Kmü’de Genetiği Değiştirilmiş Ürünler İncelendi

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinde (KMÜ) "İşlenmiş Gıda Ürünlerinde Genetiği Değiştirilmiş Ürünlerin ve Uygun DNA İzolasyonu Metodunun Belirlenmesi" konulu araştırma yapıldı.

Kmü’de Genetiği Değiştirilmiş Ürünler İncelendi

Yrd. Doç. Dr. Özlem Ateş Sönmezoğlu’nun danışmanlığını yaptığı, Hilal Keskin’in yüksek lisans tezini oluşturan proje KMÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonunca desteklendi. Araştırmada Türkiye'de satışa sunulmuş soya ve/veya mısır içeren farklı işlenmişlik seviyelerindeki farklı markalardan 12 çeşit ürün olmak üzere toplam 27 adet gıda ürünü incelendi. İncelenen ürünler arasında bisküvi, mısır gevreği, kraker, mısır cipsi, mısır nişastası, mısır unu, cin mısır, tatlı mısır, bebek maması, kek, mısır patlağı ve soya unu yer aldı. DNA izolasyonunun ardından lektin-zein geni taraması yapılarak incelenen gıda ürünlerinden dört tanesinin soya, 18’inin ise mısır içerdiği tespit edildi. Mısır ve soya kökenli gıda ürünlerinde kalitatif PCR analizleri ile genetiği değiştirilmiş ürün taraması yapıldı. Araştırma kapsamında pozitif kontrol olarak kullanılan genetiği değiştirilmiş standart materyaller (GD soya küspesi ve GD mısır) TÜBİTAK-MAM Biyoteknoloji Enstitüsünden temin edildi.

EN YÜKSEK DNA MİKTARI HAM VE YARI İŞLENMİŞ GIDA ÜRÜNLERİNDE
Farklı işlenmişlik seviyelerindeki gıdalara özgü en uygun izolasyon metodunun belirlenmesinin de amaçlandığı çalışmada altı farklı yöntem ve iki adet DNA kiti kullanıldı. Araştırmada kullanılan değişik işlenmişlik seviyesindeki 12 farklı gıda ürününden elde edilen DNA miktarları incelendiğinde ortalama olarak en yüksek DNA miktarı sırasıyla ham ve yarı işlenmiş gıda ürünlerinden olan soya unu, soya küspesi, cin mısır ve GDO’lu mısırda gözlemlendi. Bu ürünleri sırasıyla kraker, mısır patlağı, bisküvi, mısır gevreği, kek, mısır cipsi ve mısır unu izledi. Araştırma kapsamında yapılan DNA izolasyonları sonucunda, elde edilen DNA’ların kalite ve miktarının gıda türüne ve işlenmişlik düzeyine bağlı olarak değişiklik gösterdiği belirlendi. Tüm veriler dikkate alındığında ortalama DNA verimi bakımından en düşük değeri veren ürünlerin mısır nişastası, tatlı mısır ve bebek maması olduğu belirlendi. Yrd. Doç. Dr. Özlem Ateş Sönmezoğlu, gerçekleştirdikleri araştırma ile marketlerden satın alınan mısır ve soya kökenli gıdaların GDO taramalarının yapıldığını ve bu gıdaların GDO’lu ürün içerip içermediklerinin belirlendiğini söyledi.

İncelenen mısır ve soya kökenli ürünlerde, yabancı genlerin varlığının kalitatif PCR analizleriyle araştırıldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Özlem Ateş Sönmezoğlu, “Başta bebek maması olmak üzere ülkemizde pek çok ürün GDO kullanımının yasak olduğu gıda ürünleri kapsamında. Ancak yapılan analizlerle, incelenen gıda materyallerinin çoğunun genetiği değiştirilmiş ürün içerdiği saptandı” dedi.

Yrd. Doç. Dr. Özlem Ateş Sönmezoğlu, Türkiye'de satışa sunulan pek çok gıda ürününün GD ürünleri veya hammaddeleri içerdiğini belirterek “GDO’ların tespiti ve etiketlenmesiyle ilgili daha hassas denetimlere ihtiyaç duyulmaktadır” şeklinde konuştu.

Gıda ürünlerinin işlenmişlik seviyesinin arttıkça, uygulanan fiziksel ve kimyasal işlemler nedeniyle genomik DNA miktarlarının azalıp yapılarının bozulabildiğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Özlem Ateş Sönmezoğlu, işlenmiş gıdaların herbirine özgü farklı DNA izolasyon protokollerinin geliştirilmesi ve belirlenmesi gerektiğine dikkat çekti.
Kaynak: İHA