Japonlar Türk Bestesini Sevdi
Müzisyen Suat Erdem, enstrümantal bestesi "Love for Japanese" ile 2 ay süreyle Japonya'nın radyo ve müzik kanalı "Japanese Station"da Top 10 listesinde yer aldığını belirterek, "Japon halkının eserime gösterdiği ilgiden çok memnunum" dedi.
AA muhabirine müzik ve beste çalışmaları hakkında açıklamalarda bulunan Erdem, küçük yaşlardan beri müziğe ilgi duyduğunu ifade ederek, müzik eğitimine mandolin çalarak başladığını anlattı.
Zamanla keman ve udun da aralarında bulunduğu 10 enstrümanı profesyonel kullanmayı öğrendiğini aktaran Erdem, "Sonra üretim, besteler, çeşitli programlara müzikler yapmalar. Akan bir nehir düşünün. Nehir dallara ayrılıyor. Bölünmüş gibi görünse de ben buna 'çeşni' diyorum. Bir kere daha söylüyorum. Kendi kültürümüzden hareketle müzik yapıyorum. Aman başka bir kültürü alayım buraya monte edeyim, bu nafiledir. Olmaz" diye konuştu.
Farklı meslekler için değişik fakültelerde eğitim aldığını ama müziğin ağır bastığını ifade eden Erdem, müziği bir hayat tarzı olarak seçtiğini vurguladı.
Suat Erdem, öz kültüründen hareketle besteler yaptığını vurgulayarak, "Viyana'dan Batman Kozluk'a kadar konserlerim oluyor. Pir Sultan'dan Hacı Arif Bey'e, Vivaldi'den Köroğlu'na geniş yelpazede eserler çalıyorum. Harmanlıyorum, uğraşıyorum, üretiyorum, ödüllendiriliyorum" ifadelerini kullandı.
Müzisyen Erdem, sanatın siyaset üstü olduğunu, dayatma, ideoloji kabul etmeyeceğini dile getirdi.
- "Çocuklara 'aman duvarı çizme' demeyeceksin"
Erdem, sanatta ilerlemenin, gelişmenin anahtarının özgür düşünce ve eğitim olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir çocuğu rahat bırakın, sesleri nasıl yakalıyor, nazariyatla yaşadıklarını birleştirebiliyor mu? Aşk mesela! Aşkı nasıl işliyor? Şimdiki gençlere 'aşk' dedin mi, aklına karşı cins geliyor. Hayır. Aşık olmak; doğaya, hayvana, insana aşk. Mutlak aşk. Bunları neyle birleştireceksiniz? Bir heykeltıraşın beyni, parmak uçlarındadır. O kadar güzel bir heykel yapar ki, 'Kalk yürü' diye haykırası gelir. Üretmek için yola çıkanların bilgi haricinde özgürce donanması lazım. Donandığı şeylerin üretimini yapması lazım. Çocuklara 'aman duvarı çizme' demeyeceksin. Bırakın çizsin, bakalım ortaya ne çıkacak? 'Aman şuna dokunma' demeyeceksin. Bırakın dokunsun, akordu bozsun. Üretmeye yönelik hiç bir şey vermeyip, konuşmasını veya yapmasını beklemek yanlıştır."
Büyük sanatçıları ve eserlerini bilmenin, dönemlerine göre değerlendirmenin önemine değinen Suat Erdem, "Beethoven, Mozart, Lem'i Atlı, Münir Nurettin'i ve diğerlerini okumak, kendi dönemleriyle değerlendirmek lazım. Mesela bazen diyoruz ki, tarihte filanca paşa şöyle yapmış. Ama onu o noktaya getiren nedir? O devirde yaşananları kendi devrine göre değerlendirmek lazım. Müzik adamlarının eserlerini de öyle" diye konuştu.
- "Ben ülkemi aile gibi görüyorum"
Erdem, beste yaparken etkilendiği hususlar hakkında ise şu bilgileri verdi:
"Ülkemin içinde bulunduğu durum beni çok ilgilendiriyor. Ben ülkemi aile gibi görüyorum. Çocuk esirgeme kurumunda, yaşlılar yurdunda insanların sıkıntısı varsa, bunu içimde hissediyorsam, o beni notalara sevk ediyor. Bahçemdeki kiraz ağacı çok fazla çiçek açtıysa, o da beni notalara sevk ediyor. Anı yakalamak diyoruz ya. Çok komik gelebilir belki ama cep telefonumu her zaman hazır tutuyorum. Aklıma bazı motifler geldiğinde hemen mırıldanarak kayda alıyorum. Biri görse 'deli bu adam' der. Akşam evde tekrar açıyorum ve işlemeye başlıyorum. En büyük hayalim, profesyonel olarak kullandığım bütün enstrümanları birer birer çalarak, konser vermek. İçi dolu fıkır fıkır kaynayan bir müzik programını televizyon kanallarının birinde sunmak. O anda içimden geldiği gibi çalmak istiyorum."
Müzisyen Suat Erdem, çevresinde, "Suat yıllarca uğraştın bir şey olamadın" diyenler bulunmasına üzüldüğünü kaydederek, "Biz sanatımızı en iyi şekilde icra etmekle mükellefiz. 'Love For Japanese' isimli enstrümantal bestemiz iki ay süreyle Japanese Station isimli radyo ve müzik kanalında Top 10 listesinde yer aldı. Japon halkının eserime gösterdiği ilgiden çok memnunum. Bütün bunlar verdiğimiz emeğin boşa gitmediğini gösterir" ifadelerini kullandı.
İnsanların sanal alemde yaşadığını ifade eden Erdem, "Mesela bir genç anneannesini ziyarete gidiyor, elinde cep telefonu... Anneannesini görmüyor bile... Sevdiğiyle oturuyor, elinde cep telefonu, sevdiğini fark etmiyor. Tavsiyem şu; her şeyi kutu içecek gibi görmeyin. 'İçtim attım' şeklinde yaşamayın. Kültürümüz de sanatımız da geleneklerimiz de aşkımız da çok önemlidir. Bunları kutu içecek gibi görmeyin" dedi.
Kaynak: AA
Zamanla keman ve udun da aralarında bulunduğu 10 enstrümanı profesyonel kullanmayı öğrendiğini aktaran Erdem, "Sonra üretim, besteler, çeşitli programlara müzikler yapmalar. Akan bir nehir düşünün. Nehir dallara ayrılıyor. Bölünmüş gibi görünse de ben buna 'çeşni' diyorum. Bir kere daha söylüyorum. Kendi kültürümüzden hareketle müzik yapıyorum. Aman başka bir kültürü alayım buraya monte edeyim, bu nafiledir. Olmaz" diye konuştu.
Farklı meslekler için değişik fakültelerde eğitim aldığını ama müziğin ağır bastığını ifade eden Erdem, müziği bir hayat tarzı olarak seçtiğini vurguladı.
Suat Erdem, öz kültüründen hareketle besteler yaptığını vurgulayarak, "Viyana'dan Batman Kozluk'a kadar konserlerim oluyor. Pir Sultan'dan Hacı Arif Bey'e, Vivaldi'den Köroğlu'na geniş yelpazede eserler çalıyorum. Harmanlıyorum, uğraşıyorum, üretiyorum, ödüllendiriliyorum" ifadelerini kullandı.
Müzisyen Erdem, sanatın siyaset üstü olduğunu, dayatma, ideoloji kabul etmeyeceğini dile getirdi.
- "Çocuklara 'aman duvarı çizme' demeyeceksin"
Erdem, sanatta ilerlemenin, gelişmenin anahtarının özgür düşünce ve eğitim olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir çocuğu rahat bırakın, sesleri nasıl yakalıyor, nazariyatla yaşadıklarını birleştirebiliyor mu? Aşk mesela! Aşkı nasıl işliyor? Şimdiki gençlere 'aşk' dedin mi, aklına karşı cins geliyor. Hayır. Aşık olmak; doğaya, hayvana, insana aşk. Mutlak aşk. Bunları neyle birleştireceksiniz? Bir heykeltıraşın beyni, parmak uçlarındadır. O kadar güzel bir heykel yapar ki, 'Kalk yürü' diye haykırası gelir. Üretmek için yola çıkanların bilgi haricinde özgürce donanması lazım. Donandığı şeylerin üretimini yapması lazım. Çocuklara 'aman duvarı çizme' demeyeceksin. Bırakın çizsin, bakalım ortaya ne çıkacak? 'Aman şuna dokunma' demeyeceksin. Bırakın dokunsun, akordu bozsun. Üretmeye yönelik hiç bir şey vermeyip, konuşmasını veya yapmasını beklemek yanlıştır."
Büyük sanatçıları ve eserlerini bilmenin, dönemlerine göre değerlendirmenin önemine değinen Suat Erdem, "Beethoven, Mozart, Lem'i Atlı, Münir Nurettin'i ve diğerlerini okumak, kendi dönemleriyle değerlendirmek lazım. Mesela bazen diyoruz ki, tarihte filanca paşa şöyle yapmış. Ama onu o noktaya getiren nedir? O devirde yaşananları kendi devrine göre değerlendirmek lazım. Müzik adamlarının eserlerini de öyle" diye konuştu.
- "Ben ülkemi aile gibi görüyorum"
Erdem, beste yaparken etkilendiği hususlar hakkında ise şu bilgileri verdi:
"Ülkemin içinde bulunduğu durum beni çok ilgilendiriyor. Ben ülkemi aile gibi görüyorum. Çocuk esirgeme kurumunda, yaşlılar yurdunda insanların sıkıntısı varsa, bunu içimde hissediyorsam, o beni notalara sevk ediyor. Bahçemdeki kiraz ağacı çok fazla çiçek açtıysa, o da beni notalara sevk ediyor. Anı yakalamak diyoruz ya. Çok komik gelebilir belki ama cep telefonumu her zaman hazır tutuyorum. Aklıma bazı motifler geldiğinde hemen mırıldanarak kayda alıyorum. Biri görse 'deli bu adam' der. Akşam evde tekrar açıyorum ve işlemeye başlıyorum. En büyük hayalim, profesyonel olarak kullandığım bütün enstrümanları birer birer çalarak, konser vermek. İçi dolu fıkır fıkır kaynayan bir müzik programını televizyon kanallarının birinde sunmak. O anda içimden geldiği gibi çalmak istiyorum."
Müzisyen Suat Erdem, çevresinde, "Suat yıllarca uğraştın bir şey olamadın" diyenler bulunmasına üzüldüğünü kaydederek, "Biz sanatımızı en iyi şekilde icra etmekle mükellefiz. 'Love For Japanese' isimli enstrümantal bestemiz iki ay süreyle Japanese Station isimli radyo ve müzik kanalında Top 10 listesinde yer aldı. Japon halkının eserime gösterdiği ilgiden çok memnunum. Bütün bunlar verdiğimiz emeğin boşa gitmediğini gösterir" ifadelerini kullandı.
İnsanların sanal alemde yaşadığını ifade eden Erdem, "Mesela bir genç anneannesini ziyarete gidiyor, elinde cep telefonu... Anneannesini görmüyor bile... Sevdiğiyle oturuyor, elinde cep telefonu, sevdiğini fark etmiyor. Tavsiyem şu; her şeyi kutu içecek gibi görmeyin. 'İçtim attım' şeklinde yaşamayın. Kültürümüz de sanatımız da geleneklerimiz de aşkımız da çok önemlidir. Bunları kutu içecek gibi görmeyin" dedi.