Yrd. Doç. Dr.savaş Eğilmez:
Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Malazgirt zaferinin büyük bir coğrafyanın ve bir çok milletin kaderini tayin eden bir savaş olduğunu söyledi.
Türklerin Malazgirt Meydan Muharebesinden yıllar önce, Anadolu içlerine gaza akınları tertip ettiklerini, bu akınlarda, Anadolu’nun, Türklerin yerleşmesine uygun ve zenginliklere sahip olduğunun tespit edildiğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Eğilmez, şunları söyledi; “Selçuklu Türklerinin Anadolu’ya yaptığı bu akınlar, Bizans Devletini telaşlandırdı. Doğu sınırındaki olayları dikkatle takip eden Bizanslı idareciler; gittikçe büyüyen tehlikeye karşı tedbir almaya başladılar. Bizans İmparatoru Romanos Diogenes (Romen Diyojen) iyi bir savaşçıydı. Türklere karşı, tahta çıkışından, 1071 yılına kadar her yıl sefere çıktı. 1068’de Pozantı’ya, 1069’da Palu’ya kadar geldi. 1070’te de Kayseri’ye ordu gönderdi. Bu seferlerle, Bizans ordusunun muharebe kabiliyeti ve tecrübesi arttırılıp, disiplinli olması sağlandı.
1071’de Şii-Fatımi Devletinin, İslam ülkeleri ve Abbasi Halifeliği için tehlike arz etmesi üzerine, Mısır Seferine çıkan Selçuklu Sultanı, Suriye’de bulunuyordu. Türklerin Suriye topraklarındaki harekâtını haber alan Bizans İmparatoru Diyojen, doğuya hareket etti. Hareketinden önce verdiği nutukta azmini şöyle belirtiyordu: “Doğu hudutlarımızda büyük bir İslam tehlikesi belirmiştir. Bu tehlikeyi büyümeden ortadan kaldırmalıyız ve ben bu tehlikeyi kesin olarak kaldırmaya gidiyorum.”
Romen Diyojen, komutasında bulunan 200 binden fazla bir askerle, 13 Mart 1071’de İstanbul’dan Anadolu’ya geçti.
Bütün kaynaklarını seferber ederek hazırladığı ordusuna çok güvenen Diyojen, Bizanslılara büyük zaferle dönmeyi vaad ediyordu. Sivas’a gelen Diyojen, bu bölgedeki Ermeni Prensleri ile ahalisini, katletti. Ermenilerin mallarını askerlerine yağma ettirdi. İmparator, yalnız Anadolu’yu elinde bulundurmak ve Türkleri yok etmek değil, bütün İslam ülkelerini de almaya karar vermişti.
Bizans ordusunun doğuya hareketini haber alan Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan, Mısır Seferinden vazgeçti. Suriye’den geri dönüşte, önce doğuya yönelerek, gerekli savaş hazırlıklarını yaptı. Bu arada karakulakları (casus) vasıtalarıyla da Bizanslılara, Türklerin Rey’e çekildiği haberlerini yaymakta idi. Nihayet Diyarbakır’dan kuzeye yöneldi ve Bizans’ın beklemediği bir anda, Malazgirt’in doğusunda ordugâhını kurup savaş hazırlığına başladı.
Alp Arslan, Bizans ile büyük bir savaşa gireceğini, Bağdat’taki Abbasi Halifesine bildirdi.
Abbasi Halifesi, camilerde cuma hutbesinde Alp Arslan ve ordusunun muzaffer olması için okunacak hutbe metni gönderdi. Selçuklular, Bizanslı safında bulunan Türk asıllı birliklerle temas kurdu. Onların, Bizans ordugâhından ayrılarak Selçuklu ordusuna katılmalarını temin etti.
Selçuklu Sultanı Alp Arslan, alim ve devlet adamlarının tavsiyesiyle, muharebeyi Cuma günü yapmayı tercih etti. 26 Ağustos Cuma günü askerlerini toplayan Alp Arslan, beyazlar giydi. Atının kuyruğunu bağlayıp, eline er silahı olan gürzü alıp, şöyle hitap etti:
“Askerlerim! Şehit olursam, bu beyaz elbise, kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra oğlum Melikşah’ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak, istikbal bizimdir”.
Cuma namazından sonra başlayan muharebede Sultan Alp Arslan, mükemmel bir savaş taktiği uyguladı. Bozkır çevirme hareketiyle, Türk ordusu hilal şeklinde yayıldı. Muharebenin başlamasından iki saat sonra, Peçenek ve Uz Türkleri, Bizanslılardan ayrılıp, Türk Sultanına tabi oldular.
Savaş sonunda, Bizans İmparatoru Diyojen, yaralı halde bütün maiyeti ile birlikte esir edildi. Malazgirt meydanındaki mücadeleden yenik çıkan İmparator, Sultan’ın huzuruna getirildiğinde, utancından başını kaldıramıyordu. Sultan Alp Arslan, onu nezaketle kabul edip oturttu, gönlünü aldı. Diyojen, muharebe öncesi, muazzam ordusunun Türkleri muhakkak yeneceğine inandığını itiraf etti. Sultan Alp Arslan; “Eğer zafer sizin olsaydı, bana ne yapardın?” diye sordu. Diyojen, “Kamçılardım” cevabını verdi. Alp Arslan; “Benim size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?” diye sordu. “Ya öldürtürsünüz, yahut İslam memleketlerinde bir esir gibi dolaştırır, süründürürsünüz. Belki de, affedersiniz!” dedi.
Alp Arslan, Bizans İmparatorunu affetti. Ağır şartlarla antlaşma imzaladı. Fakat Romen Diyojen, dönüşünde Bizanslılar tarafından, Türklerden görmediği hakaretlere uğrayıp öldürüldü. Yeni Bizans İmparatoru VII. Mikhail Dukas, Diyojen’in Türklerle yaptığı anlaşmayı kabul etmedi.
Türklerin yeni yurt edinmesini sağlayan Malazgirt Zaferinden sonra, on beş yıl içinde, Anadolu ele geçirildi. Bu zaferle, Anadolu’nun tapusu, Türklerin eline geçti. İslam ile müşerref olan Türkler’in açık denizlere ulaşmaları Selçuklular zamanıdır. Ve Malazgirt savaşı bu genişlemede çok önemli ve kilit noktalardan biridir. Sadece Türk tarihine değil, İslam ve dünya tarihine de yön vermiştir. Bu zaferle kendini iyice sağlama alan Selçuklu Türkleri, İslam sınırlarını genişletmekle yetinmemiş, kültür ve medeniyet alanında kurdukları külliyelere ve sosyal müesseselerle, geliştirdikleri hastaneler ve tedavi şekilleriyle, kervansarayları ve ticaret sistemleriyle ve açtıkları Nizamiye medreseleriyle, İslamiyeti bir muhafaza içine almışlar ve dünya tarihinde mümtaz bir yere ulaşmışlardır. Malazgirt Zaferi ile büyüyen ve sonra gelişen Selçuklu medeniyeti, Osmanlı teşkilatı içinde temel olmuştur.
Bu zafer, çok büyük bir coğrafyanın ve birçok milletin kaderini tayin etmiştir. Sonuçlarını etkisi günüme kadar devam etmiştir.“
Kaynak: İHA
1071’de Şii-Fatımi Devletinin, İslam ülkeleri ve Abbasi Halifeliği için tehlike arz etmesi üzerine, Mısır Seferine çıkan Selçuklu Sultanı, Suriye’de bulunuyordu. Türklerin Suriye topraklarındaki harekâtını haber alan Bizans İmparatoru Diyojen, doğuya hareket etti. Hareketinden önce verdiği nutukta azmini şöyle belirtiyordu: “Doğu hudutlarımızda büyük bir İslam tehlikesi belirmiştir. Bu tehlikeyi büyümeden ortadan kaldırmalıyız ve ben bu tehlikeyi kesin olarak kaldırmaya gidiyorum.”
Romen Diyojen, komutasında bulunan 200 binden fazla bir askerle, 13 Mart 1071’de İstanbul’dan Anadolu’ya geçti.
Bütün kaynaklarını seferber ederek hazırladığı ordusuna çok güvenen Diyojen, Bizanslılara büyük zaferle dönmeyi vaad ediyordu. Sivas’a gelen Diyojen, bu bölgedeki Ermeni Prensleri ile ahalisini, katletti. Ermenilerin mallarını askerlerine yağma ettirdi. İmparator, yalnız Anadolu’yu elinde bulundurmak ve Türkleri yok etmek değil, bütün İslam ülkelerini de almaya karar vermişti.
Bizans ordusunun doğuya hareketini haber alan Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan, Mısır Seferinden vazgeçti. Suriye’den geri dönüşte, önce doğuya yönelerek, gerekli savaş hazırlıklarını yaptı. Bu arada karakulakları (casus) vasıtalarıyla da Bizanslılara, Türklerin Rey’e çekildiği haberlerini yaymakta idi. Nihayet Diyarbakır’dan kuzeye yöneldi ve Bizans’ın beklemediği bir anda, Malazgirt’in doğusunda ordugâhını kurup savaş hazırlığına başladı.
Alp Arslan, Bizans ile büyük bir savaşa gireceğini, Bağdat’taki Abbasi Halifesine bildirdi.
Abbasi Halifesi, camilerde cuma hutbesinde Alp Arslan ve ordusunun muzaffer olması için okunacak hutbe metni gönderdi. Selçuklular, Bizanslı safında bulunan Türk asıllı birliklerle temas kurdu. Onların, Bizans ordugâhından ayrılarak Selçuklu ordusuna katılmalarını temin etti.
Selçuklu Sultanı Alp Arslan, alim ve devlet adamlarının tavsiyesiyle, muharebeyi Cuma günü yapmayı tercih etti. 26 Ağustos Cuma günü askerlerini toplayan Alp Arslan, beyazlar giydi. Atının kuyruğunu bağlayıp, eline er silahı olan gürzü alıp, şöyle hitap etti:
“Askerlerim! Şehit olursam, bu beyaz elbise, kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra oğlum Melikşah’ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak, istikbal bizimdir”.
Cuma namazından sonra başlayan muharebede Sultan Alp Arslan, mükemmel bir savaş taktiği uyguladı. Bozkır çevirme hareketiyle, Türk ordusu hilal şeklinde yayıldı. Muharebenin başlamasından iki saat sonra, Peçenek ve Uz Türkleri, Bizanslılardan ayrılıp, Türk Sultanına tabi oldular.
Savaş sonunda, Bizans İmparatoru Diyojen, yaralı halde bütün maiyeti ile birlikte esir edildi. Malazgirt meydanındaki mücadeleden yenik çıkan İmparator, Sultan’ın huzuruna getirildiğinde, utancından başını kaldıramıyordu. Sultan Alp Arslan, onu nezaketle kabul edip oturttu, gönlünü aldı. Diyojen, muharebe öncesi, muazzam ordusunun Türkleri muhakkak yeneceğine inandığını itiraf etti. Sultan Alp Arslan; “Eğer zafer sizin olsaydı, bana ne yapardın?” diye sordu. Diyojen, “Kamçılardım” cevabını verdi. Alp Arslan; “Benim size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?” diye sordu. “Ya öldürtürsünüz, yahut İslam memleketlerinde bir esir gibi dolaştırır, süründürürsünüz. Belki de, affedersiniz!” dedi.
Alp Arslan, Bizans İmparatorunu affetti. Ağır şartlarla antlaşma imzaladı. Fakat Romen Diyojen, dönüşünde Bizanslılar tarafından, Türklerden görmediği hakaretlere uğrayıp öldürüldü. Yeni Bizans İmparatoru VII. Mikhail Dukas, Diyojen’in Türklerle yaptığı anlaşmayı kabul etmedi.
Türklerin yeni yurt edinmesini sağlayan Malazgirt Zaferinden sonra, on beş yıl içinde, Anadolu ele geçirildi. Bu zaferle, Anadolu’nun tapusu, Türklerin eline geçti. İslam ile müşerref olan Türkler’in açık denizlere ulaşmaları Selçuklular zamanıdır. Ve Malazgirt savaşı bu genişlemede çok önemli ve kilit noktalardan biridir. Sadece Türk tarihine değil, İslam ve dünya tarihine de yön vermiştir. Bu zaferle kendini iyice sağlama alan Selçuklu Türkleri, İslam sınırlarını genişletmekle yetinmemiş, kültür ve medeniyet alanında kurdukları külliyelere ve sosyal müesseselerle, geliştirdikleri hastaneler ve tedavi şekilleriyle, kervansarayları ve ticaret sistemleriyle ve açtıkları Nizamiye medreseleriyle, İslamiyeti bir muhafaza içine almışlar ve dünya tarihinde mümtaz bir yere ulaşmışlardır. Malazgirt Zaferi ile büyüyen ve sonra gelişen Selçuklu medeniyeti, Osmanlı teşkilatı içinde temel olmuştur.
Bu zafer, çok büyük bir coğrafyanın ve birçok milletin kaderini tayin etmiştir. Sonuçlarını etkisi günüme kadar devam etmiştir.“