Adana Depremi'nin Yıldönümü
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, Ceyhan depreminin üzerinden geçen 16 yılda da afet yönetim sisteminin hala çözümün değil, sorunun bir parçası olmaya devam ettiğini söyledi.
Dr. Tatar, depremlerde yaşanan acıların son bulması için depremden sonra çare arama politikası yerine, felaket öncesi önlemleri içeren halkın yararına bir politika oluşturulmasını istedi.
Türkiye'de nüfusun yaklaşık yüzde 93'ünün aktif deprem kuşağı üzerinde bulunduğunu ve yüzde 98'inin deprem riski altında olduğunu belirten JMO Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, “Bilinen bu ciddi risklere rağmen yapılan uyarılar dikkate alınmadığı için doğa olaylarının afete dönüşmektedir. Depremlerde binlerce insanımızı yitiriyor, önemli maddi kayıplara uğruyoruz. Doğal afetlerin türü ne olursa olsun her yıl ortalama Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 3'ü oranında zarara neden olmaktadır. Deprem zararlarının azaltılmasının bu konudaki temel politikaların saptanmasına bağlıdır. Depremden sonra çare arama politikası yerine, deprem öncesi önlemleri içeren halkın yararına bir deprem politikası oluşturulmalıdır. Başta deprem olmak üzere, heyelan, çığ/kaya düşmesi, su baskını gibi doğa olayları, bilinçsizce verilmiş yer seçimi kararları, mühendislik verilerinden yoksun imar planları, mühendislik hizmeti görmemiş düşük standartlardaki yapı üretimi ve denetimi süreci ile uygulanan rant politikaları sonucu insani, sosyal ve ekonomik yıkımlara dönüşmektedir.”
Yapı Denetim Sistemi'nin uygulamada olduğu gibi sadece "bina inşasının denetimi" ile sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayan Dr. Tatar, şöyle devam etti;
“Gelişmiş ülke örneklerinde olduğu gibi, arsanın imar parseline dönüştüğü aşamadan başlamak üzere "etüt-proje ile etüt-projeye uygun yapı üretim" süreçlerini de denetleyecek bir kapsama kavuşturulmalıdır. Binanın statik projesine veri sağlayan zemin ve temel etütleri de yapı denetim sistemi içine alınmalı, Yapı Denetim Kanunu ve ilgili mevzuat bu kapsamda revize edilmelidir. Kentsel planlama, yapı üretim ve denetim süreçlerini yönlendirmek ve denetlemek için başta belediyeler olmak üzere bütün yerel yönetimlerde jeolojik-jeoteknik etüt birimleri kurulmalıdır. Yapı ruhsatı vermeye yetkili belediyeler başta olmak üzere tüm yerel idarelerde, jeoloji mühendisi istihdamı zorunlu hale gelmeli, jeolojik-jeoteknik çalışmaların uygunluk denetimi jeoloji mühendisleri eliyle yapılmalıdır. Deprem nedeniyle meydana gelen yaralanmaların hemen hemen tamamının panik nedeniyle meydana gelmiş olması afet eğitimlerinin yetersizliğini bize bir kez daha göstermiştir. Afet eğitimleri mutlaka jeoloji mühendislerinin desteği ve katkısını da alarak eğitimi alanlarda davranış değişikliği sağlayacak seviyeye getirilmesi gerekir. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, meslektaşlarımızın yanı sıra halk arasında da kabul ve destek gören öneri ve taleplerin gerçekleştirilmesinin yaşamsal önemde olduğunu vurguluyor ve bir kez daha ifade ediyoruz ki; Doğa olaylarının afete dönüşmesi "kader" değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir” dedi.
Kaynak: İHA
Türkiye'de nüfusun yaklaşık yüzde 93'ünün aktif deprem kuşağı üzerinde bulunduğunu ve yüzde 98'inin deprem riski altında olduğunu belirten JMO Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, “Bilinen bu ciddi risklere rağmen yapılan uyarılar dikkate alınmadığı için doğa olaylarının afete dönüşmektedir. Depremlerde binlerce insanımızı yitiriyor, önemli maddi kayıplara uğruyoruz. Doğal afetlerin türü ne olursa olsun her yıl ortalama Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 3'ü oranında zarara neden olmaktadır. Deprem zararlarının azaltılmasının bu konudaki temel politikaların saptanmasına bağlıdır. Depremden sonra çare arama politikası yerine, deprem öncesi önlemleri içeren halkın yararına bir deprem politikası oluşturulmalıdır. Başta deprem olmak üzere, heyelan, çığ/kaya düşmesi, su baskını gibi doğa olayları, bilinçsizce verilmiş yer seçimi kararları, mühendislik verilerinden yoksun imar planları, mühendislik hizmeti görmemiş düşük standartlardaki yapı üretimi ve denetimi süreci ile uygulanan rant politikaları sonucu insani, sosyal ve ekonomik yıkımlara dönüşmektedir.”
Yapı Denetim Sistemi'nin uygulamada olduğu gibi sadece "bina inşasının denetimi" ile sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayan Dr. Tatar, şöyle devam etti;
“Gelişmiş ülke örneklerinde olduğu gibi, arsanın imar parseline dönüştüğü aşamadan başlamak üzere "etüt-proje ile etüt-projeye uygun yapı üretim" süreçlerini de denetleyecek bir kapsama kavuşturulmalıdır. Binanın statik projesine veri sağlayan zemin ve temel etütleri de yapı denetim sistemi içine alınmalı, Yapı Denetim Kanunu ve ilgili mevzuat bu kapsamda revize edilmelidir. Kentsel planlama, yapı üretim ve denetim süreçlerini yönlendirmek ve denetlemek için başta belediyeler olmak üzere bütün yerel yönetimlerde jeolojik-jeoteknik etüt birimleri kurulmalıdır. Yapı ruhsatı vermeye yetkili belediyeler başta olmak üzere tüm yerel idarelerde, jeoloji mühendisi istihdamı zorunlu hale gelmeli, jeolojik-jeoteknik çalışmaların uygunluk denetimi jeoloji mühendisleri eliyle yapılmalıdır. Deprem nedeniyle meydana gelen yaralanmaların hemen hemen tamamının panik nedeniyle meydana gelmiş olması afet eğitimlerinin yetersizliğini bize bir kez daha göstermiştir. Afet eğitimleri mutlaka jeoloji mühendislerinin desteği ve katkısını da alarak eğitimi alanlarda davranış değişikliği sağlayacak seviyeye getirilmesi gerekir. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, meslektaşlarımızın yanı sıra halk arasında da kabul ve destek gören öneri ve taleplerin gerçekleştirilmesinin yaşamsal önemde olduğunu vurguluyor ve bir kez daha ifade ediyoruz ki; Doğa olaylarının afete dönüşmesi "kader" değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir” dedi.