“Öğrenim Özrüne Engel Meb’in Kararı İçin Danıştay Nezdinde Dava Açtık”

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M.Hanefi Bostan, “Öğrenim özrüne engel meb’in kararı için danıştay nezdinde dava açtık” dedi.

Bostan yaptığı açıklamada, “Milli Eğitim Bakanlığınca 06.05.2013 tarih ve 27573 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 38. Maddesinde düzenlenen “öğrenim özrü” uygulaması 03.08.2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelik değişikliği ile yürürlükten kaldırılmıştır. 06.05.2010 tarih ve 27573 sayılı Resmi Gazete yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin Özür Durumuna Bağlı Yer Değiştirmeler başlıklı 35. Maddesinde “Öğretmenler, sağlık, eş ve öğrenim durumu özürleri nedeniyle özür gereklerinin karşılanabileceği yerlere yer değiştirme isteğinde bulunabilirler. Ancak bu özürler nedeniyle yer değişikliği istekleri, hizmet gerekleri ile özür durumlarının birlikte karşılanması temelinde değerlendirilir.” denilmektedir. Yapılan değişikliğin 1. Maddesi ile “ve öğrenim” durumu özrü ibaresi madde metninden çıkarılmıştır” dedi.

Uygulamanın bakanlığa yakışmadığını ifade eden Bostan, “Bu uygulama eğitim özrü sebebi ile yer değiştirme isteyen öğretmenlerin alanlarında ya da alanları dışında kendilerini geliştirmelerinin engellenmesidir. Eğitim ve Öğretimin kalitesinin artırılması için öğretmenlerin lisansüstü öğrenim görmeye teşvik edilmesi gerekli iken bu şekilde bir işlemin yapılması eğitim ve öğretim için var olan bir bakanlığa yakışmamaktadır. Anayasanın 42. maddesinin 1. fıkrasında, “kimsenin eğitim ve öğretim haklarından yoksun bırakılamayacağı” belirtilmektedir. MEB kişilerin eğitim alma hakkı, yer değişikliklerine imkan vermemek sureti ile engellemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin bir takım beyanlarında eğitim özrünün suiistimal edildiği ve bu yüzden kaldırılacağı yönünde yapılmış talihsiz açıklamalar mevcuttur. Bu açıklamalar MEB’in yıllardır yaptığı bir uygulamadan neden vazgeçtiği anlaşılmaktadır. Ortada suiistimal edilen bir durum var ise bu durumu tespit etmek ve buna göre önlemler almak Bakanlığın görevidir. Bakanlık bu konuda herhangi bir önlem alamıyorsa buda idarenin beceriksizliğinin başka bir göstergesidir. Bakanlık tarafından suiistimal ediliyor gerekçesi ile öğrenim özrünü kaldırma yoluna gitmek yerine başka türlü önlemler alınarak Anayasa’dan kaynaklanan eğitim ve öğretim hakkından faydalanmak isteyen öğretmenlere bu hakkın verilmesi gerekmektedir” ifadesini kullandı.

Eksim düzenlemeyle ilgili yaptıkları başvuru ile yürütmeyi durduklarını belirten Hanifi Bostan, “Yaklaşık 25 yıldır yapılan ve artık teamül haline gelmiş “öğrenim özrü” uygulaması keyfiyetle önce yönetmelikte yer almasına karşın kılavuzlardan çıkarılmış, akabinde yönetmelikte değişiklik yapılarak yürürlükten kaldırılmıştır. Türk Eğitim Sen olarak, 27.07.2012 tarihinde yayınlanan 2012 Öğretmenlerin Özür Durumuna Bağlı Yer Değiştirme Kılavuzunun Genel Açıklamalar başlıklı 1.1. Maddesinde “Öğrenim Özrü” nün yer almamasına ilişkin eksik düzenlemenin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali talebi ile Danıştay’a dava açılmış ve Danıştay 2. Dairesinin 2012/8768 E. Sayılı ve 16.10.2012 tarihli kararı ile öğrenim özrünün kılavuzda yer almaması işleminin yürütmesini durdurmuştur” dedi.

Bostan, “Türk Eğitim Sen olarak, 20.05.2013 tarih ve 497 sayılı yazı ile Milli Eğitim Bakanlığına, 2013 yılı yaz döneminde yayınlanacak olan özür durumuna bağlı yer değişikliği kılavuzunda öğrenim özrüne ve il/ilçe emri uygulamasına yer verilmesi hususunda başvuruda bulunduk. Başvurumuza 29.05.2013 tarih ve 1150863 sayılı yazı ile MEB cevap vermiştir. Cevabi yazıda 2013 yılında özür durumuna bağlı yer değiştirmeler öğrenim özrüne de yer verilerek gerçekleştirileceğinden söz edilmiştir. Gelinen noktada MEB yaklaşık 2 ay önce “Öğrenim Özrü” yapacağını ilan ederken dava konusu değişiklik ile tamamen bu özrü ortadan kaldırmıştır. Yıllardır teamül haline gelen ve davalı idare bir anda uygulamadan kaldırılan bu durum binlerce eğitim çalışanın mağduriyetine sebep olmuştur” dedi.

Bostan, “Ayrıca; 2012 yılı yaz döneminde öğrenim özrü bulunan öğretmenlere başvuru hakkı verilmeme işleminin yürütmesini durduran Danıştay 2. Dairesinin 2012/8768 E. Sayılı ve 16.10.2012 tarihli kararının İYUK 28. Maddesi kapsamında uygulanmaması sebebi ile sendikamız tarafından Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Savcılık kanalı ile bu karardan sonra yapılan işlemlerin sorgulanması üzerine, MEB kendince kılavuz yayınlanmadan alelacele yönetmelikte bu değişikliği yaparak sorumluluktan kurtulmak istemiştir. Bu tavır aslında yargı kararını bertaraf etmek için kararın arkasından dolanmaktır” dedi.

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hukuki güvenlik ilkesi, hukuk kurallarında sık sık değişiklikler yapılarak hukuki istikrarı ve belirliliği yok eden kurallar ihdas edilmemesi, geriye yürüyen kuralların kazanılmış haklara dokunmadan bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alınmasını ifade eder. Yapılan bu uygulama açıkça temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesidir.

İdarelerin genel düzenleyici işlemlerde değişiklik yapmada takdir yetkisini bulunduğu mutlaktır. Lakin değişiklik yapma sınırını "hukuki güvenlik ilkesi" çizmektedir. Hukuki güvenlik ilkesi, hukuk kurallarında sık sık değişiklikler yapılarak hukuki istikrarı ve belirliliği yok eden kurallar getirmemesi gerekmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 28.04.201 tarih ve 2009/39E, 2011/68K sayılı kararın da aynen “Bilindiği gibi, hukuk devleti en kısa tanımıyla, “vatandaşlarının hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır.” Hukuki güvenlik ilkesi ise, bir toplumda bireylerin bağlı oldukları hukuk kurallarını önceden bilmeleri, davranış ve tutumlarını bu kurallara göre güvenle düzene sokabilmeleri, başka bir ifadeyle ilgililerin hukuki durumun süreceğine olan inancı dolayısıyla hayal kırıklığına uğratılmaması anlamına gelir. Dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesi, hukuk devletinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk normunun kazanılmış hak ve/veya tamamlanmış işlemlere geriye dönük olarak uygulanması, bireylerin hukuki güvenliklerini hiçe sayacağından, bazı istisnai durumlar dışında hukuka aykırı olacaktır. Zira hukuki güvenliğin amacı ve hedefi, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasıdır.” denilmektedir.”

Bostan, “Anayasa Mahkemesi’nin 27.3.1986 gün ve Esas Sayısı: 1985/31, Karar Sayısı: 1986/11 no.lu kararında aynen “hukuk devletinin en önemli niteliğinden biri de "güvenilir" olmasıdır… Anayasa'nın 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında "Hukuk devleti" ilkesine de yer vermiştir. Hukuk devleti, Devletin bütün faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu devlettir. Bu tür Devlette de "Hukuk güvenliği"ni sağlayan bir düzenin kurulması asıldır. Devlet, görevlerini yerine getirirken, "Hukuk devleti" niteliğini yitirmemeli, hukukun uygar ülkelerinde kabul edilen temel ilkelerini sürekli göz önünde tutmalıdır. Böyle bir düzende, "Devlete güven" ilkesi vazgeçilmez temel öğelerdendir. Devlete güven, hukuk devletinin sağlamak istediği huzurlu ve istikrarlı bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkar. Yasaların Anayasa'ya uygunluğu karinesi asıldır. Yasalara gösterilen güven ve saygıdan kaynaklanan oluşumların sonuçlarını korumak gerekir. İnsan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan, adalete ve eşitliğe dayanan bir hukuk düzeni kurarak bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan, tüm çalışmalarında hukuk kurallarına ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olup toplum hayatında, bireylerin haksızlığa uğratılmamasını ve mutluluğunu amaç edinen bir devleti biçimleyen hukuk devleti tanımını da devlete güven ilkesini de doğal olarak içerir. Devletin temel niteliğinin öğelerinden biri de güvenirliğidir. Devletin, yaptığı düzenlemelerle haksız bir edinim sağlaması ve kişilerin haksızlığa uğratılması kabul edilemez. Yukarıda yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarından anlaşılacağı üzere idareler tesis ettikleri işlemlerde istikrarlı, kazanılmış haklara saygılı, hukuki güvenlik ilkesine de uygun hareket etmek zorundadır. Bu şekilde kişilerin gelecekle ilgili plan, düşünce ve kararlarında mevcut hukuk kurallarına güvenerek hareket etmelerinin sağlanması gerekmektedir. İdareler, çalışanlarının mevcut hukuki düzenlemelere olan güvenine sarsacak işlemlerden sakınması gerekmektedir” dedi.

Bostan, “Türk Eğitim Sen olarak, MEB’in öğrenim özrüne engel olan kararının yürütmesinin durdurulması ve akabinde iptali için Danıştay nezdinde dava açtık. Kamuoyuna saygı ile duyurulur” diyerek sözlerini noktaladı.
Kaynak: İHA