Safranbolu'nun Asırlık Camileri
,KARABÜK - AHMET ÖZLER - Karabük'ün tarihi konaklarıyla ünlü, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde bulunan Safranbolu ilçesinde, yüzyıllardır vakit ve teravih namazlarına ev sahipliği yapan camiler, ilginç yapılış öyküleri ve mimarileri ile dikkat çekiyor.
İlçede 1661'de inşa edilen Köprülü Mehmet Paşa, 1778'de yapılan Kazdağlıoğlu, 1796'da inşaatı tamamlanan İzzet Mehmet Paşa ve 1878'de bitirilen Lütfiye camileri, yıllara meydan okuyor.
Tarihi camiler, halk arasında ve çeşitli kaynaklarda anlatılan ilginç yapılış hikayeleri ve farklı mimari özellikleri ile de merak uyandırıyor.
-Köprülü Mehmet Paşa Camisi
1661'de hizmete açıldığı belirtilen Köprülü Mehmet Paşa Camisi'nin yapılışıyla ilgili öykü, sürgünle başlıyor. Sürgün geldiği Safranbolu'da ilk namaz kıldığı dergahın yerine, affedilmesi ve İstanbul'a dönmesi durumunda cami yaptıracağına yönelik adakta bulunan Köprülü Mehmet Paşa, 1656'da sadrazam olmasının ardından sözünü yerine getirerek 1658'de inşaat emrini verir.
Caminin açılış tarihi bulunamamasına rağmen paşanın camiye gönderdiği el yazması Kur'an-ı Kerim'den, 1661'de yapıldığı tahmin ediliyor.
Büyük bir kemerli kapıdan girilen caminin, avlusunda güneş saati bulunuyor. 06.40 ile 17.20 arasındaki zamanı, özel hazırlanmış mermer üzerindeki metal plakanın gölgesi yardımıyla gösteren yatay güneş saati, gölge ile mermer üzerindeki çizgilerin buluşma anını, zaman olarak yanılgısız göstermeyi sürdürüyor.
-İzzet Mehmet Paşa Camisi
3. Selim'in saltanatında 1794-1798'de sadrazamlık yapan İzzet Mehmet Paşa, 1743'de doğduğu ilçeye İstanbul'daki Nuruosmaniye Camisi'nin adeta küçük bir modelini 1796'da inşa ettirdi. Cami, 18. yüzyılda batı etkilerinin Türk mimarisine yansıdığı eserler arasında gösteriliyor.
Mihrabının üzerinde Padişah 3. Selim'in tuğrası olan İzzet Mehmet Paşa Camisi, içindeki kalem işleri, bezemeleri, çok köşeli kalemi andıran minare gövdesinin yanı sıra külah ve alemiyle estetik unsurlar yansıtıyor.
Örtü elamanları dıştan kurşunla kaplı olma özelliğiyle Safranbolu'daki camiler içinde tek olan yapı, mihrabı, minberi, kalem işleri ve parmaklıklarına kadar bütünlük duygusu oluşturuyor.
Öyküye göre, yapımının ardından caminin minaresi defalarca yıkılır. Minarenin son bir kez daha yaptırılmasına karar verilerek sağlam inşa edene çok büyük para verileceği söylenir. Fakat minare yine yıkılırsa, minareyi yapan ustanın boynunun vurulacağı söylenir.
İnşaat için tüm minare ustalarına haber verilmesine karşın hepsi can derdine düştükleri için bu işi yapmak istemezler. En sonunda caminin minaresi, Yahudi bir minare ustası tarafından yeniden inşa edilir. Fakat o usta da parasını alamadan minare yıkılırsa korkusuyla apar topar Samsun civarındaki köyüne kaçar.
Ancak 20 yıl geçmesine karşın minareye bir şey olmayınca ustasına haber salınarak gelip parasını alması söylenir. Usta da aradan 20 yıl geçtikten sonra Safranbolu'ya gelerek emeğinin karşılığını alır.
-Lütfiye-
İlçenin ortasından geçen Akçasu Deresi'nin üzerine 1878'de yapılan ve yuvarlak kemere oturan Lütfiye Camisinin, ahşap minaresi ilgi çekiyor.
1878'de Hacı Hüseyin Hüsnü tarafından yaptırıldığı bildirilen yazıtı bulanan cami, tavanı, ahşap korkuluklu mahfili ve ahşap minaresiyle büyük ölçüde özgünlüğünü koruyor. Cami, dikdörtgen plan üzerine moloz taşlardan yapılarak ahşap örtüyle kaplanmış.
Halk arasında anlatılan öyküye göre, Safranbolu'nun yerlilerinden bir kadın hacca giderken, ''Eğer dönmezsem, mal varlığımla cami yaptırılsın'' diye vasiyet etmiş. Zamanın ağır şartlarında uzun süre dönmeyen kadının öldüğü haberi gelmiş. Bunun üzerine de caminin yapımına başlanmış. Cami inşa edildiği sırada ölüm haberinin yanlış olduğu öğrenilir. Ancak yapımı yinede davam eder
-Kazdağlıoğlu-
Safranbolu'da ''ayanlık mücadelesinde'' idam edilen Kazdağlıoğlu Mehmet Ağa tarafından, 1778'de yaptırılmıştır.
Camiye ait yazıtta, 1778'de Hacı Halil Mahallesinden Borlu Ayanı Kazdağlıoğlu Mehmet Ağa tarafından inşa ettirildiği anlatılan cami, taş ve tuğladan tek kubbeli yapılmış. Caminin, üç bölümlü son cemaat yeri bulunuyor.
Camisinin inşasıyla ilgili halk arasında anlatılan öyküye göre, şehir ve kasabaların ''ayan'' denen itibar ve nüfuz sahibi kişilerin, Osmanlı devletinin merkezi-despotik gücü zayıflayıp otoritesi sarsılınca, taşralarda önemi artmış. İlçede güçlenen nüfuz sahibi kişilerden Borlu Ayanı Kazdağlıoğlu Mehmet Ağa, 1778'de kendi adına cami inşa ettirdi. Camiye gelir sağlamak amacıyla da 24 adet dükkan yaptırdı. Camiyi yaptırdığı yılda Mehmet Ağa, vergi toplamada ve güvenliği sağlamada devlete yardımcı olmadığı gibi gerekçelerle idam edildi.
Kaynak: AA
Tarihi camiler, halk arasında ve çeşitli kaynaklarda anlatılan ilginç yapılış hikayeleri ve farklı mimari özellikleri ile de merak uyandırıyor.
-Köprülü Mehmet Paşa Camisi
1661'de hizmete açıldığı belirtilen Köprülü Mehmet Paşa Camisi'nin yapılışıyla ilgili öykü, sürgünle başlıyor. Sürgün geldiği Safranbolu'da ilk namaz kıldığı dergahın yerine, affedilmesi ve İstanbul'a dönmesi durumunda cami yaptıracağına yönelik adakta bulunan Köprülü Mehmet Paşa, 1656'da sadrazam olmasının ardından sözünü yerine getirerek 1658'de inşaat emrini verir.
Caminin açılış tarihi bulunamamasına rağmen paşanın camiye gönderdiği el yazması Kur'an-ı Kerim'den, 1661'de yapıldığı tahmin ediliyor.
Büyük bir kemerli kapıdan girilen caminin, avlusunda güneş saati bulunuyor. 06.40 ile 17.20 arasındaki zamanı, özel hazırlanmış mermer üzerindeki metal plakanın gölgesi yardımıyla gösteren yatay güneş saati, gölge ile mermer üzerindeki çizgilerin buluşma anını, zaman olarak yanılgısız göstermeyi sürdürüyor.
-İzzet Mehmet Paşa Camisi
3. Selim'in saltanatında 1794-1798'de sadrazamlık yapan İzzet Mehmet Paşa, 1743'de doğduğu ilçeye İstanbul'daki Nuruosmaniye Camisi'nin adeta küçük bir modelini 1796'da inşa ettirdi. Cami, 18. yüzyılda batı etkilerinin Türk mimarisine yansıdığı eserler arasında gösteriliyor.
Mihrabının üzerinde Padişah 3. Selim'in tuğrası olan İzzet Mehmet Paşa Camisi, içindeki kalem işleri, bezemeleri, çok köşeli kalemi andıran minare gövdesinin yanı sıra külah ve alemiyle estetik unsurlar yansıtıyor.
Örtü elamanları dıştan kurşunla kaplı olma özelliğiyle Safranbolu'daki camiler içinde tek olan yapı, mihrabı, minberi, kalem işleri ve parmaklıklarına kadar bütünlük duygusu oluşturuyor.
Öyküye göre, yapımının ardından caminin minaresi defalarca yıkılır. Minarenin son bir kez daha yaptırılmasına karar verilerek sağlam inşa edene çok büyük para verileceği söylenir. Fakat minare yine yıkılırsa, minareyi yapan ustanın boynunun vurulacağı söylenir.
İnşaat için tüm minare ustalarına haber verilmesine karşın hepsi can derdine düştükleri için bu işi yapmak istemezler. En sonunda caminin minaresi, Yahudi bir minare ustası tarafından yeniden inşa edilir. Fakat o usta da parasını alamadan minare yıkılırsa korkusuyla apar topar Samsun civarındaki köyüne kaçar.
Ancak 20 yıl geçmesine karşın minareye bir şey olmayınca ustasına haber salınarak gelip parasını alması söylenir. Usta da aradan 20 yıl geçtikten sonra Safranbolu'ya gelerek emeğinin karşılığını alır.
-Lütfiye-
İlçenin ortasından geçen Akçasu Deresi'nin üzerine 1878'de yapılan ve yuvarlak kemere oturan Lütfiye Camisinin, ahşap minaresi ilgi çekiyor.
1878'de Hacı Hüseyin Hüsnü tarafından yaptırıldığı bildirilen yazıtı bulanan cami, tavanı, ahşap korkuluklu mahfili ve ahşap minaresiyle büyük ölçüde özgünlüğünü koruyor. Cami, dikdörtgen plan üzerine moloz taşlardan yapılarak ahşap örtüyle kaplanmış.
Halk arasında anlatılan öyküye göre, Safranbolu'nun yerlilerinden bir kadın hacca giderken, ''Eğer dönmezsem, mal varlığımla cami yaptırılsın'' diye vasiyet etmiş. Zamanın ağır şartlarında uzun süre dönmeyen kadının öldüğü haberi gelmiş. Bunun üzerine de caminin yapımına başlanmış. Cami inşa edildiği sırada ölüm haberinin yanlış olduğu öğrenilir. Ancak yapımı yinede davam eder
-Kazdağlıoğlu-
Safranbolu'da ''ayanlık mücadelesinde'' idam edilen Kazdağlıoğlu Mehmet Ağa tarafından, 1778'de yaptırılmıştır.
Camiye ait yazıtta, 1778'de Hacı Halil Mahallesinden Borlu Ayanı Kazdağlıoğlu Mehmet Ağa tarafından inşa ettirildiği anlatılan cami, taş ve tuğladan tek kubbeli yapılmış. Caminin, üç bölümlü son cemaat yeri bulunuyor.
Camisinin inşasıyla ilgili halk arasında anlatılan öyküye göre, şehir ve kasabaların ''ayan'' denen itibar ve nüfuz sahibi kişilerin, Osmanlı devletinin merkezi-despotik gücü zayıflayıp otoritesi sarsılınca, taşralarda önemi artmış. İlçede güçlenen nüfuz sahibi kişilerden Borlu Ayanı Kazdağlıoğlu Mehmet Ağa, 1778'de kendi adına cami inşa ettirdi. Camiye gelir sağlamak amacıyla da 24 adet dükkan yaptırdı. Camiyi yaptırdığı yılda Mehmet Ağa, vergi toplamada ve güvenliği sağlamada devlete yardımcı olmadığı gibi gerekçelerle idam edildi.