Mhp Tbmm Grup Toplantısı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) için Anayasa değişikliğiyle önerilen RTÜK modeli konusunda, "HSYK'yı RTÜK'e çevirme arayışında olanlar, bu kurumu arpalığa ve bütünüyle hakimiyet altına almaya çalışan siyaset hokkabazlarıdır" dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bölgesel ve küresel sorunların biriktiği, birçok ülkenin istikrarsızlıklarla boğuştuğu süreçten geçildiğini söyledi.
Ukrayna'nın bir süredir iç savaşı aratmayacak olaylara gömüldüğünü ifade eden Bahçeli, ülkenin AB ve Moskova arasına sıkışmasının toplumsal itirazlara ve yüksek dozlu protestolara kapı açtığını, parçalanma ihtimalinin bile konuşulmaya başlandığını belirtti.
Ukrayna'nın doğu-batı kuşağında bölünmesinin Kafkaslar'daki belirsizliği derinleştireceğini savunan Bahçeli, "Hükümet Ukrayna'daki gelişmelere klasik yanlı tutumuyla değil, itidali tavsiye eden, yatıştırıcı, demokrasiyi öne alan ve sakinleştirici bir tonla yaklaşmalı; muhalefetinden iktidarına kadar uzlaşmayı önermelidir" diye konuştu.
Bahçeli, "gittikçe büyüyen toplumsal dip dalganın birkaç ay içinde iktidarı nasıl masaya çektiğini, nasıl tavizler verdirdiğini, Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'ı nasıl gözden çıkarmak zorunda kaldığını göstermesinin dikkate değer olduğunu" belirterek, şunları söyledi:
"Toplumsal enerjinin volkan ağzına döndüğü andan itibaren hiçbir iktidar bunun karşısında duramayacak, taleplere dudak bükemeyecektir. Ukrayna örneğinden her yönüyle sonuç çıkarmak lazımdır. Demokrasiden sapan, özgürlükleri kısan, halka rağmen halk yararına icraat yaptığı iddiasında bulunan, devletin ana omurgasını felç eden hangi ülkenin iktidarı olursa olsun, bir zaman sonra meşruiyetini kaybetmektedir. Siyaset toplumsal taleplerle çatışıp milli çıkarlarla çelişince koltukların sallanması, taçların uçması, kibir ve haset yuvası firavunların devrilmesi kaçınılmazdır."
Bahçeli, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Müslümanlar'a yönelik zulüm ve eziyetlerden dolayı kahrolduklarını da dile getirerek, "Başbakan Erdoğan, dün Türkiye'ye resmi bir ziyaret vesilesiyle gelen Fransa Cumhurbaşkanı'na Orta Afrika'da Müslümanlar'a yönelik acımasızlıkları hatırlatacak ve yüzüne vuracak cesareti açıkça gösterebilmiş midir? Onlarca yıl Afrika'yı inim inim inletenlerin, yer altı ve yer üstü ekonomik ve doğal kaynaklarını emenlerin şimdilerde demokrasi ve insan hakları jürisinde bulunmaları insanlık adına utanç vericidir. Türkiye'yi bunların eline düşüren, iki dudağından çıkan sözlere mahkum eden Başbakan'a da hükümetine de yazıklar olsun" dedi.
Myanmar'ın Arakan bölgesinde de Müslümanlar'ın çilesinin sürdüğünü anlatan Bahçeli, Çin'in Uygur Özerk bölgesinde de Uygur Türkleri'nin her fırsatta katledildiğini söyledi.
-"Başbakan'ın özü 27 kelimede saklı"
Konu Türk veya Türkmen olunca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sesinin kesildiğini savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bu zihniyetin fikrinde Türk olmadığı için zikrinde de yer bulmamıştır. Başbakan'ı zikrini ve şifrelerini ele verecek anahtar kelimeler çok fazla değildir. İhvan, Mursi, Rabia, Esad, Barzani, BOP, Kırmızı Oda, haçlı, papaz cübbesi, Beyaz Saray, AB'nin sorgu salonları, Bush, açılım, Kürdistan, Öcalan, süreç, ihanet, hıyanet, pazarlık, paralel, Oslo, istismar, 7 Şubat, 17 Aralık, yalan, rüşvet, hırsızlık sözlerinden birisi üzerinde durmak Başbakan'ın kimliğini ifşa edecektir. Hakikatte Başbakan, öz olarak bu 27 ayrı kelimenin içinde saklıdır. Bu 27 isim ve kavramı çözen, Başbakan'ın şecere ve sicilini çıkaracaktır.
Bu Başbakan ki Filistin için İsrail'e 'one minute' deyip, çok geçmeden NATO'ya teminat vererek, Füze Savunma Sisteminin, İsrail'i korumak için Türkiye'de kurulmasına ön ayak olan ucuz siyasi kişiliktir. Bu Başbakan ki, 'Libya'da ne işi var NATO'nun' dedikten kısa bir süre sonra koştura koştura aldığı emirleri uygulayan patolojik vakadır. Bu Başbakan ki sağ salim evlerine dönmesi için Müslüman katillerine dua eden, arkasından dönüp İslam camiasında elinde tahta kılıç, altında kartondan atla sanal yiğitlik taslayan siyasetin çizgi roman kahramanıdır."
Devlet Bahçeli, Mısır'da insan haklarının kesintiye uğradığını, özgürlük, can ve mal güvenliğinin rafa kaldırıldığını; Suriye'deki gelişmelerin de ibretlik olduğunu dile getirdi.
Suriye'de işkenceden ölümleri gösteren 55 bin fotoğrafın vicdanı olan herkesi allak bullak ettiğini anlatan Bahçeli, "Gözaltındaki tutuklulara karşı sistematik işkence ve cinayetler Suriye'de insaf, adalet, vicdan ve merhametin çoktan terk edildiğini bir kez daha ispatlamıştır. Şayet bu fotoğraflarda montaj, Cenevre'deki pazarlıkları kızıştırmak ve Şam'la muhalifler arasında bir denge kurma amacına matuf bir tertip yoksa, Esad yönetimi insanlığa karşı büyük ve bağışlanamayacak bir suç işlemiş demektir. Ne olursa olsun bu işkence görüntüleri uluslararası bir suçtur" diye konuştu.
-"Suriye'de özerkliğe ses çıkmıyor"
AK Parti hükümetinin, Cenevre'de, Suriye'deki olayların ve akan kanın sorumlusu gibi sunulduğunu ifade eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Başbakan ve zihniyeti Türkiye'yi küresel platformda sorgulatmış ve zorda bırakmıştır. Sınırlarımızda terör lobilerine karşı verilen yardım ve destekler bilhassa Dışişleri Bakanı'nın yüzüne çarpılmıştır. Bu milli gururumuz açısından incitici bir durumdur. Avrupa'daki bazı siyasetçiler, Suriye'de yakalanan El Nusra terör örgütüne ait kişilerin pasaportlarındaki mührün Türkiye giriş-çıkışlı olduğunu iddia etmektedir. Hükümetin Suriye'deki ölüm kalım mücadelesine tarafsız ve soğukkanlı yaklaşması gerekirken, muhalif gruplara TIR'larla silah sevkiyatı yapma izansızlığı başımıza büyük badireler açma riski taşımaktadır.
Başbakan ve hükümeti Suriye'nin derdine düşüp muhaliflerin temsilcisi gibi hareket ederken sınırlarımızda PKK-PYD özerk yönetimler ilan etmektedir. Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin partisi KYP, terör örgütünün özerklik kararına destek vermiştir. Şimdiye kadar ne Başbakan'dan ne de herhangi bir hükümet yetkilisinden sözde özerklik kararına karşı etkili bir çıkış duyulmamıştır. Acaba Başbakan PKK-PYD özerlik kararına göz mü yummuştur? Hırsızlığa batan hükümet, İmralı canisinin 17 Aralık'tan beri gündemden olan 'Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması'nda kendi tarafında olmasına karşı jest mi yapmış, milli güvenliğimizi zedelemek adına özerkliğe onay mı vermiştir? Başbakan PKK'ya, PYD'ye ve İmralı canisine sözde komplo diye tarif ettiği yargısal süreçte yanında durdukları için diyet mi ödemektedir? Biliniz ki bölücülere sınırlarımızın hemen dibinde özerklik için yol veriliyorsa bu namertliği tanımlamak için ihanet sözü bile yetmeyecektir."
-"İş alemini hainlikle suçlamak çirkin"
Bahçeli, ekonominin çatırdadığını, Merkez Bankası'nın değişik enstrümanlarını devreye soksa da dövizin yükselişini durduramadığını söyledi.
Türk Lirası'ndaki erimenin memuru, işçiyi, esnafı, çiftçiyi, dar ve orta gelirlileri yüzde 15 ile yüzde 20 arasında fakirleştirdiğini ifade eden Bahçeli, "Başbakan için her şey elbette tozpembe olup, gelişmeler ekonomik temelde kendisinin başına talih kuşu gibi konmuştur. Bankalardaki milyon dolarları 17 Aralık'tan beri neredeyse ikiye katlanmıştır. Döviz borcu olan kardeşlerim ise çaresizdir" diye konuştu.
Hükümetin dövizdeki ateşi söndürebilmek için faiz kartını kullanmak zorunda kalacağını belirten Bahçeli, belirli günlerde bankaların Merkez Bankası'ndan yüzde 9 düzeyinde borçlanmalarının karara bağlandığını anımsattı. Bahçeli, "Bu kurnazca faiz artırımıdır. Hükümetin faiz lobisinin kucağına bile bile, göre göre düştüğünü kimse inkar edemeyecektir" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın bu sıkıntılı dönemde vatana hizmet eden iş alemini hainlikle suçlamasının çirkin ve suizan olduğunu ifade eden Bahçeli, "Başbakan Erdoğan rüşvet ve yolsuzluk çarkının kendisini yutma ihtimalinden dolayı dengesiz, kontrolsüz ve şuursuzca atıp tutmaktadır. Bu manzara en başta Türkiye ekonomisini kösteklemekte, zarar vermektedir" diye konuştu.
-"HSYK için uzlaşma komisyonu önerisi yersiz"
Hükümetin diğer cephelerinin de ekonomiden farksız olduğunu savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Emniyetteki curcuna devam etmektedir. Hırsızlar polisleri ve savcıları kovalamakta, yakaladıkları yerde görevden almaktadır. Başbakan'ın oğlu için yapılan yol temizliği sonucunda beyefendi lütfetmiş ve sonunda onca yaşanmışlıkların ardından ifade vermeye hazır olduğunu avukatı kanalıyla söylemiştir.
HSYK konusunda TBMM Başkanı'nın, Anayasa değişikliği için komisyon önerisi getirmesi hem yersiz hem de çok anlamsızdır. Sayın Çiçek daha birkaç ay önce, 'Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndan bir şey çıkmaz' diyerek görevini bırakan kişi değil midir? HSYK'yı RTÜK'e çevirme arayışında olanlar, bu kurumu arpalığa ve bütünüyle hakimiyet altına almaya çalışan siyaset hokkabazlarıdır. Göreve geldiğinden itibaren kısa süre içinde hakkında fezlekeler düzenlenen, İzmir Cumhuriyet Başsavcısına bacanakların da içinde bulunduğu bir soruşturmayla ilgili talimat vermeye cüret eden bu Adalet Bakanıyla mı yargı tarafsız ve bağımsız olacaktır? Kendisiyle ve evladıyla ilgili iddiaları savuşturmak niyetiyle hukuk cinayeti işlemeye kadar işi götüren Recep Tayyip Erdoğan'la mı HSYK örgüt diye tarif edilen ellerden kurtulacaktır? Meclis Genel Kurulu'nda tekmelerle, yumruklarla muhalefeti sindirmeye çalışan bir iktidar mı adalete ve yargıya güveni artıracaktır?
Başbakan ve hükümeti yargıdan kaçmak için her şeyi denemektedir. Altın kaçakçılarını korumak için yasa çıkaracak kadar pervasızlaşanlar bu ülkenin bir numaralı sorunu, yegane musibetidir."
Devlet Bahçeli, AK Parti Yalova Milletvekili Temel Coşkun'un, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'ye, "Yalova'ya derenin öbür tarafından gelmişsin. Ben bu ülkenin Karadeniz'in en güzel yerlerinden gelmişim ve 40 yıllık Yalovalıyım" dediğini anımsatarak, bu sözlerin maksadını fersah fersah aştığını söyledi.
Coşkun'u kınayan Bahçeli, "Unutulmasın ki derenin ötesi neyse bu yakası da odur ve hiçbir yorum ve bakış farkı kabul etmeyecektir. Bu bölücü zihniyetin, derenin iki yakasında da yer bulamaması bir yana, asıl vatanlarına gelmiş kardeşlerimi tanımayacak kadar körelmiş birisi olması oldukça düşündürücüdür. Bizi değil dereler, ölüm bile ayıramamış ve ayıramayacaktır" diye konuştu.
(Bitti)
Kaynak: AA
Ukrayna'nın bir süredir iç savaşı aratmayacak olaylara gömüldüğünü ifade eden Bahçeli, ülkenin AB ve Moskova arasına sıkışmasının toplumsal itirazlara ve yüksek dozlu protestolara kapı açtığını, parçalanma ihtimalinin bile konuşulmaya başlandığını belirtti.
Ukrayna'nın doğu-batı kuşağında bölünmesinin Kafkaslar'daki belirsizliği derinleştireceğini savunan Bahçeli, "Hükümet Ukrayna'daki gelişmelere klasik yanlı tutumuyla değil, itidali tavsiye eden, yatıştırıcı, demokrasiyi öne alan ve sakinleştirici bir tonla yaklaşmalı; muhalefetinden iktidarına kadar uzlaşmayı önermelidir" diye konuştu.
Bahçeli, "gittikçe büyüyen toplumsal dip dalganın birkaç ay içinde iktidarı nasıl masaya çektiğini, nasıl tavizler verdirdiğini, Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'ı nasıl gözden çıkarmak zorunda kaldığını göstermesinin dikkate değer olduğunu" belirterek, şunları söyledi:
"Toplumsal enerjinin volkan ağzına döndüğü andan itibaren hiçbir iktidar bunun karşısında duramayacak, taleplere dudak bükemeyecektir. Ukrayna örneğinden her yönüyle sonuç çıkarmak lazımdır. Demokrasiden sapan, özgürlükleri kısan, halka rağmen halk yararına icraat yaptığı iddiasında bulunan, devletin ana omurgasını felç eden hangi ülkenin iktidarı olursa olsun, bir zaman sonra meşruiyetini kaybetmektedir. Siyaset toplumsal taleplerle çatışıp milli çıkarlarla çelişince koltukların sallanması, taçların uçması, kibir ve haset yuvası firavunların devrilmesi kaçınılmazdır."
Bahçeli, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Müslümanlar'a yönelik zulüm ve eziyetlerden dolayı kahrolduklarını da dile getirerek, "Başbakan Erdoğan, dün Türkiye'ye resmi bir ziyaret vesilesiyle gelen Fransa Cumhurbaşkanı'na Orta Afrika'da Müslümanlar'a yönelik acımasızlıkları hatırlatacak ve yüzüne vuracak cesareti açıkça gösterebilmiş midir? Onlarca yıl Afrika'yı inim inim inletenlerin, yer altı ve yer üstü ekonomik ve doğal kaynaklarını emenlerin şimdilerde demokrasi ve insan hakları jürisinde bulunmaları insanlık adına utanç vericidir. Türkiye'yi bunların eline düşüren, iki dudağından çıkan sözlere mahkum eden Başbakan'a da hükümetine de yazıklar olsun" dedi.
Myanmar'ın Arakan bölgesinde de Müslümanlar'ın çilesinin sürdüğünü anlatan Bahçeli, Çin'in Uygur Özerk bölgesinde de Uygur Türkleri'nin her fırsatta katledildiğini söyledi.
-"Başbakan'ın özü 27 kelimede saklı"
Konu Türk veya Türkmen olunca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sesinin kesildiğini savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bu zihniyetin fikrinde Türk olmadığı için zikrinde de yer bulmamıştır. Başbakan'ı zikrini ve şifrelerini ele verecek anahtar kelimeler çok fazla değildir. İhvan, Mursi, Rabia, Esad, Barzani, BOP, Kırmızı Oda, haçlı, papaz cübbesi, Beyaz Saray, AB'nin sorgu salonları, Bush, açılım, Kürdistan, Öcalan, süreç, ihanet, hıyanet, pazarlık, paralel, Oslo, istismar, 7 Şubat, 17 Aralık, yalan, rüşvet, hırsızlık sözlerinden birisi üzerinde durmak Başbakan'ın kimliğini ifşa edecektir. Hakikatte Başbakan, öz olarak bu 27 ayrı kelimenin içinde saklıdır. Bu 27 isim ve kavramı çözen, Başbakan'ın şecere ve sicilini çıkaracaktır.
Bu Başbakan ki Filistin için İsrail'e 'one minute' deyip, çok geçmeden NATO'ya teminat vererek, Füze Savunma Sisteminin, İsrail'i korumak için Türkiye'de kurulmasına ön ayak olan ucuz siyasi kişiliktir. Bu Başbakan ki, 'Libya'da ne işi var NATO'nun' dedikten kısa bir süre sonra koştura koştura aldığı emirleri uygulayan patolojik vakadır. Bu Başbakan ki sağ salim evlerine dönmesi için Müslüman katillerine dua eden, arkasından dönüp İslam camiasında elinde tahta kılıç, altında kartondan atla sanal yiğitlik taslayan siyasetin çizgi roman kahramanıdır."
Devlet Bahçeli, Mısır'da insan haklarının kesintiye uğradığını, özgürlük, can ve mal güvenliğinin rafa kaldırıldığını; Suriye'deki gelişmelerin de ibretlik olduğunu dile getirdi.
Suriye'de işkenceden ölümleri gösteren 55 bin fotoğrafın vicdanı olan herkesi allak bullak ettiğini anlatan Bahçeli, "Gözaltındaki tutuklulara karşı sistematik işkence ve cinayetler Suriye'de insaf, adalet, vicdan ve merhametin çoktan terk edildiğini bir kez daha ispatlamıştır. Şayet bu fotoğraflarda montaj, Cenevre'deki pazarlıkları kızıştırmak ve Şam'la muhalifler arasında bir denge kurma amacına matuf bir tertip yoksa, Esad yönetimi insanlığa karşı büyük ve bağışlanamayacak bir suç işlemiş demektir. Ne olursa olsun bu işkence görüntüleri uluslararası bir suçtur" diye konuştu.
-"Suriye'de özerkliğe ses çıkmıyor"
AK Parti hükümetinin, Cenevre'de, Suriye'deki olayların ve akan kanın sorumlusu gibi sunulduğunu ifade eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Başbakan ve zihniyeti Türkiye'yi küresel platformda sorgulatmış ve zorda bırakmıştır. Sınırlarımızda terör lobilerine karşı verilen yardım ve destekler bilhassa Dışişleri Bakanı'nın yüzüne çarpılmıştır. Bu milli gururumuz açısından incitici bir durumdur. Avrupa'daki bazı siyasetçiler, Suriye'de yakalanan El Nusra terör örgütüne ait kişilerin pasaportlarındaki mührün Türkiye giriş-çıkışlı olduğunu iddia etmektedir. Hükümetin Suriye'deki ölüm kalım mücadelesine tarafsız ve soğukkanlı yaklaşması gerekirken, muhalif gruplara TIR'larla silah sevkiyatı yapma izansızlığı başımıza büyük badireler açma riski taşımaktadır.
Başbakan ve hükümeti Suriye'nin derdine düşüp muhaliflerin temsilcisi gibi hareket ederken sınırlarımızda PKK-PYD özerk yönetimler ilan etmektedir. Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin partisi KYP, terör örgütünün özerklik kararına destek vermiştir. Şimdiye kadar ne Başbakan'dan ne de herhangi bir hükümet yetkilisinden sözde özerklik kararına karşı etkili bir çıkış duyulmamıştır. Acaba Başbakan PKK-PYD özerlik kararına göz mü yummuştur? Hırsızlığa batan hükümet, İmralı canisinin 17 Aralık'tan beri gündemden olan 'Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması'nda kendi tarafında olmasına karşı jest mi yapmış, milli güvenliğimizi zedelemek adına özerkliğe onay mı vermiştir? Başbakan PKK'ya, PYD'ye ve İmralı canisine sözde komplo diye tarif ettiği yargısal süreçte yanında durdukları için diyet mi ödemektedir? Biliniz ki bölücülere sınırlarımızın hemen dibinde özerklik için yol veriliyorsa bu namertliği tanımlamak için ihanet sözü bile yetmeyecektir."
-"İş alemini hainlikle suçlamak çirkin"
Bahçeli, ekonominin çatırdadığını, Merkez Bankası'nın değişik enstrümanlarını devreye soksa da dövizin yükselişini durduramadığını söyledi.
Türk Lirası'ndaki erimenin memuru, işçiyi, esnafı, çiftçiyi, dar ve orta gelirlileri yüzde 15 ile yüzde 20 arasında fakirleştirdiğini ifade eden Bahçeli, "Başbakan için her şey elbette tozpembe olup, gelişmeler ekonomik temelde kendisinin başına talih kuşu gibi konmuştur. Bankalardaki milyon dolarları 17 Aralık'tan beri neredeyse ikiye katlanmıştır. Döviz borcu olan kardeşlerim ise çaresizdir" diye konuştu.
Hükümetin dövizdeki ateşi söndürebilmek için faiz kartını kullanmak zorunda kalacağını belirten Bahçeli, belirli günlerde bankaların Merkez Bankası'ndan yüzde 9 düzeyinde borçlanmalarının karara bağlandığını anımsattı. Bahçeli, "Bu kurnazca faiz artırımıdır. Hükümetin faiz lobisinin kucağına bile bile, göre göre düştüğünü kimse inkar edemeyecektir" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın bu sıkıntılı dönemde vatana hizmet eden iş alemini hainlikle suçlamasının çirkin ve suizan olduğunu ifade eden Bahçeli, "Başbakan Erdoğan rüşvet ve yolsuzluk çarkının kendisini yutma ihtimalinden dolayı dengesiz, kontrolsüz ve şuursuzca atıp tutmaktadır. Bu manzara en başta Türkiye ekonomisini kösteklemekte, zarar vermektedir" diye konuştu.
-"HSYK için uzlaşma komisyonu önerisi yersiz"
Hükümetin diğer cephelerinin de ekonomiden farksız olduğunu savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Emniyetteki curcuna devam etmektedir. Hırsızlar polisleri ve savcıları kovalamakta, yakaladıkları yerde görevden almaktadır. Başbakan'ın oğlu için yapılan yol temizliği sonucunda beyefendi lütfetmiş ve sonunda onca yaşanmışlıkların ardından ifade vermeye hazır olduğunu avukatı kanalıyla söylemiştir.
HSYK konusunda TBMM Başkanı'nın, Anayasa değişikliği için komisyon önerisi getirmesi hem yersiz hem de çok anlamsızdır. Sayın Çiçek daha birkaç ay önce, 'Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndan bir şey çıkmaz' diyerek görevini bırakan kişi değil midir? HSYK'yı RTÜK'e çevirme arayışında olanlar, bu kurumu arpalığa ve bütünüyle hakimiyet altına almaya çalışan siyaset hokkabazlarıdır. Göreve geldiğinden itibaren kısa süre içinde hakkında fezlekeler düzenlenen, İzmir Cumhuriyet Başsavcısına bacanakların da içinde bulunduğu bir soruşturmayla ilgili talimat vermeye cüret eden bu Adalet Bakanıyla mı yargı tarafsız ve bağımsız olacaktır? Kendisiyle ve evladıyla ilgili iddiaları savuşturmak niyetiyle hukuk cinayeti işlemeye kadar işi götüren Recep Tayyip Erdoğan'la mı HSYK örgüt diye tarif edilen ellerden kurtulacaktır? Meclis Genel Kurulu'nda tekmelerle, yumruklarla muhalefeti sindirmeye çalışan bir iktidar mı adalete ve yargıya güveni artıracaktır?
Başbakan ve hükümeti yargıdan kaçmak için her şeyi denemektedir. Altın kaçakçılarını korumak için yasa çıkaracak kadar pervasızlaşanlar bu ülkenin bir numaralı sorunu, yegane musibetidir."
Devlet Bahçeli, AK Parti Yalova Milletvekili Temel Coşkun'un, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'ye, "Yalova'ya derenin öbür tarafından gelmişsin. Ben bu ülkenin Karadeniz'in en güzel yerlerinden gelmişim ve 40 yıllık Yalovalıyım" dediğini anımsatarak, bu sözlerin maksadını fersah fersah aştığını söyledi.
Coşkun'u kınayan Bahçeli, "Unutulmasın ki derenin ötesi neyse bu yakası da odur ve hiçbir yorum ve bakış farkı kabul etmeyecektir. Bu bölücü zihniyetin, derenin iki yakasında da yer bulamaması bir yana, asıl vatanlarına gelmiş kardeşlerimi tanımayacak kadar körelmiş birisi olması oldukça düşündürücüdür. Bizi değil dereler, ölüm bile ayıramamış ve ayıramayacaktır" diye konuştu.
(Bitti)