(özel Haber)

Ahi Evran Üniversitesi Ahilik Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Kazım Ceylan, ‘Ahilerin ramazan ayında da kendilerine has’ yaşantısı olduğunu söyledi.

(özel Haber)

Ahiler için dünya ve ahret dengesinin sağlandığını anlatan Kazım Ceylan, “Onun için ahiler, ‘dünya ve ahiret dengesini’ sağlamışlar, yaşayışları, inançlarının yansımalarını şeklinde olmuştur.

Tarihi kaynaklara ve Osmanlı ülkesine gelen yabancı seyyahların hatıralarına baktığımız zaman, ahi esnafının ramazan ayında inançlarını daha fazla yaşatmada hassasiyet gösterdiklerini söyleyebiliriz.

Ahilerin sofrası misafirsiz olmazdı. Orhan Gazi döneminde Anadolu’ya gelip Ahiler hakkında bize bilgiler veren Faslı seyyah İbniBatuta“Ahilerin misafir ağırlamak için birbirleriyle yarıştıklarını, tartıştıklarını” ifade eder. Ahi zaviyelerindeki “misafirperverliği, cömertliği, sohbetleri” ayrıntılı bir şekilde anlatır.

AHİLER KİMSESİZLERİN PİRİ OLMUŞTUR
Ahilik Araştırma Merkezi Müdürü Kazım Ceylan, “Ahiler, sosyal hayatta ‘kimsesizlerin kimi’ olmuşlardır.

Ramazanlarda ve her zaman yoksula, yolda kalmışlara, hastalara, yetimlere, dullara özellikle yardım ederlerdi. Bu yardımlar açıktan olmaz, gece karanlığında ihtiyaç sahiplerinin evlerine kimse görmeden ulaştırılırdı. Sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmazdı.

Hasta ziyaretleri ahilerin ihmal etmedikleri özellikleri idi. Fütüvvetnâmelerde hastaların nasıl ziyaret edileceği hususunda ayrıntılı bilgiler vardır. Dedikodu, gıybet gibi toplumu çürüten hastalıklardan kaçınırlardı.

Ramazan ayında ahiler tekke ve zaviyelerinde akşamları topluca iftar yaparlar, teravihler kılınıp, dualar edilirdi. İlahiler okunup, kahramanlık türküleri söylenirdi.

Dini-tasavvufi eserler olan fütüvvetnameler öğrenilir ve iş başında uygulanırdı. Helâlinden kazanma ahiliğin temel düsturu idi. Ahiler temel ihtiyaçlarına yetecek kadar para biriktirirler, fazlasını muhtaçlara dağıtırlardı. Ahilerin her zaman kapıları, sofraları, gönülleri açıktı. Onlar için yaratılmış her şey yaratandan ötürü kutsaldı.

Ahilerin kurdukları vakıflarda kanadı kırılan kuşların kanatları tedavi edilirdi. Hizmetçilerin kırdıkları eşyaların paraları ödenirdi.

Evlenemeyen genç kızların çeyizleri alınırdı. Karda kışta, insanların ayağı kayıp düşmesinler diye kül vakıfları kurulmuştu.

Ahiler Türk-İslâm medeniyetinin insani ve islâmi yüzünü yansıtan insanlardı.Ahilik, Selçuklu ve Osmanlı Türkiye’sinde doğruluğun, dürüstlüğün, ahlâkın, helâl kazancın, yardımseverliğin, cömertliğin simgesi idi. Çünkü onlar için yegâne ölçü Halka hizmet ederek Hakk’ın rızasını kazanmaktı.Ahiler, Ramazanı ve bütün hayatı oruç şuuruyla geçirmeye çalışırlardı” şeklinde konuştu.

Kaynak: İHA