Hanefi Avcı: Bir gün bir vicdanlı çıkar anlatır

İki şey bekliyorum. Öncelikle Yargıtay’da temyiz... Gerçi o da 9. Daire’ye gidiyor oranın durumu malum. Normalde bozulması gerekiyor. Bir de ÖYM’lerin kaldırılarak yeniden adil bir şekilde yargılanmak istiyorum. Haksız yere mahkum edildim. İade-i itibar istiyorum.

Hanefi Avcı: Bir gün bir vicdanlı çıkar anlatır
ESKİ EMNİYET MÜDÜRÜ HANEFİ AVCI: KUMPAS KURANLAR RAHAT EDEMEZ
Devlet içindeki paralel gücü görüp anlattığı hatta kitabını yazdığı için hedefe konan Hanefi Avcı kurulan tuzakları vicdan sahibi bir kişinin çıkıp anlatacağına inandığını söyledi. Komplo sonucu cezaevinde bulunan Avcı, iade-i itibar beklediğini anlattı.

BİRİ ÇIKIP KONUŞACAK
Ben halime şükrediyorum. Bunu son mahkemede de söyledim. Çok şikayet ediyor gibi gözüküyor olabilirim ama bugün bu yaşananlara bakınca halime şükrediyorum. Mazim itibariyle bugün sahte evrak uydurarak tahkikat yapanların, insanlara iftira edenlerin arasında da olabilirdim. Bugün mazlum konumda değil zalim konumda olabilirdim. Allah’a şükürler olsun ki kumpasçı, iftiracı değilim. Şimdi ise bu yapının mağdur ettiği mazlum konumdayım.

Şuna ilk günden itibaren inandım. Bir gün elbette bu sahte delil üretenler, bilgisayarlara dijital veri yerleştirenler ortaya çıkacak. Bu kaçınılmaz. Kendimden biliyorum ki; beni sahte delillerle mahkûm ettiler. Önce karar verdiler sonra mahkûm ettiler. Kimsenin yaptığı yanına kalmayacak. Yıllardır anlatmaya çalışıyorum. Kimse çıkıp'bilmiyorduk’ diyemeyecek. Belki de yıllar sonra bizatihi bu yapının içinden birisi çektiği vicdan azabına dayanamayacak ve itiraf edecek. Neler yaptıklarını anlatacak. O zaman bu sahte delillere dayanarak karar veren hakimler, mahkemeler'bizi aldatmışlar’ diyenlere'hayır siz biliyordunuz her şey ortadaydı bilerek inandınız ve bu suçlara ortak oldunuz’ diyeceğim.

BENİ DİNLEYEN PARALEL YAPI ÇIKTI
Sahte isimlerle beni dinlemeye aldılar. Bu durumu anlatmak için önce Bakanlığa gittim ve hukuksuz bir şekilde dinlendiğimi şifahi olarak durumu bildirdim. Sonra savcılarla görüştüm ve böyle bir kararın olup olmadığını sordum. Savcı böylesi dinleme yapılmadığını ve bilgilerinin olmadığını söyledi. Emniyet’e soruyorum orada da herhangi bir dinleme yapılmadığı söylendi. Bakanlığa dilekçe ile başvurarak resmen şikâyette bulundum. Adalet Bakanlığı Ocak 2010’da dilekçemi işleme koydu. Bütün bunlardan beni resmi devlet kurumlarının değil, cemaatin dinlediğini anladım. Verdiğim resmi dilekçeden cemaat haberdar olunca benim onlarla mücadele edeceğimi anladı.

Sahte isimle karar çıkartmışlar
Fatih Savcılığına gittim ve beni dinleyenlerden şikayetçi oldum. Fatih Savcılığı, İstanbul Özel Yetkili Savcılığına ve Emniyet’e iki yazı göndererek dinlemenin olup olmadığına dair bilgi istedi. Birinci yazıda Emniyet’te Özel Yetkili Savcılıkta sessiz kaldı ve cevap vermedi, görmezden geldi. Bu arada Adalet Bakanlığı Başmüfettişleri dinlendiğime dair mahkeme kararını gösteren belgeyi buldu. Bu belgeye göre İbrahim Sağlam sahte ismiyle 07.11.2009’da İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı çıkartılmış ve 2009/1860 nolu istihbari dinleme yapılmış. Necdet Kılıç da Necdet Kalan sahte ismiyle dinlemeye alınıyor.

Adalet Başmüfettişinin ortaya çıkardığı belge üzerine Fatih Savcılığı, İstanbul Özel Yetkili Savcılığına ve İstanbul Emniyetine ikinci bir yazıyla'dinleme var mı cevap verin.’ tenkidi gönderip,'Dinleme kararınızı gönderin’ diyor. Bunun üzerine 11. Ağır Ceza sahte isimle'Organize suçtan’ dinlendiğime dair bir yazıyla birlikte bu kez başka bir isimle dinlendiğimi gösteren başka bir mahkeme kararı ve belgeleri emniyet ve savcılığa gönderiyor.

Savunmayı savcı yazmış
“Beni sahte isimle ve sahte İMEİ numaraları kullanarak dinleyen Erol Demirhan ve Ali Fuat Yılmazer’le ilgili belgeleri savcılığa sundum. Enteresan bir belge geçti elimize. Benim suç duyurularımı işleme koymayan savcı Adnan Çimen, hakkında şikayetçi olduğum Ali Fuat Yılmazer için oturmuş bana karşı bir de savunma yazmış. Sahte savunma belgesi skandalı aynı zamanda adrese teslim davaların nasıl olduğunun ve devlet içindeki örgütün nasıl koordineli bir şekilde çalıştığının da belgesidir. Benim savcılığa Ali Fuat Yılmazer’le ilgili suç duyurum üzerine Ali Fuat Yılmazer boş bir kağıdı imzalayarak savcıya göndermiş. Ve savcı Adnan Çimen, Ali Fuat Yılmazer adına oturmuş ve savunma yazmış. Normalde siz bir kâğıda imza attığınızda, isminizin hemen altına atarsınız değil mi? İfade metninin yazılı olduğu kağıdın en altına imza atılmış. Muhtemelen temkinli olmak adına. Ancak savcı savunmayı kısa yazmış olmalı ki tutanağın en altında imza var kel alaka bir yerde anlayacağınız.”

Derdimi kimseye anlatamadım
“Bu kitabı yazarken aslında şunu amaçlamıştım. Bir tarafa'yanlış yapıyorsunuz’ derken diğer tarafa'tehlikeyi görün ve önleminizi alın’ demeye çalıştım. Ancak ne cemaate ne de hükümete derdimi anlatabildim. Bunun bir bedeli olacaktı elbette. En fazla açığa alınırım, disiplin cezası verirler diye tahmin etmiştim. Ama hapis hiç aklıma gelmemişti. Varlığına sevindiğim iki taraftan darbe yedim. Cemaat beni haksız yere kendilerinin önünde bir engel görüp hapse atarken, iktidara gelişinden gurur duyduğum AK Parti ise beni yalnız bıraktı. Nasıl bir şirazeden çıkmaksa cemaat beni neredeyse Susurluk’un ve faili meçhullerin sanığı yapacaktı. Devlet içindeki çeteleri açıklayan bendim ama neredeyse faili meçhullerin de sanığı olacaktım. Devrimci Karargâh diye bir örgüt bulup ona yapıştırdılar beni.”