Uşak halılarının benzerlerini üretmeye başladım."
Bu konudaki bilgi ve deneyimin kaybolmasından endişe ettiğini, bildiği her şeyi çocuklarına öğretmeye çalıştığını vurgulayan Günay, üniversite öğrencilerini de ağırlayarak uygulamalı dersler verdiğini dile getirdi.
Günay, "Artık kök boyasında kullanılan ham maddeleri bulmakta zorlanıyoruz. Çoğu maddeyi kendi olanaklarımla yapmaya gayret ediyorum. Endüstriyel ürünler daha ucuz olduğu için tüm üreticiler ona yöneldi. Ben kök boya geleneğini gelecek nesillere taşımak istiyorum. Ancak çok zorlanıyorum. Kök boya hem sağlıklı hem daha dayanıklı. Öğrencilerimize bu kültürü aktararak sürmesini istiyoruz. Onların da geleneksel yöntemle yakından ilgilenmesi beni memnun ediyor" dedi.
Son olarak Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü'nde okuyan 32 öğrenciye kök boyanın inceliklerini öğrettiğini anlatan Günay, bu inceliklerin her birinin tecrübeyle ortaya çıktığına dikkati çekti.
- "Kırmızı ve yeşili tutturmak zordur"
Kök boyaların bitkisel ve hayvansal minerallerden elde edildiğini söyleyen Günay, şöyle konuştu:
"Uşak ve çevresinde daha çok papatya, tavşanak, safran, kekik, soğan kabuğu, ayva yaprağı, zerdeçal, çitlembik, dil kanatan otu, palamut kozalağı, cevizlibağ, pıynar, hindiba, sütleğen, nar kabuğu, ceviz gibi ürünler kullanılır. Bitkileri mevsiminde toplar, kurutur ve saklarız. Bu bitkiler, rutubetin, nemin ve gün ışığının olmadığı yerlerde saklanırsa yıllar sonra bile işlevlerini kaybetmezler. Ancak bitkilerin taze olması önemli, çünkü mevsiminde taze olarak toplanmış bitki daha iyi bir renk verir.
Genellikle sarı, kırmızı, siyah, mavi, turuncu, kahverengi ve yeşil gibi renkler elde edilmeye çalışılır. Sarı renk elde etmek için örneğin dil kanatan otu, papatya ve tavşanak, siyah ve kahverengi için palamut kozalağı ceviz, mavi için hindiba, yeşil için palamut şapkası ve ceviz kabuğu kullanılır. Kaynatılan suya atılan doğal boya ham maddesi ile ip yumağı sürekli karıştırılır. Çünkü boyanın ipin tamamına eşit işlemesi için karıştırma işlemi sürekli yapılmalıdır. İp ne kadar fazla suyun içinde kalır ise renk o kadar koyulaşır. Ben genellikle yeşil ve kırmızı renkleri elde ederken zorlanıyorum çünkü renk tonlarını tutturmak zordur."
Süleyman Demirel Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Öğretim Görevlisi Makbule Sibel Oda ise öğrencilerin teorikte anlatılan kök boyanın uygulamada çok faklı olduğunu gördüğünü, Anadolu kültürlerinden doğal boyacılığın yaşatılması gerektiğinin altını çizdi.