Erdoğan-van Rompuy-barroso Ortak Basın Toplantısı (2)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AA'nın yayınladığı Suriye'deki savaş suçu belgelerine ilişkin, "Bu fotoğrafları görüp de hala buna seyirci kalmak bizim sorumluluk mevkiinde olan siyasiler olarak görevlerimizi yerine getirmemenin bir ifadesi olur" dedi.
Belçika'nın başkenti Brüksel'de temaslarda bulunan Başbakan Erdoğan, AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ve AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile ortak basın toplantısı düzenledi.
Başbakan Erdoğan, Suriye'de sistematik işkence yapıldığına dair fotoğrafların yayınlanması ve bu fotoğrafların Cenevre-2 sürecini gölgeleme olasılığına ilişkin üzerine, "Öncelikle tabii ki bu fotoğraflar öyle zannediyorum ki Cenevre-2 toplantısını beklentilerimiz istikametinde, olumlu istikamette etkilemesi gerekir diye inanıyorum. Çünkü bu fotoğrafları görüp de hala buna seyirci kalmak, bizim sorumluluk mevkiinde olan siyasiler olarak görevlerimizi yerine getirmemenin bir ifadesi olur. Artık burada herhangi bir adım atılmayacaksa nerede adım atılacak, ne zaman adım atılacak insana bunu sorarlar. Ben özellikle Cenevre-2'nin de ötesine geçiyorum, Birleşmiş Milletler teşkilatının bu işi çok daha farklı ele almasının gereğine inanıyorum" diye konuştu.
BMGK'nın bu işi çok daha ileri düzeyde ele almasının gereğine inandığını belirten Erdoğan, "Atılması gereken adımları artık bize sormamaları gerekir ve özellikle de 'Suriye'de Beşşar giderse yerine kim gelecek?' sorusundan biz bıktık. Demokrasiye inanmış hiçbir lider bu soruyu soramaz. Zira Beşşar giderse halkın iradesi iktidar olacaktır" dedi.
Bugüne kadar Suriye'de çok partili bir dönem yaşanmadığının altını çizen Erdoğan, "Baas'tan başka hiçbir siyasi parti Suriye'de bulunmamıştır. Şimdi çok partili döneme geçmek ve halkın iradesi kimi istiyorsa onu iş başına getirmesi gerekir. Herhalde bundan daha kötü bir Suriye asla düşünülemez. Bundan çok daha büyük bir felaket asla tasavvur edilemez. Şu ana kadar Suriye'de 150 bin insan öldürüldü. 150 bin insanın öldürüldüğü Suriye'de hala biz neyi soruyoruz, 'o giderse yerine kim gelecek'. Halk kimi istiyorsa o gelmeleridir, o gelecektir diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
-"Halkın iradesinin üstünde bir güç asla kabul etmeyiz"-
HSYK düzenlemeleriyle ilgili AB'nin kaygıları konusundaki bir soruya da Erdoğan, "Bu konuyla ilgili daha önce bize bazı tavsiyeler oldu ve bu tavsiyeler istikametinde zaten gerekli değişiklikler de komisyonda yapıldı. Bunu da özellikle bilmenizi istiyorum" şeklinde yanıt verdi.
Demokrasiye inanmış ülkelerin özellikle kuvvetler ayrılığı konusunda hassas olduğunu belirten Erdoğan, "Fakat yargının bağımsızlığı derken, eğer yargı bağımsızlığını tarafsızlık ilkesinden saparak kullanmaya kalkarsa orada ciddi manada sıkıntılar doğar. Bu sıkıntıları aşabilmek için de yargının hem bağımsızlığını hem de tarafsızlığı ilkesini ortaya koymak ve bunu da belli esaslara bağlamak yasamanın görevidir" diye konuştu.
Halkın iradesinin üstünde bir gücü asla kabul etmediklerini vurgulayan Erdoğan, "Yasamayı yok farz ederek, yürütmeyi yok farz ederek, eğer yargıyı tamamıyla sorumsuz bir halde değerlendirecek olursak o zaman o ülke yargı devleti olur, demokrasi devleti olmaz. Biz demokratik bir hukuk devletinden yanayız. Bunu özellikle savunuyoruz. Halkın iradesinin tecelli ettiği yer yasama organıdır. Yasama organı bu tür sıkıntılar, aksaklıklar olduğu zaman bunu düzenleme göreviyle ayrıca mükelleftir" ifadelerini kullandı.
-"Merkez Bankası'nı tebrik ediyorum"-
Başbakan Erdoğan, Merkez Bankasının bağımsız bir kurum olduğunu, ne kendisine ne de herhangi bir bakana bağlı olmadığını belirterek, "Bugün Merkez Bankasının aldığı kararı isabetli bir karar olarak görüyorum. Onun için de kendilerini özellikle tebrik ediyorum" dedi.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu bugün borç verme faiz oranını yüzde 7,75'te, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 4,50'de, borçlanma faiz oranını yüzde 3,50'de sabit tutma kararı almıştı.
Erdoğan, fasıllarla ilgili bir soru üzerine, 22. faslın çözüldüğünü, önlerinde 23. ve 24. fasıllar gibi önemli fasılların bulunduğunu kaydetti.
AB Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, teknokrat ve bürokratların konuyla ilgili çalışmalarını sürdüreceğini dile getiren Erdoğan, bu konularda da bir ortak iradenin oluştuğunu görmenin kendilerini ayrıca memnun ettiğini ifade etti.
-"Kuvvetler birbirine müdahale etmeye kalkarsa orası demokratik bir ülke olmaktan çıkar"-
Başbakan Erdoğan, demokratik parlamenter sistem içerisinde kuvvetler ayrılığı noktasında kimsenin bir şüphesi olmayacağını ancak kuvvetlerin birbirine müdahalesinin de sözkonusu olamayacağını söyledi.
Erdoğan, bir gazetecinin sorusu üzerine, "Eğer tercümede bir sıkıntı yoksa 'Tahkikat Bakanlığı' gibi bir ifade kullanıldı. Böyle bir bakanlığın kurulması veya böyle bir bakanlık falan sözkonusu değil. Zaten iletişimdeki sıkıntı ne yazıkki birçok dezenformasyonun kaynağı oluyor. TBMM'de veyahut da komisyonumuzda böyle bir görüşme yapılmamıştır. Böyle bir şey de kesinlikle yoktur" diye konuştu.
Kuvvetlerin birbirine müdahale ettiği ülkelerin demokratik ülke olmaktan çıkacağını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buralarda yasama kendi görev alanı bellidir onu yapar, yürütmenin kendi görev alanı bellidir onu yapar, yargının da görev alanı bellidir onu yapar ama yargı, yürütmeye ya da yasamaya kalkıp da tahakküm edemeyeceği gibi yürütme de yargıya tahakküm edemez. Aynı şekilde yasamanın da belirlenen çalışma alanı dışına çıkması sözkonusu olamaz. Şu anda Türkiye'de yapılan budur, bunun dışındakilerin hepsi de dezenformasyondur. Bazı çıkar çevrelerinin, biliyorum ki onların çıkarlarına yönelik bazı engellemeler varsa bu onları rahatsız etmiş olabilir, bunun için bazı kulplar da takabilirler, bazı bu noktada fitne, fesat, iftira, bu tür şeylerin içerisine de girebilirler. Türkiye olarak güçlenen bir Türkiye var. 10 yıl önce 230 milyar dolar milli geliri olan Türkiye'nin şu anda milli geliri 820 milyar dolara ulaşmıştır. Aynı Türkiye, gerek faiz oranlarında, gerek enflasyonda çok farklı bir konuma gelmiş, artık tek haneli rakamlara ulaşmıştır ve artık dünyanın 18. büyük ekonomisidir. Bu tabii ki onları rahatsız etmektedir. Bundan dolayı ülkemizle ilgili bazı olumsuz girişimler vardır. Sayın Herman'ın da ifade ettiği gibi birçok konuyu kendi aramızda güvene dayalı görüştük ve bu görüşmelerimizi bundan sonraki süreçte de aynı kararlılıkla devam ettireceğiz."
(Sürecek)
Kaynak: AA
Başbakan Erdoğan, Suriye'de sistematik işkence yapıldığına dair fotoğrafların yayınlanması ve bu fotoğrafların Cenevre-2 sürecini gölgeleme olasılığına ilişkin üzerine, "Öncelikle tabii ki bu fotoğraflar öyle zannediyorum ki Cenevre-2 toplantısını beklentilerimiz istikametinde, olumlu istikamette etkilemesi gerekir diye inanıyorum. Çünkü bu fotoğrafları görüp de hala buna seyirci kalmak, bizim sorumluluk mevkiinde olan siyasiler olarak görevlerimizi yerine getirmemenin bir ifadesi olur. Artık burada herhangi bir adım atılmayacaksa nerede adım atılacak, ne zaman adım atılacak insana bunu sorarlar. Ben özellikle Cenevre-2'nin de ötesine geçiyorum, Birleşmiş Milletler teşkilatının bu işi çok daha farklı ele almasının gereğine inanıyorum" diye konuştu.
BMGK'nın bu işi çok daha ileri düzeyde ele almasının gereğine inandığını belirten Erdoğan, "Atılması gereken adımları artık bize sormamaları gerekir ve özellikle de 'Suriye'de Beşşar giderse yerine kim gelecek?' sorusundan biz bıktık. Demokrasiye inanmış hiçbir lider bu soruyu soramaz. Zira Beşşar giderse halkın iradesi iktidar olacaktır" dedi.
Bugüne kadar Suriye'de çok partili bir dönem yaşanmadığının altını çizen Erdoğan, "Baas'tan başka hiçbir siyasi parti Suriye'de bulunmamıştır. Şimdi çok partili döneme geçmek ve halkın iradesi kimi istiyorsa onu iş başına getirmesi gerekir. Herhalde bundan daha kötü bir Suriye asla düşünülemez. Bundan çok daha büyük bir felaket asla tasavvur edilemez. Şu ana kadar Suriye'de 150 bin insan öldürüldü. 150 bin insanın öldürüldüğü Suriye'de hala biz neyi soruyoruz, 'o giderse yerine kim gelecek'. Halk kimi istiyorsa o gelmeleridir, o gelecektir diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
-"Halkın iradesinin üstünde bir güç asla kabul etmeyiz"-
HSYK düzenlemeleriyle ilgili AB'nin kaygıları konusundaki bir soruya da Erdoğan, "Bu konuyla ilgili daha önce bize bazı tavsiyeler oldu ve bu tavsiyeler istikametinde zaten gerekli değişiklikler de komisyonda yapıldı. Bunu da özellikle bilmenizi istiyorum" şeklinde yanıt verdi.
Demokrasiye inanmış ülkelerin özellikle kuvvetler ayrılığı konusunda hassas olduğunu belirten Erdoğan, "Fakat yargının bağımsızlığı derken, eğer yargı bağımsızlığını tarafsızlık ilkesinden saparak kullanmaya kalkarsa orada ciddi manada sıkıntılar doğar. Bu sıkıntıları aşabilmek için de yargının hem bağımsızlığını hem de tarafsızlığı ilkesini ortaya koymak ve bunu da belli esaslara bağlamak yasamanın görevidir" diye konuştu.
Halkın iradesinin üstünde bir gücü asla kabul etmediklerini vurgulayan Erdoğan, "Yasamayı yok farz ederek, yürütmeyi yok farz ederek, eğer yargıyı tamamıyla sorumsuz bir halde değerlendirecek olursak o zaman o ülke yargı devleti olur, demokrasi devleti olmaz. Biz demokratik bir hukuk devletinden yanayız. Bunu özellikle savunuyoruz. Halkın iradesinin tecelli ettiği yer yasama organıdır. Yasama organı bu tür sıkıntılar, aksaklıklar olduğu zaman bunu düzenleme göreviyle ayrıca mükelleftir" ifadelerini kullandı.
-"Merkez Bankası'nı tebrik ediyorum"-
Başbakan Erdoğan, Merkez Bankasının bağımsız bir kurum olduğunu, ne kendisine ne de herhangi bir bakana bağlı olmadığını belirterek, "Bugün Merkez Bankasının aldığı kararı isabetli bir karar olarak görüyorum. Onun için de kendilerini özellikle tebrik ediyorum" dedi.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu bugün borç verme faiz oranını yüzde 7,75'te, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 4,50'de, borçlanma faiz oranını yüzde 3,50'de sabit tutma kararı almıştı.
Erdoğan, fasıllarla ilgili bir soru üzerine, 22. faslın çözüldüğünü, önlerinde 23. ve 24. fasıllar gibi önemli fasılların bulunduğunu kaydetti.
AB Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, teknokrat ve bürokratların konuyla ilgili çalışmalarını sürdüreceğini dile getiren Erdoğan, bu konularda da bir ortak iradenin oluştuğunu görmenin kendilerini ayrıca memnun ettiğini ifade etti.
-"Kuvvetler birbirine müdahale etmeye kalkarsa orası demokratik bir ülke olmaktan çıkar"-
Başbakan Erdoğan, demokratik parlamenter sistem içerisinde kuvvetler ayrılığı noktasında kimsenin bir şüphesi olmayacağını ancak kuvvetlerin birbirine müdahalesinin de sözkonusu olamayacağını söyledi.
Erdoğan, bir gazetecinin sorusu üzerine, "Eğer tercümede bir sıkıntı yoksa 'Tahkikat Bakanlığı' gibi bir ifade kullanıldı. Böyle bir bakanlığın kurulması veya böyle bir bakanlık falan sözkonusu değil. Zaten iletişimdeki sıkıntı ne yazıkki birçok dezenformasyonun kaynağı oluyor. TBMM'de veyahut da komisyonumuzda böyle bir görüşme yapılmamıştır. Böyle bir şey de kesinlikle yoktur" diye konuştu.
Kuvvetlerin birbirine müdahale ettiği ülkelerin demokratik ülke olmaktan çıkacağını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buralarda yasama kendi görev alanı bellidir onu yapar, yürütmenin kendi görev alanı bellidir onu yapar, yargının da görev alanı bellidir onu yapar ama yargı, yürütmeye ya da yasamaya kalkıp da tahakküm edemeyeceği gibi yürütme de yargıya tahakküm edemez. Aynı şekilde yasamanın da belirlenen çalışma alanı dışına çıkması sözkonusu olamaz. Şu anda Türkiye'de yapılan budur, bunun dışındakilerin hepsi de dezenformasyondur. Bazı çıkar çevrelerinin, biliyorum ki onların çıkarlarına yönelik bazı engellemeler varsa bu onları rahatsız etmiş olabilir, bunun için bazı kulplar da takabilirler, bazı bu noktada fitne, fesat, iftira, bu tür şeylerin içerisine de girebilirler. Türkiye olarak güçlenen bir Türkiye var. 10 yıl önce 230 milyar dolar milli geliri olan Türkiye'nin şu anda milli geliri 820 milyar dolara ulaşmıştır. Aynı Türkiye, gerek faiz oranlarında, gerek enflasyonda çok farklı bir konuma gelmiş, artık tek haneli rakamlara ulaşmıştır ve artık dünyanın 18. büyük ekonomisidir. Bu tabii ki onları rahatsız etmektedir. Bundan dolayı ülkemizle ilgili bazı olumsuz girişimler vardır. Sayın Herman'ın da ifade ettiği gibi birçok konuyu kendi aramızda güvene dayalı görüştük ve bu görüşmelerimizi bundan sonraki süreçte de aynı kararlılıkla devam ettireceğiz."
(Sürecek)